EKMEKSİZ HAYAT MÜMKÜN MÜ?
Zaman gazetesinde Hemra Köse‘ nin haberi:
Tam buğday, çavdar, kepek, yulaf, mısır… Sizin ekmeğiniz hangisi? Yoksa ‘beyaz ekmek olmadan doymam’ diyenlerden misiniz? Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, ekmekle ilgili değerlendirmelerde bulunuyor.
Ekmek, sofraların vazgeçilmez tamamlayıcısı ve ‘ekmeksiz doymam’ diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Gelgelelim son yıllarda sağlıklı yaşama yönelenler, ya ekmeği kesiyor ya da ekmek tercihini değiştiriyor.
Tam buğday, çavdar, kepek, yulaf, mısır, tandır derken uzayıp gidiyor ekmek listesi. Peki, en sağlıklı olanı hangisi ya da ekmeksiz hayat mümkün mü?
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’ya göre vitamin, mineral, protein, nişasta ve lif gibi besin ögelerini ihtiva eden ekmek olmazsa olmaz bir gıda gibi görülüyor ama öyle değil. Çünkü ekmek yiyerek aldığımız besin ögelerini başka gıdalardan (bakliyattan, sebzelerden, kuruyemişlerden) karşılamak pekala mümkün.
Peki, ekmeğin bağımlılık yapan yanı ne olacak?
Küçükusta, “Ekmekte çok fazla nişasta, yani şeker bulunur. Şeker beyinde haz merkezini uyaran bir besin unsurudur. Hal böyle olunca ekmek bağımlılık yapıyor.” diyor. Ancak unutmayalım ki, beslenme tarzımızı alışkanlıklarımız belirliyor.
Küçükusta, 5 senedir neredeyse hiç ekmek tüketmediğini söylüyor. Öncesinde de evde tam tahıl unundan yapılan ekmeği yediğini anlatan Küçükusta, mantı, makarna, pasta, kek, simit gibi undan yapılan tüm gıdaları çok çok az miktarda tükettiğini dile getiriyor.
*Ekmeğin verdiği mutluluk sahte”
Küçükusta, ‘Ekmek mutlu ediyor’ sözünün kandırmaca olduğunu düşünüyor. “Bu sahte daha doğrusu zararlı bir mutluluk. Sigara veya alkol bağımlısının mutluluğundan farklı değil. Bize zararı olan bir mutluluğa iyi gözle bakamayız öyle değil mi?” diye soruyor.
Hacettepe Üniversitesi’nin ekmek-melatonin ilişkisini ortaya koyduğu araştırmayı hatırlatıyoruz. Küçükusta, ekmekte melatonin olabileceğini ama bunun çok düşük miktarda olduğunu ifade ediyor ve ekliyor:
“Düşük miktardaki melatonin faydalı olabilmesi için bir kamyon ekmek yenmesi icap eder. Vücut kendisi için gerektiği miktarda melatonin üretiyor. Bunun için tek şart gece karanlıkta ortalama 7 saat uyumak.
Melatonin, epifiz bezi tarafından ancak karanlıkta üretilebilen bir hormon. Gece uyumuyorsanız veya suni ışıkta uyuyorsanız melatonin üretilemez. Gözler vasıtasıyla beyne ışık gitmesi bu hormonun yapımını durdurur.”
*Ekmeklerimiz sağlıksız”
Küçükusta’ya göre ekmeklerimizin sağlıklı olduğunu söylemek imkânsız. Bu, buğday tohumunun genetiğiyle oynanmasından, daha çok nişasta ve protein verir hale getirilmesinden kaynaklanıyor.
İlla ekmek veya unlu mamul yenilecekse bunun genetiğiyle oynanmamış tahıllardan elde edilmiş olması şart. Anadolu’da hâlâ bu tür tohumların olduğunu biliyoruz; bunların devlet tarafından mukaddes bir emanet gibi korunması gerekiyor.
Küçükusta sözlerine devam ediyor: “Ekmek yapılan buğday unu işlenmiş bir ürün. Buğdayın esas vitamin, mineral ve liflerin bulunduğu rüşeymi ve kabuk, kepek kısmı atılıyor ve geriye kalan ve büyük ölçüde nişasta ve çok az da protein ihtiva eden kısmından un üretiliyor.
Üstelik bu proteinler genetiğiyle oynanan buğdaydan oluştuğu için vücudumuzun tanımadığı dolayısıyla çeşitli sağlık riskleri barındırıyor. Fırınlardaki ekmeklerde geleneksel ekşi maya değil ticari maya kullanılıyor. Bunun ticari olarak avantajları çok fazla ama sağlık için bir o kadar zararlı.
Ayrıca ekmeğe çok fazla miktarda kimyasallar da ilave ediliyor. İki sene kadar önce ekmeklerde bulunan 17 tür katkı maddesinin yasaklandığı bildirilmişti. Buna ne ölçüde uyulduğunu bilmiyorum.”
*İşlenmiş un hangi hastalığa sebep olmuyor ki”
Sadece ekmek değil, işlenmiş un da sağlığa zararlı. Doktor Küçükusta’nın ifadesiyle işlenmiş un ve işlenmiş şeker obezite, tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları, kanser, astım, alerji, sedef, egzama, romatizma, alzheimer gibi aklınıza gelen her hastalığın ortaya çıkmasında rol oynuyor.
Bunlar bağırsaklardaki sağlıklı mikropların tür ve oranlarını değiştirerek bu hastalıklara zemin hazırlıyor. Evet, bu hastalıklar farklı organlarda çok farklı belirtilere yol açıyorlar ama hepsinin kökeninde bağırsaklardaki mikrobiyotanın (bağırsaklarda bulunan bakteri topluluğu) bozulması yatıyor.
Ve bunu bozan en önemli etkenlerin başında un ve şekerden zengin beslenme geliyor.
*Hangi ekmek çeşidi sağlıklı?”
Tam buğday, çavdar, kepek… Peki, hangi ekmek sağlıklı? Küçükusta, “Ekmeğin ilk başta tohumunun sağlıklı olması lazım. Daha sonra bunun tam tahıl unu olması, ekşi maya ile mayalanması ve hiçbir kimyasal katkı maddesi kullanılmadan üretilmesi gerekir. Bu şartlarda ekmek ve unlu mamuller makul miktarda yenebilir.” diyor.
Badem, karabuğday ve nohut ununun en sağlıklı 3 un olduğu söyleniyor. Küçükusta’ya göre bu un türleri genetiğiyle oynanmamış bir kaynaktan üretildiği için, doğru mayalanıyor ve kimyasal da kullanılmıyorsa sağlıklı unlar olarak değerlendirilebilir.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/ekler_ekmeksiz-hayat-mumkun-mu_2377395.html
Melatonin için kutuplarda yaşamı kaldıralım o zaman.
Gece uyumayıp havlayan köpekleride öldürelim. Tepede car car öten kuşlarıda öldürelim. Sinekleri öldürelim. Baya bir hayvan öldürmeliyiz sanırım.
Bir avuç kadar insan topluluğu olup yaşayalım.