TÜRK PEDODONTİ DERNEĞİ BAŞKANI’ NIN CEVABI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi
 Sayın A.Rasim Küçükusta,

Ek’te size yanıtımı gönderiyorum Umarım ve dilerim web sitenizde olduğu gibi yayınlama cesaretini gösterirsiniz.

Konuya ilişkin sorularınızın doğru ve güvenilir yanıtlarını almak için bize danışmanızı bekliyoruz.

Saygılarımla

Prof.Dr. Figen SEYMEN

***

Sayın Prof. Dr. Figen Seymen’ e nazik mektubu için çok teşekkür ediyorum.

Bilimin “tartışma” ile ilerleyeceğine inanan biri olarak bu cevap ve hele de “konuya ilişkin sorularınızın doğru ve güvenilir yanıtlarını almak için bize danışmanızı bekliyoruz” ifadesinden büyük mutluluk duydum.

En kısa zamanda, hem mektubunuza cevap vermek ve hem de merak ettiğim ve kafamı kurcalayan hususların doğrusunu öğrenmek için sizi tekrar rahatsız edeceğim.

Tekrar teşekkürlerimi bildiriyor, ekteki yazınızı cesaretimin değil “memnuniyetimin” bir ifadesi olarak aynen yayınlıyorum.

***

Web sitenizin en altında son derece küçük ve soluk renkte belirttiğiniz sınırlı sorumluluk beyanına uygun olmayan yazınıza yanıt.

Sınırlı sorumluluk Beyanı’nızda sitede yer alan bilgilerin hekim tedavisinin yerini alamayacağını, mevcut tedavinin değiştirilmesini kesinlikle tavsiye etmediğinizi beyan etmekle birlikte tamamen aksi bir tutum içinde bulunmakta olduğunuzu üzülerek görmekteyim.

“ Sınırlı Sorumluluk Beyanı:
Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Sitede kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.”

DEĞİL DİŞ MACUNUNU, ADINI BİLE AĞZA ALMAMAK LÂZIM

Habere göre, dişhekimleri ardı ardına diş macunu tartışmasına nokta koyuyorlar.

Türk Pedodonti Derneği (TDP) Başkanı Prof. Dr. Figen Seymen, florürün dişleri çürüğe karşı koruduğu ve güçlendirdiğini belirterek “50 yıldan daha uzun süredir Avrupa, Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde diş çürüklerinin önlenmesinde ve kontrolünde kullanılmaktadır” demiş (1).

Daha önce Türk Dişhekimleri Birliği’ nin (TDB) “Florür Durum Raporunu” yayınlamış ve tenkit etmiştim (2, 3).

Şimdi de Türk Pedodonti Derneği Başkanı’ nın medyada yer alan sözleri hakkında birkaç hususa dikkatiniz çekmek istiyorum:

BİR: Pedodonti, “çocuk dişhekimliği” demek olduğuna göre derneğin adı neden Türk Çocuk Dişhekimliği Derneği değil?

Nedir bu Batı hayranlığı?

Madem bu kadar yabancı dil meraklısısınız “dernek” yerine de “association” deseydiniz bari.

İstanbul Üniversitesi Emekli bir öğretim üyesi olarak başta kendi üniversitenizin Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı’ndan haberinizi olmaması esef verici. Tüm Türkiye’de yeni kurulan bazı üniversiteler dışında Çocuk Diş hekimliği ile ilgili Ana Bilim Dalı Pedodonti Ana Bilim Dalı ismini taşımaktadır.

Türk Pedodonti Derneği 1977’de kurulmuş, bilimsel bir dernek olup saygınlığı tüm Türkiye’de ve Dünya’da kanıtlanmış, dernekler masası tarafından onaylı bir dernektir. Derneğimizin adı üstünden amiyane terimlerle yorum yapmak ve sorgulamak için hangi bilgi ve yetkiye sahip olduğunuzu ben size soruyorum.

İKİ: Şu Batı hayranlığından da sinir bozucu “Avrupa ve Amerika’ da senelerdir kullanılıyor” argümanından vazgeçin.

Efendiler, sizin kendi aklınız, mantığınız, bilginiz, tecrübeniz, çalışmalarınız yok mu?

Avrupalıların Amerikalıların yaptığı her şeyin doğru ve tartışılmaz olduğunu mu sanıyorsunuz?

Kendinize, ilminize hiç mi güvenmiyorsunuz, hiç mi saygı duymıuyorsunuz?

Batı hayranlığı sizin argümanınız. Bilim evrenseldir.  Emekli de olsa öğretim üyeliği geçmişi olan bir kişi olarak bunu iyi bilmeniz gerekir. Efendiler diye hitap ettiğiniz kişiler kimlerdir?  Efendi kime denir bunu bilmediğinizi varsayıyorum. Amacınız hakaret etmek ise bunun yargı karşısında sorgulanacağını bilmeniz gerekir.

Türk Pedodonti Derneği saygın  öğretim üyeleri ve öğretim üye yardımcılarının üye olduğu bir dernektir. Bizlerin akıl, mantık, bilgi, tecrübe ve çalışmalarımız kanıtlanmış olup bunun sorgulamasını yapmak size düşmez.

