Bugünlerde en çok karşılaştığım soruların başında “Grip aşısı olalım mı, olmayalım mı?” geliyor. Ben kimseye “Grip aşısı ol veya olma” demiyorum. Grip aşısı ile ilgili halka söylenmeyen, halkın hatta doktorların bir kısmının da bildiğini sanmadığım araştırma ve bilgileri sizler için özetledim.

Aşırı işlenmiş gıdaların kalp hastalıkları ve erken ölüme davetiye çıkardığı açıklandı. Gıda endüstrisi, trans yağları azaltıyoruz diye kan ter için de çalışıyor ama mesele sadece trans yağlarla sınırlı değil ki… İşlenmiş, paketlenmiş gıdaları hayatımızdan tamamen çıkarmadan ne sağlıklı bir kalp ne de sağlıklı bir hayat sürmek mümkün değildir.

Dünya Sağlık Örgütü, tüm kronik hastalıklardaki artışın en önemli sebeplerinden biri olarak kabul edilen trans yağların “sıfırlanmasını” istiyor. Uluslararası Gıda ve İçecek Birliği de gıdaları 2023 senesine kadar endüstriyel trans yağ asitlerinden temizleyeceği taahhüdünde bulunmuş. İyi de bu yağlar madem bu kadar zararlı neden hemen terk edilmiyor?

Fareler üzerinde yapılan deneylerde solunan havada bulunan nano taneciklerin fare yavrularının akciğerlerinden kana daha çok geçtikleri gösterildi. 100 nanometreden daha küçük olan bu tanecikler arabaların egzoz dumanından yazıcı mürekkepleri ve ev temizleme spreylerine kadar sayısız üründe bulunuyor. Farelerde elde edilen bu sonuçların insanlar için de geçerli olması kuvvetle muhtemeldir,

Eylül ayının gelmesi ile beraber grip korkutmaları da grip palavraları da dökülmeye başladı. Bu virüs, 36 saat içinde 80 milyon kişinin öldürür mü bilmem ama 80 milyon kişiyi güldüreceğine herkesle iddiaya girebilirim. Bu tür aslı astarı olmayan masa başında uydurulmuş haberler insanları aşıdan uzaklaştırıyor, tıbba olan güveni sarsıyor.