Bal ve çörek otunun KOVİD’ de hastalık belirtilerini, virüsün temizlenmesini ve ölüm oranlarını azalttığı, tek başına veya ilaçlarla beraber kullanılabileceği bildirildi. Bunların çok azı ilaç şirketlerinin bir ilacı ile edilmiş olsaydı, inanın dünyayı ayağa kaldırırlardı. Başkan Trump bile koltuğunu kaybetmezdi diyeyim, daha iyi anlayın.

Beslenmenin KOVİD’ den korunma ve hastalığı hafif atlatmadaki önemini gösteren sayısız araştırma var ama Bilim Kurulu bunları kaale almıyor. Yeni bir araştırmada vitamin D seviyeleri düşük olanlarda ağır KOVİD ve ölüm riskinin çok yüksek olduğu bir kere daha gösterildi. Araştırmacılar “riskli nüfusa kitlesel olarak vitamin D verilmelidir” diyor. Destekliyorum!

Birçok insan vitamin, mineral, balık yağı gibi besin desteklerini almazsa sağlıklı olamayacağını sanıyor. Tüm dünya “hapçı” oldu çıktı. Ben bu tür hapları kullananların ancak yüzde 1-2′ sinin gerçekten bunlara ihtiyacı olduğunu, geriye kalanların tamamının bunları boş yere aldıklarını, paralarını çöpe attıklarına inanıyorum.

Birleşik Krallık’ ta bilim adamları ekmek ve süte vitamin D eklenmesi tavsiyesinde bulundular. Vitamin D’ nin KOVİD’ e yakalanma, ağır tablo ve ölüm riskini azaltabileceğini gösteren birçok çalışma var. Vitamin D yeni bulunan ve patenti olan pahalı bir ilaç olsaydı bugün bütün dünya vitamin D hapları kuyruklarında olacaktı.

Ağır KOVİD’ de ölümleri azalttığı gösterilen tek ilaç var: Dekzametazon. Ben, dekzametazonla aynı yapısal steroid ailesinde bulunan, aynı reseptörü ve ilgili gen yollarını paylaşan vitamin D’ yi de etkili bir ilaç (!) olarak görüyorum. Önemli bir ortak tarafları da her ikisinin de patenti olmayan, sudan ucuz “gariban” ilaçlar olmalarıdır.