Basında ve sosyal medyada bir şekilde yer almayı becermiş sizin gibi konu ile ilgili hiçbir uzmanlığı ve bilimsel çalışması olmayan kişilerin kamuoyunu yanlış bilgilendiren asılsız haberleri yaparken kullandığı başlıklarda Avrupa ve Amerika örneklerinin verilmekte olduğu için bu örneklendirme yapılmıştır. Ayrıca bilgi nerede ise oradan alınır.

Konu ile ilgili yeterli donanıma ve bilgiye sahip olan bir kişi olsanız böyle bir yorum yapamazdınız.

ÜÇ: Haberde “3 yaşın altındaki çocukların macun yutmaması için…” deniyor.

Bu, dişlerimizi temizlemek için kullandığımız diş macunlarının “yutulmasının zararlı” olduğunu gösteriyor.

Yutulması zararlıysa diş macununu ağza almak ne kadar doğru olabilir ki?

Birçok kimyasal maddenin ağız mukozasından emildiğinden -hatta bazılarının daha çok emildiğinden- haberiniz var mı?

Siz hala hasta muayene ve tedavi edebiliyor musunuz bilmiyorum ama emekli bir göğüs hastalıkları uzmanı olarak ilaçların hekim tarafından önerilen dozda kullanılması gerektiğini bilmeniz gerekir ki bunun için tıp eğitimi almaya da gerek yoktur.

Diş yapısını güçlendirmek için yüzeyel uygulamada kullanılan florürlü diş macunu ve/veya flor verniklerinin sürekli olarak yutulması zararlıdır.

 Ağız mukozasından emilim ile yutmak arasındaki farkı bilmiyorsunuz sanırım. Göğüs hastalıkları uzmanları tarafından astımlı veya KOAH’lı hastalara reçete edilmekte olan inhalerlerin ağız florasına verdiği zararları keşke tartışsaydınız. Hiç olmazsa uzmanlık alanınız içinde ve bilmeniz gereken bir konu tartışmış olurdunuz. Kimyasal olsun olmasın tüm ürünler uygun dozda ve önerilere uygun şekilde kullanılmalıdır. Bu konunun tartışılması gereksizdir.

Bizim vurgulamaya çalıştığımız 3 yaşına kadar ebeveyn kontrolünde ve öneriler uygun fırçalama yapılmasıdır. Konuyu yanlış yönlere çekmekle sadece popülizm yapmaktasınız.

DÖRT: Haberden TPD’ nin florürden TDB’ den daha fazla endişeli olduğu anlaşılıyor.

TPD, TDB’ nin küçük çocuklar için “bezelye kadar” diş macunu tavsiyesini “yarım bezelyeye” indiriyor.

Vatandaşın kafasını karıştırmamak için dernekler aralarında anlaşsalar iyi olur.

Bezelye mi yarım bezelye mi?

Hangi bezelye, yoksa araka mı?

Yarın da bir başka dernek çıkıp “çeyrek bezelye” veya “pirinç kadar” derse ne olacak?

Bu yakışıksız ve alaycı ve bilimsellikle hiçbir şekilde bağdaşmayan tutumunuz vurgulamak istediğimiz noktaları anlamamanızdan kaynaklanıyor sanırım.  Küçük çocuklarda uygun olan macun oranı sürüntü şeklindedir. Bunun daha iyi anlaşılması için küçük bir bezelye boyutu kadar şeklinde örneklendirilir. Bu bilgiye konuya ilişkin tüm ulusal ve uluslararası kılavuzlardan ulaşabilirsiniz. Bulamıyorsanız biz size gönderebiliriz.

BEŞ: Haberde “Kanser, Down sendromu, küçük bebeklerde ölüm, ölüm, zekâ geriliği, iskeletsel florozis, guatr, demans, bilinçte azalma, idrar yolu taşları gibi diğer problemlerle ilişkisi konusunda kesin kanıtlar bulunmamaktadır” deniyor.

Dediğiniz gibi olduğunu kabul edelim, diyelim ki şu an için kesin kanıt yok.

Peki yarın kesin kanıtlar ortaya çıkarsa ne yapacaksınız, bunun vebali kimin olacak?

Sigaranın da bir zamanlar doktorlar tarafından zararsız kabul edildiğini ve hatta hastalara tedavi amacıyla tavsiye bile edildiğini hatırlatırım.

Sağlık riski yaratan ve alternatifleri de olan bir uygulamadan hele de yukarıda tek tek sayıldığı gibi çok ciddi tehlikeler varsa, “kesin olarak uzak durmak gerekmez mi”?

