BEN DE KOLESTEROL İLACI KULLANIYORUM
Zaman gazetesinde Sevim Şentürk’ ün Türkiye Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Mehmet Aksoy ile röportajı:
Birkaç haftadır doktorlar kolesterolü tartışıyor. İyi güzel de sağlık gibi önemli bir konuda bu kadar doktorun ihtilafa düşmesi kafaları karıştırdı. Kimse, kime inanacağını bilemiyor. Türkiye Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Mehmet Aksoy ise, “Herkes kendi hekimine inansın. İlacı bırakmasın. Ben de kolesterol ilacı kullanıyorum.” diyor.
Geçtiğimiz haftalarda Ahmet Rasim Küçükusta, Canan Karatay, Ahmet Yılmaz gibi doktorların; “Kolesterol bir hastalık değildir, kalp ve damar hastalığına yol açmada risk taşımaz, kolesterol ilaçlarının hiçbir faydası yok.” iddiası üzerine tarafların bir türlü aynı fikirde buluşamadığı bir tartışma doğdu. Haliyle bu tartışmalar insanlarda kafa karışıklığına yol açtı. Kimse, kime inanacağına karar veremiyor. Çünkü her iki durumda da sağlık tehlikede görülüyor. Verilere göre, Türkiye’de 17 milyon kişinin yüksek kolesterolden dolayı kalp-damar hastası olduğu düşünülürse, insanların sağlığı için bu tartışmaların sonunun hemen gelmesi gerekiyor. İyi ama nasıl?
Cevap, bu alanda otorite kabul edilen Türkiye Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Mehmet Aksoy’dan geliyor: “Herkes hekimine inansın, tartışmalara bakıp ortada kesin bir kanıt olmadan ilacını bırakmasın!” Türkiye Kardiyoloji Derneği, bu tartışmaları çıkaran hekimlerle karşıt görüşte. Aksoy, kolesterolün tehlike olduğunu söylüyor ve “Biz kardiyologlar, kalp ve damar hastalıklarında kolesterolün yapılan araştırmalara göre yüzde 50 etkili olduğunu düşünüyoruz. Ve yüksek kolesterolü olanların ilaç kullanmasını tavsiye ediyoruz. Aksi takdirde, hasta kalp krizi ve felç geçirebilir.” diyerek halkın sağlığı için asıl merci olarak dinlenmek istediklerini beliriyor.
Kolesterolün hastalık olduğunu kanıtlayan çok çalışma var
Aksoy, yaptığımız görüşmede ilk olarak kolesterolün hastalık olup olmadığı konusuna açıklık getiriyor: “Yüksek kolesterolün hastalık olduğu 150 yıl önce ölen insanların otopsi sonuçlarında gösterildi. Orada damar tıkayan oluşumun içinde kolesterol maddesi net olarak görüldü.” diyor ve ekliyor: “Kolesterolün tehlike arz ettiği ise 60 yıl önce ABD Boston’da bir kasaba üzerinde yapılan bilimsel çalışmayla ispatlandı. O kasabada insanlar 12 yıl boyunca izlendi. Sonuçta; kalp damar hastalığından ölen insanların hangi risk faktörü nedeniyle hayatını kaybettiği ortaya konuldu. Bu risklerin içinde kolesterol de vardı. Bunun dışında Fit Çalışması var, 350 bin kişinin gözlendiği. Bu çalışma, kolesterolü 150 olan bin kişi içinde 3, 240 olanlarda 11 kişide ölüm riskinin olduğunu görülüyor.” Aksoy, dünyaca kabul edilen bu deneylerin haricinde, her hekimin tespit edebileceği bir şey söylüyor: “Kolesterolün, kalp ve damar hastalığı yaptığı ateron dediğimiz plağın içinde bulunduğu bir gerçek.”
Kısacası Aksoy’a göre, kolesterol bir hastalık, riskli olduğunu gösteren çok çalışma var ama aksini ispatlayan bir deney yok!
Bilimin değişebileceğine inanan Aksoy, “Ortaya atılan görüşlerin bilimsel bir kanıtı olmalıdır ki sistem değişsin.” diyor. Türkiye’de bugün kolesterol tartışmalarını çıkaranların var olan bilgiyi değiştirecek bir tane bile bilimsel çalışması olmadığını belirtiyor. “Bu yüzden kolesterol tedavisinde farklılığa gidemeyiz, gitmek insanların hayatını tehlikeye atmaktır.” diye de ekliyor. Söylediklerine cevap olarak, “Amerika’da da bu tartışma var.” diyenlere cevabı net: “Amerika’da ve Türkiye’de bu tartışmayı çıkaranların durumu aynı. ‘Biz, buna inanıyoruz’ diyorlar. Ama inanç yetmiyor. Yetseydi, bugün kardiyologların yüzde 99’u yüksek kolesterolü tehlike olarak görmezdi.”
Aksoy, kolesterolün risk taşıdığını anlatırken vücutta bulunmasının iyi olduğu yönündeki fikirlere de açıklık getiriyor: “Allah insan vücudunu bir denge içinde yaratmış. O yüzden o dengenin bozulmaması gerekiyor. Kolesterolde de bu dengeyi gözetmek gerekir. Evet, vücutta bulunması muhakkak gerekiyor ama tartışmalarda olduğu gibi o kadar da iyi değil. Allah’ın çizdiği sınırdan ne aşağı düşmeli ne yukarı çıkmalı.” Bunun üzerine kolesterolün yükselmesi durumunda vücutta oluşturduğu sıkıntıyı anlatıyor: “Kolesterol yükselince başka etkenlerin de etkisiyle damarın iç yüzeyini döşeyen endotel tabakasının içine girer ve orada birikme yapar. Bu, mikropsuz iltihabı uyarır. O uyarılınca tekrar kolesterol girişi artar. Böylece orada bir kabarcık oluşur. Bu kalp krizi, inme riskini artırır; ani ölüme sebebiyet verir.”
Kolesterol ilaçları Türkiye’de 6 milyon insanın hayatını kurtarıyor!
Kolesterol tartışmalarında en önemli paya sahip konu ilaç tedavisi. Kolesterol ilaçlarının dünyada 30 milyon dolarlık, Türkiye’de 394 milyon 500 bin TL’lik bir pazarı olması hekimleri zan altında bırakıyor. İlaç kullanımına karşı olan hekimler, Kardiyoloji Derneği’nden açıklama bekliyor. Çünkü kardiyologların ilaç sektöründen rant elde ettiğini düşünüyorlar. Tabii bir de ilaçların yararlı olmadığı kanısı var.
Mehmet Aksoy, bu tartışmalara şöyle cevapveriyor: “Benim de yüksek kolesterolüm var ve 9 yıldır kolesterol ilaçları kullanıyorum. Hem de tartışma oluşturan statin markasının kolesterol ilacını. Kendim de mi rant için ilaç kullanıyorum?” Ve anlatıyor: “İlaç tedavisinde bir mahzur yok. Hekim zaten her kolesterolü yüksek olana vermiyor bu ilaçları… Risk taşıyanlara yazıyor. Mesela kalp krizi riski olanlara muhakkak veriyor. Verilmediği takdirde bugün Türkiye’de 6 milyon insanın hayatı tehlikede demektir.”
Aksoy, bu konuda 20 yıldır araştırmaların yapıldığını, ilaçların kime verilip kime verilmeyeceğinin belli olduğunu söylüyor. Mesela 40 yaşında bir kadına kolesterolü yüksek de olsa ilaç verilmediğini belirtiyor. Kolesterol ilaçlarının piyasada böyle bir rakama sahip olmasını ise ölüm riski taşıyan hastanın çok olmasına bağlıyor. İlaçların kalp krizini azaltıp azaltmadığı noktasında ise net bir veri veriyor: “Bir insanda kalp hastalığı varsa, kolesterole bağlı kriz riski yüzde 28 civarında. Verdiğimiz ilaçlarla bu risk yüzde 18’e düşüyor. Bu da şu demek oluyor, 100 kişinin içinden 10 kişinin hayatını kurtarıyoruz.”
