BU DA YAZ GRİBİ, KORKMAYIN

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Melih Altınok‘ un yazısı:

Koronanın bildiğimiz mevsimsel grip olduğunu otoritelere iki yılda ancak kabul ettirebildik.
“Ne değişti, malı vuran vurdu
Kapanmalarla, izolasyon tedbirleriyle küresel ekonominin dengesini bozdular, tüm dünya enflasyonla, dizginlenemeyen enerji fiyatlarıyla cebelleşiyor” diyebilirsiniz.
Ama ne olursa olsun pandeminin başında bunu söyleyenler meczup ilan edilirken, şimdi Bill Gates‘inden Sağlık Bakanı’na kadar tüm ilgililer “Evet gripmiş” diyorlar.

Alınan aşırı tedbirlerin, eve kapanmaların bilançoyu ağırlaştırdığını kabul ediyorlar…
Ne var ki pandemide ünlenip muayene ücretlerini üçe beşe katlayan korona meşhurları, aşı firmalarının sponsorluğunda çalışan kimi hekimler, Türk Tabipleri Birliği, yazın rehavetinde sıkışan korku medyası, Tiktok imamları vazgeçecek gibi değiller…
“Eylülde yeniden maskeler dönebilir” açıklaması yapan BioNTech’ in CEO’suUğur Şahin’ in startı vermesiyle yeniden bastırıyorlar.
Maymun çiçeğinden umdukları korkuyu çıkartamayanların bu seferki gerekçeleri ise mevsim geçişi yaşadığımız şu günlerde, kendimizi bildik bileli pençesine düştüğümüz yaz gribi vakaların artması…
Yeniden izolasyon tedbirleri gelmeliymiş. Herkese yeniden test yapılmalıymış, hatta işi, enfeksiyon riski en düşük grup olan çocukların aşılanması için kampanya çağrıları yapamaya kadar vardırdılar.
Bu malum koronun sizi korkutmasına izin vermeyin dostlar.
Her yıl yakalandığımız ve evde basit tedbirlerle atlatabileceğimiz yaz gribine yakalandıysanız da hastanelere akın edip sağlık personelimizi de riske atmayın.
Pandeminin panik günlerini hatırlayın… 1 milyon 377 bin nüfusa sahip Samsun‘da 2021 yılında hastanelere 13 milyon 767 bin 159 hasta başvurdu. Bir kişi ortalama 1 yıl içinde 10 kere hastaneye gitti.
Paniğe bakar mısınız?
Buna personel mi dayanır?
Artık mevsimsel grip hakkında daha çok şey biliyoruz. Öldürücü olduğu kabul edilen tedavi protokolleri geride kaldı. Biliyoruz ki, korona en fazla grip kadar öldürücü bir hastalık, o kadar.
Gönlünüzü ferah tutun.
İnanın ne maske ne aşı hiçbiri sizi yüksek bir moral kadar koruyamaz.
Ben demiyorum… Mesleği ticaret olarak görmeyen hekimlerimiz söylüyor.

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2022/07/06/bu-da-yaz-gribi-korkmayin

***

EK 1 (6.7.2022): Vakaların artması ile kısıtlamaların geri gelip gelmeyeceğine dair açıklamada bulunan Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Turan, “Şu anda öyle bir durum söz konusu değil. Ama tabii ki artan vaka sayılarının hastaneye ya da yoğun bakıma yansıması çok önemli. Şu noktada polikliniklere başvuran hasta sayısında artış olsa da servislere ve yoğun bakımlara yatış ona paralel olarak artmış değil” dedi

Sağlık Bakanlığı’nın 27 Haziran- 3 Temmuz tarihlerini kapsayan haftalık Covid-19 tablosunda vaka sayısı 26 bin 635’den 57 bin 113’e yükseldi, 25 kişi hayatını kaybetti. Bilim Kurulu üyesi, Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakım İdari Sorumlusu Prof. Dr. Sema Turan, yaz ile birlikte insanların bir araya gelmeleri ve kalabalıklarda geçirilen sürenin artmasının vaka sayısında etkili olduğunu söyledi. 

Turan, “Bu sonuçta viral bir enfeksiyon ve bulaş hızı da oldukça yüksek. O yüzden mevsimsel grip özelliği taşıyan kişilerin de kendilerini diğerlerinden uzaklaştırmaları gerekiyor. Fakat bu konuyla ilgili olarak bireysel hassasiyette bir azalma söz konusu olduğunu görüyoruz” dedi.

“Artışlar olabilir”

Prof. Dr. Turan, sıcaklarla birlikte vaka sayılarının bir miktar daha artabileceğini belirterek, “Çünkü bireysel önlemlerle ilgili ciddi bir sıkıntı var. Halkımıza maskenin kalktığı dönemlerde bu durumun ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştik, ‘özellikle bireysel önlemlerinizi göz ardı etmeyin, bunları mutlaka yapın’ diye. Buna mutlaka dikkat etmemiz gerekiyor. Eğer dikkat etmezsek yine bu sayılarda ufak da olsa artışlar göreceğiz. 

Özellikle bu noktada virüse karşı duyarlı olmaya dikkat etmeliyiz. Çünkü sonuç olarak bu tür pandemiler öyle bir anda bitmiyor. Özellikle bu dönemde yaşlı ve kronik rahatsızlığı olan hastalara da gideceksek, ziyaret edeceksek mutlaka kişisel önlemlerimize dikkat etmeliyiz” diye konuştu.

“Kısıtlamalar gündemde değil”

Prof. Dr. Turan, vaka artışının devam etmesi durumunda kısıtlamaları geri gelip gelmeyeceğine ilişkin ise “Şu anda öyle bir durum söz konusu değil. Ama tabii ki artan vaka sayılarının hastaneye ya da yoğun bakıma yansıması çok önemli. Şu noktada polikliniklere başvuran hasta sayısında artış olsa da servislere ve yoğun bakımlara yatış ona paralel olarak artmış değil. İnşallah da artmaz. Beklentimiz bu yönde. 

Uyarı asıl şu noktada olmalı; özellikle ileri yaşta eşlik eden hastalığı olan bireylerin dikkatli olması gerekir. Maske ve mesafe konusundaki uyarımız her daim olacak. Yine özellikle vurgulamak istiyorum ki hatırlatma dozu aşısı da çok önemli. Özellikle yaz sonu ve eylül ayına doğru buna özel bir hassasiyet göstermek gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

“Hatırlatma dozları tamamlanmalı”

Prof. Dr. Turan, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyeleri olarak her daim iletişimde olduklarını vurgulayarak, “Bilim Kurulu’ndaki bütün hocalarımızla zaten kendi aramızda görüşmemiz söz konusu; ama resmi olarak bir toplantı yapacak değiliz ya da onun bir planı yok henüz. Fakat mevcut durumu zaman zaman kendi aramızda değerlendiriyoruz.

Şu anda artan vaka sayılarına yapılacak en önemli uyarı aslında hastalık semptomu gösteren kişilerin maske ve mesafe kuralına daha fazla uymaları gerektiği. Eğer bir gribal enfeksiyon bulgunuz varsa maskenizi takın ve diğer insanlardan biraz uzak kalın. Ancak böyle bu savaşta başarılı hale geleceğiz. Ve ayrıca aşı vurgusu da burada çok önemli. Özellikle yaz sonuna doğru ve sonbahara başlarken hatırlatma dozlarının tamamlanmış olması gerekir” dedi. 

Kaynak: https://medimagazin.com.tr/koronavirus/bilim-kurulu-uyesi-prof-dr-turan-su-anda-kisitlamalarin-geri-gelmesi-soz-konusu-degil-101268

***

EK 2 (9.7.2022): MELİH ALTINOK: DOKTOR DÜŞMANI FALAN DEĞİL BİLDİĞİN KATİL

Geçtiğimiz gün Konya’da bir hekim, bir hastanenin güvenlik görevlisi tarafından öldürüldü.
Sosyal medyada kampanyalar düzenleniyor, grevler yapılıyor. Kamuoyu tepkili…
İnsanların bir cinayeti “sebebi ne olursa olsun” diye lanetlemesi, üzüntülerini dile getirmesi, duyarlı olması normal.
Ancak yaşananı “Sistematik doktor düşmanlığı…”, “Okumuş insanlar hedefte…”, “Hekim cinayeti politiktir” gibi içi boş sloganlar eşliğinde tartışmayı iyi niyetle izah etmek mümkün değil.
Zira düpedüz bir cinayetle karşı karşıyayız.

Katil, maktulü mesleğine duyduğu nefretten, tıp fakültesini bitirdiği için ya da siyasi gerekçelerle öldürmüş değil. Şimdiye kadar böyle bir vakanın yaşandığını da duymadım.
Herkesin herkes hakkında her şey yazabildiği Twitter’ da olayla ilgili dönen dedikodulara itibar edemeyiz. Ancak anlaşıldığı kadarıyla katil, bir yakınına yanlış tedavi uygulandığı gerekçesiyle cinayet işlemiş.
Evet, yukarıda sıraladığım söylemler, Türk Tabipler Birliği gibi, PKK’nın hekimleri vatanına, halka hizmet ediyor diye öldürmesini “politik, sistematik” bulmayan çevrelere ait…
TTB’nin başında da en namlı hekim katili, ambulansları bile tarayarak sıfatını tescilleyen PKK‘ya ve uzantılarına sempatisini gizlemeyen bir yönetim var.
Dolayısıyla dertlerinin hekimlerin canı ya da güvenliği olmadığını biliyoruz. Bu olayda da toplumu kutuplaştırmaya çalışıyorlar…
Çıkarları bir olan hasta ve hekimi, çıkar çatışması yaşayan uzlaşmaz taraflar olarak bölmeye çalışıyorlar.
Ne yazık ki dolaşıma soktukları algı etkili de oluyor.

***

Sağduyulu diye bildiğimiz Prof. Dr. Nevzat Tarhan bile yaşanan cinayetin sebepleri arasında ilk olarak şunu sayıyor:
“Türkiye’de üst yönetimin hekimleri değersizleştirici söylemleri…”
Yapmayın Nevzat Hocam… Görev süresi pandemi gündemiyle geçen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca döneminde hekimler el üstünde tutuldu. İş yükü artan sağlık personeli onurlandırıldı. Adları hastanelere, yollara verildi. Meslekleri tüm dünyada en prestijli günlerini yaşıyor.
E haliyle sorunun sebebi yanlış bir düzlemde arandığı için çözüm önerileri de ona göre oluyor…
Örneğin cinayeti Twitter’dan, “Doktorlara saldıranlara öyle cezalar verilsin ki, bir daha hiç kimse doktora saldırmayı aklından bile geçirmesin!..” şeklinde yorumlayan Sabah yazarı Salih Tuna‘nın yaptığı gibi.
Doktora saldırana, avukata, eczacıya, gazeteciye, kasaba, manava, askere, polise, işsize saldırana göre daha az ceza verilmiyor ki. Tam aksine…
Bildiğiniz üzere Bakan Koca döneminde “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarıldı. “Beyaz kod” uygulaması gibi güvenlik tedbirleri olmadığı kadar sert uygulandı. Yani doktora saldırana daha ağır cezalar verilmesinin yolu açıldı.
Hatta ben de bu köşede gelen hasta şikâyetleri üzerine Bakan Koca’ya, “Siz hastaların da bakanısınız” diye hatırlatmalar yaptığımı hatırlıyorum.
Ama görüldüğü üzere bunca pozitif ayrımcılık sorunu bitirmeye yetmedi.

***

Yetmez!
Çünkü ortada iddia edildiği gibi toplumun bir kesimini, cinsiyet grubunu, mesleği hedef alan bir şiddet dalgası yok.
Aynı dalga gelip trafikte şoförü de vuruyor, yeri gelince çocuğu, yaşlıyı, hayvanı da… Dün kim bilir kaç kişi öldürüldü?
İşe, cinsiyet ya da meslek ayrımı yapmadan, bireyin bedensel bütünlüğüne yönelik suçları etkili şekilde engelleyecek, cezalandıracak hukuki mekanizmaları tartışarak başlamalıyız.
Hukukta ayrıcalıklı yeni alanlar yaratmaya değil tam aksine eşitlik ilkesini etkin şekilde yaşama geçirmeye kafa yormalıyız.
Şiddete yeltenenin, birinin bedensel bütünlüğünü ihlal etmeyi aklından geçirenin, karşısında kim olursa olsun bir iki saat sonra karakoldan elini kolunu sallayarak çıkmayacağını, hayatının kayacağını bildiği hukuk devletlerinden biri olmalıyız.

Kaynak:  https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2022/07/08/doktor-dusmani-falan-degil-bildigin-katil

***

EK 3 (10.7.2022): MELİH ALTINOK: PANDEMİNİN SAFRALARI

Dede, nine yaşında hekimler ama bugüne kadar meslekleriyle gündeme gelmiş değiller.
Pandemi aradıkları fırsatı ayaklarına getirdi.
Ekranlara çıkıp tepki çekecek, insanı gerecek, korkutacak zırvalıkları “bilimsel” diye millete yedirmeye çalıştılar. Korona virüsün saatlerde havada asılı kaldığı, yüzeylerden günlerce gitmediği türünden tarihe geçen iddiaları “tıp böyle diyor” diyerek yaydılar.
Bir gün söylediklerini ertesi gün inkar ettiler.
Özür dilemek şöyle dursun, dönüp arkalarına bile bakmadılar.
Sonunda mesleklerini ayaklar altına almak uğruna sosyal medya meşhuru olmayı başardılar.
Ne onur ama!

Salgın döneminde Twitter’dan hastalarını “Sakın elimize düşme diye” tehdit eden, saç stilinden sahte sırıtışlarına, bakışsız gözlerinden tiz tonlamalarına kadar bir örnek sevimsizler şimdi Twitter kanaat önderi.
Geçenlerde biri 2023’te sandıktan istediği sonuç çıkmazsa “aktif yaşamı bırakacağını” ilan ediyordu.
Bitkisel hayatta emekli olmayı mı planlıyor anlayamadık ama sinir küpü haline, gizleyemediği nefretine bakılırsa zaten yaşadığı söylenemez.
Bir diğer ise dün Kurban Bayramı’nı kutlayan insanların neşesinden huzursuz olmuş olacak ki, “seküler fetvalar” yayınlıyordu:
“Kurban kesmenin dinimizde yeri yokmuş” falan…
“İşine bak” diyeceğiz de artık işleri bu…
Siyasetten ilahiyata insanların hayatlarına burunlarını sokmak.
Pandemide aklını, mantığını, iradesini bunlara endeksleyenler düşünsün artık…
Neyse Korona bitti gitti.
Ne kadar tırmalasalar da eski günlere dönmek için toplumsal rıza üretemezler.
Dilerim geride bıraktığı tortu da hayatımızın her alanından azalarak silinir.

Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2022/07/10/pandeminin-safralari

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: