VİRÜSÜN KÖKENİ LABORATUARDIR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Ey Dünya, bunu unutma!

2.5 senedir göz göre göre aldatıldık. Gözümüzün içine baka baka yalan söylediler.

***

KORCAN AYATA “%99.9 Laboratuvarda yapıldığını söylüyorduk. Netekim, SARS-CoV2’nin ABD finansmanı ile laboratuvarda nasıl değiştirildiğinin raporu, virüs üzerindeki bu değişikliklerin bir kısmını bilen bilim insanları tarafından Amerikan Kongresine sunulmuş. Pek yakında detaylarını öğreniriz.”

https://twitter.com/korcanayata/status/1572850405813387265?s=20&t=_cm9rY8vH-u5SmosJlTwMw

HÜSEYİN ALTINDAĞ “Dr.Andrew G. Huff Ph.D. M.S. (Eski EcoHealth Alliance başkan yardımcısı): “Geçen hafta ABD Senatosu ve Kongresi’ne gönderilen SARS-COV2’nin GERÇEK KÖKENİyle ilgili raporun kopyasının Linki aşağıdadır. Belgedeki beyanım ‘yalan yere yemin etme cezası ile yemin altında verildi'”

SARS-CoV2’nin hikayesi birçok hükümet yetkilisi/ajansı/akademik araştırma merkezleri ve finansman kaynaklarını dahil ediyor. Rapor’da SARS-COV-2’nin sorumluluk taşıyanlardan birkaçı: Dr. Peter Daszak-EcohealthAlliance Dr. Anthony Fauci-NIAID Dr. Shi Zhengli-Wuhan Lab Dr. Ralph Baric Dr. Fauci’nin Patronu NİH-Başkanı Dr.Francis Collins

“Wuhan Laboratuvarı’nı Finanse Ettiklerini itiraf ediyor ve Ne Yaptıkları konusunda hiçbir kontrolümüz yoktu” diyor

Wuhan’a giden hibe Fonları ‘EcoHealth’den bir Taşeronluktu, hedef: Virüsleri sınıflandırma

https://thenationalpulse.com/news/faucis-boss-admits-funding-wuhan-lab-we-had-no-control-over-what-they-were-doing/

1-ABD Hükümeti: 123 Milyon $

Pentagon: 39 Milyon $

Bu paralar,2013 ve 2020 yılları arasında ‘Wuhan-Laboratuvar’ı finanse eden ‘EcoHealth’e verilen paralar. ‘Dailymail’ tarafından görülen ‘Federal Veriler’, Pentagon’un ‘EcoHealth Alliance’a 39 Milyon Dolar https://dailymail.co.uk/news/article-9652287/The-Pentagon-funneled-39million-charity-funded-Wuhan-lab.html

https://twitter.com/informatiker4tj/status/1572852865663631360?s=20&t=_cm9rY8vH-u5SmosJlTwMw

HİKMET GEÇKİL “PANDEMİK Virüsümüzün bir dizisi (bkz. en üst sıra), hiçbir aile üyesinde (Sarbekovirüsler) yok (orta kısımdaki boşluk)! Ancak sütçüde var! Ölümcül fakat ENDEMİK, MERS’in bu bölgesini (şekilde gösterilmemiş), yeni virüsümüze kim “monte” etti! Tanrı (doğal) mı! Yoksa Wuhan/UNC mi!”

Kaynak: https://twitter.com/HikmetGeckil/status/1572956462825046016?s=20&t=_cm9rY8vH-u5SmosJlTwMw

Resim

KORCAN AYATA “SARS-CoV2’nin bir biyolojik silah olarak geliştirildiğini düşünmüyorum. Yapılmaya çalışılan otomatik bir aşılama altyapısı. Çok bulaşıcı bir ÜSY virüsü alıp içine artık hangi patojense, onun proteinleri ekleniyor ve birkaç noktadan dünyaya salınıyor. Virüs yayıldıkça aşılıyor.”

SARS-CoV2’nin içindeki HIV (gp120) protein kısmı tüm bunların en büyük delili bence. Ayrıca hastalığı geçiren herkes gp120 dışında aynı zamanda SARS ve MERS’e karşı da aşılanmış oldu. Tek sorun daha optimizasyon bitmeden virüsün laboratuvardan sızması oldu.

Bir diğer teorim ise Omicron’un yukarıda yazdığım “optimize” varyant olarak serbest bırakılmış olması. Yani çok daha bulaşıcı ve hafif hastalık yapan versiyon.

Şimdi Omicron’u alıp, içine başka patojenlerin proteinlerini kodlayan sekanslar eklerlerse, bu otomatik aşılama devreye girebilir. Tabi ki etik değil, güvenliliği asla test edilemez. Yapılır mı? “Yok canım bu kadarını da yapmazlar” diyebilen var mı?

Kaynak: https://twitter.com/korcanayata/status/1572951269211533315?s=20&t=_cm9rY8vH-u5SmosJlTwMw

HÜSEYİN ALTINDAĞ “s.6: “Andrew G. Huff PhD. has earned a Ph.D. in the fields of bioterrorism, bio-warfare, chemical warfare, pandemics, and emerging infectious disease”

s.10: Chimeric viruses have been considered as potential bioweapons due to the increased lethality…

s.11 biological weapons..

Kaynak: https://twitter.com/korcanayata/status/1572951269211533315?s=20&t=_cm9rY8vH-u5SmosJlTwMw

FERHAT ARSLAN  Yeminli ifade ile virüsün kökeninin laboratuvar kaynaklı olduğu bilgisi Amerikan kongresine aşağıdaki rapor ile bildirilmiştir. Bu saatten sonra bizimle cedelleşen ne dernek ne oda ne de bir kurul üyesinin söz hakkı kalmamıştır. Vazifelerinden istifaları bekliyorum. Duyuralım.

https://twitter.com/Ferhatarslandr/status/1572870294100123653?s=20&t=_cm9rY8vH-u5SmosJlTwMw

Below is link to the copy of the report about the REAL Origin of SARS-CoV2 sent to the US Senate and Congress last week. My declaration in the document was provided under oath with penalty of perjury.

Resim

Kaynak: https://docs.google.com/viewerng/viewer?url=https://renz-law.com/wp-content/uploads/Senator-Johnson-Final.pdf

***

EK 1 (21.10.2022): Endonuclease fingerprint indicates a synthetic origin of SARS-CoV-2

To prevent future pandemics, it is important that we understand whether SARS-CoV-2 spilled over directly from animals to people, or indirectly in a laboratory accident. The genome of SARS-COV-2 contains a peculiar pattern of unique restriction endonuclease recognition sites allowing efficient dis- and re-assembly of the viral genome characteristic of synthetic viruses. Here, we report the likelihood of observing such a pattern in coronaviruses with no history of bioengineering. We find that SARS-CoV-2 is an anomaly, more likely a product of synthetic genome assembly than natural evolution. The restriction map of SARS-CoV-2 is consistent with many previously reported synthetic coronavirus genomes, meets all the criteria required for an efficient reverse genetic system, differs from closest relatives by a significantly higher rate of synonymous mutations in these synthetic-looking recognitions sites, and has a synthetic fingerprint unlikely to have evolved from its close relatives. We report a high likelihood that SARS-CoV-2 may have originated as an infectious clone assembled in vitro.