Kolesterol ilacı olarak bugün en iyi sonucu veren ‘statin’ kullanılıyor. Tartışmalarda bu ilacın kısırlık, akciğer rahatsızlığı, böbrek yetmezliği gibi yan etkileri olduğu söylendi. Aksoy, bunun için de statinlerin üzerine 20 yıldır araştırma yapıldığını, hatta üzerine en çok araştırma yapılan ilacın statin olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Her ilaçta olduğu gibi bunlarda da yan etki var. Üzerinde yapılan çalışmalara göre, bu yan etkilerden en bilineni böbrek yetmezliği ve kas harabiyeti gelişmesi.”
BİLİME TERS DÜŞEN FELAKETİ DAVET EDER
TKD Genel sekreteri sayın Prof. Dr Mehmet Aksoy kolesterol konusunu çok güzel özetlemiş; “Bir insanda kalp hastalığı varsa, kolesterole bağlı kriz riski yüzde 28 civarında. Verdiğimiz ilaçlarla bu risk yüzde 18′e düşüyor. Bu da şu demek oluyor, 100 kişinin içinden 10 kişinin hayatını kurtarıyoruz.”
Bu çok önemli bilginin ülkemiz için ne anlama geldiğini izah edelim; Bugün için ülkemizdeki koroner kalp hastası sayısı 3 milyon civarında olup, yıllık artış hızına göre 10 yıl sonra 2 katına çıkması hesaplanıyor. Kolesterol ilaçları, her 100 kişiden 10 kişinin hayatını kurtarıyorsa, koroner kalp hastası olan 3 milyon kişi için bu rakam 300.000 kişi demektir. Yani ilacın bırakılması halinde 3 tane Sarıkamış felaketi yolda demektir. Şu an sağlıklı görünseler bile 10 yıl sonra hasta grubuna dahil olacak diğer 3 milyon kişi ise farklı bir gruptur. Bu grup için kolesterol ilaçlarının mutlak riski azaltma oranını % 3 kabul edersek, bir Sarıkamış felaketi de bu grupta yolda demektir. Böyle bir felakete karşı kim duyarsız olabilir? Statin grubu ilaçlara karşı savaş açanlar konunun uzmanı olmadıkları için, bunları bilmeden halk sağlığını tehlikeye atarak baltayı taşa vurmuş oluyor.
Bilimsel kanıtları değerlendirmek uzmanlık ister. Bu uzmanlık yoksa, hatalı yorumlar ve bunların ölümcül sonuçları kaçınılmaz olur. Kardiyoloji derneği, uzman doktorların tedavisini bozarak ölüme ve kalp krizine yol açması kesin olan bilim dışı kampanyalara karşı hastaları ve üyelerini uyarıyor, gelecekte oluşacak ölüm ve kalp krizleriyle ilgili kanıtları toplayarak hukuki sorumluluğunu yerine getiriyor. Eğer böyle yapmasaydı, varlık nedeni olan görevini yapmamış olurdu. Eğer böyle yapmasaydı, bir sürü insan bu ilaçları bırakarak yöneldiği bilimsel değeri olmayan bitkisel ilaçlardan ölebilirdi. Sağlık Bakanlığı’nın yasakladığı bitkisel ilaçlar, kardiyoloji derneği sayesinde toplanmıştır. Tüm bilimsel kurum ve rehberlerin kesin olarak önerdiği tedavilere karşı çıkanlar, keşke otlarla aldatmaya karşı kampanya açsalar daha yararlı olurlardı.
Çağımızın bilimsel tıbbında, tedaviyi kanıta dayalı tıp belirler. Kanıta dayalı tıbbın özeti ise bilimsel rehberlerdir. Amerika ve Avrupa Kalp Birliği rehberleri TKD tarafından ülkemize uyarlanmıştır. Bilimi üreten de, rehberleri yazan da onlar. Gururumuza dokunsa da bunu kabul edelim. Bilelim ki biz sadece bilimi, üretenlerden bedavaya aşırıyoruz. Yemeği yapan bilimi üreten batının gelişmiş ülkeleri. Konunun uzmanları üretilen bilimin özeti olan bilimsel rehberleri sadece servis ediyor.
