İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne dayanarak kabul edilen “Ekonomik, Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi”nin Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanarak bir “taraf” haline gelmesinin üzerinden “dokuz (2002)”, bir “iç hukuk normu” haline gelmesinin üzerinden ise “yedi” (2004) yıl geçti.
Bu sözleşmenin 12. Maddesi “sağlık hakkı”nı “Sağlık Standardı Hakkı” başlığı altında şöyle düzenlemiştir.
“1. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır.
2. Bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir:
a) Varolan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişmelerinin sağlanması;
b) Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme;
c) Salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü;
d) Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması.”
Söz konusu maddenin açılımı BM’in ilgili komitesinin yaptığı “14 no’lu yorumu”nda (1) açımlanır ve sözleşmeye taraf her ülkenin sağlık alanında şu “temel yükümlülükler”i yerine getirmesini bekler.
Temel yükümlülükler
43. Komite, genel yorum No. 3’te , Taraf Devletlerin sağlık hakkı da dahil olmak üzere Sözleşme’de yer alan her bir hakkın, en azından, gereken asgari düzeyde sağlanması konusunda temel bir yükümlüğe sahip olduklarını teyit etmektedir. Alma Ata Deklarasyonu, Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nın “Eylem Planı (Programme of Action of the International Conference on Population and Development)”, gibi daha yeni tarihli belgelerle beraber değerlendirildiğinde 12. madde’den kaynaklanan yükümlülüklere açıklık getirmektedir. Bu bağlamda, Komite’ye göre, temel yükümlülükler aşağıdaki şekildedir:
- Sağlık olanaklarına, mallara ve hizmetlere erişimin herhangi bir ayrımcılık gözetilmeden, özellikle risk altındaki gruplar ve toplum dışına itilmiş gruplar açısından sağlanması;
- Herkesin açlıktan kurtulma özgürlüğünün güvence altına alınması için yeterli ve güvenli gıdaya en azından asgari ölçüde erişimin sağlanması;
- Temel barınma, konut ve hijyen koşullarının sağlanması, yeterli miktarda temiz ve içilebilir su sağlanması;
- DSÖ Temel İlaçlar Eylem Programı (WHO Action Programme on Essential Drugs) kapsamında tanımlanan gerekli ilaçların sağlanması;
- Tüm sağlık olanaklarının, malların ve hizmetlerin adil şekilde dağıtımının sağlanması;
- Bir ülkenin sağlık haritasına uygun şekilde, katılımcı ve şeffaf bir süreç içerisinde ulusal kamu sağlığı stratejisi ve eylem planı hazırlanması ve strateji ve planın periyodik olarak gözden geçirilmesi. Sağlık hakkına dair gösterge ve hedeflerin belirlenmesi ve böylece denetimin sağlanması. Hazırlanan strateji ve eylem planının içeriğinin risk altındaki ve toplum dışına itilmiş gruplara özel önem göstermesi.
44. Komite, aynı zamanda aşağıdaki yükümlülüklerin de öncelikli yükümlülükler olduğunu belirtmek istemektedir:
- Üreme sağlığı, doğum öncesi ve doğum sonrası sağlık ve çocuk sağlığının güvence altına alınması;
- Topumda görülen temel bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık sağlanması;
- Salgın ve yöresel hastalıkları engellemeye, tedavi ve kontrol etmeye yönelik tedbirlerin alınması;
- Toplumdaki temel sağlık sorunlarına dâir, engelleme ve kontrol metotları da dahil olmak üzere, eğitim verilmesi ve bilgiye erişimin sağlanması;
- Sağlık personeline, sağlık ve insan hakları eğitimi de dahil olmak üzere uygun eğitimin verilmesi.
45. Herhangi bir şüpheye yer vermemek amacıyla, Komite, gelişmekte olan ülkelerin yukarıdaki 43. ve 44. paragraflarda belirtilen temel yükümlülükleri ve diğer yükümlülükleri yerine getirmelerinde “ekonomik ve teknik plan başta olmak üzere uluslararası yardım ve işbirliği” sağlama görevinin özellikle Devletlere ve yardım edebilecek konumda olan diğer aktörlere(devletler ve uluslar arası çeşitli kuruluşlar) verildiğini vurgulamak istemektedir.
Bulunmayan ilaçlar
Bu uzun alıntıyı yapma nedenim sayın Prof.Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın hem “haberx” haber portalında hem de kendi sitesinde yayınladığı “Eritromisin neden bulunmuyor” (2,3) başlıklı yazısı üzerine düşüncelerimi paylaşmak.
Söz konusu yazıda çok önemli ve temel ilaçlar arasında yer alan “eritromisin” isimli antibiyotiğin piyasada olmadığını ayrıntılarıyla anlatıyor, yazının sonunu da şöyle bağlıyor:
Gelelim neticeye
Eritromisin, dünyanın her ülkesinde her zaman bulunması gereken, hiçbir ilaç firmasının hiçbir bahanenin arkasına sığınarak artık ben bu ilaçları üretmeyeceğim diyemeyeceği temel ilaçlardan biridir.
Eritromisinin ülkemizde üretimi ticari veya teknik herhangi bir sebeple mümkün değilse, bu ilacın ithal edilerek piyasaya verilmesini istiyor ve bekliyorum.
Envai çeşit kedi, köpek mamasının, türlü çeşitli kuşyeminin bulunduğu ülkemizde eritromisinin bulunmamasını kabul edemiyorum.
Sağlık Bakanlığı Eczacılık Genel Müdürlüğü’ nden bu konuda acil bir açıklama bekliyorum.
Söz konusu ilaç yukarıda yer verdiğim 14 No’lu yorumda 43. paragrafın dördüncü bendinde ifade edilen “temel ilaçlar listesi”(4)nde (Bkz:6.2.2 Other antibacterials 5. sıra; S:7) yer alan bir ilaçtır.
Bu listede yer alan bir başka ilaç olan ve mantar tedavisinde kullanılan (antifungal) bir ilaç olan “griseovin”in bulunmadığına ilişkin olarak da “Hasta Hakları Platformu”na başvuran bir vatandaşın uyarısı nedeniyle haberdar olmuştum. Benzer biçimde bir “lepra” ilacı olmakla birlikte başka hastalıklarda da bullanılan “Dapsone” etken maddeli başka bir ilacın, sevgili hocam Prof.Dr. Coşkun Özdemir’in uğraş alanı olan “Myastenia Gravis” hastalığında etken başka bir ilacın da kolay kolay bulunmadığını, hatta bazen hiç olmadığını da yakından biliyorum.
Bu ilaçların temel özelliği “basit ve ucuz” ilaçlar olmalarıdır. Bazılarının kullanım alanlarından kaynaklanan nedenlerle “piyasa”larının olmadığı söylenebilir. Ama “eritromisin” gibi bazı ilaçların bulunmaması ise bunların temel tıp eğitimi dahil, hekimlere yönelik sürekli eğitim programları içinde gerektiği kadar yer almaması, bunlara yönelik “tanıtım”ların Dr. Küçükusta’nın dediği gibi hemen hiç yapılamaması, ya “unutturulması” ya da “daha kârlı” başka ilaçlarla “ikâme” edilmesine bağlıdır.
Sağlık mı Kâr mı?
Sonuç olarak söylemek istediğim en açık ifadesiyle “sağlığın” bu konuda da “kâr etme” mantığı ve hırsına mağlup olduğudur.
Sağlık eğer piyasaya terk edilirse, bunun olması kaçınılmazdır. Altına imza koyduğumuz “MAI (Çok Taraflı Yatırım Anlaşması) ve GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) anlaşmaları” gereği hiçbir ticari şirketin “kârlılığı” engellenemez.
Ancak yukarıda söz ettiğimiz “sözleşme”nin kabul ettiğimiz hükümleri gereği, “kâr”ın söz konusu olmadığı konularda “devletler vatandaşlarının gereksinimlerini karşılamakla” yükümlüdürler.
Bunu yapmak için hem gereken tedbirleri alırlar, hem de bu tedbirler gereksinimi sağlamıyorsa, onu bizzat sağlayacak faaliyetleri gerçekleştirirler. Yine aynı sözleşmeye göre, -14 No’lu yorumda da açıkça belirtildiği üzere- bir devlet bunu da yapamıyorsa o zaman bunu sağlayacak “aktörlerden” yardım, destek çağrısında bulunmak, hatta bizzat o aktörlerin bunun gereklerini “kendiliklerinden yapma hakları” doğmaktadır.
Nasıl BM kararları bir ülke halkının yaşamı herhangi bir nedenle tehdit altında olduğundan kendiliğinden ve ilgili mekanizmalarını işleterek (‘Libya örneği’nde olduğu gibi) müdahalede bulunuyorsa, bu konuda da aynı hakka ve ödeve sahiptir.
“Yok o kadar da değil” demeyin. Altına imza konulan ve bugün iç hukuk normu olan sözleşmenin gereği tam da budur.
O zaman bu yazının başlığının hemen altındaki cümleyi bir kez daha vurgulayarak Sağlık bakanı başta olmak üzere sağlık bakanlığının yetkili ve sorumlularına, meclisteki “hekim” milletvekillerine, Türk Tabipleri Birliği ve Türk Eczacılar Birliği yöneticilerine bir çağrıda da ben bulunayım:
Bugün -şu sırada- DSÖ’nün son olarak 2010’da güncelleştirdiği ve yazının sonunda bağlantısını sunduğum “DSÖ Temel İlaçlar Listesi” içinde yer alan ilaçlar ve ilaç gruplarından “ulaşılamayanlar” ya da “zor ulaşılanlar” ile “tümden yok olanlar” hangileridir; bunu araştırın, nedenlerini saptayıp kamuoyu ile paylaşın! Bunların kolaylıkla sağlanması için gereken çabalarda bulunun ve bu ilaçlara eğer gerçekten ulaşılamayacaksa “uluslar arası aktörlere” yardım çağrısında bulunun!
Bu ülkenin insanları da tüm insanlarla eşittir ve en üst yapı olarak “en az Libya ve Irak’taki insanlar kadar BM’nin koruyucu şemsiyesi” altındadırlar. Bu asla vazgeçilemez, ertelenemez ve yerine başka bir şeyin konulamadığı en temel insan haklarından birisidir.
Kısacası “Sağlık hakkı”nın gereğini yerine getirin! Sizden beklentimiz budur! (MS/EÖ)
1 Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin 14 No’lu Genel Yorumu: Ulaşılabilecek En Yüksek Sağlık Standardına Sahip Olma Hakkı (United Nations Committee on Economic, Social and Cultural Rights, General Comment No. 14: The Right to the Highest Attainable Standard of Health ) metninin orijinali için bkz. http://www.unhchr.ch/tbs/doc.nsf/(Symbol)/40d009901358b0e2c1256915005090be?Opendocument (erişim: 28 Eylül 2009).
2 http://www.haberx.com/eritromisin_neden_bulunmuyor%2819,w,8528,428%29.aspx
3 http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/03/29/yazilar/elestirel-yazilar/ilac-endustrisi/eritromisin-neden-bulunmuyor/
4 http://www.who.int/medicines/publications/essentialmedicines/Updated_sixteenth_adult_list_en.pd
Mustafa Sütlaş