Kaynak: https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2022.10.18.512756v1

***

EK 2 (23.10.2022): Almanya’da henüz yayınlanmamış bilimsel bir araştırma Sars-CoV-2 virüsünün laboratuvarda üretilme ihtimalinin yüzde 99,99 olduğunu ileri sürdü. 

Üç Alman araştırmacının kısa süre önce çevrimiçi olarak yayınladıkları ve henüz bilimsel bir inceleme sürecinden geçmemiş olan ön yayında, Sars-CoV-2’nin kasıtlı olarak genetiği değiştirilmiş bir virüs olduğuna dair argümanlar sunuldu.

Araştırmanın yazarlarından Valentin Bruttel ntv.de’ye verdiği demeçte, 2021 yazının başlarında Sars-CoV-2’nin genomundaki ilk anormallikleri fark ettiğini söyledi.

“Bruttel, “Diğer moleküler ipuçlarıyla birlikte, sonuçlarımız bu virüsün yüzde 99,9 oranında yapay, muhtemelen doğal bir virüsün manipüle edilmiş bir kopyası olduğunu gösteriyor. Muhtemelen bunun için kullanılan yöntemler, sentetik virüsler üretmek için bireysel viroloji laboratuvarları tarafından da çok benzer bir biçimde kullanılıyor”dedi. 

Sars-CoV-2 koronavirüsü resmi rakamlara göre altı milyondan fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu rakamın gerçekte 18 milyon olabileceği tahmin ediliyor. Böylesine ölümcül bir virüsün kaynağı konusunda ise sis perdesi henüz resmi anlamda kalkmış değil. 

Şubat ayında ABD’de yapılan iki bilimsel araştırma araştırma, Covid-19’un kaynağının Çin hükümetine bağlı bir laboratuvar değil, Vuhan’daki hayvan pazarı olduğuna işaret etmişti. Fakat bu araştırmadan sadece bir sene önce Dünya Sağlık Örgütü Covid-19’un laboratuvar sızıntısı olduğu teorisini yok saymak için henüz “erken” olduğunu işaret etmişti. 

“Covid-19 genomunda düzenli parmak izleri”

Sars-CoV-2 genomunda hedefe yönelik manipülasyon için bir tür “parmak izi” keşfettiklerini belirten Alman araştırmacılar, bunun virüsün genomunda düzenli olarak tekrar eden bir model olduğunu söylüyor. Bruttel, Sars-CoV-2 gibi RNA virüslerini genetik olarak değiştiren laboratuvarların, önce genetik materyali tek tek DNA yapı taşlarından bir araya getirdiğini açıklıyor. Bu yöntemde, genomda bu yapı taşlarının birleşme noktalarının yakınında görünür “tanıma bölgeleri” kaldığını işaret eden araştırmacı, bu bölgeler sayesinde birçok farklı yapay virüs varyantının kolayca oluşturulabildiğini de ifade ediyor. 

Araştırmalarında bilinen yapay olarak yaratılmış virüslerin genomları ile doğal “model” virüsleri karşılaştıran Bruttel ve meslektaşları, doğal virüslerde tanıma bölgelerinin “tamamen rastgele dağıldığını” bununla birlikte genetik olarak bir araya getirilmiş virüslerde ise “her zaman belirli bir düzen” görüldüğünü söylüyor. Elde ettikleri ilk sonuçların ise doğal evrimin bu modeli tesadüfen üretmiş olma olasılığının “en fazla 100’de 1, muhtemelen çok daha düşük” olduğunu gösterdiğini sözlerine ekliyor. 

Araştırmanın Sars-CoV-2’nin bir laboratuvarda sentetik olarak yaratıldığının bir kanıtı olmadığını ifade eden Alman araştırmacılar, virüsün desenini “bir cinayet silahı üzerindeki parmak izi”ne benzetiyor. “En az on başka sentetik RNA virüsünde de bulunan böyle bir modelin burada tamamen tesadüfen ortaya çıkmasının son derece düşük bir ihtimal olduğunu gösterdik” diyerek ihtimalin kuvvetli olduğunu vurguluyor. 

“Saçma bir araştırma”

Araştırma dünyasının virüsün kaynağı konusunda ikiye bölünmüş olması nedeniyle araştırmaya bir kısım bilim insanı sert eleştiriler yöneltti. ABD’deki Scripps Araştırma Enstitüsü’nden immünolog Kristian Andersen Twitter’dan yaptığı paylaşımlarda çalışmayı “saçmalık” olarak nitelendirdi. Andersen, çalışmanın “bir moleküler biyoloji anaokulunda bile geçemeyecek kadar kusurlu” olduğunu yazdı. 

Alman virolog Friedemann Weber de Andersen’in ön baskıya yönelik eleştirilerini Twitter üzerinden yineledi. Giessen Üniversitesi Viroloji Enstitüsü’nün başında bulunan Weber, mesajlarında Bruttel ve meslektaşlarının bahsettiği izler olmadan da virüsleri genetik olarak manipüle etmenin mümkün olduğunu savundu. 

Bruttel, yapay virüsler tarafından kazara tetiklenen bir pandemi riskinin hala hafife alındığı uyarısında bulunuyor. “Yapay olarak üretilen pek çok virüs, Sars-CoV-2’den kat kat daha ölümcüldür.” Yaklaşık on yıl önce son derece tehlikeli kuş gribi üzerinde yaptığı genetik deneylerle infial yaratan virolog Ron Fouchier’i hatırlıyor. Bruttel şu uyarıda bulunuyor: “Bu şekilde değiştirilmiş bir virüs kaçarsa, karmaşık tedarik sistemlerimizin tamamen çökmesine yol açabilir.”

Kaynak: https://tr.euronews.com/2022/10/23/arastirma-covid-19a-yol-acan-sars-cov-2nin-laboratuvar-kaynakli-olma-olasiligi-yuzde-9999

***

EK 3 (9.11.2022): HALUK VAHABOĞLU “SARS2 pandemisinin ilk merkez üssü Wuhan Deniz Ürünleri Pazarı’dır. Piyasa ortamından geri kazanılan tüm diziler > %99.9 özdeştir (sıfır adaptasyon mutasyonu) Biri kasıtlı olarak bir kültür şişesini pazarın her yerine aynı anda mı yerleştirdi? kim ve neden?”

Makale: SARS-CoV-2 is well adapted for humans.
What does this mean for re-emergence?

K: https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2020.05.01.073262v1.full.pdf

Kaynak: https://twitter.com/HalukVAHABOLU/status/1590300102203437063?s=20&t=Zs-GoZtje0LMhirCs7nLgg

***

EK 4 (4.12.2022): Wuhan laboratuvarında çalışan ABD’li bilim adamı, Kovid’in genetik olarak tasarlandığını ve buradan sızdırıldığını iddia ediyor ve araştırmayı finanse ettiği için ‘ABD hükümeti suçludur’ diyor.

Kaynak: https://www.dailymail.co.uk/news/article-11498155/Whistleblower-worked-funded-Wuhan-lab-claims-Covid-genetically-engineered-leaked.html

***

EK 5 (4.12.2022): 2 yılı aşkın süredir koronavirüs ile mücadele eden dünya ABD’den gelen haber ile sarsıldı. Bir dönem Çin’de çalışan ABD’li bilim insanı ‘koronavirüs gerçeği’ni açıkladı. İşte dünyanın gündemine bomba gibi düşen o sözler…

2019’un son aylarında hayatımıza giren Koronavirüs (Kovid-19) dünya genelinde milyonlarca hayata mal oldu.

Pek çok alışkanlığımızı geride bırakmamıza neden olan virüs tabiri caizse kabuk değiştirmeye devam ediyor.

Bilim dünyası daha ölümcül bir varyanta dair uyarılarını sıklaştırırken koronavirüs ile ilgili gündeme bomba gibi düşen bir iddia geldi.

Virüsün kökeni, nasıl ve ne zaman ortaya çıktığına dair henüz net bir bilgiye sahip olmayan bilim dünyası ABD’li bilim insanı Andrew Huff’ın sözlerini tartışıyor.

2019’un son günlerinde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan korovirüs kısa sürede dünyanın dört bir yanına yayılmıştı. Bölgedeki laboratuvar ise o tarihten beri pek çok teorinin merkezinde yer almıştı.

ESKİ ÇALIŞANDAN KORONA İTİRAFI

New York Post’ta yer alan habere göre, bir dönem Wuhan’daki tartışmalı laboratuvarda çalışan ABD’li bilim insanı ‘koronavirüs gerçeği’ olarak adlandırdığı bilgiyi açıkladı.

Huff virüsün insan yapımı olduğunu ve pandemiden 2 yıl önce Wuhan’daki laboratuvardan sızdığını öne sürdü.

‘Wuhan gerçeği’ isimli bir kitap kaleme alan bilim insanı yaşanılanları ABD istihbaratının ’11 Eylül’den sonraki en büyük başarısızlığı’ olarak nitelendirdi.

Çin’in işlev kazanma deneylerinin gevşek güvenlikle yapıldığını belirten Huff, bunun Wuhan laboratuvarında bir sızıntıya yol açtığını söyledi.

SIZAN YAZIŞMALAR 2017’Yİ İŞARET EDİYOR

EcoHealth Alliance ile ABD hükümeti fon sağlayıcıları arasındaki elektronik posta yazışmalar ortaya çıkmış yazışmalarda yarasalar ve diğer yüksek riskli türlerden alınan viral DNA’lar Haziran 2017 ile Mayıs 2019 arasında Wuhan’daki tesise gönderildiği bilgisi yer almıştı.

Hem Yunnan hem de Laos’tan toplanan genetik diziler, Wuhan enstitüsünde çevrimiçi bir veri tabanında tutuldu. Ancak bu bilgilerin tamamı Eylül 2019’da Çin tarafından kaldırıldı.

Çin’in bu hamlesi ile uzmanların laboratuvarda tam olarak hangi suşların çalışıldığından emin olmamasının önü kesilmiş oldu.

Bazı uzmanlar, virüsün enfekte bir bilim insanı yoluyla veya tesisteki atıkların uygunsuz bir şekilde bertaraf edilmesi yoluyla kaçmış olabileceğine inanıyor.

ÇİN’İN KORONA BELGELERİNDEKİ ŞOKE EDEN İFADELER

Geçtiğimiz dönemde Çin’in ‘Koronavirüs belgeleri’ ABD’li yetkililer tarafından ele geçirilmiş ve Çin’in sır gibi sakladığı proje deşifre olmuştu.

ABD basınında geniş yer bulan söz konusu belgelere göre, Çinli bilim adamları son altı yıldır Koronavirüs dahil biyolojik ve genetik silahlar üzerinde araştırmalar yürütüyor.

Aynı belgelere göre, 2015’ten beri SARS koronavirüslerinin askeri potansiyelini değerlendiren Peki yönetimi bu projeyi olası bir ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ senaryosu için hazır tutuyor.

Gözden Kaçmasın

Söz konusu belgelerde bu proje bir savaş durumunda ‘zaferin temel silahı’ olarak adlandırılıyor ve detaylı incelemeler sunuyor. Belgelerde Üçüncü Dünya Savaşı’nın beklenenin aksine kimyasal ve nükleer silahlar ile değil, biyolojik silahlar ile yapılacağı tezi yer alıyor.

ABD tarafından Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan iki atom bombasına atıfta bulunan belgelerde biyolojik silahların yeni bir Dünya savaşında ‘zafer için temel silah’ olacağının altı çiziliyor.

Halk Kurtuluş Ordusu’nda görev alan bilim adamlarının hazırladığı dosya, hastalıkların ‘daha önce hiç görülmemiş bir şekilde’ silah yapmak için manipüle edilmesini incelediğini iddiası yer alıyor.

Belgelerde biyolojik silahların maksimum etkiyi göstermesi için gereken koşullar da özetleniyor. Belgelerde ‘biyolojik saldırı gece veya şafak vakti sabit rüzgar yönü olduğu zamanda yapılmalı’ ifadesi yer aşıyor.

Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/dunya/koronavirus-gercegini-yillar-sonra-acikladi-wuhanda-calisan-bilim-insanindan-itiraf-gibi-sozler-42181925

***

EK 6 (26.2.2023): Lab Leak Most Likely Origin of Covid-19 Pandemic, Energy Department Now Says U.S. agency’s revised assessment is based on new intelligence

The U.S. Energy Department has concluded that the Covid pandemic most likely arose from a laboratory leak, according to a classified intelligence report recently provided to the White House and key members of Congress.

The shift by the Energy Department, which previously was undecided on how the virus emerged, is noted in an update to a 2021 document by Director of National Intelligence Avril Haines’s office.

The new report highlights how different parts of the intelligence community have arrived at disparate judgments about the pandemic’s origin. The Energy Department now joins the Federal Bureau of Investigation in saying the virus likely spread via a mishap at a Chinese laboratory. Four other agencies, along with a national intelligence panel, still judge that it was likely the result of a natural transmission, and two are undecided.

The Energy Department’s conclusion is the result of new intelligence and is significant because the agency has considerable scientific expertise and oversees a network of U.S. national laboratories, some of which conduct advanced biological research.

The Energy Department made its judgment with “low confidence,” according to people who have read the classified report.

The FBI previously came to the conclusion that the pandemic was likely the result of a lab leak in 2021 with “moderate confidence” and still holds to this view.

Kaynak: https://www.wsj.com/articles/covid-origin-china-lab-leak-807b7b0a

ARK Bizde adı bilim adamı diye geçen pandeminin ekran gülü tipleri tabii ki dikkate almıyoruz ama bunların arasında Gökhan Hotamışlıgil gibi güvendiğimiz, inandığımız birinin olması üzüntü veriyor.

Kaynak: https://twitter.com/drahmetrasim/status/1629953736876474368?s=20

***

EK 7 (3.3.2023): ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray ise son olarak koronavirüsün “büyük ihtimalle Çin hükümetinin kontrolünde olan bir laboratuvardan sızdığını” açıkladı. Bazılarına göre bir komplo teorisi olan bu iddianın ABD’nin üst düzey bir yetkilisi tarafından dile getirilmesi tekrar koronavirüsün kaynağının sorgulanmasına yol açtı. Çin ise ABD’yi siyasi manipülasyon ile suçluyor. Peki bu teori ile ilgili ne biliyoruz ve bu tartışmalar neden önemli?

Laboratuvar teorisi nedir?

Koronavirüsün Çin’in Vuhan kentinde bulunan Vuhan Viroloji Enstitüsü’nden kazara ya da başka bir şekilde sızdığı teorisi, pandeminin ilk zamanlarında ortaya çıkmış ve dönemin ABD Başkanı Donald Trump tarafından çokça dile getirilmişti. Bazı araştırmalar, virüsün Vuhan kentinde deniz ürünleri ve vahşi hayvanların satıldığı bir pazarda insanlara bulaşmış olabileceği sonucuna varmıştı. Bu pazar, dünyanın en gelişmiş virüs laboratuvarlarına sahip ve daha önce de koronavirüsler üzerine çalışmalar yaptığı bilinen Vuhan Viroloji Enstitüsü’ne arabayla 40 dakika uzaklıkta.

Bazıları virüsün laboratuvardan sızarak pazara geldiğini iddia ederken kimileri de virüsün doğada oluştuğunu öne sürüyor. Bazı bilim insanları laboratuvar sızıntısı iddiasını tamamen reddederken medya ve siyasetin önde gelen kimi isimleri ise daha fazla araştırma yapılması gerektiğini öneriyor. Virüs daha ortaya çıkmadan Vuhan Viroloji Enstitüsü’nden üç araştırmacının Kasım 2019’da bir hastanede tedavi edildiği haberleri 2021 yılında ABD medyasında ortaya çıkmıştı.

ABD Başkanı Biden’ın ise bu konuyla ilgili bir araştırmayı yöneten birimi kapattığı öne sürülmüştü. Amerikan hükümetinin baş sağlık danışmanı Doktor Anthony Fauci, böyle bir şeyin olup olamayacağına dair kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiği görüşünde. Biden ise 2020 yılında başkan olduktan sonra koronavirüsün “insanın enfekte bir hayvanla temasından mı yoksa laboratuvar kazasından mı kaynaklandığının” araştırılması emrini vermişti.

Bilim insanları ne düşünüyor?

Bu teori bilim dünyasında da çok tartışılıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) araştırmasının virüsün kaynağını bulacağı düşünülürken bazı uzmanlara göre bu araştırma cevap sağlamaktan ziyade daha çok soru doğurdu. 2021 yılında Vuhan’a uçan ve WHO’nun görevlendirdiği bilim insanları, laboratuvara yaptıkları ziyareti de içeren 12 günlük araştırmalarının ardından “virüsün laboratuvardan sızması teorisinin çok da mümkün olmadığını” söylemişti. Ancak çok sayıda bilim insanı bu sonuçları sorguladı.

Science dergisinde yayımlanan ve saygın bilim insanlarının imzasının olduğu bir makalede, WHO’nun laboratuvar teorisine yeteri kadar önem vermemesi eleştirildi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus bile yeni bir soruşturmanın yürütülmesi gerektiğini açıklayarak “her hipotezin mümkün olduğunu ve araştırılması gerektiğini” aktardı. Fauci ise 2021 yılında virüsün doğal olarak ortaya çıktığına ikna olmadığını söylemişti.

Çin ne diyor?

Çin, bu iddiaları katı bir şekilde reddederek ABD hükümeti ve Batı medyasını yalan haber yaymakla suçluyor. Çin’in teorisi ise virüsün Vuhan’a Çin’in ya da Güneydoğu Asya’nın başka bölgelerinden gelen gıda sevkiyatı ile giriş yapmış olabileceği yönünde. Çin hükümeti aynı zamanda ülkenin önde gelen virologlarından Prof. Shi Zhengli’nin terk edilen bir madenle ilgili araştırmasına atıfta bulunuyor. Vuhan Enstitüsü’nün araştırmacılarından olan Shi, 2021’de yayımladığı bir araştırmasında ekibinin 2015’te Çin’in bir madenindeki yarasalarda sekiz koronavirüs türü bulduğunu açıklamıştı.

Araştırmaya göre pangolinlerdeki koronavirüs insan sağlığına bu madende bulunan koronavirüs türlerinden daha büyük bir tehlike arz ediyordu. Bu teorinin yanı sıra Çin, ABD’nin Maryland eyaletine bağlı Frederick şehrinde yer alan Fort Detrick’ten sızdırıldığını öne sürüyor. ABD’nin biyolojik silah programının eski merkezlerinden olan Fort Detrick’te Ebola ve çiçek hastalığına dair biyomedikal araştırmalar yürütülüyor.

Başka bir teori var mı?

Virüsün hayvanlardan yayıldığını öne süren, doğal yollarla meydana geldiği teorisi de var. Bu teorinin destekçilerine göre Covid-19 yarasalarda oluştu, sonra da çok büyük ihtimalle bir başka hayvanın taşıyıcı olmasıyla insanlara sıçradı. WHO’nun araştırmasının sonuçları da bu teoriyi savunuyor. Bu hipotez pandeminin başında desteklense de bilim insanlarının Covid-19’un gen dizilimine sahip bir vürüsün yer aldığı bir hayvana rastlamaması yüzünden zaman içinde eskidi.

Ancak virüsü çalışan kimi bilim insanlarına göre virüsün laboratuvardan ürediğine dair yeni bir bilimsel kanıt da yok. Glasgow Üniversitesi’nde viral genetik ve biyobilişim çalışan Prof. David Robertson, doğal yayılım teorisinin halen en geçerli teori olduğunu aktarıyor. Hong Kong Üniversitesi’nden Prof. Alice Hughes da aynı fikirde.

Neden önemli?

Yaklaşık 7 milyon insanın ölümüne yol açan Covid-19’un nasıl ortaya çıktığının araştırılması böylesi pandemilerin bir daha meydana gelmesini önlemek için önemli. Zoonotik teorinin doğruluğunun ispatlanması tarım ve vahşi hayat ile ilgili aktiviteleri etkileyebilir. Laboratuvardan sızdığı ya da dondurulmuş gıda teorisinin ispatlanması durumunda ise uluslararası ticarete dair gelişmeler yaşanabilir. Aynı zamanda sızıntı teorisinin doğruluğu dünyanın Çin’e bakışını etkileyebilir.

Washington merkezli Atlantik Konseyi araştırmacısı Jamie Metzl, 2021’de BBC’ye yaptığı açıklamada, “İlk günden beri Çin çok sayıda şeyin üzerini örtüyor” diyerek bu teorinin daha fazla araştırılması gerektiğini söylemişti. Singapur’daki Ulusal Üniversite Hastanesi’nden Prof. Dale Fisher ise Çin’in direkt suçlanmaması gerektiğini dile getirerek, “Hem sabırlı hem de diplomatik olmalıyız. Bunu Çin’in desteği olmadan yapamayız” diyor.

Kaynak: https://medimagazin.com.tr/koronavirus/covid-19un-bir-laboratuvardan-sizdigi-teorisi-neden-tartisiliyor-104533

***

EK 8 (3.3.2023): Kongrenin üst kanadı Senatoda, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü’nün (DNI), COVID-19 virüsünün kökeni ile ilgili istihbari bilgileri kamuyla paylaşmasını gerektiren yasa tasarısı oylandı. Cumhuriyetçi senatörler Josh Hawley ve Mike Braun tarafından sunulan tasarı, oy birliğiyle kabul edildi. COVID-19 salgınının, Vuhan Viroloji Enstitüsünden kaynaklanmış olabileceğine inanmak için nedenlerin bulunduğu belirtilen tasarıda, DNI’nın, COVID-19’un kökenine dair bilgileri kamuyla paylaşması çağrısı yapıldı.

Tasarıda, Vuhan Enstitüsündeki araştırmacılara ilişkin bilgilerin de paylaşılması istendi. Söz konusu tasarı, 2021’de de Senatoda kabul edilmiş, ancak Temsilciler Meclisinde gündeme gelmemişti. Tasarının yasalaşması için önce Kongrenin diğer kanadı Temsilciler Meclisinde ve ardından Başkan Joe Biden tarafından onaylanması gerekiyor.

“COVID-19’un Çin’deki laboratuvardan sızdığı” iddiası

Wall Street Journal, ABD Enerji Bakanlığının, kısa süre önce Beyaz Saray’a ve önemli Kongre üyelerine sunduğu gizli istihbarat raporuna göre, COVID-19’un büyük olasılıkla Çin’deki bir laboratuvardan kazayla sızdığını düşündüğünü yazmıştı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, istihbarat topluluğunda bu konuda değişik görüşler olduğunu, ancak emin olacak kadar yeterli bilginin bulunmadığını belirtmişti. Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray ise COVID-19’un “büyük olasılıkla Çin’deki bir laboratuvardan kazayla sızdığı” tezi üzerinde durduklarını söylemişti.

Kaynak: https://medimagazin.com.tr/koronavirus/abd-senatosunda-covid-19un-kokenine-iliskin-tasari-kabul-edildi-104531

***

EK 9 (8.3.2023): Corona Virus is lab made not lab leak. I have it in 2019 on ResearchGate under my research. If a Virologist can’t see the difference between a man-made RNA and a natural RNA, he should burn his degree. It is a basic knowledge for Gain of Function in virology. I will post.

Kaynak: https://twitter.com/nycliusa/status/1632812990830346241?s=20

***

EK 10 (12.6.2023): İngiliz Sunday Times gazetesi, dünyayı üç yıldan uzun süredir etkileyen Kovid-19 salgınına yol açan virüsün laboratuvardan kaza sonucu çıkmış olma ihtimalini güçlendiren yeni iddialar ortaya attı.

Gazetenin haberine göre, ilk vakaların ortaya çıktığı Çin’in Hubey eyaletinin merkezindeki Vuhan şehrindeki laboratuvarda salgın öncesinde yarasalardan elde edilen koronavirüslere işlev kazandırmaya yönelik çalışmalar yapılıyordu.

Vuhan Viroloji Enstitüsünde (WVI) yapılan söz konusu çalışmalarda, 2002-2003 yıllarında Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) salgınına yol açan koronavirüse, aynı türdeki başka bulaşıcı ve ölümcül koronavirüslerin genetik parçaları eklenerek hayvanlar üzerinde deneyler yürütülüyordu.

Çin’in güneyindeki bir mağara ve maden ocağından alınan koronavirüs numuneleriyle yürütülen söz konusu araştırmalar, ABD Ulusal Sağlık Enstitüsünün (NHI) sağlanan fonlarla yürütülüyor, üstelik bu fonlar, salgının ardından Kovid-19’un kökenlerini araştırmak üzere Dünya Sağlık Örgütünce (DSÖ) Vuhan’a gönderilen bilim heyetine öncülük eden İngiliz uzman Peter Daszak’ın başkanı olduğu vakıf aracılığıyla sağlanıyordu.

Öte yandan Vuhan Viroloji Enstitüsündeki işlev kazandırma araştırmaları için kilit nitelikteki deneysel teknikleri konusunda ABD’nin Kuzey Carolina Üniversitesinden virolog Ralph Baric’in yol gösterici rolü oynadığı ortaya çıktı.

ABD Dışişleri Bakanlığının, Kovid-19’un kökenine dair yürüttüğü soruşturma kapsamında derlediği, aralarından gizlilik dereceli raporlar, iç yazışmalar, iletişim kayıtları ile bilimsel araştırmaları ve aktivistlerin son 3 yılda Bilgi Edinme Hakkı Yasası kapsamında elde ettiği yüzlerce sayfa belgeyi inceleyen Sunday Times, virüsün laboratuvardan kaza sonucu çıkma ihtimalini güçlendiren bulgulara ulaştı.

Öte yandan haberde, ABD Dışişleri Bakanlığının soruşturmasında görev alan, yükselen salgın hastalık tehditleri, biyolojik savaş ve Çin konularında uzman üç yetkiliyle yapılan röportajlara yer verildi.

ABD’li yetkililer, Vuhan Viroloji Enstitüsünün, koronavirüslere işlev kazandırma deneylerini, Çin ordusuna bağlı bilim kurumlarının işbirliğinde, “biyolojik silah geliştirme hedefine yönelik” gizli bir proje ile paralel yürüttüğü iddiasını ortaya attı.

SARS salgını ve koronavirüs araştırmaları

Kovid-19’a yol açan SARS-Cov-2 virüsünün kendiliğinden mi ortaya çıktığı yoksa laboratuvarda üretilip yanlışlıkla mı sızdığı tartışması salgının başından bu yana hem bilim dünyasında hem de siyasi çevrelerde tartışılıyor.

İddiaların odağındaki Vuhan Viroloji Enstitüsü (WIV), 2002’de Çin’in güneyindeki Guangdong eyaletinde ortaya çıkan SARS salgının ardından koronavirüsler alanındaki çalışmalar için önemli bir merkez haline geldi.

Bu dönemde Çin’in güneyindeki mağaralarda yarasa kolonileri üzerine yaptığı saha araştırmalarıyla tanınan WIV araştırmacılarından Dr. Şı Cingli, topladığı koronavirüs numuneleri ve diğer virüslerle deneyler yapıyordu. Öyle ki bu çalışmaları nedeniyle ülkesinde “yarasa kadın” olarak anılıyordu.

Şı, çalışmaları sırasında İngiliz zoolog Peter Daszak ile tanıştı. O yıllarda merkezi New York’ta bulunan Wild Life Trust adlı küçük bir sivil toplum kuruluşunda yöneticilik yapan Daszak, ABD’de 11 Eylül saldırısının ve SARS salgınının ardından biyo-terörizm ve salgın hastalıklarla mücadeleye ilgilinin artmasıyla bu alana yöneldi ve Eco-Health Alliance adlı bir vakıf kurarak hayvanlardan insanlara bulaşan zootonik virüslere odaklı çalışmalar yürütmeye başladı.

Dr. Şı ve ekibi, Dazsak’a saha ve laboratuvar çalışmaları konusunda destek sağlıyordu. Dazsak, 2009’da PREDICT (öngörmek) adını verdiği, salgınlara yol açabilecek virüslerin araştırılmasına yönelik bir program için, ABD Ulusal Sağlık Enstitüsünden (NHI) 5 yıllığına 18 milyon dolar ödenek aldı. Bunun 1 milyon doları Dr. Şi ve WIV’ye gidecekti. Programı 2014’ten sonra da ilave ödenekle yenilenerek 2018’e kadar devam etti.

“İşlev kazandırma”

WIV, mağaralardan topladığı virüsleri katalogluyor ve riskli denebilecek bazı deneylerle virüsün davranışlarını anlamaya çalışıyordu. Bulguları bilim dünyasına açıkladıkları ilk araştırmalarda bağlantılı riskler, aşı çalışmalarına zemin hazırlayacağı gerekçesiyle meşrulaştırılıyordu.

Dr. Şı ve ekibi, 2012 yılında Çin’in güneybatısındaki Yünnan eyaletinde Şıtou adı verilen mağarada o güne dek SARS’a yol açan en yakın koronavirüsü keşfetti. “WIV1” adı verilen virüsün insan hücresine bulaşma yeteneği olduğu laboratuvar deneylerinde kanıtlandı.

Çinli ekip, aynı mağarada “SHC014” adını verdikleri bir başka koronavirüs türünün örneğini tespit etmiş ancak yeterli miktarda numune toplayamamıştı. Bunun için o yıllarda ABD’de virüs patojenlerinin DNA’larını birleştirerek laboratuvar çalışmaları yapan virolog Ralph Baric’in yardımına başvurdu.

Dr. Şı, “SHC014″ün hücreye tutunmasını sağlayan “diken” proteininin DNA dizini Baric’e vererek kendisinin laboratuvarda ürettiği SARS virüsüyle birleştirmesini istedi. Baric de öneriyi kabul ederek genetik ilaveyle ürettiği yeni koronavirüsü, genetiği değiştirilerek insana benzer akciğer ve kas sistemi oluşturulan kobay fareleri üzerinde denemeye başladı.

Baric ve Şı, işlev kazandırma deneyinin sonuçları 2015 yılında kaleme aldıkları ortak makalede yayımladı. SARS kopyası ile “SHC014″ün birleşmesinin sonucu, “potansiyel kitlesel imha” idi. Yeni yaratılan virüs farelerde ağır akciğer hasarına yol açıyor ve SARS’a karşı geliştirilen aşılara direnç gösteriyordu. Makalenin yazarları da deneyin “fazla tehlikeli” olduğunu kabul ediyordu.

Baric’in katkısı, Çinli ekibin “işlev kazandırma” konusunda gelecek çalışmaları için yol gösterici oldu.

Obama yönetiminden moratoryum

Bu yıllarda virüsler üzerinde laboratuvar çalışmalarına dair bilim camiasında eleştirilerin artması üzerine dönemin ABD Başkanı Barack Obama liderliğindeki hükümet, bir patojenin bulaşıcılığını ve öldürücülüğünü belirgin şekilde artıracağı öngörülen her türlü işlev kazandırma deneyinin durdurulması için moratoryum ilan etti.

Ancak WIV ve ABD’li destekçileri Daszak ve Baric, deneylerin halk sağlığı için acil ve güvenli olduğunu ileri sürerek devamını teşvik etti.

Çinli ekip ABD’nin finans desteğini almayı sürdürürken Baric’in teknikleri kullandıkları laboratuvar çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemde Şıtou mağarasında keşfettikleri WIV-1 patojenini kullanarak iki yeni mutant virüs ürettiler.

2017’ye gelindiğinde Dr. Şı ve ekibi, mağaradaki koronavirüslerden 8 mutant virüs üretmişti ve bunlardan ikisi insanlara bulaşma kabiliyetine sahipti.

Üstelik bu çalışmalar, biyo-güvenlik seviyesi en az “3. düzey” laboratuvarlarda yürütülmesi gerekirken koruma tedbirleri bir dişçi muayenehanesi ile yaklaşık aynı olan “2. düzey” laboratuvarlarda yürütülüyordu.

Washington Post’un yayımladığı sızdırılan Wikileaks belgelerine göre, ABD’nin Pekin Büyükelçiliği, laboratuvardaki güvenlik tedbirlerine ilişkin kaygılar nedeniyle, aralarında bir uzmanın olduğu heyeti incelemelerde bulunmak üzere Vuhan’a gönderdi.

Heyet, hazırladığı raporda, laboratuvarda “ciddi eğitimli personel eksiği ve güvenlik açığı olduğunu” bildirdi.

Fareler üzerinde tehlikeli deney

Bu arada Şı ve ekibi aynı tehlikeli işlev kazanma deneylerinde yeni bir aşamaya geçmişti. Şıtou mağarasından çıkan “WIV1” ve “SHC014” patojenlerini birleştirerek yarattıkları mutant virüsü farelere enjekte ederek koloni içinde bir salgına yol açıp açmayacağını sınamaya girişmişlerdi.

Deneyin sonucu şok ediciydi, farelerin yüzde 75’i ölmüştü. Bu, “WIV1″in öldürücülük oranının üç katıydı. Öte yandan mutant virüs, enfeksiyonun ilk günlerinde orijinal patojenden 10 bin kat fazla viral yük yaratıyor ve erken evrede bulaşma olasılığını son derece güçlendiriyordu. İşlev kazandırma deneyi virüse doğal yollarla oluşamayacak potansiyel kazandırmıştı.

Sonuçlar virüsün insan topluluklarına yayılması halinde ne kadar vahim sonuçlara yol açabileceğini gözler önüne seriyordu. SARS salgını koronavirüslerin ne kadar öldürücü olabileceğini göstermişti. SARS, Kovid-19’a göre on kat daha öldürücüydü fakat bulaşıcılığı daha yavaş olduğundan karantina tedbirleriyle kontrol altına alınabilmişti.

Ancak araştırmacılar deneyin sonuçlarını gizledi. Daszak’ın ne 2018’de NHI’ya sunduğu yıllık değerlendirme raporunda ne de aynı yıl ödenek yenilenmesi için sunduğu raporda fare ölümlerinden bahsedilmedi. İngiliz zoolog ancak Kovid-19 salgını ortaya çıktıktan sonra deneyin tüm detaylarını ABD’li yetkililere açıklayabildi.

Dazsak, NHI’yı yanıltmasının yanında, aynı yıl, yine Vuhan’daki ortaklarıyla yürüteceği DEFUSE (etkisiz hale getirmek) adını verdiği bir araştırma programı için ABD İleri Savunma Araştırma Projeleri Ajansına (DARPA) 3 yıllığına 14 milyon dolar ödenek talebi ile başvurdu.

Çinli ekibin SARS’a benzer çok sayıda yeni koronavirüs toplayarak Şıtou mağarasından elde edilen iki patojenle birleştirdiği deneyler yürütmesini öngören program DARPA tarafından reddedildi.

Deneylerde virüslerin DNA dizisinde bulaşıcılığı etkileyen “furin çatlağı” bölgesinin patojenlere aktarılmasını içeriyordu. Kovid-19 ortaya çıktığında her ne kadar bu patojenlerle birebir genetik yakınlığı olmasa da virüsün yapısında furin çatlağının bulunduğu belirlendi.

Gizemli maden ocağı vakası ve “gölge proje”

Öte yandan Dışişleri Bakanlığının soruşturmacıları, Çin’in, mağaralardaki koronavirüsler dışında Daszak’ın ve ABD’li sağlık yetkililerin haberdar olmadığı paralel bir gölge proje yürüttüğünü ileri sürdü.

Buna göre, gölge proje, Yünnan eyaletinin Pu’ır iline bağlı Mociang Hani Özerk ilçesindeki terk edilmiş bir bakır madeninde yaşanan gizemli olayla başladı.

Maden ocağındaki yarasa pisliklerini temizleyen 6 işçi, çalışmanın ardından öksürük, ateş ve zatürre belirtileriyle hastalandı. İşçilerden üçü hayatını kaybederken, hayatta kalanlara yapılan testlerde varlığı bilinmeyen bir koronavirüse karşı antikor tespit edildi.

2012’de olay yaşandığı sırada Vuhan Viroloji Enstitüsü araştırmacıları, PREDICT programı kapsamında, zootenik virüslerin insanlara bulaşması üzerine daha önce anılan çalışmaları yürütüyordu fakat maden ocağındaki vakaları Eco-Health’ten ve sponsoru ABD hükümetinden gizledi.

Şı ve ekibi madende 4 yıl çalışarak yarasalardan topladığı 1300 numunede 293 koronavirüs tespit etti. Çinli virolog, 2015’te yayımladığı makalede mağarada SARS virüsü ile aynı aileden, daha önce bilinmeyen bir koronavirüsü keşfettiklerini bildirdi. Makalede ne ölen madencilerden ne de ocakta tespit edilen aynı aileden diğer koronavirüslerden bahsedilmedi.

Makalede adı “RaBtCoV/4991” olarak geçen fakat Kovid-19 salgını ortaya çıktıktan sonra maden ocağı ile bağını gizlemek için “RaTG13” olarak değiştirilen virüsün, hala Kovid-19’a en yakın koronavirüs varyantı olduğu değerlendiriliyor.

Dışişleri Bakanlığının yürüttüğü soruşturmanın ardından 2021 başında yayımlanan raporda, Çinli araştırmacıların salgın öncesinde Mociang’daki madenden çıkan “RaTG13” varyantı üzerine deneyler yapıldığı, ayrıca Vuhan’daki laboratuvarda hayvanlar üzerinde yapılan deneyler dahil olduğu gizli bir askeri araştırmanın yürütüldüğü iddia edildi.

Gizli istihbarat bilgilerine dayandığı için çok sayıda kanıt dışarıda bırakılarak yayımlanan raporun detayları ilk defa gün yüzüne çıktı.

“Seri geçişleme” ve doğal mutasyonun hızlandırılması

Sunday Times’ın konuştuğu yetkililer, “Vuhan Viroloji Enstitüsünde farklı Kovid varyantına ilişkin çalışmalar yürütüldüğünü ve Kovid-19’a ‘RaTG13’dan daha yakın bir varyant üzerine çalışıldığına emin olduklarını” ifade etti.

Soruşturmaya katılanlar, ayrıca Enstitüde “seri geçişleme” (serial passaging) adı verilen bir yöntemle virüs varyantının mutasyonun hızlandırmaya yönelik deneyler yapıldığına ilişkin kanıtlar gördüklerini kaydetti.

Söz konusu yöntemde deney hayvanlarına virüs enjekte edildikten sonra hangisinin etkisinin daha ağır olduğunun gözlendiğini belirten yetkililer, en ağır hasarı veren varyant ile tekrar eden deneyler yaparak patojenlerin daha ölümcül seviyeye çıkarmaya çalışıldığını ileri sürdü.

Yetkililer, soruşturma için tanıklık yapan bir enstitü çalışanının şu sözlerini aktardı:

“İnsansılaştırılmış fareler ile seri geçişleme deneyi yapmak ölümcül bir birleşim. Bu yöntem doğal mutasyon sürecini hızlandırıyor. Yani yıllar sürecek bir mutasyon, haftalar ve aylar içinde meydana gelebiliyor.”

Dışişleri Bakanlığının soruşturmasında danışmanlık yapan ABD’li bilim insanı Dr. Steven Quay de, “Bugüne dek bir yarasa virüsünün insanı doğrudan etkileyerek ölümüne yol açtığı bir örnek görülmedi. Eğer o madenciler yarasa virüsünden öldülerse bu insan bilimleri tarihinde bir ilkin gerçekleştiği ve Çinlilerin bunu açıklamadığı anlamına geliyor.” dedi.

Kovid-19’un furin çatlağının genetik olarak eklendiği bir virüsün insansılaştırılmış fareler üzerinde seri geçişleme deneyleriyle yaratıldığına inandığını dile getiren Quay, ABD Senatosuna verdiği ifadede, “(Bu yöntemde) Bir fare grubunu enfekte edip bir hafta bekliyorsunuz, sonra en hasta fareden virüsü çıkartıp başka bir grup fareyi enfekte ederek deneyi tekrarlıyorsunuz. Böylece haftalar için evrimi yönlendirerek bütün insansılaştırılmış fareleri öldürebilecek bir virüs yaratıyorsunuz.” şeklinde konuştu.

“Biyolojik silah” iddiası

Söz konusu araştırmalara Çin Halk Kurtuluş Ordusunun (ÇHKO) Askeri Tıp Bilimleri Akademisinden araştırmacıların katkıda bulunduğuna dair açık kaynaklarda bilgilere rastlandığına dikkati çeken yetkililer, bilinmeyen bir virüse işlev kazandırarak ölümcül hale getirmenin ve ardından ona karşı bir aşı geliştirmeye çalışmanın, söz konusu virüsü biyolojik silah olarak kullanma niyetine işaret ettiğini vurguladı.

ÇHKO’nun aşı uzmanı Cou Yüsın’ın salgının başladığı tarihlerde Vuhan Viroloji Enstitüsü araştırmacılarıyla ortak çalışmalar yürüttüğüne ve hemen salgının ardından Şubat 2020’de bir aşı patenti için başvuruda bulunduğunu belirten yetkililer, Cou’nun Mayıs 2020’de hayatını kaybettiğini, ölüm sebebinin bilinmediğini, bazı görgü tanıklarının enstitünün çatısından düşerek öldüğünü aktardığını fakat bunun doğrulanamadığını vurguladı.

Öte yandan soruşturmada, salgından önceki iletişim kayıtlarının, 3. seviye güvenlikli bir laboratuvarda işlev kazandırma deneylerinde çalıştığı tahmin edilen araştırmacılardan üçünün ilk vakaların görüldüğü Kasım 2019’da hastalandığı, araştırmacılardan birinin aile üyesinin yaşamını yitirdiği ortaya çıktı.

Soruşturmaya katılan bir yetkili, “Hastalanmalarının sebebinin Kovid-19 olduğundan tamamen eminiz çünkü Dr. Şı’nın ileri koronavirüs araştırma laboratuvarında çalışıyorlardı. Bu kişiler otuzlu veya kırklı yaşlardaki eğitimli biyologlar. Bu yaştaki bilim insanları gripten kolay hastalanmazlar.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan soruşturmada bazı karartma çabalarına da işaret edildi. Enstitünün internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Çin Bilimler Akademisinin güvenlik direktörü 19 Kasım 2019’da kurumu ziyaret ederek çalışanlara Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in “karmaşık ve vahim bir meseleye dair sözlü ve yazılı direktiflerini” iletti.

Vuhan Üniversitesinden akademisyenlerin salgın sonrasında ilk günlerde sosyal medyada yer alan hastalık şikayetlerinin yoğunluk haritasına dair yayımladığı çalışmada en önemli yayılma noktası olan bölgede Vuhan Viroloji Enstitüsünün yeri işaretlenmemişti.

O günlerde Çin yönetimi salgının Yangzı Nehri’nin karşı yakasındaki Huanan Gıda Ürünleri Pazarı olduğu varsayımını önemsizleştirmeye çalışıyordu. Oysa yoğunluk haritasındaki en büyük yayılma noktaları halihazırda enstitünün bulunduğu yakada konumlanıyordu.

Kovid-19 ilk kez Vuhan’da görülmüştü

Dünya, Kovid-19 salgınından ilk kez, Çin’in 31 Aralık 2019’da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığının” ortaya çıktığını DSÖ’ye bildirmesiyle haberdar olmuştu.

Hastalık, ilk kez Vuhan’da deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görülmüş, sebebi anlaşılamayan “solunum rahatsızlığı” şikayetiyle 17 Kasım 2019’da ilk hasta hastaneye başvurmuştu.

Akciğer iltihaplanmasına yol açan hastalığa, yarasalarda bulunan bir beta koronavirüsün mutasyona uğramış hali olduğu tahmin edilen, daha önce bilinmeyen türdeki bir koronavirüsün sebep olduğu anlaşılmıştı.

DSÖ heyeti Vuhan’da incelemeler yapmıştı

Salgının başlarında virüsün kökenine ilişkin soruşturma talebini reddeden Çin, uluslararası baskıların artmasıyla DSÖ heyetinin Vuhan’da incelemeler yapmasına izin vermişti.

DSÖ, ilk vakaların ortaya çıktığı Çin’in Vuhan kentine, aralarında İngiliz zoolog Peter Dazsak’ın olduğu uluslararası bilim insanlarından oluşan heyet göndermişti.

İnceleme sürecinde bazı heyet üyeleri, Çinli yetkililerin salgının başındaki ilk vakalarla ilgili hazırladıkları özetleri ve veri analizlerini kendilerine verdiğini ancak ham bilgileri paylaşmayı reddettiğini açıklamıştı.

Heyet, 29 Ocak’ta başladığı saha çalışmalarında, ilk vakaların görüldüğü Vuhan Deniz Ürünleri Gıda Pazarı’nın yanı sıra virüsün kaza sonucu dışarı çıktığı iddialarına konu olan Vuhan Viroloji Enstitüsünde de incelemeler yapmış, enstitünün Direktör Yardımcısı Şı Cıngli ve laboratuvar çalışanlarından bilgi almıştı.

2002-2003 yıllarındaki Akut Solunum Yolu Sendromu (SARS) salgınının ardından, yarasa koronavirüslerinin genetik bilgilerinin olduğu bir arşiv oluşturmak amacıyla kurulan enstitü laboratuvarı, Kovid-19’un burada yapay üretildiği ve yanlışlıkla dışarı çıktığı iddialarının odağında yer almıştı.

Çinli yetkililer, söz konusu iddiaları reddetmiş, Kovid-19’un başka bir ülkede ortaya çıktığı ve ithal dondurulmuş deniz ürünleriyle ülkeye geldiğine dair kanıtlanmayan, karşı iddialar ortaya atmıştı.

Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/koronavirus/kovid-19un-laboratuvardan-cikma-ihtimalini-destekleyen-yeni-iddialar-ortaya-atildi/2920028

***

EK 11 (23.11.2023): Çin’ de son günlerde okullarda hastaneye yatışlarda artışa yol açan ve Kovid krizinin ilk günlerini hatırlatan bir gizemli zatürre salgını olduğu, okulların kapanmasının düşünüldüğü bildiriliyor. Sebep mevsim dolayısıyla grip, RSV ve diğer solunum yolları virüslerinin sebep olduğu enfeksiyonlar mıdır yoksa nevzuhur bir virüs müdür, şimdilik meçhul.

Kaynak: ndtv.com/world-news/mys

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: