Nagehan Alçı, Habertürk’ teki yazılarında Dünya Sağlık Teşkilatını (WHO) yere göğe koyamıyor.  Dibine kadar ticaret ve siyasete bulanan bu kurumu bağımsız uzmanlardan müteşekkil, toplumun sağlığından başka hiçbir derdi olmayan bir bilim kuruluşu zannediyor. Gelin durum öyle mi, bakalım.

İsrail ve İngiltere’ de Kovid vakalarındaki artışlara hiç şaşırmadım. Tam 7 ay önce şunları yazmıştım: “Pandemi ancak virüsün ciddi mutasyonlara uğramasına fırsat vermeden çok kısa zamanda tüm dünyada yaygın olarak uygulanabilecek ve tabii ki etkinliği çok yüksek ve emniyeti ispatlanmış bir aşı ile başarılabilir.” 

Psikiyatrist Doç. Dr. Ersin Uygun “Aşı karşıtları yerine kararsızlar iknâ edilmeye çalışılmalı” diyor. Doğru ama iknânın dozu çok önemli.  “İlle de iknâ edeceğim” diye kafa-göz yarmak olmaz. Hakikatler eğip bükmeden, olduğu gibi, tam ve doğru olarak, şeffaf olarak sunulur. Halk ne yapacağını bilir. Toplumun ferâsetine güvenin.

Daha önce geçirilmiş enfeksiyonun toplum bağışıklığına katkıda bulunabileceği ve bunun sonraki enfeksiyon ve yayılmaya karşı koruma sağlayabileceği, Kovid-19’a maruz kalmanın tespit edilebilir bir viral enfeksiyon olmadan T hücre hafızası oluşturduğu bildirildi. Kovid’ de gelişen bağışıklık ve bunun salgındaki rolü giderek daha iyi anlaşılıyor.

USA’ da yapılan araştırmada, “En az aşı tereddüdünün yüksek lisans derecesine sahip olanlarda, en fazla tereddüdün ise doktora derecesine sahip olanlarda görüldüğü” tespit edildi. Aşı tereddüdünün birbirinden çok farklı birçok sebebi olduğunu, tüm mütereddidleri aynı kaba koymanın doğru olmadığını, bu kişileri anlamaya çalışmak gerektiğini düşünüyorum.