MOLEKÜLER TIP MOLEKÜLER DÜZEYDE ŞİFA SAĞLAMAKTADIR
Prof. Dr. Canan Karatay‘ ın yazısı:
Moleküler düzeyde, hastalıkların temelinin atılmasının nedeni İNSÜLİN HORMONUDUR!
İNSÜLİN hormonunu ZIPLATAN besinlerin başında her türlü şeker, mısır şurubu şekeri 1 , bal, pekmez, meyvelerde bulunan MEYVE ŞEKERİ FRÜKTOZ, bütün rafine olmuş ve işlem görmüş karbonhidratlar, tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, yulaf, glutensiz diye piyasada bulunan ekmekler ve unlar, pirinç, bulgur, her türlü şekerli gazlı içecekler, bütün sun’i yani yalancı yapay tatlandırıcılar ve de tabii ki trans yağ içeren, çin tuzu içeren kimyasal katkı boyaları vs. maddeleri içeren BÜTÜN hazır gıdalar gelmektedir. Özellikle de; TRANSYAĞLAR yani bozulmuş olan yağlardır, margarinlerdir, kızartma yağlarıdır, süt tozu dahil her türlü protein tozlarıdır.
Özetleyecek olursak:
• HER TÜRLÜ ŞEKERLER/TATLILAR
• TÜM UNLU GIDALAR/NİŞASTALAR/
• HER TÜRLÜ EKMEKLER /SİMİTLER/BİSKÜVİLER
• TÜM ŞEKERLİ GAZLI İÇECEKLER/KOLALAR
• TAZE SIKILMIŞ MEYVA SULARI : SIVI FRÜKTOZ-MEYVE ŞEKERİ-
YÜKLÜDÜRLER
• HAZIR MEYVA SULARI : SIVI FRÜKTOZ-MEYVE ŞEKERİ-
YÜKLÜDÜRLER
• PİRİNÇ PİLAVI/PATETES/MAKARNA
• ENERJİ ÇUBUKLARI
• ENERJİ İÇECEKLERİ
Bu saydığımız besinler kana geçer geçmez kan şekerini yükselttir ve MASTER HORMON İNSÜLİNİNİN SALGILANMASINI KAMÇILAR. MASTER HORMON İNSÜLİNİNİN asıl görevlerinden biri de biliyoruz ki dokulara toksit etkisi olan kan şekerini, normal değerlere indirerek, bir an önce dolaşımdan uzaklaştırmaktır.
İnsülin Master hormondur, MASTER HORMON İNSÜLİN’in en önemli görevi, yükselmiş olan kan şekerini (normal ve şeker hastası olmayan kişilerde de) tüm organizma ve hücrelerimize toksik olduğu için, TRİGLİSERİDLER denilen en tehlikeli kan yağına dönüştürerek dolaşımdaN uzaklaştırmaktır. Kanda yükselen trigliseridler işte en zararlı yağlardır. YÜKSEK KAN ŞEKERİNİ TRİGLİSERİD YAĞLARINA DÖNÜŞTÜREN MASTER HORMON İNSÜLİNİN DİĞER BİR TEMEL
1 ‘Corn Syrup Is More Toxic Than Refined Sugar, Researchers Conclude January 21, 2015
Dr. Robert Lustig, Professor of Pediatrics in the Division of Endocrinology at the University of
California, has been a pioneer in decoding sugar metabolism
GÖREVİ DE, yükselmiş olan bu tehlikeli yağları, dolaşımdan uzaklaştımak ve depoya göndermektir.
Vücudumuzun yağlanması, organlarımızın yağlanması, kilomuzun artması, TEHLİKELİ, zararlı OLAN YAĞLARININ; yani TRİGLİSERDLERİN, MASTER HORMON İNSÜLİN tarafından kan dolaşımından uzaklaştırarak, vücudumuzun çeşitli bölgelerinde ve organlarımızda depo edilmesinin sonucudur. Artık kronik inflamasyonun temelleri atılmaya başlamıştır.
ÖZET:
Toksik olan kan şekerinin zararları önlensin diye, kan şekeri, yani glükoz, TRİGİLİSERİDE Dönüştürülür ve depoya gönderilir (yağlanma yani). DEPO EDİLMİŞ OLAN TRİGİSERİDLER, maalesef bu sefer, 20 TÜRLÜ KRONİK
İNFLAMASYON yapan hormon üretirler.
Vücudumuzun çeşitli bölgelerinde ve organlarımızda depo edilen ve kanda biriken zararlı yağlar, yani diğer bir deyişle TRİGLİSERİDLER bir endokrin organ olarak görev YAPTIKLARI İÇİN, ARTIK BİR ENDOKRİN ORGAN OLARAK KABÜL EDİLMEKTEDİRLER.
2 . KOLESTEROL ise genel algılama ve aldatmanın aksine kan yağı bile değildir. YÜKSEK KAN ŞEKERİ TRİGLİSERİD-SELLÜLİT- KARACİĞER VE İÇ ORGAN YAĞLARI 20 TÜRLÜ KRONİK İNFLAMASYON YAPAN HORMONU ÜRETİRLER. GENİŞ VE ÖNEMLİ BİR ENDOKRİN ORGAN OLAN TRİGİSERİDLER HANGİ
HASTALIKLARA NEDEN OLUYOR, AÇIKLARMISINIZ?
Tepeden tırnağa KRONİK İNFLAMASYON sonucu gelişen, bütün kronik dejeneratif hastalıkları sayabiliriz:
1. Baştan başlayarak, felç, idiyopatik kafa içi tansiyon yüksekliği, parkinson
ve Alzheimer hatalığı, depresyon,
2. Gözde katarakt, glokom ve retina hastalıkları,
3. HASHİMATO diye adlandırdığımız, tiroidit yani kronik tiroid iltihabı,
tiroid nodülleri, hipotiroidi, hipertroidi
4. Damar sertliği, ateroskleroz ve kalp krizi
5. Kanın yoğunlaşması, kanın pıhtılaşma proteinlerini artması
6. Trombositlerin birbirine yapışıklıklarının artması
7. Diyabet 1 ve 2, şeker hastalığı, akut ve kronik pankreatit
8. Dislipidemiler, kan yağlarının dengesinin alt üst olması
2 Obesity as a Chronic Disease: Epidemiology, Morbidity, and Mortality (Slides With Transcript)
Samuel Klein, MD Faculty and Disclosures
9. Yüksek Tansiyon
10. Jinekolojik bozukluklar: kısırlık, polikistik over, adet bozuklukları
11. Küçük yaşlarda ergenliğin başlaması, erken adet görmeye başlanması
12. Erkeklerde saç dökülmesi sonucu erken yaşlarda alnın açılması
13. Osteoartrit dediğimiz, diz eklemlerinde deformite ve ağrıların görülmesİ, römatoid artrit
14. Filebit dediğimiz, venöz staz diğer bir deyişle, bacaklarda bulunan toplar damarlarda kan dolaşımının yavaşlaması, varislerin oluşması
15. Gut hastalığı, kanda ve eklemlerde ürük asid yüksekliğini belirtisi, çeşitli eklemlerde bu nedenle ağrıların olması
16. Egzema gibi, çeşitli cilt hastalıkları, ciltte siğillerin oluşması, topuk dikenlerinin çıkması
17. Başta meme olmak üzere, rahim, rahim ağzı, prostat, böbrek, kolon, yemek borusu, pankreas ve karaciğer kanseri
18. Safra kesesi taşı ve kronik iltihabı
19. Karaciğer yağlanmasına bağlı kronik karaciğer hastalığı, siroz, karaciğer kanseri
20. Akciğer fonksiyonlarının bozulması, hipoventilasyon
21. Uyku apnesi
Bu hastalıkların hepsini önlemek elimizdedir, hastalanmış isek de hastalığın ilerlemesini durdurmak da elimizedir.
Çok çeşitli olan bu hastalıkların temelinde ortak neden, ortak bir sebep bulunmaktadır. Başından beri vurgulamaya çalıştığımız, aşırı şeker ve rafine karbonhidratların tüketilmesinin neden olduğu KRONİK İNFLAMASYON asıl
başlatan nedendir.
Bu gerçek, 2003 yılında, L Cordain ve arkadaşlarının yayınlamış olduğu çalışmada bilimsel ve kapsamlı olarak açıklanmaktadır 3 .
Cordain ve arkadaşları, özetle tüm bu hastalıklara, HİPERİNSÜLİNEMİK HASTALIKLAR adını vermişlerdir.
Cordain ve arkadaşları 1700 ‘li yıllardan beri şeker tüketimin nasıl giderek arttığını ve şeker tüketiminin artışına paralel olarak kronik dejeneratif hastalıklarının artışının paralel olduğunu bilimsel olarak göstermişlerdir.
Temel olan aslında son derece kolay ve basit olanı uygulamaktır. Bu nedenle, dismetabolik ve kardiyometabolik bozuklukların düzeltilmesi şarttır. Adam gibi beslenme ve yaşama prensipleri, dismetabolik ve kardiyometabolik, kronik inflasmayon yapan risk faktörlerini azaltarak, hastalıkların asıl kökünü kurutmaktatır. Bilinenin ve kabül edilenin aksine, bozuk olan metabolizma, doğru prensipleri uygulayarak düzelir ve hayat boyu devam etmesi gerekmez, şart değildir. Hayat boyu onlarca ilaç kullanmanın da hiç bir faydası yoktur, olmamaktadır zaten.
3 L. Cordain et al. Hyperinsulinemic diseaseas of civilization (more than just Syndrome X).
Comparative Biochemistry and Physiology Part A 136 (2003) 95-112.
Yukarıda saydığımız hastalıkların nedeni ilaç ya da çeşitli hormonların eksikliğinden kaynaklanmamaktır! İlaçlarla yalnız şikayetler söndürülmekte ve belirtileri baskı altına alınmakta ve yakınmalar bir nebze hafiflemektedir. Oysa,
şikayetlerin azalması, hücresel düzeyde oluşmuş olan temel bozukluğun düzeldiğinin göstergesi hiçbir zaman değildir. Kişinin kendisini geçici olarak da biraz iyileşmiş olarak hissetmesi, şikayetlerinin temel nedeni olan bozuklukların ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir.
Bu bağlamda bataklığın kurutulması önemlidir, çeşitli ilaçlarla sineklerin teker teker öldürülmesinin kıymeti harbiyesi yoktur. Amaç kilo vermek de değildir, vücut hücreleri sağlığına kavuşup nomalleştikce, metabolizma da giderek normale dönecek ve, KRONİK İNFLAMASYON yavaş yavaş giderek azalacağından, hastalıkların kaynağı olan depo edilmiş olan TRİGLİSERDLER DE azalacaktır! Yani biriken depo yağlar dolaylı olarak da kilolar bitecektir! Hücresel olarak sağlıklı olan bir organizmada, verilen kilolar da, kalıcı olacaktır. Kişiler
dinçleşecek, güçlü ve sıhhatli olacaklardır.
Yaşadığımız çağda, moleküler, yani hücresel düzeyde tanı ve tedavi şart olmuştur. Kronik dejeneratif hastalıkların hiç biri GENETİK hastalıklar değildir.
Kronik dejeneratif hastalıkların tümü EPİGENETİK hastalıklardır. EPİGENETİK hastalıkların tümü önlenebilir olan hastalıklardır. EPİGENETİK hastalıkların tümü hayat boyu devam etmez, tümü iyileşebilen hastalıklardır.
ŞEYH EDEBELİ:
‘Toprak sağlıklı olmadıkca, ektiğiniz hiç bir tohum yeşermez’ der.
Vücudumuzun da bir toprak olduğunu unutmayalım. Toprağımızı sağlıklı kılalım ki sağlıklı yaşayalım.