Öğretim üyeliği ve bilim, kanıta dayalı verilerle kamuoyuna yansıtılır. Kanıt hiyerarşisi tanımını bilmediğinizi varsayarak yapılan bilimsel çalışmaların hepsi kesin kanıt olarak kabul edilemez. Çalışmaların kesin kanıt olarak kabul edilebilmesi için aynı koşullarda gerçekleştirilmiş çalışmaların sonuçlarının geçerli ve güvenilir olması gerekmektedir. Bu bağlamda  bahsi geçen florür “Kanser, Down sendromu, küçük bebeklerde ölüm, ölüm, zekâ geriliği, iskeletsel florozis, guatr, demans, bilinçte azalma, idrar yolu taşları” ilişkisi sadece yorumlardan ibarettir.

ALTI: Haberde “Birçok ürünün etkinliği ve riskleri hakkındaki asılsız söylentiler sağlığınıza zarar verebilir” deniyor.

Asılsız söylenti yok, akıl-mantık ve bilimsel araştırmalar var.

Lütfen “Florür Durum Raporu” ile ilgili yazımı ve verdiğim kaynakları dikkatle okuyun (3).

Sizin gibi konunun uzmanı olmayan ve bu konuda eğitim, bilgi ve deneyimi bulunmayan kişilerin konunun uzmanlarına danışmadan yaptıkları her haber asılsızdır ve kamuoyunu yanıltmakta ve zarar vermektedir.

YEDİ: TPD Başkanı, TDB’ nin raporunun “bilimsel” olduğunu iddia ediyor.

Bu raporun ne kadar “bilimsel” olduğunu yazımı okuduğunuzda anlarsınız.

Rapor bir bilimsel yayın değildir, bilimsel verilere dayanarak hazırlanmıştır. Bunu yazarken düşünmemiş olduğunuzu varsayıyorum

SEKİZ: Bu bir “florür savunma haberi” olmuş.

Bir çocuk dişhekiminin çocuk diş sağlığı ile ilgili açıklamasına “şeker” ve “bakteriler” ile başlaması gerekirken bunların adının bile geçmemesi gerçekten esef verici bir durumdur.

Böyle bir açıklama böyle bir nokta koymalı savunma ancak ticari kaygıları olan diş macunu üreticilerine yakışır.

Açıklama siz ve sizin gibi konu ile ilgili hiçbir eğitimi,  bilimsel çalışması ve bilgisi olmayan kişilerce yapılan florürün toksik etkisi veya zeka geriliği yaptığı gibi asılsız haberlere karşı kamuoyunu en yetkili ağızlardan bilgilendirmek amaçlıdır. Çocuk diş sağlığı ile ilgili bir açıklama değildir. Bir konu ile ilgili yorum yapmadan önce konuyu ve içeriğini bilmeniz daha doğru olur. Konuya ilişkin sizi ve okuyucularınızı doğru bilgilendirmek amacıyla aşağıda vermiş olduğum bilgiden yararlanabilirsiniz. Öğretim üyelerine kendiniz de emekli olduğunuz kurumun size verdiği ünvanı kullanmaktasınız ticari kaygıları olan üretici sıfatı yakıştırmanızı ise kınıyorum.

 Sizi ve oyucularınızı bilgilendirmek adına aşağıda yer alan bilgiyi paylaşmakta yarar görüyorum.

Florür nedir?

Flor iyonu, insan vücudu için yaşamsal değeri olan yedi eser elementten biridir. Elementler içerisinde en elektronegatif olan flor iyonu, diğer elementler ile kolayca bileşikler oluşturur ve doğada iyon halinde bulunmaz. Bu nedenle genellikle florür olarak adlandırılmaktadır. İnorganik florürler toprakta, suda, havada ve bazı bitkilerde bulunmaktadır. Kemikler ve gelişmekte olan dişler gibi mineralize dokulara özel bir bağlanma göstermektedirler. Dişleri çürüğe karşı koruduğu ve güçlendirdiği bilinen bir element olması nedeni ile diş çürüklerinin önlenmesinde ve kontrolünde kullanılmaktadır. Doğru kullanıldığında diş çürüğünün önlenmesinde oldukça etkili ve güvenilir bir yöntemdir. Diş macunlarının dışında içme suları, sütler, meyve suları, bebek mamaları gibi diyetle alınan gıdalarda da florür yer alabilmektedir.

Florürün yararları nelerdir?

Florürün diş çürüğünü önlemede birkaç mekanizması bulunmaktadır. Diş yüzeyinde (plak) ve tükürükte düşük dozda bulunan florür, sağlam minenin çözünmesini/yıkılmasını (demineralizasyon) azaltır ve hasara uğramış (demineralize) minenin yeniden onarılmasını (remineralizasyon) artırır. Ayrıca çürük yapıcı (karyojenik) bakterilerin metabolik aktivitelerini etkileyerek diş çürüklerini azaltıcı etki gösterir. Diş hekimlerinin jel veya vernik formunda uyguladıkları yüksek seviyedeki florür ise mine yüzeyinde geçici olarak kalsiyum florür-benzeri bir tabaka meydana getirir. Bundan sonraki asit atağı karşısında ağız içi pH düştüğünde, florür yeniden salınarak minenin sertleşmesini (remineralizasyonunu) arttırır ya da bakteri metabolizmasını etkileyerek ağızdaki çürük yapıcı bakterilerin sayısının azalmasını sağlar. Remineralizasyonun gerçekleşebilmesi için tükürüğün kalsiyum ve fosfat iyonları bakımından doygun olmasının yanı sıra bu iyonların diş dokusuna geçişinde katalizör etki gösterecek olan florürün ağız ortamında bulunması önemli bir faktördür. Florür, çürük lezyonunda bulunan kristal yapıyı remineralize ederek asit ataklarına daha dirençli florapatit yapıyı meydana getirmektedir. Bu yapıyı başka hiçbir materyal oluşturamadığı için florürlü diş macunlarının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

DOKUZ: Sağlıklı dişlere sahip olmanın tek yolu “florürlü diş macunları” mıdır?

Anne sütünün diş çürüklerini önleyici etkisinin öneminden neden bahsedilmiyor?

Sağlıklı beslenmenin adı neden ağızlara alınmıyor?

 Yukarıda haberin amacını açıklamıştım. Konu sağlıklı dişlere nasıl sahip olunur değil. Konuyu saptırmaktan ne gibi bir yarar beklemektesiniz.

“ Anne sütünün diş çürüklerini önleyici etkisinin önemi” şeklindeki  yanlış bilginizi ise okuyucularınızla paylaşmadan önce keşke bizlere danışsaydınız. Anne sütünün koruyucu özellikleri ve birçok yararının yanı sıra özellikle dişler sürdükten sonra uzun süreli ve özelliklede gece uyku öncesi bebeğe verilmesinin erken çocukluk çürüklerinin oluşumunda rolü bulunmaktadır.

Sadece sağlıklı beslenme ile dişlerin çürükten korunması mümkün değildir.

 Her bir bireyin diş yapısının özellikleri benzer olmakla birlikte tamamen yanı olmayıp diğer faktörler olarak adlandıracağımız, genetik özellikler, çevresel faktörler gibi birçok faktör bireylerin birbirinden farklı özelliklerde çürüğe duyarlı ve dirençli olmasına neden olmaktadır.

Siz her hastaya aynı teşhis ile yaklaşıp tek tip bir tedavi protokolü mü uyguluyorsunuz eğer hasta bakıyorsanız tabi.

Bilimsel yayınları okumadan ve anlamadan bu tip yanlış bilgileri paylaşmak ne derece doğrudur?

ON: Diş macunları ile ilgili tek mesele florür de değildir.

Bakın Nenedent “çocuklar için florürsüz diş macununun” üzerinde neler yazıyor:

“Florür, mentol, sakkarin, polietilen glikol türevleri, sodyum lauril sülfat, sentetik renklendirici, koku verici veya koruyucu madde ihtiva etmez”.

Demek ki bunlar başka diş macunlarında var.

TPD’ nin bu kimyasallar hakkında bir fikri var mı?

Kendi fikri yoksa Avrupa ve Amerikalıların bunlar hakkında ne düşündüğünü biliyor mu?

Sizin hastalara reçete ettiğiniz ilaçların prospektüslerinde yazanlar veya markette satılan paketlenmiş tüketim gıdalarının üstünde yazanlar hakkında herhangi bir fikriniz var mı. Paketlenmiş ve   kullanıma sunulan her ürünün belli saklama koşullarına uygun üretilmesi ve tüketim için uygun sağlık koşullarında olması gerekir ki bunu yasalara uygun olarak denetleyen ve izin veren kurum ve kuruluşlar vardır. Burada yine popülizm yapıyorsunuz sadece.

Türk Pedodonti Derneği sizin bu saygısız tavrınızın devamı halinde yasal yollara başvurmak zorunda kalacaktır

ON BİR: Gene aynı diş macununun üzerinde şu ifadeler de yer alıyor:

“Muhteviyetı: Aqua, hydrated silica, glycerin, xylitol, propylene glycol, xanthan gum, titanium dioxide, aroma, sodium lauroyl sarcosinate, disodium EDTA, sodium chloride”.

Bu maddelerin ne olduğunu ve ne amaçla diş macunları içinde yer aldığını biz diş hekimleri biliyoruz. Ama siz hiç değilse Aqua’nın su olduğunu bilin. Diğerlerini öğrenmek isterseniz bir gün bir diş hekimini ziyaret edin.

Çocuk diş macunu mu kimya fabrikası mı?

Gelelim neticeye

Diş macunu tartışmasına konması gereken şey nokta değil “soru işaretleri” (şüpheler) ve “ünlemler” (tehlikeler)’ dir.

Nokta konduğu anda bilim de biter, bilim varlığını ancak soru işaretleri ve ünlemlerle sürdürebilir.

TPD’ nin florürlü diş macunlarının “emniyetli” olduğunu gösteren kendi çalışmaları var mıdır?

TPD’ nin ağız ve diş sağlığı için “florürlü diş macunları dışında” tavsiyeleri nelerdir?

TPD’ den tenkit ve sorularıma cevap bekliyorum.

Türk Pedodonti Derneği bu açıklamaları sadece kamuoyunu yanlış bilgilendirmemeniz için yapmaktadır. Konunun uzmanı olmamanız sebebi ile yaptığınız tüm açıklamalar asılsız olarak görülmektedir.  Konuya ilişkin bundan sonraki yapacağınız her türlü beyan da bilirkişiler olarak konuda uzman kişilere danışmanızı öneririm.

Bilgilerinize

 

Yazı için 12 yorum yapılmış:

  1. Alişan Yıldıran dedi ki:

    Türk münevverlerinin hâl-i pür melâlinin numunesi:
    1. Tenkîde tahammülsüzlük
    2. Kendisini üstte görmek ve bu duygu ile karşısındaki kim olursa olsun “…siz ve sizin gibi konu ile ilgili hiçbir eğitimi, bilimsel çalışması ve bilgisi olmayan kişilerce…” diyerek güya savunma yapmak ve bunu her paragrafda tekrar etmek
    3. Dernek olunca adam olunduğunu zannetmek, bir de hukuk sopası göstermek, o halde bu derneklerin bilim ile alakası ne ola ki?
    4. “Bilimsel” dernek “Aqua, hydrated silica, glycerin, xylitol, propylene glycol, xanthan gum, titanium dioxide, aroma, sodium lauroyl sarcosinate, disodium EDTA, sodium chloride diş macununda ne işi olduğunu açıklamak yerine “Bu maddelerin ne olduğunu ve ne amaçla diş macunları içinde yer aldığını biz diş hekimleri biliyoruz. Ama siz hiç değilse Aqua’nın su olduğunu bilin” diyeceğinize açıklama yapmalısınız, derneğinizin amaçları arasında kamuoyuna bilgi vermek yok mu yoksa?
    5. Kopduğum nokta; Anne sütü ile ilgili olarak “..özelliklede gece uyku öncesi bebeğe verilmesinin erken çocukluk çürüklerinin oluşumunda rolü bulunmaktadır. Sadece sağlıklı beslenme ile dişlerin çürükten korunması mümkün değildir”. Fakire pek mantıklı gelmedi, nitekim zayıf bir iddia olduğu biliniyor (https://www.breastfeeding.asn.au/bfinfo/breastfeeding-and-tooth-decay)
    Ahmet Rasim Hocam yine de bu dernek daha duyarlı, Nisaiyeci denek HPV de cevap bile ver/e/memişdi.

  2. Prof Dr Ayşe Nil Altay dedi ki:

    Sayın Küçükusta
    topikal flor kullanımı hakkında mesnetsiz bilgilerin yayınlandığı tüm mecralara bu konuda yapılmış çalışmalarla tüm çocuk dişhekimleri adına bilimsel bir rapor hazırlayan Sayın Seymen’e teşekkür ederiz.
    Prof Dr A. Nil Altay

  3. Sinem dedi ki:

    Figen Hanım’ ın cevapları bir anne olarak hiç tatmin etmedi beni, ya cevap vermemiş ya alakasız şeyler söylemiş ve bence asıl hakarette bulunan kendisi. ben böyle anladım.

  4. Okan Çağlar dedi ki:

    Alişan Yıldıran Hocam, yüreğinize sağlık. Önemli olan halkın bilinçlenmesi gerisi teferruat. Sizlerin sayesinde halk bilinçleniyor. Birilerinin Bunu anlaması mümkün değil.

  5. Abdullah Özkaynak dedi ki:

    Diş macunu reklamında oynayan diş doktorları var ki hiç ama hiç etik değil. Burada yapılan diş macunu savunması da bir çeşit gizli reklam ama halk bunların farkında halk her şeyin farkında. Halk kimin, kimin çıkarı için konuştuğunu biliyor. bağırarak haklı çıkacaklarını sananlar yanılıyorlar.

  6. kerime dedi ki:

    Basında ve sosyal medyada bir şekilde yer almayı becermiş sizin gibi… tamamen kıskançlık kokan bir cümle! hadi buyrun siz de becerin bakalım!

  7. süleyman dedi ki:

    Prof Dr A. Nil Altay’ ın bahsettiği bilimsel raporu internet ortamında bulamadım. Yalnızca gazete haberleri var. Acaba bu rapora nasıl erişebilirim?

  8. KAHROLSUN ENGİZİSYON ANLAYIŞI

    Ne zaman aykırı bir düşünce çıksa hemen ezmeye kalkıyoruz. Ezemezsek engizisyon anlayışı içinde linç ediyoruz. Halkı hastalık lobisine karşı uyaranları, Galile gibi fikirlerini ısrarla açıklayanları postmodern darbelerle ezmek ve yok etmek istiyorlar. Yeni yöntem ; aykırı düşünceleri medya ve meslek kuruluşları yoluyla baskıyla sindirmek ve tasfiye etmek. Halkın kafasını karıştırıyor diye Galile’yi mahkemelerde süründüren Engizisyon anlayışı kol geziyor. Orta çağdan beri değişen birşey yok. Değişen sadece Engizisyon sahipleri ve bahaneleri. Günümüzde engizisyonun bahanesi, bilim ve meslek ilkeleri. Bilim, meslek odaları ve medya üzerinde hakimiyet kuran küresel oligarşinin uzantıları, kendi imparatorluğunu tehdit eden herkesi engizisyon anlayışı ile yargılıyor ve mahkum ediyor. Sakın dış görünüşe aldanmayın. Halk sağlığını korumakla yükümlü olan meslek kuruluşları, küresel anlayışın ve hastalık lobisinin oyuncağı olmuş, bizi hasta edenleri değil, bunları teşhir eden sağlık savaşçılarını susturmaya çalışıyor.

    Sebep ; hastalık lobisinin satışlarındaki ciddi azalma. Sebep ; Hastalık imparatorluğunun çökme riski. Küresel plana göre toplumu hasta eden, sağlığa zararlı kola, fastfood, GDO mısır şekeri,kanserojen temizlik malzemeleri, sağlığa zararlı dişmacunu ve malzemeleri… gibi zararlı maddeleri ifşa eden ve halkı uyaranlar susturulacak ve tasfiye olacak. Dün sigarayı ilaç olarak reçeteye yazan anlayış, bu gün tüm sektörlerin emrinde. Sizler, Tabib odalarının ve meslek kuruluşlarının koladan fastfooda, şekerlemelerden diş çürüğü yapan maddelere… bizi hasta eden küresel şirketler hakkında halkı hasta edenlere karşı savaş açtıklarını, bunları mahkemeye verdiklerini, bilim ve sağlıklı yaşam hakkı adına bunları bilimsel yönden yargıladıklarını gördünüz mü? GÖREMEZSİNİZ. Ama aykırı fikirleri olanları mahkemeyle tehdit etmeyi ve değersizleştirmeyi biliyorlar. Bu kuruluşlar, sanki hastalık lobisinin yılmaz neferleri. Bundan böyle, sağlığa zararlı olan gıdalar konusunda halkı uyaran, tavuk, süt, yoğurt, fastfood, kola, katkı maddeleri, sağlıksız diş macunları,.. hakkında konuşan insanlar tasfiye edilecek. Zaten kaç kişi var ki? Yüzbinlerce aydın ve bilim adamının olduğu bir ülkede bizi hasta eden küresel oyunları ve planları açıklayan medyada kaç kişi var? Temizleyin bunları ve salgın gibi yayılan hastalıkları yaşlanmaya bağlayan ve doğalmış gibi yutturanları çıkarın medyaya. Sağlıkta dönen dolapları açıklayanları yok edin ve uyutun hastalıklardan kırılan zavallı halkı. Kanımızı nasıl emiyorlar, kimse bilmesin. Sağlıkta dönen dolapları kimse bilmesin. Meydan bilim mafyasına kalsın. Bilim mafyası, siz bilmezsiniz her şeyi biz biliriz diyerek bilimsel mandacılığa ülkemizi mahkum eden mafyadır, hatırlatalım. Modern sömürünün mimarları bunlardır.

    HASTALIK LOBİSİ SALDIRIYA GEÇTİ

    Çok yakında sektörün reklamını yapan cici bilim dünyası ile tanışacağız. Zaten diş macunundan fırçasına kadar bunları sıklıkla görüyoruz. Bol bol hastalık reklamı yapılacak. Erken teşhisle güya hayatınız kurtulacak ama önce hasta olmanız gerekiyor. Sağlıkta dönen dolapları açıklayanların bilime karşı olduğu, sahtekar yalancı olduğu algısı yaratılacak. Zaten bu aykırı söylemlerin abartılı ve kasıtlı olduğuna dair dış kaynaklı haberler çıkmaya başladı bile. Hastalık lobisi hiç ummadığınız yerlerden saldırıya geçecek. Trilyonlarca dolarlık bir imparatorluktan bahsediyoruz. Sektörün sadece ABD yıllık cirosu 2.5 trilyon $. Bekleyin yakında göreceksiniz ; GDOdan fastfooda, katkı maddelerinden kimyasal zehirlere… bunların sağlığa zararlı olduğunu gösteren kanıt yok diyecekler. ‘Kanıta göre konuşun, yoksa cezaya hazır olun’ diyecekler. Eeee… biz neden bu kadar hastayız? Neden kanser ve her çeşit hastalık artıyor? Kanıtı biz mi bulacağız? Kanıt bulamadık diye hastalıktan sürünmek ve ölmek kötü kader mi olacak? Meslek odaları ve Bilim kurumları, halk sağlığını tehdit eden konularda araştırma yapmazlar da, neden küresel sektörlerin bayi toplantısına çevirdiği kongrelerde fink atarlar. Acaba bu bilim abideleri, kongrelerde içtikleri bir bardak suyun faturasını gösterebilir mi? Bu kongrelerin faturası fakir halkın protez, ortez, ilaç ve tıbbi cihaz harcamalarına eklenirken bu meslek odalarının acaba vicdanı sızlıyor mu? Hastaların kanı, canı ve gözyaşını gezi ve eğlenceye çevirmek nasıl bir anlayıştır? Anlatsınlar öğrenelim. Küresel sistemin kurduğu düzene uymak zorunda olan hekimleri suçlamıyoruz. Lafımız bu modern sömürü düzeninin yılmaz bekçilerine. Bunlar hastalık harcamalarını şişiren konularda hangi yasal işlem başvurusunda bulundular? Ama bilimsel mandacılık hakkında konuşanları hemen mahkemeye veririz diye tehdit etmeyi biliyorlar. 9 yılda 8 kat artan hastalık harcamaları yetmemiş demek ki. Bu sömürüye göz yumanlara da hatırlatalım : Artık deniz bitti uyanın. 2013 yılında muayene olan 700 milyonluk hasta ordusunu sağlığına kavuşturmak, hastalıkları önlemek bilim mafyaları tasfiye olmadıkça tatlı bir hayal. Bu gidişle sistem çökecek haberiniz olsun.

    Halkımız sIağlığa zararlı içki, sigara, fastfood, kola ve janjanlı zehirlerden kaçarsa, milyarlarca dolar halkın cebinde kalır. Sağlıklı bir toplumun hastalık harcamalarının azalması da hastalık lobisini çökertir. İşte kopartılan fırtınanın nedeni bu. Yıllardır medyada gece gündüz yapılan bilim dışı şarlatan reklamlara ses çıkarmayan ve göz yumanlar, halk sağlığı için çırpınan bilim insanlarına tahammül edemiyor. Sağlıklı toplum için çalışanları susturmanın temelinde kirli çıkarlar yatıyor. Hastalık üreten yaşam tarzının mimarları, sağlıklı toplum için çırpınanları harcamak istiyor. Hem de bilimsel ayak oyunlarıyla.

    HANİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ?

    Aykırı düşünceleri nezaketle dinlemeyi ve bilimin sükuneti içinde tartışmayı ne zaman öğreneceğiz? Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD), “hâmilelikteki diyabet testinin zararlı olduğu” yönünde açıklamalar yapan Prof. Dr. Canan Karatay hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Şimdi de aykırı düşünenlere balans ayarı çekiliyor. Neden? Güya halk sağlığı içinmiş. Beyler, 1990 yılında şeker hastası sayısı 1 milyondu.. Bugün ise 12 milyon. Bu durum resmen milli felaket. Yarın askere alacak sağlam insan kalmayacak, uyanın. Artan hastalıklar milli güvenlik için en büyük tehdit. McKinsey Global Institute’ ın bir raporuna göre obezitenin küresel faturası sigara, savaş ve terörizminki kadar yani 2 trilyon $.

    Bu felaketin mimarları kim? Nerede bizim kanıta bağlı konuşanlar? Söyleyin bakalım ; Bizi hasta edenler kim? Halkın sağlığını tehliye atanlar kim? Halkı uyaranlar mı, yoksa uyaranlara karşı savaş açanlar mı? Patlama yapan ve yıllık maliyeti 10 milyar doları bulan şeker hastalığının en önemli nedeni olan GDO’lu mısır şekerini satanları mahkemeye vermek yerine, hastalıkları önlemek için çırpınan Karatay hocayı mahkemeye vermek, balans ayarı çekmek, sindirmek, susturmak kimin işine yarıyor? Kendinize gelin. Bizi hasta eden yaşam tarzının mimarları, karşı çıkanları böylece tasfiye ediyor görün artık.

    Şeker ilaçlarına kaç milyar dolar harcıyoruz haberiniz var mı? Şeker hastalığı dev bir sektör oluşturdu. Gizli şekeri teşhis edeceklermiş. Siz önce patlama yapan şeker hastalığını önleyin. Mahkemeye verecekseniz, öncelikle bizi şeker hastalığına mahkum edenleri verin. Bilimsel gücünüz, aklınız, iradeniz varsa, bunu öncelikle bizi hasta edenlere karşı kullanın. Gücünüz yetmiyor mu? Yoksa hasta sayısının azalması hastalık sektörü için çok mu zararlı? Şeker hastalığının önlenmesinde, mısır şekerinin yasaklanmasında Canan hoca kadar, Yavuz Dizdar hoca kadar, Ahmet Rasim hoca kadar halkı aydınlatan oldu da biz mi görmedik? Şeker hastalığının patlama yapması karşısında olağanüstü hal mi ilan edildi?

    HANİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ?

    Bilim adamları keşfettiği ile gündeme gelir, sağlık felaketlerinde halkı uyarmasıyla tanınır. Bilim dünyamız şimdiye kadar neyi keşfetti, ülkeye ne kazandırdı ve bunları kim tanıyor? Bilim ve aydın dünyamız, akıllı telefonlarla caka satmaktan başka ne yapıyor? Başkalarının yaptığı araştırmaları sanki kendi yapmış gibi ballandıra ballandıra anlatmak, başkasının keşfettiği ilaç, aşı ve teknolojiyi sanki kendi keşfetmiş gibi fiyaka yapmak kime ne kazandırıyor? Gizlenen acı gerçek şu : Bu Engizisyon anlayışı yüzünden 60 yıldır penisilin ve insülin üretmekten aciz durumdayız. Yabancılar Penadur vermeyince sudan çıkmış balığa döndük. Yazdığınız insülinlere her yıl kaç milyar dolar ödüyoruz haberiniz var mı? Mahkeme ile meşhur olmak bizim bilim dünyasının ilk keşfi herhalde. Çok yazık.

    Artık bilimsel tartışmaları mahkeme salonlarında yapacağız. Engizisyon mahkemesinde, bilinen görüşlere karşı çıkan ve ‘dünya dönüyor’ dediği için yargılanan Galile’den beri ilk defa böyle bir trajedi yaşıyoruz. Mahkemede neyi ispat edecekler? Bilim adamları kendini mahkemelerde değil, bilimsel arenalarda ispat eder ve bilgisini halkı aydınlatmak için kullanır. Kendine güvenen bilim adamları, mahkemelerde değil kongrelerde konuşur. Halkı aydınlatmak için de çıkar TV lerde tartışır. Yabancı bilim derneklerine sığınarak, onların rehberlerine güvenerek bilim ilerlemez. Dün yumurta haram diyorlardı, bugün ‘helal olsun yiyin’ diyorlar. Alın hipertansiyon rehberlerini okuyun: Birinin normal dediğine diğerleri anormal diyor. Sektörel baskı bilimi alt ediyor. Bilimi ve bilim adamlarını sektörün oyuncağı yapıyor. Küresel şirketlerin baskısıyla sürekli değişen rehberler yüzünden 10 yıldır doktor milletini rehber maymunu yaptılar, her ülkenin rehberi ayrı, hani bilimsel gerçekler? Demek ki bilim ve bilimsel rehberler kutsal değilmiş. Karşı çıkan da biz de olduğu gibi bilimden aforoz edilmiyor. Bilimde aykırı fikirleri engizisyon ve postmodern darbeyle susturmaya çalışanlara, bilimi hukuka dayayanlara ve bilimi mahkemede arayanlara bir kere daha anlatalım:

    Bilim inkâra, din ise imana dayanır. Eski bilgilerimize sıkı sıkıya bağlı kalsaydık, onları inkar etmeseydik bugün hala Taş Devri’ nde yaşıyor olacaktık. Hem de cilalı taş devri bile değil, yontma Taş Devri’ nde. Çünkü cilâyı da bulan, farklı ve aykırı düşünen insanlar. Sigaraya karşı çıkanlar olmasaydı, bugün de reçeteye ilaç olarak yazıyor olacaktık. Bilimde aykırı fikirleri engizisyon ve postmodern darbeyle susturmaya çalışanlara, bilimi hukuka dayayanlara ve bilimi mahkemede arayanlara, 4600 yıl önce yazılan tıbbın ilk yazılı metnini bir kere daha hatırlatalım :

    Süper doktorlar hastalıkları önler, vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder, adi doktorlar ise hastalıktan rant sağlar.
    Herkes grubunu ve cephesini belirlesin !
    Hangi gruba dahilsiniz?
    Hangi cephenin askerisiniz?
    Cepheler : Hastalık veya Sağlık cephesi.

  9. Yusuf TAŞAN dedi ki:

    Bana,sadece,Sodium Loryl Sulphate denen maddenin etki ve yan etkilerini,diş macununa ne amaçla konulduğunu açıklayın yeter..Sonra ben bu maddeyi dişlerime değilde nereme sğreceğime karar veririm..tabi sürecek yer bulabilirsem…

  10. Onur dedi ki:

    Dişhekimi olarak Prof Dr Figen Seymen hocama bilgilendirici yazisi icin teşekkür ediyorum. Bilim isiginda kanita dayali dishekimligi uzerine güzel bir yazi olmuş.

    Çocuklarımızın agiz bakimini nasil yapmaları gerektiğini dishekimize muayene olup öğrenebilirsiniz. Zira her insanin agiz yapisi farkli oldugu icin bakım gereksinimi de farklı olacaktır. Bu bakımın nasil olacagini da gogus hastaliklari uzmaninindan ogrenmemeliyiz.

  11. Saadet Merve dedi ki:

    Diş hekimlerinin şekerli gıdaların adını anmadan diş sağlığını sadece florürle ilişkilendirmeleri hakikaten ayıp oluyor.

  12. Aydın Can dedi ki:

    2016 yılında yayınlanmış bu yazı ve altında yer alan yorumları bugün, yani 4 yıl sonra okumak kısmet oldu. Fakat ne yazıkki 4 yıl öncesinde yaşanan ayıpların hala devam ettiğini, kendini bilim adamı sanan ve öyle tanıtan bir ton sektör ve para kölesinin sayısının hızla arttığını ve maalesef bilim adına tek kalem oynatmadan reklam peşinde prof ve dr ünvanlarıyla insan hayatına tek kuruş fayda üretmediklerini ve hatta aksine zarar verdiklerini üzülerek tecrübe ediyorum.

Siz de yorumunuzu paylaşın: