Aşı meftunluğunu, karısını bıçaklayarak öldüren adamın hıçkırarak “Abi onu çok seviyordum” sözleriyle dile getirdiği “melankoliye” benzetiyorum. Bizim aşı meftunlarının yaptıklarının da gözleri kör aşığın yaptıklarından bir farkı yok. Suç duyurusu ve sert açıklamalar ile halkı aşılardan soğutuyorlar, aşılama uygulamalarına zarar veriyorlar.

Medyadaki aşı tartışmaları memleketimizin bilimsel seviyesini göstermesi bakımından çok yararlı oldu. Karatay’ ın kabak tadı veren açıklamaları, karşı tarafın tezini ispat için kendi bilimsel verilerini sunması ve böylece onu mat etmesi gerekirken abartılı hiddeti ve suç duyurusu gibi eylemler beni çok üzdü. Aşı olmadığım için değil üzüntüden hastalandım, yorgan döşek yatıyorum.

Dikkat: Yazının sonunda ek var! *** BİR: Bu açıklama Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmış olabilir ama muhteva ve ifade tarzı bunun doğrudan veya dolaylı olarak tıp dernekleri tarafından kaleme alındığını düşündürmektedir (1, 2, 3, 4). İKİ: Milli Savunma Bakanlığı ve ya Genel Kurmay Başkanlığı olsa tamam anlarım ama Sağlık Bakanlığı’ nın açıklamalarının “sert” olmasının bir değeri olamaz.  […]

Milliyet’ ten Mert İnan’ ın haberine göre, bir göğüs hastalıkları hastanesinde yapılan araştırmada doktor, hemşire ve diğer sağlık personelinin sadece %4.3′ ünün aşı yaptırdığı, %65’ inin aşının gerekliliğine inanmadığı ortaya çıktı. Daha sağlık personelini bile grip aşısı yaptırmaya ikna edemeyen ilgili kuruluşların “doktorun kaçtığı aşıyı halkın da yaptırmayacağını” bilmeleri gerekiyor. Bilimde hamaset olmaz.

Halk aşıdan ürker, tırsar diye doğrular söylenmez, hele de abartılı ifadeler kullanılırsa halk aşıdan daha çok kaçar. Halk kendisine doğruları söyleyenlere, yanlış yaptıklarında da “Rabbim bizi affetsin” diyenlere ölene kadar inanır, bağlanır. Dünyada halkın korkutularak, tehdit edilerek yola getirilebildiğinin tek bir örneği yoktur. Bu, tıp için de geçerlidir.