Sadece kabuklu deniz ürünleri ve balıklarda bulunduğu zannedilen mikroplastiklerin birçok meyve ve sebzenin içine de nüfuz edebildikleri gösterildi. Mikroplastiklerin insan sağlığına olan zararları henüz çok iyi bilinmiyor ama bağırsaklardan geçebileceklerini, başta lenf düğümleri olmak üzere çeşitli dokulara girebileceklerini gösteren araştırmalar var.

Amerika’ lı kardiyolog “KOVİD’ de ağır tablo ve ölümlerinin çoğu obezite, tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kalp-damar hastalığı olanlarda görülüyor. Bu hastalıklar sigara, hareketsizlik ve sağlıksız diyetle alâkalıdır” diyor. Bilim dünyasının beslenmenin önemini kavraması beni mutlu ediyor.

Endüstrinin, işlenmemiş gıdalarla ve geleneksel usullere göre, ataları gibi beslenmesini tavsiye edenlerden ciddi şekilde rahatsız olduğu bellidir. Geleneksel beslenme modeline göre yani atalarımız gibi beslenmemiz şarttır. Halkın işlenmemiş ‘hakiki gıdalara’ kolay ve ucuz erişimi sağlanmalıdır.

Dünyanın önemli tıp merkezlerinden Cleveland Klinik uzmanları “besin desteklerinin” KOVİD tedavisindeki ehemmiyetini anlatan bir makale yayınladılar. Besin destekleri yerine “sağlıklı beslenmeye” vurgu yapsalardı çok daha iyi ederlerdi. Canan Karatay’ daki yüreğin onda biri olsa “Kelle paça için” demekten de çekinmezlerdi ama olsun bu yaptıkları da çok mühimdir.

Çocuklar ve erişkinler üzerinde yapılan iki ayrı çalışmada besin desteği olarak alınan probiyotiklerin alerjik nezle oluşumunu engelleyebilecekleri gösterildi. Bakalım modern tıp bizim geleneksel mutfağımızın temel taşları olan mayalı yiyeceklerin probiyotik deposu leziz yiyecek ve içecekler olduğunu gerçeğini ne zaman anlayacak ya da hiç anlayabilecek mi?