Kanlarında sütte bulunan yağ asit seviyeleri yüksek olanlarda kalp damar hastalıkları (KDH) riskinin düşük olduğu gösterildi. Uzun süreli gözlemsel çalışmalarda, toplam süt ürünleri tüketimi ile KDH riski arasında hiçbir ilişki bulunamamıştır; süt ürünlerindeki yağ miktarından ziyade süt ürünü tipi yani sütün tam yağlı ya da az yağlı olması önemlidir.

Beslenme ve fiziki aktivitenin Kovid aşısı olanlarda antikor seviyelerine etkisinin belirlenmesi için başlatılan çalışma takdire şayandır. Sadece aşı olarak hastalıklardan korunmak mümkün değildir, sağlıklı bir hayat tarzı da şarttır. Araştırmanın, “kelle paça çorbasına” acil kullanım iznine giden yolda ilk adım olması en büyük temennimdir.

İsrail’ de yapılan araştırmada kefirde Kovid-19’ da görülen sitokin fırtınası dâhil çeşitli enflamatuar durumları tedavi etmede etkili olan moleküller bulunduğu ileri sürüldü. Bu iddianın şu an için kesin bir delili olmamakla beraber sofralarımızdan giderek uzaklaştırılan yoğurt, ayran, kefir, sirke, turşu gibi mayalı gıdaların sağlıklı yaşamak için elzem olduğuna şüphem yok.

“Kovid ölüm oranları tamamen yoksulluk ve beslenmeyle ilgili” başlıklı yazıda, salgının ilk aylarından beri defalarca yazdığım hususlara dikkat çekiliyor. Makalenin bir gazeteci tarafından kaleme alınmış olmasına hiç şaşırmadım. Bilim dünyası hâlâ beslenme sözünü ağzına alanlara hakaretler yağdırmakla meşgul.

Tek başına gıda takviyeleri ile sağlıklı olma mümkün değildir. Biri çıkar magnezyuma methiyeler düzer, bir başkası çinkoyu göklere çıkarır, öteki D vitaminini baş tacı yapar. Oysa mesele gayet de basittir: Adam gibi besleniyorsanız hem karnınız doyar hem ağzınız bayram eder hem sağlığınız yerinde olur hem de gıda takviyelerine eşek yükü ile para ödemezsiniz.