Helyumun kendisi renksiz ve kokusuzdur. Kısa süre helyum solunmasını zararı olmaz ama uzun süre solunduğunda ciddi hayati risk yaratır. Böyle bir durumda akciğer keseciklerinin içi helyum gazıyla dolar ve havadan alınması gereken oksijen alınamaz. Tıpkı karbon dioksit zehirlenmesi gibi helyum zehirlenmesi meydana gelir.

Halk arasında “fısfıs” veya “astım spreyi” gibi adlarla bilinen ölçülü-doz inhalatörlerinin, ihtiva ettikleri sera gazları dolayısıyla küresel iklim değişikliğine katkıda bulundukları bildirildi. Araştırmacıların, sera gazı salan aerosol şeklindeki deodorant, parfüm, oda kokusu, böcek ilacı gibi ürünlerin adını bile anmamalarına da tabii ki şaşırmadım.

Yeni bir araştırmada kirli hava soluyan gebelerde kurumun plasentayı geçmese bile girebileceği gösterildi. Fazla miktarda hava kirliliğine maruz kalan kadınların plasentalarında yüksek miktarda siyah karbon bulundu ama bunun plasentayı geçtiği veya fetüsü etkilediğine dair bir bulgu elde edilmedi. Gebeler temiz hava solumalı!

Sağlık sektörünün en büyük sera gazı yayıcılarından biri olduğu bildirildi. Bu araştırma ne kadar doğrudur bilemem ama olur olmaz, eften püften şikâyetlerle hastaneye gitmenin, gereksiz tahlil ve tetkiklerin sadece insan sağlığı ve memleket ekonomisine değil dünyanın iklimine bile zarar verebileceği anlaşılıyor.

Dünyayı ısıtan esas sebebin büyük baş hayvanların ve fosil yakıt kullanılan araçlardan ziyade volkan veya koronal kitle çıkışları olduğu bildirildi. Bana “Karışmadığın bir küresel iklim değişikliği kalmıştı, ona da bulaştın” diyorsanız, haklısınız ama merak etmeyin bu sıcak günlerde meseleye fazla girip de bilim dünyasının daha fazla ısınmasına sebep olmayacağım.