BU YAZIYI OKUMADAN KOLESTEROL İLACI İÇMEYİN
Tüm dünyada milyonlarca insan gereksiz yere kolesterol hapı içiyor. Bu, bir taraftan milyarlarca liranın çöpe atılması bir taraftan da milyonlarca insanın yok yere ilaç yan etkilerinden zarar görmesi demek.
Eğer kalp krizi ve felç geçirmemişseniz, sağlıklı bir insansanız ve sadece kolesterolünüz yüksek olduğu için kalp-damar hastalıklarından korunmak amacıyla ilaç içiyorsanız sağlığınız tehlikede olabilir.
Kalp krizi, felç gibi ölümcül kalp damar hastalıklarından korunmanız için kolesterol ilaçlarına “ömür boyu abonelik kaydı” yaptırmadan önce yapmanız gereken çok daha önemli şeyler var:
BİR: Yüksek tansiyonunuz, diyabetiniz varsa mutlaka tedavi olmalısınız.
İKİ: Obez veya fazla kilolu iseniz ideal kilonuza gelmelisiniz.
ÜÇ: Her gün 30-40 dakika düzenli egzersiz yapmalısınız; şekeri sıfırlamalı, unlu gıdaları en aza indirmelisiniz; sigara ve alkol içmemelisiniz; düzenli uyumalı ve stresten uzak kalmalısınız.
Bunları yerine getirdikten sonra kolesterolünüzün düşmesi yanında sadece kalp-damar hastalıklarından değil başta kanser, diyabet, astım olmak üzere daha pek çok hastalıktan da uzak kalmış olacaksınız.
Uzmanlar ne diyor?
Dünyaca ünlü kalp cerrahımız ve günümüzün televizyon yıldızı Prof. Dr. Mehmet Öz Okyanus ötesinden sesleniyor (1):
“Kolesterole ilaçla tedavi yöntemleri Koroner damar tıkanıklığı gibi ateroskleroz rahatsızlıkları olan kişilerde yaşam kurtarıcı bir rol oynar ancak aynı ilaçların sağlıklı kişilerde ne derece yarar sağladığı kanıtlanması oldukça zor bir nokta. Doktorlar hastalarının sigarayı bırakmaları, kilo vermeleri ya da egzersiz yapmaları konusunda motive edemedikleri için ilaçla tedaviye yöneliyorlar. Ancak daha kaliteli ve gelişmiş bir yaşam tarzına hastaları yönlendirmek ilaçla tedaviden çok daha önemlidir.”
***
İstiharelerin değişmez mekânı Cleveland Klinik’ ten Prof. Dr. Murat Tuzcu gazete röportajında “O halde niye sadece kolesterol ilaçlarından söz ediliyor?” sorusunu şöyle cevaplıyor (2):
“Tam aksine, ilaçtan çok önce, kalp için sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve bu yolla ideal kiloyu korumaktan söz ediyoruz. Şimdiye kadar bulunan ilaçların hiçbiri sözünü ettiğim bu 3 nokta kadar yararlı değil. Üstelik çok ileri kalp hastası olup da beslenmelerinde çok köklü değişiklik yapanların damar sertliklerinin gerilediğini gösteren araştırmalar da var. Keza yüksek tansiyonunu ilaç ve hayat tarzı değişiklikleriyle tam anlamıyla kontrol altına alanlarda da plakların küçüldüğü gösterildi.”
***
Türk Kardiyoloji Derneği genel sekreteri Prof. Dr. Mehmet Aksoy diyor ki (3):
“Türk Kardiyoloji Derneği olarak önceliğimiz kişilerin hasta olmamalarını sağlamaktır. Kalp damar hastalıklarının önlenmesinde yaşam tarzımız çok önemli bir rol oynuyor, doğru tercih yaptığımız takdirde kalp-damar hastalıklarını yüzde 80 -85 oranında önleyebiliriz. İlaçlar, hastalarımızın sağlıklı yaşam tarzı uygulamalarını hayata geçirmekte başarısız kaldığı durumlarda başvurduğumuz yöntemlerden sadece birisidir. Sağlık konusunda hastaların doğru bilgilere sahip olması sağlıklı bir toplum için büyük önem taşıyor. Derneğimiz de yıllardır bu yönde kampanyalar gerçekleştiriyor.”