Bilimin ve bilimi servis eden uzmanların kimseyi ikna görevi yoktur. Görevleri bilimi tebliğ etmektir. Ancak doktorlar ve uzmanlar dahil herkesin, bilimden anladığı farklı olabilir. Bu nedenle bilim üreten ülkelerin ciddi bilim kurumları (AHA, ESC), bilimsel sonuçları bilimsel rehberler halinde özetler ve her yıl bu rehberleri bilimsel gelişmelere göre yeniler. Doktorlar da gri alanlar hariç, ihtilafa düşmeden bu rehberleri ülke koşullarına göre hastalara servis ederler. Tedavilerde teklif vardır ama ısrar yoktur. Hastayı ikna etme malpraktistir ve suçtur. Doktor, hastanın özgür iradesini etkileyemez. Ancak herkesin anlama düzeyine göre izah etmesi gerekir.
Bilimin uzmanları, yılların tecrübesi ve bilgisiyle hastalara yardımcı olmak için çırpınırken, hastalıkla ilgili hiçbir uzmanlığı, deneyimi ve bilgisi olmayanların, konuyu güya araştırıp kendi kafalarına göre takılmaları yeni bir moda. Halbuki ülkemizde bilimsel değerlendirme dersi okutulmadığı için insanımız, bilimsel bulguları ve sonuçları değerlendiremez. Aynı konuda birbirine zıt sonuçları olan iki ayrı araştırma makalesini anlayamaz ve bir uzmanın izah ve yardımını ister. Ancak eğitimle kazanılan bu yetenek yoksa, örneğin kişi metanaliz, güven aralığı… gibi bilimsel konuları bilmiyorsa sonradan öğrenmesi zordur. O zaman insanımız ne yapacak? Uzman doktoruna güvenecek, başka yolu yok. Aksi halde bilimsel rehberlere sırtını dönen de, inkar eden de, yanlış anlayan da sonucuna katlanır. Çağımız bilgi ve algı çağı. Yanlış yöntemi kullanan kaybeder. Algısı yanlış olan da kaybeder. O zaman doktorumuzun önerilerine harfiyen uyalım.
Kolesterol ilaçları ile ilgili tartışmalarda,hem halkı hem de doktorları daha iyi bilgilendirmek için bazı soruları yanıtlamak gereklidir.Bu tartışmalar başlamadan önce bu ilaçların SGK tarafından geri ödenmesinde büyük sıkıntılar yaşanmıştır.Tek cümle ile sistem doktora güvenmemiş,ama laborotuvar sonucuna güvenmiştir.Nedense bu sıkıntı da yeteri kadar tartışılmamıştır.İlaç kullanması gerekli olduğu halde ilacı reçeteye yazdıramayanlar olmuş mudur?Bugün bu ilaçların endikasyonları hakkında yapılmakta olan tartışma sadece Türkiye’de mi yapılmaktadır?Yoksa bilimin ve bilginin yansıması gibi bu tartışma da gelişmiş ülkelerde yapılan tartışmaların bize yansıması mıdır?Bu ilaçları kullanmakta olan hastaları Koroner Arter hastalığı olduğu bilinenler ve bilinmeyenler(olmayanlar)şeklinde iki gruba ayırmak mümkün müdür?Koroner Arter hastalığı olmadığı halde ilacı kullananların tüm ilaç kullananlara oranı ne kadardır?İlaçların dozu ve endikasyon kriterleri hakkında bir uluslararası uzlaşma sağlanmış mıdır?Çeşitli konuşma ve yazılarda sözüedilen yan etkiler uzun zamandan beri bilinmekte midir?Yoksa bazı yan etkiler son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda mı öğrenilmiştir?Bu sorulara verilecek yanıtlar konuyu daha çok aydınlatacaktır.