BAZI AKADEMİSYENLERİN KALİTESİZLİĞİ ÜZERİNE…

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Tıp sahasında akademisyen olmanın temel şartlarından biri de WHO, FDA, CDC… gibi kurumların görüşlerini kayıtsız-şartsız kabul etmekten geçiyor. 

Bunlara itiraz eden, aykırı görüş beyan edenler için anında “itibarsızlaştırma” kampanyaları başlatılıyor.

Hiçbir şey tartışılmasın isteniyor oysa bilim şüpheden beslenir, tartışma ile gelişir, ilerler.

File:The Portraits of the Academicians of the Royal Academy, 1771 ...

***

Cem Küçük‘ ün Türkiye gazetesindeki yazısı:

Bütün akademisyenler kalitesiz denilmez. Asla genelleme yapılamaz. Türkiye’de çok iyi akademisyenler de var. Ancak gözönündeki isimlere bakınca insan büyük hayal kırıklığına uğruyor…

Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama önceden akademisyen denilince bilim insanı kimliği olan, dünyaya açık, bir konuyu tartışmaya açan insanlar aklıma gelirdi. Şimdi ise kalitesi düşük ve fikren kendisini asla riske atmayan insanlar geliyor. Akademisyen dediğin ufuk açar, bizdekiler iç karartıyor.

Instagramda yayın yapan büyük bir rektörün hiçbir ağırlığı, duruşu olmadığını gördük. Görevden alınınca da “millî yazılımdan rahatsız oldular” dedi. Bir dekan “kızların resimlerini de görüyoruz, çaktırma” dedi. İstifa eden rektör bakalım ne diyecek. “Uçak yapıyorduk, bundan rahatsız oldular” diyebilir!..

Dünyada çok saygın üniversiteler, profesörler, akademisyenler var. Büyük üniversiteler var. İnsan gıpta ediyor. Çünkü saygınlığı var. Fikirleri tartışılan, buluş yapan, yaygın kanaatleri değiştirmek için çalışan isimleri her zaman duyuyoruz. Bizde ne yazık ki böyle isimler yok denecek kadar az.

Ben okumaya meraklı biriyim. Kitapçılarda yabancı çok akademisyenin yayınlarını görüyorum. Alıp hararetle okuduklarım var. Şimdi soruyorum: Türkiye’de ne yazdığı merakla beklenen bir akademisyen var mı? Acaba şu konuda ne diyecek diye merakla beklenen kaç profesör var? Kitabı çıksa da alsam diyeceğimiz isim sayısı kaç? Bir elin parmaklarını geçmez.

Alınmasınlar ama akademisyenler birer devlet memuruna dönüşmüş durumdalar. Yeri gelir sağlam bir akademisyen siyasetle de ters düşebilir. Millî güvenlik konuları hariç itirazlarını dile getirir. Çekinmez. Çünkü toplumun birkaç adım ilerisinde olmalıdır. Yönlendirici olur.

Bazı çok iyi akademisyenler şöhretin şehvetine kaptırdı kendini. Bazıları televizyon hastalığına yakalandı. Çok iyi eser verebilecekken “televole kültürü”nün aparatına dönüştüler…

Sonuç ortada. Akademisyenler eserleriyle, yaptıklarıyla değil skandallarıyla gündemdeler. Öğrencinin de pek saygısı kalmıyor hâliyle. Prof., Doçent olup tek gram dil bilmeyenler var. Bu durumu değiştirmek akademisyenlerin elinde. Umarım bu algı çabuk değişir.

Kaynak: https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/cem-kucuk/613593.aspx

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Ahmet Cemal dedi ki:

    Ülkede sadece akademi alanında değil mesela politika başta gelmek üzere her alanda ciddi bir çöküş görüyorum. Kalitesizlik diz boyu.

Siz de yorumunuzu paylaşın: