BÜYÜKLERE KOLESTEROL MASALLARI (4) KOLESTEROL TEORİLERİ BİRER BİRER İFLAS EDİYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
nİASPAN

Kötü kolesterol (LDL-kolesterol) ve trigliserit yüksekliğinin kalp damar hastalıklarına bağlı kalp krizi, felç ve ölümleri artırdığı, buna karşılık iyi kolesterol (HDL-kolesterol) yüksekliğinin ise koruyucu etkisi olduğu iddia edilir.

Kötü kolesterolü ve trigliseritleri azaltmanın, iyi kolesterolü yükseltmenin kalp damar hastalıklarına bağlı kalp krizi, felç ve ölümleri azaltacağı umuduyla planlanan ve kısa adı AIM-HIGH olan bu araştırma da tıpkı ACCORD araştırması gibi fiyaskoyla sonlandı.

İlaç kullanılarak iyi kolesterolü yükseltmenin ve trigliseritleri azaltmanın bir işe yaramaması yanında, fazladan ilaç alan grupta felçlerin daha sık görülmesi sebebiyle araştırmaya daha bitimine 18 ay olmasına rağmen son verildi.

AIM-HIGH çalışması

Araştırma Amerika ve Kanada’ da LDL-kolesterollerini düşük tutmak için statin sınıfı ilaç kullanan, ortalama yaşları 64 olan 3 bin 414 gönüllü üzerinde yapıldı.

Yarısından fazlası çalışmaya girmeden önce kalp krizi geçirmiş kişiler olan deneklerin iyi kolesterolleri düşük ve trigliseritleri de yüksekti. Bir başka deyişle bunlar, sadece kötü kolesterolleri yüksek olanlara göre çok daha büyük risk altında olan kişilerdi.

Araştırmaya katılan bütün gönüllülere kolesterol yapımını azaltan statin sınıfı Zocor (simvastatin) ve 515’ üne ise bağırsaklardan emilimi azaltarak kolesterolün düşmesini sağlayan Zetia (ezetimibe) verilerek kötü kolesterol seviyelerinin 40-80 miligram arasında kalması sağlandı.

Bu 3.414 hasta 1.718 ve 1.696 kişiden oluşan iki gruba ayrıldı ve ilk gruptakilere günde 2 bin miligrama varan dozlarda etken maddesi niasin olan Niaspan, ikinci gruptakilere ise plasebo yani boş ilaç verildi. Niasin (B3 vitamini) iyi kolesterolü artırdığı, trigliseritleri azalttığı bilinen bir ilaçtır.

Bu araştırmada kullanılan ilaçların üçü de (Zocor, Zetia ve Niaspan) FDA tarafından onaylanmıştır ve Amerika’ da senelerden beri satılmaktadır.

Araştırmada niasin alan hastalarda iyi kolesterolün yüzde 28 oranında arttığı, trigliseritlerin ise yüzde 25 oranında azaldığı belirlendi; ilacın etkili olduğuna hiç şüphe yoktu!

Görünüşte işler yolunda gidiyordu ama araştırmanın ara sonuçlarını değerlendiren bir grup bağımsız bilim adamı kalple ilgili komplikasyonların yüksek doz niasin alanlarla almayanlar arasında farklı olmadığını, üstelik niasin alan grupta felçlerin daha fazla görüldüğünü saptayınca çalışmanın süresi bitmeden sonlandırılmasına karar verildi.

Bu ilk araştırma değil

Daha önce diyabetlilerde yapılan ve kısa adı ACCORD olan araştırmada da fenofibrate’ ın iyi kolesterolü artırmasına ve trigliseritleri azaltmasına karşılık kardiyo-vasküler olaylarda bir azalma olmadığı belirlenmişti.

Keza ILLUMINATE çalışmasında da iyi kolesterolü artıran bir ilaç olan torcetrapib’ in de iyi kolesterolü artırmasına ve trigliseritleri azaltmasına rağmen kalp krizi ve felç gibi komplikasyonları bırakın azaltmayı tam tersine artırdığı gösterilmişti.

Gelelim neticeye

Kötü kolesterol yüksekliğinin kalp damar hastalığıyla ilgili komplikasyonları artırdığından ve statin sınıfı ilaç kullanan hastalarda kolesterol seviyelerinin ve buna bağlı olarak da komplikasyonların azaldığından kimsenin bir şüphesi yoktur.

