DOKTOR GREVLERİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
cevdet tokat

Op. Dr. Cevdet Tokat’ ın mektubu:

”Değerli Rasim hocam,

Kongreler, kolesterol ilaçları, şifacılarla ilgili yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Birkaç kitabınızı beğeniyle okudum.

Ben ihtisasımı yaptığım yıllarda hocamızın birisi biz asistanlara yeni çıkan ”Maxipim” isimli 4. kuşak sefalosporini profilaksi için kullanmamızı söyleyince şok olmuştum. İlgili ilaç o zaman çok pahalı idi; represant arkadaş ilacı hocamıza çalışmış ve kongre sponsoru olmuş, bunu sonradan öğrendim. Her hocanın kendine göre değişik profilaksi ilaçları vardı.

21 Aralıktaki grevle ilgili görüşlerimi de sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle şunu belirtmeliyim: Sağlık alanında halkın aldığı hizmetleri kesinlikle olması gereken şeyler olarak destekliyor (SSK kuyrukları, SSK, Emekli sandığı birleştirilmesi vs.)inkâr etmiyorum ancak bu süreçte katkısı tartışılmaz olan sağlık personelinin çok ihmal edildiğini düşünüyorum.

Dün biz ”Müslüman doktorlar” greve katılmadıksa bu asla sağlık uygulamalarından memnun olduğumuz anlamına gelmez.

Zamanında başbakanla aynı yollarda beraber (MGV gibi kuruluşlarda) yürüyenlerden biriyim.

Şu anda doktorlar olarak %90’dan fazlamız sağlık bakanının bizlerle ilgili uygulamalarından şikâyetçiyiz ve yapılan değişikliklerde görüşlerimizin alınmasını istiyoruz.

Ben 46 yaşında 22 yıllık bir hekimim, genel cerrahi uzmanıyım. Şu anda emekli olan arkadaşlarımız İstanbul ya da Ankara’da 1500 TL emekli maaşı alıyorlar.

Dün gece milletvekilleri emekli maaşlarını 8000 TL’ye çıkarmışlar. 5000 TL ile geçinemeyeceklerinden korkmuşlar, millet Ermeni tasarısıyla uğraşırken 4 partinin ittifakıyla bu iş şimşek hızıyla meclisten geçmiş.

Bir hafta önce de danışmanlarına 5500 TL, sekreterlerine 4750 TL maaşı uygun görmüşler. Biz hekimlere ise 5000 TL sabit maaşı çok görmüşler.

Hocam mümkünse Hayrettin Karaman hocanın oğlu ürolog Prof. Dr. İhsan Karaman’la görüşmenizi öneririm.

O size tam gün uygulamasından önce Bakanla olan görüşmelerini ve Bakanın bize bakış açısını ayrıntılarıyla anlatacaktır.

Büyük şehirlerde yaşayan uzman doktorların maaşı 1900 TL civarında. Döner sermaye derseniz hastaneler arasında ve branşlar arasında, bazen aynı branşta bile çok farklı.

Kimi doktor 1500 TL, kimi doktor 7000 TL kimi doktorda ”0” TL döner alıyor. Bu kadar adaletsiz bir dağılım nerede var?

Hasta azlığı ya da diğer sebeplerle puanı düşük doktorlara başhekimin inisiyatifiyle %70 ek puan verilmesi (başhekimlerle olan diyaloga göre değiştiğinden) bu adaletsizliği yeterince gideremedi.

Doktorlar arasında iş barışı yok oldu. Hekimler ağır hastalar yerine puan getirici işlere yöneldi.

Sağlıkta şu an uygulanan ”ne kadar muayene=o kadar para, ne kadar ameliyat=o kadar para” üzerine kurulu performans sistemi uygulanıyor.

Bu sistem insan bedenini, ”üzerinden para kazanılan bir meta” haline dönüştüren vahşi kapitalist ve materyalist bir uygulamadır. Bu insan odaklı değil tam da para odaklı bir sistemdir.

Bir şekilde bunun değişmesi gerekir. Bu düşüncelerimizi bakanlığımız halktan alınan oy sarhoşluğu ile hiçbir zaman dikkate almadı.

Hepimizi eli vatandaşın cebinde olan yankesici olarak gördü. Bizim istediğimiz döner değil emeğimize ve onurumuza yakışır sabit maaştır.

Başbakanımız eylül ayında Kayseri’ de yaptığı sağlık kompleksi temel atma töreninde ”Doktormuş! Senin mimardan, mühendisten ne farkın var” demişti de halkımız derin bir ”yuuuuuh” çekmişti.

Ama hiç istemesem de, mazlumun ahını acilen işiten ”yerlerin ve göklerin sahibi” kendilerini o konuşmadan 3 ay sonra doktorların eline düşürerek mimardan mühendisten doktorun ne farkı olduğunu gösterdi.

Keşke böyle bir hastalıkla yüzleşmeden başbakanımız doktorların kıymetini anlayabilseydi.(Bu arada kendilerine Allah’tan acil şifalar diliyorum, bu ülkenin ona daha çok ihtiyacı var).

Bakanımız sürekli ”hasta hakları” adı altında vatandaşı tahrik edercesine ”paracı doktor” yaftası ile vatandaşı üzerimize saldı.

İstediği işi olmayan her vatandaş hastanedeki idareci odasına adeta kurtlar vadisindeki Memati üslubuyla taarruz gerçekleştiriyor.

Etrafımızda doktorlara ağza alınmayan küfürlerin ve hakaretlerin sebebi bizi idare edenlerin ”acile gelen herkes acildir ya da şikâyeti olanlar hemen Alo 184’ e şikayet etsin gibi” beyanatlarıdır.

İnternette halkın %90’ı doktorlara yorumlarında kin kusmaktadır. Bunun sorumlusu kesinlikle biz vicdanına danışarak hareket eden doktorlar değiliz.

İçimizden 3-5 tane kanı bozuk çıkabilir ki her meslekte bu tipler vardır. Acillerde sürekli hasta yakınlarıyla gerginlik yaşamaktan işimizi yapamaz hale geldik.

Eskiden 2 bekçi ile idare edilen hastaneler şimdi onlarca güvenlik görevlisi ile asayişi sağlamakta zorlanıyor.

Hastaneye gelen hastaların 1/3’ü para ödememek için acillere hücum ediyor ve bunların %62’si (Bakanlık verilerine göre) acil olmadıklarını itiraf ediyor.

Aile hekimliği sistemini oturtmak inadıyla aciller tecrübeli doktorları kaybetti. Acillerde hiç doktor kalmasa bile mevzuat gereği aile hekimlerinden yardım alamıyoruz.

20-30 yıldır branşı dışında hasta görmemiş cildiye, göz, FTR uzmanları acile kapı nöbetine kondu. Bu süreçte aciller üzerine durumu düzeltecek gerçekçi ve etkili düzenleme yapılamadı.

Özellikle 2003-2009 yılları arasında vatandaşı sıralardan randevulardan kurtarmak için özel sektör hastanelerine denetlenemeyecek ölçüde para aktarıldı.

Sağlık alanı masraflı ve kazançsız olduğu için daha önce doğru dürüst yatırım yapılmazken, o dönemde mantar gibi özel hastane açıldı.

Tabii sağlık harcamaları 4 kat artınca da SGK bugün bir şekilde elini vatandaşın cebine gittikçe artan şekilde sokmaya çalışıyor.

Dün doktorun eli olduğu söylenen vatandaşın cebinde bugün SGK’ nın eli var.

Pek çok hekim arkadaşımız gelecekten mutsuz ve umutsuz bir şekilde çocuklarımızın doktor olmasını istemiyoruz artık.

Maalesef pek çoğumuz motivasyonumuzu yitirdik ve işimizi severek yapamıyoruz.

Artık şikâyetimiz yerlerin ve göklerin sahibinin büyük buluşmasındaki mahkeme-i Kübra’sına  kaldı.

Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.”

Yazı için 9 yorum yapılmış:

  1. HASTALIK SATMANIN FORMÜLÜ : PERFORMANS

    Sağlığı korumanın değil, hastalıkların para ettiği performans adı verilen dış kaynaklı sistemde, ne kadar hasta bakar, ne kadar ameliyat yaparsanız o kadar para kazanıyorsunuz. Daha fazla para kazanmanın yolu daha fazla hastalıktan geçiyor. Ranta dayalı hastalık sistemi kuran performans virüsü ahlaki, insani ve vicdani değerleri yok ederken hekimleri paramatik robotlara dönüştürüyor. Hastalıkları önlemeyi ve bilimi esas alan hekimleri çıldırtan, işte bu anlayış. Hekimler bilimsel özgürlük ve insani değerlerini kaybetmek istemiyor. Hekimler beyinlerine taksimetre takılmasını istemiyor.

    Performans sistemiyle, hekimin ve hastanın robotlaştığı, sağlığın ise metalaştığı duygusuz ve vicdansız bir dünyaya geçiyoruz. Böyle bir ortamda hastalıkların azmasına ve satılık hastalıkların artmasına şaşmamak gerekir. Özellikle hukuk, ahlak ve insani değerlerin iflas ettiği ve en yüce değerin para olduğu toplumlarda güven duygusu da yok olacaktır. Böyle bir toplum ise bedensel, ruhsal ve sosyal yönden her türlü hastalık, kötülük ve yolsuzluğa açık, sağlıksız bir toplum olacaktır.

    Hastayı parapuan olarak gören bu sistem, hekimin iyileştirici gücünü de paranın gücüne devrediyor. Paranın karşılığı ise her zaman sağlık olarak dönmediği için, müşterinin hekime olan saygı ve güveni sarsılıyor. Örneğin yaygın kanser olan hasta bir servet ödese bile iyileşemeyince doktora karşı tepki gösteriyor. Müşteri haline getirdiği hastayı kışkırtarak çatışma ortamı yaratan bu anlayış, iki tarafı mahkemelik hale getiriyor. Amerika’da hekimler kendilerini korumak için aldığı ücretin önemli bir kısmını sigortaya harcıyor. Hastalar ise, hastalıkları önlemek ve sağlığını korumak için değil, hasta olduktan sonra tedavi olabilmek için milyarlarca doları özel sigortalara ödemek zorunda. Artan sağlık harcamaları ise, kar etme telaşında olan sigorta şirketlerini hastalarla mahkemelik hale getiriyor. Türkiye’de de bu süreç başladı. Hekime şiddet ve tazminat davaları hızla artıyor. Bu hastalıklı ortamda sağlık olur mu?

    Daha fazla kar etmek hırsıyla her alana yayılan bu anlayış, sağlığımızı yarış pistine çevirirken sağlık çalışanlarını da para hırsıyla koşturulan yarış atı yapıyor. Bu yarışta kullanılan ‘Performans’ adı verilen gavur icadı kırbacın amacı, sağlık sektöründe trilyon dolarlık küresel değirmeni döndüren bu yorgun atları koşturmak. Hedefi ise ilaç ve teknolojinin üretim dağlarını öğütmek. Bu değirmen, gerçekte hastalıkları değil sağlık ve hayatımızı öğütüyor. Uygulandığı her yerde hasta sayısını ve ölümleri azaltmıyor, aksine artırıyor.

    Hastaların kanı, canı ve gözyaşını paraya çeviren bu anlayışın gayesi sağlık değil, bitmek bilmeyen kazanma hırsı. Sağlık ve hastayı metalaştıran bu sistem, hastalıkları pazarlama görevi verdiği hekimi de komisyoncu durumuna düşürüyor. Sevap kazanmak için kurulan ecdat yadigarı kutsal vakıf şifahanelerinin yerini, kar etmezse kapatılmakla tehdit edilen hastaneler alıyor. Bu dev hastanelerin sağlığı koruma ve hastalıkları önleme işlevi ise budanmış durumda. Sosyal Güvenlik Kurumları ve hazinenin hastalık canavarını beslemek için oluk gibi akıttığı harcamaların devamı için gerekli olan bu! Hastalıkları önlerseniz, sürekli hasta üreten ve hastaya susayan bu sistem her an çökebilir. Oysa ki bu sistem yüzünden devlet ve toplum yapısı çöküyor, kimse farkında değil. SGK prim gelirleri, emekli aylıklarını bile karşılamıyor, kaldı ki çığ gibi artan hastalık harcamalarını nasıl karşılasın. Hastalıktan kırılan bir toplum çalışıp, üretip, kazanıp SGK’ya ödeme yapabilir mi? Çocuklar ve gençlerde bile obesite, metabolik sendrom hızla artıyor. Harcadığımız paralar bize sağlık olarak değil hastalık olarak geri dönüyor yani paramızla hasta oluyoruz. Bu inanılmaz çelişkinin işaret ettiği felaket; sinsice sürdürülen bir hastalık savaşı değilse nedir?

    Özetle sağlığı ticarileştiren ve daha fazla para kazanmaya dayanan ecnebi sistemi; zincir hastaneler, ithal doktorlar ve milyar dolarlar getiriyor. Hastalıkları önleme, sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise şeytan büyüsü için çöküş getiriyor. Hastalıkları önlerseniz zincir hastaneler, ilaçlar, cihazlar ve gittikçe büyüyen trilyon dolarlık sektör ne olacak? Sağlıklı bir toplumdan hangi gerekçe ile milyarlarca doları talep edeceksiniz?
    İnancımız, kötülüğü(hastalığı) önlemeyi, sağlığı(iyiliği) korumayı emrediyor.

  2. bekir dedi ki:

    SAYIN OP. DR. CEVDET TOKAT ; YAZINIZDA ”Dün biz ”Müslüman doktorlar” greve katılmadıksa bu asla sağlık uygulamalarından memnun olduğumuz anlamına gelmez.” DİYE YAZMIŞSINIZ. BEN GREVE KATILDIM. BEN MÜSLÜMAN DEĞİLMİYİM. BU SÖZ ÇOK AYIP VE İNANÇLI BİR İNSANSANIZ GÜNAH OLDUĞUNU BİLİRSİNİZ.

  3. ayşe öznur akidil dedi ki:

    sayın op. dr. Cevdet Tokat
    öncelikle yazınız için en azından bunları farketmiş olduğunuz için sizi tebrik ederim. fakat kendi yazınızda kendinizle çeliştiğiniz şu ‘dün biz müslüman doktorlar greve katılmadık’ sözünü bize açıklamanızı rica edicem. bu ülkede akp iktidarı ve kuruluşu sonrası ortaya konan akpli ise müslümandır akp nin yanında konuşmuyorsa müslüman değildir şeklinde oturtulmaya çalışılan fikre sizin de kapıldığınıza üzülerek şahit oldum. halbuki iman ve paranın kimde olduğunu kimse bilmez ve halifelik diye bişi söz konusu olmadığı için ve recep tayyip erdoğanda bizim halifemiz olmadığı için kimse müslüman olmak için onu ve fikirlerini tanımak zorunda değildir. bizim sağlıkçılar olarak ihtiyacımız olan şu anda siyaset üstü, siyasetten bağımsız, hiçbir ayrımın olmadığı ünvanların sadece doktor, hemşire anestezi teknikeri gibi sağlıkla ilgili olduğu bir birliği inşa etmek ve mesleğimizin onuru için hep birlikte mücadele etmektir. bu şekilde ayrımcılıklarla hiçbiryere gelemeyiz. şu kadar emeğimiz ve bilgimizle okuma yazma bilmeyen hayatında yere düşen bir insanı yerden kaldırmamış insanların ayakları altında sadece akpli oldukları için dolayısıyla en iyi müslüman olduklarını ilan edebildikleri için ezilmek kalır. evet haklısınız tabi ki bu hak ve hukuk ihlali asla kulları arasında ayrım yapmayan herkesin içindekini bilen merci tarafından yargılanacaktır. boynuzsuz keçinin boynuzludan hesap sorduğu, yöneticilerin sadece kendi yaptıkları ile değil aldıkları kararların etkildeiği insanlar kapsamında da değerlendirildiği, terazinin kesesinin asla şaşmadığı gün sayın başbakanımız başbakan değil, sayın sağlık bakanımız sağlık bakanı değil sayın diğer yöneticiler bütün ünvanları ellerinden alınmış olarak sadece kul olacaklar ve bizimle aynı seviyeye gelecekler. işte o günün gazabından gerçek müslüman olan korkar ve korksun. eğer bu yazıyı okuyan herhangi bir yönetici varsa bu kararlara onayı olan onlar ismimi akıllarına iyice kazısınlar öbür dünyada görüşeceğiz. hakkımı asla helal etmiyorum.
    işte bu dünyada yapılacak işte birbirimizi kalıplara sokmadan yanyana yürümek dik durmak ve onurumuza sahip çıkmaktır lütfen bunun için hep birlikte yanyana omuza omuza olalım ki gücümüzü görsünler

  4. adil dedi ki:

    Cevdet Tokat bey,sıkıntılarımızı çok güzel özetlemişsiniz.Ellerinize sağlık.Sağlık bakanlığı kendilerini ikaz eden herkesi düşman görüyor.yazık.çok yazık.sağlık alanında yaptıkları çok güzel çalışmaları bu son zamanlarda yaptıkları vahim hatalarla gölgelediler.her geçen gün küskünler ordusuna nefer kazandırıyorlar.ben de hayatımda ilk kez mesleğimden nefret edecek hale geldim.çözüm odaklı çok şeyler yapmaya çalıştım,olmadı,ayrılmaya çalıştım olmadı (aile hekimiyim).hesabı büyük mahkemeye bıraktım.

  5. ahmet dedi ki:

    çok doğru

  6. Op. Dr. SK dedi ki:

    Bir uzman doktor arkadasım “hacda Müzdelife’de Saglik bakanına beddua ettigini söylemişti ve ilaveten kendinden çıkmasa çocuklarından çıkar bu yaptıkları”demişti . Sözün bittiği yer !………

  7. cevdet tokat dedi ki:

    Bazı arkadaşlar ”müslüman doktorlar” ibaresine takılmışlar. Benim gönderme yaptığım yer kesinlikle greve katılanlar değil. Orada, greve katılmayan doktorlar için ”yaptığı şeylerin doğru olduğunu zannederek” grevlere katılım olmadığını düşünenlere gönderme yaptım.

  8. FATMA dedi ki:

    CEVDET TOKAT BEY DURUMUMUZU ÇOK GÜZEL ANLATMIŞSINIZ TEŞEKKÜRLER.MESLEK OLARAK HEM DUYGU HEM ENERJİMİZİ VEREREK ÇALIŞIYORUZ.BİZLER YAPILAN UYGULAMA VE MUAMELEYİ HAKETMEDİK ETMİYORUZ.

  9. GÖKSEL ÇEVİK dedi ki:

    SAYIN CEVDET BEY SÖYLEDİKLERİNİ DESTEKLİYORUM HAKLI YÖNLERİNİZ ÇOK FAKAT TAM GÜN HASTANEDE GÖREV YAPMANIZ HASTALAR İÇİN ÇOK İYİ OLDU MAAŞ KONUSUNDA SENİ İÇTEN DESTEKLİYORUM İNŞALLAH ODA DÜZELİR ÇÜNKÜ İSTEDİĞİNİZİ HAK EDİYORSUNUZ.SELAMLAR

Siz de yorumunuzu paylaşın: