KOVİD’e karşı hele de solunum yollarının tüm diğer virüslerinin de arz-ı endam ettikleri şu günlerde enfeksiyon belirtisi gösteren herkesin burnunu tuzlu su ile yıkaması ve boğaz gargarasının çok faydalı olacağına inanıyorum. Bu uygulama KOVİD’ de potansiyel olarak güvenli, etkili ve ölçeklenebilir bir müdahale olarak görülmelidir.

Akıl ve mantıkla bağdaşan tedbirlere uyarak hayatın tabii akışına müsaade edilmeli, okullarda risk grubunda yer alan çocuklar korunarak yüz yüze eğitime başlanmalıdır. Ağır bağışıklık problemleri (immün yetersizlik, tip 1 diyabet, morbit obez, ağır kronik böbrek hastalığı…) olan çocuklar için uzaktan eğitim modeli uygulanmalı, daha hafif hastalıkları olanlar özel sınıflarda okutulmalıdır.

30 çalışmada optimal D vitamini seviyelerine (75-150 arası) sahip olmanın KOVİD için hem enfeksiyon hem de ağır hastalık ve ölüm riskini azalttığı gösterildi. Daha çok araştırma yapılmalı diyenler olsa da birçok araştırmacı bu delilleri artık çok kuvvetli buluyor. Çocuklara günde 1-2 bin Ü, erişkinlere 4-5 bin Ü vitamin D tavsiye ediyor.

FDA’ nın, kronik ağrı tedavisi için opioid onaylarının çoğunun, kritik güvenlik ve etkililik verilerinden yoksun olan temel denemelere dayandığı gösterildi. Tıp âlemi FDA onayının tamamen bilimsel verilere göre ve halk sağlığı yararına alındığını zannediyor ve bir ilacın FDA onayı varsa akan sular duruyor. Oysa bu onaylar çoğu zaman ilaç şirketlerinden gelen baskı ve ricalarla gerçekleşiyor.

Bu cümleler dünyanın en muteber tıp dergilerinden BMJ’ den: “Çok sayıda insanın işe dönmemesinin mali, sosyal ve sağlıkla ilgili sonuçları yıkıcı olabilir. Klinisyenler, işverenler ve politikacılar, yaygın işsizliğin ve uzun vadeli işsizliğin etkilerinin nüfus sağlığı için covid-19’dan daha kötü olabileceğini kabul etmelidir.”