Bir kere “öksürük bir hastalık değil”, solunum sisteminin bir “savunma refleksidir” ve amacı solunum yollarına giren toz, yabancı cisim, mikrop gibi maddelerin buradan uzaklaştırılmasıdır. Öksürük bu yönüyle faydalı bir olaydır, elbette tedavi edilmesi de gerekmez. Bir de bir hastalığın sonucu ortaya çıkan “patolojik öksürük” vardır ve burada da maksat vücudu korumaktır.

Öksürük ve soğuk algınlığı ilaçlarının piyasadan çekilmesi ve 4 yaşından küçüklere verilmemesi uyarısı ile satılmaya başlanmasından sonra bunlara bağlı yan etkiler sebebiyle acil müracaatların yarı yarıya azaldığı belirlendi. Etkinlik ve emniyetleri ispatlanmamış olan tüm öksürük ve nezle ilaçları yasaklanmalı, en azından özel uyarılarla satılmalıdır.

Solunum yolları enfeksiyonunu takiben ortaya çıkan ve üç haftadan uzun süren öksürük tedavisinde ballı kahvenin kortizondan daha etkili olduğu gösterildi ama günümüzde “hakiki bal” bulmak artık neredeyse imkânsız. İnşallah, televizyonlarda her gün reklâmı yapılan 10 kilosu 5 lira olan nesneye “bal” muamelesi yapmıyorsunuzdur.

Tüm dünyada hemen her hastaya antibiyotik yazılan bronşitte bu ilaçların faydasının olmadığı belirlendi. Öksürük ve balgam şikâyetiyle sağlık kuruluşuna başvuran hastalar doktorlarıyla “Neden bana hemen antibiyotik yazdınız?” diye tartışmaya başladığı zaman bu mesele çözüme kavuşmuş olacaktır.

Gereksiz antibiyotik yazılması sadece bizim değil gelişmiş ülkelerin de önemli sağlık meselelerinden. Erişkinlerde en çok antibiyotik yazılan hastalıklardan biri “farenjit” ya da halk arasındaki adıyla “boğaz ağrısı” diğeri de “akut bronşit”. Gerçekte her iki hastalıkta da tedaviden istifade edecek hastaların sayısı en fazla yüzde 10 ama bunların neredeyse tümüne antibiyotik yazılıyor.