GSK’ nın 41 aşısına yakın gelecekte 14 yenisi eklenecekmiş. Aşılarla ilgili bilimsel gerçekleri dile getiren doktorlara neden “halk sağlığı” düşmanı iftiralarının atıldığını anladınız mı? Amaçları her çıkan aşının “toplum sağlığı” bahanesiyle sorgusuz sualsiz dayatılması ama yağma yok!

Aşılarla ilgili bir konuşmayı dinlerken şunları düşündüm: Alüminyum sebzelerde de balıklarda da tabii olarak bulunan ilaçlara da bilinçli olarak eklenen bir elementtir. Temel Reis ıspanakta demir var diyerek kandırılmış, meğerse o demir değil alüminyummuş. Yiyecek ve ilaçlarda bulunmasında mahzur olmayan bir maddenin aşılarda kullanılmasında da hiçbir sakınca yoktur.

USA’ da eylül ayında çıkan çocuk felci benzeri salgın ilerliyor, yeni bildirilen 155 hasta var. AFM adı verilen tablonun kesin sebebi bilinmiyor ama bazı virüsler, çevresel toksin ve genetik faktörlerden şüpheleniliyor. CDC’ ye sadece grip için 80 kere aşı yapılan bir ülkede aşıların da rolü olabileceğini hatırlatırım.

Tip 1 diyabetliler üzerinde yapılan çalışmada bir ay arayla yapılan BCG aşısının kan şekeri ve HbA1c değerini normale getirdiği, insülin ihtiyacını üçte bir nispetinde azalttığı belirlendi. BCG aşısının oto-immün hastalıkların tedavisinde işe yaradığı zaten biliniyordu, bu listeye böylece tip 1 diyabet de eklenmiş oldu.

Çocuklukta en sık rastlanan kanser olan akut löseminin hayatın ilk yılında mikroplarla karşılaşmaması sonucu geliştiği bildirildi. “Pasaklı bir adam” olarak hijyen teorisini savunuyorum. Tıbbın, hayatın tabii akışına olur olmaz sebeplerle ve tamamen ticari maksatla müdahalesini son derecede sakıncalı buluyorum.