**
Kardiyoloji uzmanı Dr. Murat Kınıkoğlu Habertürk’ te yayınlanan Sansürsüz programında diyor ki (4):
“Bir kardiyolog olarak ben kolesterol ilacı yazıyorum ama çok, çok, çok az yazıyorum. Ben inanıyorum ki bugün kolesterol ilacı kullananların yüzde 80’ i ilaçları boş yere alıyorlar. Muayenehaneme gelen 10 hastanın 6’ sının ilacını bıraktırıyorum, belki 1 veya 2 hastaya yeni ilaç başlatıyorum. Hastalar iyi diyet yaparlarsa kesinlikle kolesterolleri düşer.”
**
Kardiyoloji uzmanı Dr. Olcay Emel diyor ki (5):
“Günümüzde milyonlarca gencecik insanın statin kullanması hekimlerin cahilliği ve ilaç firmalarının şişirmesinden kaynaklanıyor olabilir. Ama yoğun genetik yükü olanları da iyi seçmek gerekli… Kardiyoloji dernekleri de fazla statin kullanılmasını vurgulamıyor ama belki de gereksiz kullanmanın sakıncalarını daha çok vurgulayabilirler.”
***
Bir başka kardiyolog Dr. Sinan Turan diyor ki (6):
“Uygulamada işin şirazesinden çıktığını, tıpkı pek çok konuda olduğu gibi kolesterol ilaçlarının da gerçek endikasyonların çok ötesinde reçete edildiği konusunda size katılıyorum, ama bu başka bir konudur.”
**
Kalp-damar cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez bir televizyon sohbetinde diyor ki (7):
“Doğru bildiğimiz yanlışlardan birisi bir defa kolesterol, çok büyük bir yanlış. Gördük ki özellikle son zamanlarda çıkan bazı kolesterol düşürücü ilaçlar çok fazla düşürünce Amerika’da bazı ilaçlar piyasadan toplandı.
Gördük ki çok düşük kolesterol o kadar iyi değil. Benim ameliyat ettiğim hastaların yüzde 50’sinden fazlasının kolesterolü normal. Kan yağları normal. O ince büyüyü tam çözebilmiş değiliz. Ayrıca çok düşük kolesterol kanser nedeni. Onun için normal sınırının altına düşürmemeliyiz. Şeker gibi. Şekerinizi 60′a düşürürseniz hipoglisemiye girersiniz, kolesterol de çok düşük olunca hem hormonlarımız bozuluyor, hem metabolizmamız bozuluyor. O bahsettiğim Alzheimer, görme bozuklukları, psikolojik bozukluklar, kısırlık, cinsel güçsüzlük, hastalıklar ortaya çıkıyor. Her şey normalinde olmalı.”
KAYNAKLAR
3.http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=%7C568
5.http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/10/24/bir-tavsiye/kolesterol-ilaclarini-devlet-odemesin/
6.http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/10/25/etibba-diyor-ki/dr-sinan-coskun-turan-in-yorumu/
7.http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?TabId=251&mid=1482&ItemId=17666
Doktorsuz – 27.12.2011 21:50
Dr. Oz dogru soylemis bizim doktorlarda is yok. Kendileri sisko, bir cogusu sigara iciyor hastalara ornek olamiyor ki onlari motive etsinler. Isin kolayina kaciyorlar yan etkileri olsa da ver bir kolestorel ilaci olsun bitsin. O ilaclari acaba kendileri aliyorlar mi?
Bir zamanlar psikiatri kitaplarında “cinsel sapıklıklar” bahsinde, homoseksüellik de psişik bir hastalık olarak yer alıyordu. Şimdi “efendim homoseksüellik hastalık değilmiş, kişisel tercih v.s.” gibi zırvalayanlar var. Nedeni, homoseksüellerin çoğalmış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Önceleri kolesterol üst sınırı 220 diye yazardı klasik kitaplarda. Daha sonra bu sayının 170’e düşürülmesi de bana bunu hatırlatıyor. Nedeni yorumunuza kalmış.
Prof Dr Sefa Saygılı – 28.12.2011 12:17
Hocam dilinize ve zihninize sağlık. Doğruları gösterdiğiniz için.
Dr.Sami – 28.12.2011 14:16
Hocam bu yazıyı facebook’ta paylaşayım dedim, ancak sizin fotoğrafınızın yerine kirli sakallı birisinin fotosu çıkıyor,ona göre…
hehe – 28.12.2011 18:29
trt haber yapmış
http://www.trthaber.com/videolar/ilacta-inanilmaz-kayip-3241.html
“açılmadan çöpe atılan ilaçların yıllık bedeli ise 20 milyar TL”
yalan yahu;
http://www.haberturk.com/saglik/haber/614859-tedavi-giderleri-yuzde-20-artti
“Bakan Dinçer, ‘ilaç giderleri 2009 yılında 13 milyar 161 milyon TL iken 2010 yılında aynı seviyede kalarak 13 milyar 468 milyon TL olmuştur.”
bir de milletten katlanarak alınan muayene ve recete ucretleri hesapta yok. vatandasın odedigi saglık primlerinde ki artıs da hesapta yok.
Asıl Da Vinci’nin şifresi bu !
Amerikan Kalp Birliği’nden, Avrupa ve Türk Kardiyoloji Derneği’ne kadar tüm bilimsel kuruluşlar, şeker hastalığından yüksek tansiyona, metabolik sendromdan şişmanlık ve kolesterol yüksekliğine kadar sağlığımızı ve hayatımızı tehdit eden risk faktörlerinin tedavisinde ilk önce ve ısrarla yaşam tarzı değişikliğini şart koşmaktadırlar.
Çünkü yaşam tarzındaki köklü değişiklik, 1 yıl içinde bile koroner damar sertliğinde önemli gerilemeye yol açar. Şişman kişilerin vücut ağırlığının % 5-10’u arasında kilo vermesi kan basıncı, kan şekeri, kan yağları ve kanın pıhtılaşması üzerine iyi etki gösterir. Yaklaşık 4 kg’lık kilo kaybı bile riskli hastalarda şeker hastalığına gidişi önler. Fiziki aktiviteyi artırmanın hemen akla gelen önemli iki yararı, HDL kolesterol düzeyinde artma ve tüm sebeplere bağlı ölüm oranında azalmadır.
Bütün bu yararlara rağmen, yaşam tarzını neden değiştiremediğimiz ve nasıl değiştireceği konusu, hâlâ önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Yaşam tarzı olarak sunulan sanal bir hayatı yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız, benliğimizi silen dış dünyanın bitmek bilmeyen istekleri. Bizi balık sürüsüne çeviren küresel akvaryumda, sağlıklı yaşamak mümkün değil mi?
Yaşam tarzını değiştirin diyen bilim adamlarına rağmen neden değiştiremiyoruz? Bilim adamları mı anlatamıyor, yoksa biz mi anlamıyoruz? Onların söylediği şeyleri yapmak neden bu kadar zor?
Bize dayatılan sağlıksız ve yozlaşmış yaşamda kaybolmadan, kendi sağlıklı yaşama şansına ne zaman ve nasıl sahip olacağız?
Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize yüklenen programlar mı? Yoksa biz mi?
Bu açıdan bakılırsa sorun; özgürlük sorunu, çözüm; bilim ve akıl oyunu.
Sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Asıl Da Vinci’nin şifresi bu!
Bu şifreyi çözmeden yaşam tarzını değiştirmek, hastalıklara karşı koruyucu önlemleri almak mümkün değildir.