Her gün 25 gram işlenmiş et tüketmenin, demans riskini yüzde 44 artırdığı bildirildi. Batı’ nın işlenmiş etlerinden her türlü zarar beklenir, bunama riskini artırması da sürpriz değildir. İçinde sağlıklı et, doymuş yağlar, baharat, sarımsak, çaman bulunan bizim sucuk-pastırma gibi fermente yiyeceklerimiz adam gibi beslenmenin temel direkleridir. Tek kusurları “birazcık” pahalı olmalarıdır.

Günde 5 porsiyon sebze-meyve yiyenlerde tüm sebeplere bağlı ölüm riski %13, kalp-damar hastalıklarından ölüm riski %12, kanserden ölüm riski %10 ve solunum sistemi hastalıklarından ölüm riski de %35 az bulundu. Bu tür ileriye dönük de olsa gözleme dayalı araştırmalardan sebep-sonuç bağlantısı çıkarılması mümkün değildir. Bunlar boşuna zaman ve emek israfıdır.

Aşırı işlenmiş gıdalar bugüne kadar daha ziyade metabolizmaya olumsuz etkileri olduğu düşünülüyordu. Sıçanlar üzerinde yapılan çalışmada bunların kemik gelişimini de doğrudan etkilediği tespit edildi. Aşırı işlenmiş yiyecek ve içecekler evlerden, sofralardan ırak olsun. Bunların zerresinin yenip içilmesi bile zararlıdır.

Laboratuvar deneylerinde siyah ve yeşil çayın koronavirüslerin çoğalmasını önleyebilecekleri bildirildi. Bu çaylar koronavirüslere karşı etkili mi değil mi bilmem ama çay bana çok iyi geliyor. Hele de kelle-paça çorbasının üstüne çay içmek, ne büyük keyif!

İnsanların binlerce seneden beri afiyetle yedikleri gıdaların karalanması ve vegan beslenmenin dünyaya sağlıklı beslenme modeli olarak gösterilmeye çalışılması büyük bir oyunun ilk “fragmanlarıdır.” Yakın bir gelecekte kırmızı et yiyenlere “vebalı muamelesi” yapılacak, bunlar tıpkı şu günlerde HES kodu uygulamasında olduğu gibi ET KODU uygulamasıyla toplum dışına itilmeye çalışılacaktır.