Kötü kolesterol yüksekliği ile beraber bir de iyi kolesterol de düşük ve trigliseritler de yüksek ise her türlü kardiyo-vasküler olay (kalp krizi, felç, akut koroner sendrom ve ölüm) riskinin daha da yükseldiği iddia edilir.

İyi kolesterol düşüklüğünün kötü kolesterol yüksekliğinden bağımsız bir risk faktörü olduğu ve iyi kolesterolün 1 miligram artmasının kalp hastalığından ölümleri yüzde 4-5 azalttığı kabul edilir.

Oysa AIM-HIGH, ACCORD ve ILLUMINATE araştırmaları bu iddiaların doğru olmadığını ispat ediyor.

Kolesterol ipine sımsıkı sarılan kardiyoloji âleminin kolesterol hakkındaki iddialarını yeniden gözden geçirmesi şart; yoksa her geçen gün daha çok mahcup olacaklar!

KAYNAKLAR

http://www.aimhigh-heart.com/

http://www.accordtrial.org/public/index.cfm

http://www.medscape.com/viewarticle/569609_2

Yazı için 3 yorum yapılmış:

  1. Metin Uğurlu dedi ki:

    Umarım TKD ve Sağlık Bakanlığı vakit geçirmeden sizleri dikkate alır ve Dünya’da ilk defa Statin ilaçları konusunda halkı Resmi olarak aydınlatan, statin ilaçları konusunda uyaran ülke olur…

  2. ky dedi ki:

    Çok değerli meslektaşım,
    Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
    İLAÇ KULLANMA ORANI ÇOK DÜŞÜK
    Kolesterol ilaçları kullanan hastalar, medyadan edindikleri olumsuz intibalar nedeniyle, bu ilaçların yararsız hatta zararlı olduğunu düşünerek ilaçlarını terk etmektedir. Hatta çok ciddi yan etkileri olduğu intibası edinen hastalar panik halinde kardiyoloji hekimlerine koşmaktadırlar. Sizlere gelmemelerinin nedeni, sizin göğüs hastalıkları konusunda otorite olmanız nedeniyledir. Size gelen mutlu intibalar ise, ilaç kullanmaktan kurtardığınız yazılarınız nedeniyledir. Çünkü insanlar sürekli ilaç kullanmayı sevmez, özellikle kötümser yayınlar varsa.
    Acil servis ve yoğun bakıma akut koroner olaylar nedeniyle gelen hastaların bir bölümü, ilaç karşıtı kampanyalar sonucu ilacını bırakan hastalardır. Bu hastalar, tabiî ki size değil konunun uzmanlarına ve kalp merkezlerine gitmektedir. Tıkanmış ve bozulmuş damar yapısına sahip yüzbinlerce baypaslı ve stentli hasta, kolesterol düzeyleri normal bile olsa ancak ve ancak yoğun kolesterol ilaçları tedavisi ile koroner olaylardan güçbela korunabilmektedir. Yani sizin zannettiğiniz gibi biz bu ilaçları kolesterol düzeyini düşürmek için değil, ölüm dahil koroner olayları önlemek için veriyoruz. Çünkü bilimsel araştırmalara, bunlardan derlenen metanalizlere ve bilimsel rehberlere uymak zorundayız. Tüm ileri ülkelerde bu bilimsel yönetmelik uygulanmak zorundadır. Ta ki yeni rehber bilimsel kurallar çıkana kadar. Amerikan Kalp Birliği, Avrupa Kalp Birliği, Türk Kardiyoloji Derneği bu kurallara titizlikle uymayı tavsiye eder.
    Ayrıca Türk Kardiyoloji Derneği kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri önlemek için 400 sayfalık bilimsel bir raporu Sağlık Bakanlığına vereli tam 4 yıl olmuştur. Bu raporda sizlerin karşı çıktığı bilimsel gerçekler ve uygulanması gereken tedavi kuralları bilimsel kaynaklarıyla birlikte http://www.tkd.org sitesinde istifadenize sunulalı yıllar olmuştur. Bilimsel açıklamalar böyle yapılır. Sizin istediğiniz gibi açıklamalarda ayrıca medyada yapılmaktadır, lütfen sitemizi inceleyin. Bu raporlar yüzlerce seçkin akademisyen tarafından yazılmıştır. Okuyup incelemenizi, yazılarınızı buna göre yazmanızı beklemektedir. ‘Tüm kardiyologlardan cevap bekliyorum’ başlıklı yazılar yazmadan önce bu siteyi, bu raporları incelemeniz ve konunun uzmanı hekimlerle fikir alışverişinde bulunmanız daha uygun olmaz mı? Konunun uzmanı olan kendi bilim adamlarımıza ve söylediklerine itibar etmiyor iseniz, kime itibar edeceksiniz? Ancak tüm çabalarımıza karşı, sizin anlamsız ve gereksiz gördüğünüz, bilimsel kurulların ise şart koştuğu kolesterol düzeylerine indirme başarımız maalesef çok düşüktür. Çünkü hastalar bu yazıların medyayı kuşatması yüzünden, ilaçlarını almıyor. Bunda sizlerin katkısı olduğu için övünebilirsiniz.
    Peki bu başarısızlığımızın sonucu nedir? Ülkemiz kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümlerde dünya ve olimpiyat şampiyonudur ve bu tedavi karşıtı kampanyalar devam ettiği sürece şampiyon olmaya devam edecektir. Kalp damar hastalığına bağlı ölümler hala artmaya devam etmektedir. Türk toplumunda Avrupa’dan 2 kat yüksektir. Nüfusumuzun genç olmasına rağmen koroner ölümlerin, yaşlı nüfusu olan batı toplumundan yüksek olması hem günümüz için hem de gelecek için kaygı vericidir.

    Bunun nedeni hipertansiyon, hiperkolesterolemi gibi risk oluşturan nedenlere yönelik tedavinin Avrupa toplumunun çok gerisinde olmasına bağlıdır. Türk toplumunda hipertansiyonun beşte birinden azı yeterli tedavi almaktadır. Hiperkolesterolemi tedavisinde ise durum daha da kötüdür. Dolayısıyla bu ilaçların çok yazılması değil, az yazılması söz konusudur ve daha çok kişinin ilaç kullanmasını teşvik eden önlemler alınması zorunludur. Bu son söylediklerimizin tekrar tekrar okunmasında yarar var.

    Haklı olarak bu hastalıkta, sadece kolesterol mü risk faktörü diyebilirsiniz. Ancak en kolay (günde 1 tane hap içerek) önleyebileceğimiz en önemli risk faktörüdür. Serum kolesterol ve LDL seviyeleri direk olarak koroner arter hastalığı ile ilişkilidir. Bu ilişkinin sürekli, dereceli ve güçlü olduğu tespit edilmiştir. Kolesterol düzeyinde 200 mg üstünde her 40 mg/dl lik artışla koroner damar hastalığı oranı, %35 artmaktadır. Terk harf çalışmasında LDL kolesterolün Türk toplumu için de bir risk faktörü olduğu ortaya konmuştur. Kolesterol düşürülmesi, kardiyovasküler riskin azaltılmasında temel kilometre taşıdır. Kolesterolün düşürülmesinin, kardiyovasküler olay ve ölüm riskinde azalmaya neden olduğu kanıtlanmıştır. Kolesterol düzeyleri 250-300 mg/dl olanlarda kolesterolde % 1 düşüş sağlamak, koroner kalp hastalığında % 2 lik düşüş sağlar. Yüksek riskli koroner hastalarda bu kazanç daha da fazladır. Bu hastalarda LDL kolesterolün düşürülmesine yönelik tedavi, sadece kolesterol yüksek olduğu zaman değil kolesterol orta düzeyde yüksek iken bile etkili olmuştur.

