Ankara Eczacı Odası’ nın “Reçetelere ilaç ismi yerine etken madde yazılmalı” tavsiyesini senelerdir savunuyorum. Bu uygulama ilaç şirketleri ile doktorlar arasındaki menfaat münasebetlerini azaltmak bakımından da fevkalade önemlidir. Bu tavsiyeye tüm doktorların ilaç yazma özgürlükleri ellerinden alındığı gerekçesiyle karşı çıkacaklarına ise adım gibi eminim.

USA’ da tıp hataları ölüm sebepleri sıralamasında kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sırada geliyor. 2500 yıl önce, ilaç, aşı ve tıp teknolojisinin esamesinin bile okunmadığı bir dönemde yaşayan ve “Önce zarar verme” diyen Hipokrat bugün yaşasaydı ne derdi acaba?

Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ ın “ilaçlar kutuyla değil tane tane satılsın” tavsiyesini ben de seneler önce “İlaç israfının sebebpleri nelerdir, önlenmesi için neler yapılabilir” başlıklı makalemde dile getirmiştim. İlaç israfı nasıl önlenir? İlaç israfı tüm dünya ülkelerini ilgilendiren ‘küresel ekonomik’ bir problemdir. Çözümü de ülke bazında alınacak tıbbi veya polisiye tedbirlerle mümkün değil ama gene […]

Bir ilahiyatçı yoğun bakım bölümlerinde (YBB) kadın ve erkeklerin ayrı odalarda yatırılmaları gerektiğini söylemiş. Haksız sayılmaz. Bu hastaların hepsinin şuur kapalı olmadığı gibi YBB’ da yoğun bakım ihtiyacı olmayan hastaların yatması hiç de seyrek değildir. İnternete düşen YBB’ da çiğ köfte partileri, göbek atma videoları da buna iyi bir örnektir.

Her zaman söylüyorum, sağlıkta, hastalıkta reklâm olmaz, olmamalı. Ayrıca da, yanlış bilgilendiren, haksız rekâbete sebep olan, bilime aykırı, dini duyguları sömüren reklâmların dönüp dolaşıp sahibini vurması kaçınılmaz. “Tezgâh üstü ilaçlar her yerde satılsın, reklâmları yapılsın” diye sağlıkta reklâmı destekleyen iletişim uzmanları fazla konuşmasınlar. Yarın uyanığın biri her derde deva okunmuş yoğurdu piyasaya sürerse, sap gibi kalırlar.