Son 100 yılın en kötü salgınının ortasında, aşılar serbestçe temin edilebilen bir kamu malı yerine, şirketlerin sahip olduğu ve zenginlere satılan bir meta olarak kalıyor. Pandemik vurgunculuk, bize göre, soruşturma ve inceleme gerektiren bir insan hakları ihlâlidir.

Aşılanmamış öğretmen ve okul personeline haftada 2 PCR testi yapılması doğru ama eksik bir karardır. Aşı olanlar da deltaya yakalanıyor ve viral yükleri de aşılılardaki gibi. Bunlar aşılıyız diye “rahat” davranabilecekleri, korunma tedbirlerine uyumları azalabileceği için daha yüksek risk yaratırlar.

Delta varyantına karşı aşıların koruyucu özelliğinin azaldığı ve aşılılardaki virüs yoğunluğunun aşılanmamışlarla aynı seviyede olduğu bildirildi.
BİR: Pfizer başlangıçta daha büyük etkinlik gösteriyor ama yüksek virüs yoğunluğu ve semptomlu enfeksiyonlara karşı koruma etkisi daha hızlı bir şekilde düşüyor. İKİ: Doğal bağışıklık daha etkili ÜÇ: Virüs yoğunluğu aşılanmamışlarla aynı.

İki defa Sinovac aşısı yapılan, üzerine Kovid geçiren, antikorları 7 binlerde olan Hıncal Uluç’a üçüncü Sinovac aşısı yapılmış. “Yarasın” diyelim ve soralım. BİR: Dünyada bunun benzeri bir örnek var mı? İKİ: Bu uygulamanın bilimsel dayanağı nedir? ÜÇ: Dünyada daha bir doz aşıya ulaşamamış kaç yüz milyon insan var?

Nagehan Alçı, Habertürk’ teki yazılarında Dünya Sağlık Teşkilatını (WHO) yere göğe koyamıyor.  Dibine kadar ticaret ve siyasete bulanan bu kurumu bağımsız uzmanlardan müteşekkil, toplumun sağlığından başka hiçbir derdi olmayan bir bilim kuruluşu zannediyor. Gelin durum öyle mi, bakalım.