    Kalp damar hastalıklarını önlemek için yapılan kolesterol düşürücü ilaç tedavisinin, LDL kolesterol düzeylerinin hafif yüksek olması durumunda bile, acil servis ve yoğun bakımları işgal eden kalp ve damar olaylarında azalma sağladığı gösterilmiştir.
    Özetle, Statin tedavisi ile yapılan primer ve sekonder koruma araştırmalarında, kolesterol ve triglişserid düzeyinde azalmaya bağlı olarak kalp damar olayları ve ölümlerinde belirgin düşme gözlenmiştir. Koroner kalp hastalığı gelişme riski yüksek olan hastalarda ise daha yoğun ilaç tedavisi gereklidir. Yüksek kolesterollü kişilerde diğer bir risk faktörü olan hipertansiyon oranı da çok yüksektir. Hipertansiyon ilaçlarının yan etkileri, kolesterol ilacı statinlere göre çok fazla olmasına rağmen, nedense tansiyon ilaçlarına karşı kampanyalar fazla değil. Aynı şey aspirin içinde geçerli.

    Bilimin sukuneti içinde, bilimsel değerlendirme konusunda eğitim almış kişilerin, kapalı kapılar ardında tartışması gereken konuları, halkın gözü önünde tartışması zararlıdır diyoruz. Neden mi? Halkımız otorite kabul ettiği aile, din, bilim gibi kavramlarla, bilim ve din adamlarının medyada kavga etmesini istemiyor çünkü otoriteye olan güveni sarsılıyor, zihinsel dengesi bozuluyor. Tartışmalardan ve çelişkili ifadelerden kafası karışıyor, rahatsız oluyor. Çünkü ülkemizde ‘bilimsel değerlendirme’ konusu ders olarak okutulmuyor. Bu yüzden insanımız bilimsel değerlendirme yapamaz. Bırakın halkı, aldığımız eğitim daha seçmen sayısını veya Van depreminin derecesini bile doğru olarak tespite imkan vermiyor kaldı ki halkı eleştiriyoruz.

    İlaçların yan etkisi zehirliyor ve öldürüyor, doktorlarımızda hala bu ilaçları bize yazıyorlar söylemini işiten hastaların, poliklinikte kendilerine ilaç yazan doktorları dayaktan geçirmediğine şükredelim. Toplumda artan şiddet dalgası giderek yayılıyor. Ve bu felaket yasayla filan önlenemez. Önce her konuda halkın kafasını karıştıran tartışmalara medyada son vermek gerekir. Halkımız ne yapacağını, madde madde öğrenmek ve uygulamak istiyor yani çelişkisiz bilgiler istiyor. Teravih namazında bile çelişkili bilgilerin nelere yol açtığını gördük. Sizler bilimsel tartışmaları, bilimin sukuneti içinde kapalı kapılar ardında yapın ve halka çıkan doğruları madde madde söyleyin. Ya da halkımıza, ‘bilimsel değerlendirme’ dersini ilkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar tekrar tekrar öğretin. Halk, doğru ile yanlışı ayırdetmeyi, bilimi, bilimsel tartışmayı, bilimsel araştırmaların nasıl yapıldığını, bizim neden bilim ve teknolojide nal topladığımızı bu dersle öğrensin. Toplumun bu derece bilinçli ve bilimsel olması istenmiyor ki bu ders okutulmuyor. Çünkü halkımız o zaman her şeyi sorgular. Neden bilimsel sömürge olduğumuzdan, neden aşı üretemediğimize, domuz gribi aşısına kadar neden hep başkasının eline ve ağzına baktığımızı, ilaç ve aşıları neden hep ithal ettiğimize kadar her şeyi sorgular. Bu ise bu sistemden yarar sağlayanların işine gelmez. Bu yüzden, bu dünyanın sorunlarını çözmek yerine, öbür dünyanın konularıyla ve televole ile, medyada halkı uyutmaya devam etmek gerekir ve öylede yapılıyor.

    Okuyucuyu sıkmamak için diğer soruları önümüzdeki günlerde cevaplamak uygun olur diye düşünüyorum.

    Saygılarımla.

    Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen
    Kardiyoloji ve iç hastalıkları uzmanı

  3. SERDAR BOZYEL dedi ki:

    Sözünü ettiğiniz çalışmalar Niasin kullanımıyla ilgili fakat hastaların çoğunluğu (koroner kalp hastası) statinleri bırakıyorlar.Yol açtığınınz bu rezalet hususunda da yakın zamanda yine gündemi sarsacak bir yazı bekliyorum sizden
    NOT: Kalp hastalıkları uzmanıyım. Bugüne kadar niasin gereken hastam olmadı. Yani reçete etmedim.

Siz de yorumunuzu paylaşın: