KÖTÜ KOLESTEROL MEĞERSE O KADAR DA KÖTÜ DEĞİLMİŞ

Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Bugüne kadar kalp krizi ve felçlerin en önemli sebebi olarak gösterilen “kötü kolesterol” bir anda kirli bir mendil gibi çöpe atılıyor.
Harvard’ lı bilim adamları tarafından yapılan ve NEJM’ de yayınlanan yeni bir çalışma, yüksek kolesterolün kadınlarda kalp krizi ve felç için diğer hafif belirtilere göre daha az önemli bir gösterge olduğunu öne sürüyor.
1992-1995 tarihleri arasında çalışmaya dahil edilen ve 30 sene takip edilen ortalama 55 yaşındaki 28.000 Amerikalı kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre, kolesterol kalp krizi ve felç riskinin en büyük göstergesi değil.
Bunun yerine, yüksek hassasiyetli C-reaktif protein (hsCRP) adı verilen maddenin kan testinde yüksek seviyelerde tespit edilmesi, vücuttaki tehlikeli düzeydeki enflamasyonun daha iyi bir belirteci olarak gösteriliyor.
Boston, Massachusetts’teki Brigham ve Kadın Hastanesi’nden uzmanlar, yüksek düzeyde hsCRP’ye sahip kadınların kalp krizi gibi büyük bir kardiyovasküler olay riskinin yüzde 70 daha fazla olduğunu ortaya çıkardı.
Araştırmada, kötü kolesterol düzeyi daha yüksek olanlarda risk yalnızca yüzde 36 ve kişinin genleri tarafından belirlenen kandaki bir yağ türü olan lipoprotein(a) adı verilen başka bir faktörün yüksek olanlarda yüzde 33 yüksek bulundu.
Her üç maddenin de yüksek seviyelerine sahip kadınların, kalp yetersizliği gibi önemli bir kardiyovasküler olaya yakalanma riski 1.6 kat daha fazlaydı.
Sonuçlar felç (inme) için daha da çarpıcıydı; bu üç maddenin düzeyleri yüksek olan kadınlarda, olmayanlara kıyasla önümüzdeki 30 yıl içinde hayatı tehdit eden bir olaya yakalanma riski 3,7 kat daha yüksekti.
Ancak uzmanlar, hsCRP’nin ciddi kalp hastalığının daha güçlü bir göstergesi olmasının, insanların kolesterolü göz ardı etmesi gerektiği anlamına gelmediğine de dikkat çekiyorlar.
Gelelim neticeye
BİR: Kalp krizi ve felçlerin sebebi büyük ölçüde beslenme hataları, hareketsizlik, sigara-alkol gibi hayat tarzındaki yanlışlardır, kolesterol düşürücü ilaç (statin) eksikliği değildir. Bu yanlışları düzeltmenin, ortadan kaldırmanın yolunun da ilaçlar olmadığını her aklı başında insan bilir.
İKİ: Kolesterol düşürücü ilaçlar piyasaya çıktığından beri mümkün olduğunca çok insanın bu hapları içmesi için bilim adı altında her türlü sahtekârlık yapılıyor. Bir taraftan kolesterol seviyeleri her geçen gün aşağı çekilirken, bir taraftan da risk cetvelleriyle oynanarak hasta havuzu genişletilmeye çalışılıyor. Statinler hamburger menülerine konmalı tavsiyesi yapanlar olduğu gibi bu ilaçların şehir şebeke suyuna karıştırılmasını isteyen satılmış tipler de çıkıyor.
ÜÇ: CRP’ nin kalp krizi riskini belirlemede daha “hassas” olması bu hastalıkların altında yatan temel patoloji (bozukluk) olan damar sertliğinin esas sebebinin kötü kolesterol değil kronik enflamasyon olduğunu gösterir.
Enflamasyonu baskılayacak ilaçlar yerine statin sınıfı ilaçların dayatılmasının sebebi ise CRP’ yi düşüren bir ilacın olmamasıdır. Ve zaten böyle bir ilaç da olamaz. Enflamasyon, beslenme hatalarının düzeltilmesiyle, hareketle, sigara içmeyerek vb önlenebilir.
