ET YEMEYENLERE KÖTÜ HABER: VEJATERYENLİK KANSER RİSKİNİ AZALTMIYOR
Vejetaryenler kırmızı etin kanser riskini artırdığını iddia edeler ve asla yenmemesini isterler.
Gel gelelim yeni bir araştırma vejetaryen, pesketaryen (sadece balık eti yiyen) ve haftada sadece bir defa kırmızı et yiyenlerde kanser riskinin her gün et yiyenlere göre daha az olmadığı belirlendi (1).
Araştırma, kısa adı NLCS-MIC olan ve 11.082 kişiden oluşan ve içlerinde 1133’ ü kendi ifadeleri ile vejetaryen olan The Netherlands Cohort Study—Meat Investigation Cohort’ unda gerçekleştirildi.
Bunlar 1986’ da beslenme alışkanlıkları ve kanser için diğer risk faktörleriyle ilgili bir sorgulama anketi doldurdular ve 20.3 sene takip edildiler.
Bu 11.082 kişinin 691’ i vejetaryen, 389’ u pesketaryen, 1388’ i haftada bir defa et yiyen, 2965’ i haftada 2 defa et yiyen ve 5649’ u haftada 6-7 gün et yiyenler olmak üzere sınıflandırıldı.
20 sene sonunda 279 kişide akciğer,312 menopoz sonrası kadında meme ve 399 kişide (136 kişide ilerlemiş) prostat kanseri tespit edildi.
İşe karışan değişkenlerle ayarlama yapıldıktan sonra et yeme alışkanlıklarına göre 5 gruba ayrılan kişilerde akciğer, meme ve prostat kanserleri riski bakımından bir farklılık bulunamadı.
Haftada bir defa et yiyenlerin ilerlemiş prostat kanseri riski haftada 6-7 gün yiyenlere göre yüzde 75 yüksek idi.
Kırmızı et mi kanserojen işlenmiş et mi?
Dünya Sağlık Örgütü’ nün işlenmiş eti “kanserojen” ilan etmesi et düşmanlarını sevince gark etmişti (2).
Oysa DSÖ’ nün bu uyarısı kırmızı et için değil işlenmiş et içindi ama belli bir kesim bunu “kırmızı etin” üzerine yıktı.
Kırmızı et ve işlenmiş et birbirinden çok farklı iki yiyecek ve her ikisinin de tamamen farklı iki türü var.
Fabrika hayvanlarının eti ile tabiatta beslemen hayvanların eti birbirinden tamamen farklı.
Birincisi fabrikalarda GDO’ lu yemlerle, antibiyotik ve hormon verilerek beslenen, kanı akıtılmadan kesilen sığır, bufalo, domuz gibi büyükbaş hayvanların eti.
Üstelik de bunlara daha uzun süre muhafaza edilebilmeleri ve daha kırmızı ve parlak görünmeleri için nitrit ve nitratlar ve başka kimyasallar ilave ediliyor.
Tabiatta ot yiyerek beslenen özelliklede küçükbaş hayvanların etinin bu fabrika hayvanlarının eti ile uzaktan yakından bir benzerlikleri bulunmuyor.
Etin nasıl pişirildiği mühim
Etin pişirilme şekli de kanserojenliği etkileyen bir unsur.
Mangalda yakılan, tütsülenen, yağda kızartılan etlerin kanser yapıcı etkilerinin daha fazla olduğuna hiç şüphe yok.
Sosis, salam, domuz pastırması, et konservesi gibi ürünler “işlenmiş et” sınıfına giriyor.
Bizim sucuk ve pastırmamız da işlenmiş et sınıfına girer ama bunlara konan baharat, kimyon, sarımsak, çemen vb ete lezzet de vermeleri dışında sağlıklı için de faydalı olan katkı maddeleridir.
Üstelik sucuk da pastırma da fermente yiyeceklerdir ve kırmızı etten daha yararlıdırlar.
Hangi eti yiyelim?
Adam gibi beslenme sağlıklı olmanın temel unsurlarından biridir.
Sadece hiç et yemeyerek de sağlıklı hayvan eti yiyerek de kanseri önlemek mümkün olmaz.
Sağlıklı olmak bir bütündür ve bunun için adam gibi beslenmenin tüm unsurların yerine getirilmesi gerekir.
Et de sağlıklı bir hayatın olmazsa olmaz gıdalarındandır ama makul miktarda yemek kaydıyla.
Merada beslenen özellikle koyun, kuzu gibi küçükbaş hayvan etleri ve sakatat, bizim usulle üretilen sucuk ve pastırma, deniz balığı, köy tavuğu soframızda eksik olmamalıdır.
Pişirmede yağda kızartma, mangal (kor ateşte olabilir), tütsülemeden kaçınılmalı, buğulama, haşlama, ızgara yöntemleri tercih edilmelidir.
Gelelim neticeye
Sebzenin temel besinlerimizden biri olduğunu ve her gün mevsimine göre sebze, salata ve meyve yenmesini ama et olmadan da sağlıklı olunamayacağını savunuyorum.
Kırmızı et de, tabiatta beslenen hayvanlardan elde edilmek ve doğru pişirilmek kaydıyla makul miktarda mutlaka her gün olmasa da haftanın çoğu günleri yenmesi gereken sağlıklı bir gıdadır.
Sağlıklı hayvanların kırmızı et dışı kelle, paça, sakatat, işkembe, kemik suyu gibi ürünleri de soframızda eksik olmamalıdır.
Et yemeyen vejetaryenlerin ve pesketaryenlerin kafalarının buna basabilmesi ancak et yemeleri ile mümkün olabilir.
Sağlam kafa sağlıklı et yiyen vücutta bulunur!
Kaynaklar:
1. http://www.nature.com/ejcn/journal/v70/n6/full/ejcn201625a.html
OTA ÇÖPE TALİM EDENLERE OH OLSUN.
Hocam iyi de et alacak para var mı vatandaşta bunu biliyor musun.
Bir belgesel izlemiştim oradaki ABD li doktor proteyin alan denek hayvanlarında tümör büyüklüklerinin musluğu açar kapar gibi gözlemlediğinden bahsediyordu. Ne kadar protein o kadar kanser yani diyordu.
Dr. Murat Kınıkoğlu bu yazınızı okudu mu acaba, kendisi iflah olmaz bir vejetaryendir.
Tam da Karatay’ lık bir yazı olmuş.
Ahmet Bey’in sağlık konusundaki duruşunu genel anlamda severim ama nefsine söz geçirerek! farklı yaşam biçimlerini deneyimlemesini isterdim.Elinde birçok imkan mevcut.Hayvansal ürün tüketimini sıfıra indirip birkaç ay olanları gözlemleyebilir.Ben hekim olsam birçok farklı beslenme biçimlerini kendi üzerimde dener ondan sonra konuşurum.Et yemenin gerekliliğini savunanlar genellikle damak tadına düşkün insanlardır.Mesela Ahmet Hoca gibiler Arnold Ehret’in öncülüğünü yaptığı açlık tedavilerini de kabul etmezler.Çünkü orada da nefs ve sabır işin içindedir.
Et Yemediği Halde kafası basabilmiş birkaç insanın birkaç sözünü de Ahmet Hocamıza hatırlatmakta fayda var.Ne dersin hocam bu insanlar nasıl et yemeden dahi olabildiler,sen bilirsin?
Albert Einstein: Vejetaryenliğin yayılması kadar insanlığın sağlığına ve dünyada hayatta kalmalarına fayda sağlayacak başka bir şey yoktur.
Artık yağ olmadan, et olmadan, balık olmadan yaşıyorum ve bu şekilde gayet iyi hissediyorum. Daima insanın bir etçil olarak doğmadığını düşünmüşümdür
Ben her zaman vicdan azabı ile hayvan eti yedim.
İnsanoğlunun en büyük zaafı, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanması. Hatta bütün yiyecekleri, hayvanları ve doğayı kendine sunulmuş bir nimet sanıyor. Evren dediğimiz bütün içerisinde, kendisini diğer canlılardan ayrı tutuyor. Çevreyi istediği gibi kullanıyor. Yıkıyor, yok ediyor. Halbuki insanoğlu bu evrende zincirin sadece küçük bir parçası. Bunu reddederek aslında kendisine bir hapishane yaratıyor. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük. Tabii bu da tam olarak mümkün olmayabilir ama bu çabanın kendisi de bir özgürlük
Nikola Tesla : Genel ilkeler adına, sığırı gıda sağlayan bir araç olarak yetiştirmek sakıncalıdır. Kesinlikle sebze yetiştirmek buna tercih edilmelidir ve bu nedenle de vejetaryenliğin, kurulu olan barbar alışkanlık sisteminden övgüye değer bir ayrılış olduğunu düşünüyorum. Bitkisel gıdayla geçinebileceğimiz ve hatta bu yolda çalışmalarımızı avantaja dönüştürebileceğimiz, yalnızca bir teori değil, müspet bir gerçektir. Birçok ırk, neredeyse yalnızca sebzelerden gelen üstün fizik ve güce dayanarak yaşar. Örneğin, yulaf ezmesi gibi bazı bitki besinlerinin, etten hem daha ekonomik hem de mekanik ve zihinsel performans konusunda etten daha üstün olduğuna şüphe yoktur. Dahası, bu tür gıda, sindirim organlarımızı kesinlikle daha az vergilendirir ve bu gıda miktarı bizi daha mutlu ve girişken yapar. Bu gerçekler ışığında, her çaba, ahlakımıza aykırı bir şekilde hayvanların nedensiz yere vahşice katledilmesini durdurmaya yönelik olmalıdır.
Sokrates:
Hayvanları yeme arzumuzu sürdürdükçe; mutluluğu elde etmek, dolayısıyla da adil bir toplum yaratmak için gereken şartları sağlamak nasıl mümkün olacak
Thomas Edison : Vejetaryenlik, vücut sağlığı ve canlılığı üzerinde olduğu kadar zihin ve zihin faaliyetleri üzerinde de güçlü bir etkiye sahiptir. Diğer canlılara zarar vermeyi sonlandırmadıkça bizler, canavar ruhlularız.
Bill Gates :
Hepimizin proteine ihtiyacı vardır… Fakat bunu hayvanlardan sağlamak en verimli yol değildir. Bitkisel özlü proteinler çevre için en iyisidir
Neden dahilerin çoğu vejetaryen sizce?” Sorusuna verdiği yanıt:
Kısıtlı deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla, vejetaryenler genel olarak alışılmış olan, kabul edilmiş olan düzene meydan okumaya istekli insanlar. Dahası, kendi zevklerini, doğruluğuna inandıkları şeyler uğruna feda etmeye gönüllü kişiler. Bu benzer nitelikler, sanatta ve bilimde büyük devrimler yapmak için ihtiyaç duyulan nitelikler.
“Diğer bilim adamları neden vejetaryen değil sizce?” Sorusuna verdiği yanıt:
Ben de kendime sıklıkla neden büyük çoğunluğun vejetaryen olmadığını soruyorum. Sanırım cevap, çoğu insanın öteden beri gelen et yeme pratiğini sorgulamaması. Bu insanların çoğu, hayvanları ve çevreyi önemsiyor, bazıları derin bir şekilde hatta. Ama bir sebepten dolayı -alışkanlıkların gücü, kültürel normlar, değişime direnme- duyguların davranış değişikliğine dönüşememesiyle ilintili olarak ortada bir bağlantısızlık var.
Vejetaryen olmak için size ne ilham verdi? Sorusuna verdiği yanıt:
Kelimenin tam anlamıyla, annemin ben dokuz yaşındayken pişirdiği bir yemek -az etli domuz pirzolası- oldu. Pirzolalar, et ve etin direkt olarak geldiği hayvan arasındaki bağlantıydı. Dehşet içindeydim ve bir daha asla et yemeyeceğimi ilan ettim. Ve asla yemedim. Ardından vegan oldum. New York’un kuzeyindeki bir hayvan sığınağını ziyaret ettim ve süt endüstrisiyle ilgili destek vermeye devam edemeyeceğim ölçüde rahatsız edici olan çok fazla gerçek öğrendim. O günler zarfında tüm süt ürünlerini bıraktım
Brian Greene
Amerikalı fizikçi
ABD’li teorik fizikçi ve sicim kuramcısı. 1996’dan beri Columbia Üniversitesi’nde profesördür, 2008’de kurduklarından beri Dünya Bilim Festival’inde yöneticidir. Calibu-yau şekilleri ile alakalı olarak ayna simetrisi üzerinde çalıştı. Sicim kuramının Daha fazla oku