İŞİN DOĞRUSU SAĞLIKLI SÜTÜN ÇİĞ TÜKETİLMESİDİR
Veteriner Hekim Araştırma Görevlisi Baver Coşkun’ un mektubu:
Sayın Hocam Merhabalar,
Veteriner Mikrobiyoloji ve İnfeksiyöz Hastalıklar Uzmanı olarak HABERTÜRK’teki “Sütün mikroplusunu, elmanın kurtlusunu istiyoruz” başlıklı yazınız ilgimi çekti ve bir çırpıda okudum. Çünkü tamamen aynı fikirde olmama rağmen bazı hata ve eksiklikleri giderebilirsem çok daha mutlu olucam. Lütfen saygısızlık olarak algılamayın, bir bilim insanı olarak yazacağım bilgiler tamamen bilimsel bilgilidir.
Evet günümüzde tüketimimize sunulan bir çok ürün ticari amaçlar güdülerek, olduğundan çok farklı gösterilmekte ve bunlara bir de bilimsel dayanaklar fütursuzca eklenmektedir.
Şahsen ben güvendiğim bir koyun yetiştiricisinden sütümü alıyor ve evimde kendi koyun yoğurdumu kendim yapıyor sütümü gayet sağlıklı bir şekilde tüketiyorum. Ve çok daha sağlıklı, lezzetli süt ve yoğurt tükettiğimden emin olabilirisiniz. Ancak bunu maalesef kimseye öneremiyorum ve nedenlerini aşağıda belirtmek istiyorum.
Süt hayvanın memesinden aslında tamamen steril çıkar. Aslında sütte mikroorganizma olmaz. Tüm mikroorganizmalar dış kaynaklı yada infeksiyon kaynaklıdır. Yani normal olan bu.
Faydalı mikroorganizmalar da bunlara dahildir ki yoğurt yapımında tekrar yoğurt ile mayalamamızın sebebi de budur zaten. Süt kontaminasyona çok açık ve mikrobiyal üremeye çok müsait bir gıda ürünüdür. Bu da patojenlerin çok hızlı üremesine ve çeşitli hastalıkların oluşmasına ciddi zemin hazırlar.
Ayrıca zoonoz bazı etkenler meme dokusundan süte geçerler ki bu çok daha tehlikeli hastalıkların (brucella, Q-fever, tüberküloz bunların en tehlikelileri) insanlarda infeksiyon oluşturmasına neden olabilmektedir.
Yazınızın gerçek mahiyeti tabiiki bunları kapsamıyor ve mektubumun başında da belirttiğim gibi sizin asıl kastettiğiniz şeye tamamen katılıyor ve zaten öyle yapıyorum. Ancak, maalesef zakkumdan kanser ilacı yapmak için kaynatıp içen toplumsal bakış açımızı düşündüğümüzde, yazınız bir çok insanın süt tüketiminin öneminin yeni yeni kavramaya başladığı günümüzde çok olumsuz etkiler oluşturabileceği kanısındayım. Çünkü pastörizasyon ve diğer ısıl işlemler gerçekten sütün besleyicilik değerinde önemli kayıplara neden olmamakta aksine muhtemel patojenlerin sütten uzaklaştırılmasını olumlu düzeylerde etkili kılmaktadır.
Tabii ki tercih edilen sağlıklı sütün çiğ tüketilmesidir. Ancak bunun için ciddi koruma ve kontrol mekanizmalarının işletilmesi gerekmektedir. Maalesef ülkemizde bu şu an için mümkün görünmemektedir.
Kaldı ki hayvansal tüm ürünlerde asıl tehlike kalıntı problemidir ve bir çok bilimsel çalışma gösetemektedir ki antibiyotiklere karşı mikroorganizmaların direnç geliştirmesinde asıl etken veteriner kullanımının olduğu bildirilmektedir. Yani doğada antibiyotiklere karşı gelişen rezistansın en önemli sebebi olarak her hangi bir denetleme yapılmadan ve bir çok kez hatalı kullanılan veteriner preparatları gösterilmektedir.
Ek olarak bir çok hayvansal gıda çok farklı sayıda kimyasal ve pestisit içermekte ve toplum sağlığı açısından ciddi risk oluşturmaktadır. Örneğin tüketilen her yumurta ksantin kırmızısı içermektedir. Kümeslerde yetiştirilen tavukların yumurtalarının sarısı ancak bu şekilde istenilen renge ulaşmaktadır.
Tüketicinin gerçek yumurta sarısını görmek istemesi üreticileri bu maddeyi kullanmaya zorlamaktadır. Ayrıca yediğimiz tüm ballar yüzlerce tarım ilacının kalıntılarını içermektedir. Bu nedenle Türkiye en önemli bal üreticilerinden olmasına rağmen bal ihraç edememektedir.
Kesimhanelerde çalışan bir çok meslektaşım reddedilmesi gereken etleri ve et ürünlerini titizlikle inceleyip rapor düzenlemek istediklerinde sayısız sorunla karşılaşmakta ve istemeden de olsa sağlıksız et ve ürünleri soframıza kadar ulaşmaktadır. Bunlara kaçak kesimle üretim zincirine bir şekilde giren ürünleride eklediğimizde sofralarımızdaki tehlikelere karşı karnımızı doyurmak için ancak gözümüzü kapatarak yemek yemek mümkün olabilmektedir.
Saygıdeğer Hocam, yazdıklarım sadece hayvanasal ürünler ile ilgili olan kısmın çok küçük bir bölümüdür. Bu bağlamda sütte ısıl işlem çok ama çok masum bir gıda hijyeni uygulamasıdır ve yapılmalıdır. Ta ki zararlı mikrop ve kimyasal içermeyen memeden direk soframıza gelecek süt ürünlerinin üretilmesini olanaklı kılacak bir üretim politikamız olana kadar pastörize süt önermekten başka birşey söylemek ne yazıkki günümüz Türkiye’ sinde büyük bir hata olabilir.
Tekrar konuyu gündeme getirdiğiniz için sizlere ne kadar minnettar olduğumu da söylemeden geçemeyeceğim.
Saygılarımla…
Benim amacım vatandaşı ve yetkilileri denetimden geçmiş ve soğuk zincirle sunulan çiğ sütün “sağlıklı süt” olduğu konusunda bilgilendirmek ve uyarmaktır..
İnek var, süt var.
Tüm mesele bu sütün tüketiciye güvenli olarak ulaştırılmasıdır.
Bu bir “organizasyon” meselesidir ve bunu düzenlemek de merkezi ve yerel idarelere düşer.
Benim işim doğruyu göstermekten ibarettir.
Sayın Hocam,
Niyetinizi hali hazırda anlamış olduğumu belirtmek isterim. Mektubumu sitenizde görmüş olmaktan da ayrıca gurur duydum. Hassasiyetiniz için ayrıca teşekkür eder saygılarımı sunarım.
ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Adam köyde kasabada yaşıyor veya çevresi üretici kooperatifi ve köy dolu. Süt, peynir, yoğurdu marka olarak fahiş fiyatla alıyor. Yanıbaşındaki komşusu da sütünü 50 kuruşa markalara satacağım diye göbeği çatlıyor. Bunlar bozulmasın diye de içine biton katkı maddesi konuluyor. Halbuki üreticiden tüketiciye en kısa yol yanıbaşından geçiyor. Tarım bakanlığının görevi bu kısa yolu teşvik ve organize etmektir. En sağlıklı yol budur. Uzun yolda ortaya çıkan sağlıksız durumları denetleyemiyorsanız o zaman kısa yolu teşvik edeceksiniz.