DÖRT: Üstelik de hs-CRP seviyeleri, vücutta enfeksiyon veya yaralanma gibi kardiyovasküler sağlıkla ilgili olmayan iltihaplanma ve obezite ve sigara içme gibi durumlara cevap olarak da yükselebilir. Bu yaklaşım, dişindeki iltihap yüzünden CRP’ si geçici olarak yüksek çıkanları da ömür boyu statin abonesi yapacaktır.
BEŞ: Madem kötü kolesterol kalp krizi riskini o kadar da çok artırmıyorsa, esas mesele enflamasyon ise neden kolesterol ilaçları dayatılmaya devam ediliyor. Çok büyük bir tenakuz değil mi bu?
Statinlerin pleiotropik etkileri de var, bu sebeple faydalı oluyor derseniz, size hadi oradan derim.
ALTI: İler tutar tarafı kalmadı bilimin. Tıpkı Ahmet Kaya’ nın bir şarkısında dediği gibi: Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça!
Kaynak: https://www.nejm.org/doi/10.1056/NEJMoa2405182
Makale: Inflammation, Cholesterol, Lipoprotein(a), and 30-Year Cardiovascular Outcomes in Women
Araştırmanın medyada haberleri:
https://www.dailymail.co.uk/health/article-13808085/high-cholesterol-research-suggests-not-deadly-youve-told.html
***
EK 1 (6.9.2024): “Önde gelen kalp hastalıkları uzmanları, gelecekte ciddi kalp hastalığı riskini azaltmak için 15 yaşındaki çocukların bile kolesterol hapı (statin) alması gerektiğini tavsiye ediyor.” Yedir fast food’u, trans yağlı, unlu-şekerli, yüzlerce katkı maddeli paketli gıdaları… sonra daya kolesterol haplarını. Ne güzel bir dünyanız var sizin ya!
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1832109664970080572
***
EK 2 (19.10.2024): DR. MARTY MAKARY
“Tabii yağ kalp hastalığına sebep olur, doymuş yağ kalp hastalığına sebep olur dediğimiz şey, Eisenhower kalp krizi geçirdikten sonra 1960’larda Ansel Keys adında bir politikacı bilim adamı tarafından ortaya atıldı. Ve dedi ki, oh, bunun sebebi çok fazla yağ yemesiydi. Ve onu düşük yağlı, düşük kolesterollü bir diyete soktular. Bu arada, diyetteki kolesterolün en büyük ironilerinden biri, onu emmemenizdir. Yiyeceklerdeki kolesterol doğrudan sisteminizden geçer, %90’ı, çünkü esterleşmiştir, yani hacimli bir yan zincire bağlıdır. Onu ememezsiniz. Vücudunuzdaki kolesterolün %99’u, yani her hücrede bulunur, vücudunuz tarafından üretilir. Besin kaynaklarından gelmez. Yani bu, düşük kolesterol diyetinin harika, harika ironisiydi. Yani, yanlış bilgi diyebilirsiniz. Hükümet bu düşük yağlı akıma katıldı. Böylece Ansel Keys, Amerikan Kalp Derneği’ndeki bir grup insanı, düşük yağlı diyete geçmeniz gerektiğine ikna etti. Küçük sağlıklı kalplerini Amerika’daki her aile restoranına lisanslamaya başladılar, yemek kitapları ve düşük yağlı, düşük kolesterollü yemek kitapları satarak milyonlarca dolar kazandılar. Meğerse bir iskambil eviymiş. Son 60 yılda doymuş yağın kalp hastalığına yol açtığını ispatlamak için üç dev çalışma yaptılar. Üçü de bunu göstermede başarısız oldu, tıpta yapılmış en büyük çalışmalardan bazıları da dahil. Minnesota Üniversitesi’nden Ansel Keys’in meslektaşları Minnesota Kalp Çalışması adlı bir şey yaptılar. 9.000 kişiyle yapılan randomize kontrollü bir çalışmaydı ve uzun süre takip edildiler. 60’ların sonu, 70’lerde başladı. Düşük yağ grubunda daha fazla kalp krizi. Vay canına. Peki, neden? Muhtemelen daha fazla rafine karbonhidrat yiyorlar. İltihaba sebep olan şey eklenen şeker ve rafine karbonhidratlar, tasarlanmış ultra işlenmiş bir saçmalık. Vücut buna iltihaplı bir reaksiyonla tepki veriyor. Bununla ne yapacağını bilmiyor. Tepki veriyor ve tahmin edin ne kalp hastalığı? Yoğun ve küçük lipoproteinlerin birikmesini sağlayan koroner arter duvarının iltihabı. Bunu tamamen ters anlamışlar. Ve bugün hala orada. Bu hafta bir kafedeydim ve yağsız, sadece yumurta beyazı. Ne yapıyoruz? Okullarda, yağsız aldık, bilirsiniz, kendimizi düşünmeye kandırıyoruz. Yani, tıpta iyi yapamadığımız şey tevazu göstermek. Sıradan doktorlardan bahsetmiyorum. Kurumdan bahsediyorum. Bir şeyi trajik bir şekilde yanlış yaptığınızda, herkesin bir şey yapması gerektiği konusunda böylesine mutlak bir görüş ortaya koyduğunuzda ve veriler tamamen yanıldığınızı gösteriyor. Hesaplaşmaya ne dersiniz? Aynı ısrarla özür dilemeye ne dersiniz…”
Kaynak: https://x.com/newstart_2024/status/1847356158790574191
***
EK 3 (4.9.2025):
LDL dediğimiz şey aslında tek tip bir partikül değil. Klinik biyokimya laboratuvarında ölçülen “LDL-kolesterol” değeri, kanda tüm LDL partiküllerinde taşınan kolesterolün toplam miktarını verir. Ama bu, LDL’nin türlerini ayırmaz.
LDL’nin Tipleri / Alt Sınıfları
LDL partikülleri büyüklüklerine ve yoğunluklarına göre farklı alt sınıflara ayrılır:
-
Büyük, yüzeyel (large buoyant) LDL
-
Daha iri ve daha az yoğun partiküllerdir.
-
Daha az aterojenik (damar sertliği yapıcı) kabul edilir.
-
-
Küçük, yoğun (small dense) LDL
-
Daha küçük çaplı ve yoğun partiküllerdir.
-
Endotelden daha kolay sızar, daha kolay okside olur, makrofajlarca daha kolay tutulur.
-
Ateroskleroz riskini en çok artıran LDL tipi budur.
-
-
Okside LDL (oxLDL)
-
LDL partiküllerinin serbest radikaller, enzimler veya inflamatuvar süreçlerle okside olmuş şeklidir.
-
Bağışıklık sistemi tarafından “yabancı” gibi algılanır, makrofajların içine girip foam cell (köpük hücre) oluşumuna yol açar.
-
Plak oluşumunun en kritik adımlarındandır.
-
-
Diğer özel formlar
-
Lip(a): Yapısal olarak LDL’ye benzer, ek apolipoprotein(a) taşır. Genetik olarak belirlenir ve bağımsız bir risk faktörüdür.
-
Remnant lipoproteinler (IDL, VLDL kalıntıları): LDL’nin dönüşüm basamaklarıdır, bunlar da aterojeniktir.
-
Kaç Tip LDL Vardır?
-
Klinik olarak en çok “large buoyant LDL” ve “small dense LDL” ayrımı yapılır.
-
Laboratuvarlarda kullanılan gelişmiş yöntemlerle (nükleer manyetik rezonans, gradient jel elektroforez) LDL 7 alt sınıfa kadar (LDL-1’den LDL-7’ye) ayrılabilir.
-
LDL-1 ve LDL-2: büyük, daha az riskli
-
LDL-3 ila LDL-7: küçük, yoğun, riskli
-
Önemli Not
Rutin kan testinde rapor edilen “LDL-C” (örneğin 140 mg/dl) bu alt tipleri göstermiyor. Dolayısıyla “LDL yüksekliği”nin ne kadar riskli olduğunu anlamak için:
-
LDL partikül sayısı (LDL-P)
-
ApoB düzeyi
-
Small dense LDL oranı
gibi testler daha belirleyici olabilir.
🔑 Önemli Noktalar
-
Rutin LDL-C testi sadece LDL partiküllerinin taşıdığı kolesterolün toplamını ölçer → hangi tip LDL’nin baskın olduğunu söylemez.
-
Risk en çok small dense LDL ve okside LDL’den kaynaklanır.
-
ApoB ölçümü, toplam aterojenik partikül sayısını gösterdiği için LDL-C’den daha güvenilir kabul edilir.
-
Hs-CRP + LDL alt tipleri birlikte değerlendirildiğinde, kalp-damar riski çok daha doğru tahmin edilebilir.