Suni tatlandırıcı Splenda’ nın (sukraloz) lösemi ve diğer kanserlerin riskini artırabileceği bildirildi. Bir maddenin yüksek dozlarda da olsa kanserojen olması ondan kesinlikle uzak durulmasını gerektirir. Araştırmadan “Splenda kanserojen değildir” sonucu çıkmış olsaydı da fikrim değişmeyecekti. Yiyeceklere konan tüm endüstriyel kimyasallara karşıyım, var mı diyeceği olan.

“Glisemik indeksi” yüksek diyetin akciğer kanseri riskini artırabileceği bildirildi. Glisemik indeks-akciğer kanseri ilişkisi hiç sigara içmemiş ve skuamöz tipte akciğer kanseri olanlarda daha da kuvvetli. Beslenmenin tüm hastalıkların ortaya çıkmasında rolü olduğunu savunan biri olarak bu çalışmayı çok beğendim.

İşlenmiş gıda, kozmetik ve ilaçlarda yaygın olarak kullanan silika veya silikon dioksit nanopartikülllerinin genotoksik olduğu yani hücrenin genetik materyaline zarar verebileceği bildirildi. Genotoksik etki kanser riskinin artması anlamına geliyor. Hazır gıdalardan ve katkı maddelerinden uzak durmak için yeterli delil yok diyenlere önemle duyurulur.

Ateşe, öksürüğe, uykuya ve kalbe iyi geldiği, cinsel isteği ve anne sütünü artırdığı bilinen çikolatanın düzenli olarak yenmesinin yaşlılarda beyin fonksiyonlarına da müspet tesiri olduğu gösterildi. Çikolatanın zararı ona eklenen şekerden özellikle de yüksek früktozlu mısır şurubundan kaynaklanır. Bunun için de şekeri daha az olan bitter yani siyah çikolata tercih edilmelidir.

Bilim dünyası hastalıkların önlenmesinde temel unsurun sağlıklı beslenme olduğunu daha yeni anlıyor. İçme sularına sirke eklenen farelerde ülseratif kolit belirtilerinin gerilediği, enflamasyon işaretlerinin azaldığı, bağırsaklardaki patolojik değişikliklerin düzeldiği ve dost bakterilerin arttığı belirlendi. Sirkenin önemini keşfeden bilim dünyasını tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.