SEVMEK Mİ GÜZEL YOKSA SEVİLMEK Mİ NE DERSİN?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
hüsrev hatemi 1

Prof. Dr. Hüsrev Hatemi’ nin “Güfteler Ülkesinde Gezinti” başlıklı yazısının dördüncü bölümü:

Beste İrfan Doğrusöz – Acemaşiran Güfte: Hüseyin Siret Özsever

         Gördüm seni sevdim güzelim gonce-i tersin
         Sevmek mi güzel yoksa sevilmek mi ne dersin?
         Ben ağlıyorum sende mi bîtab-ı kedersin?
         Sevmek mi güzel, yoksa sevilmek mi ne dersin?

Günümüz diliyle: Gördüm ve seni sevdim güzelim tâze (nemli) bir goncasın. Sevmek mi güzel yoksa sevilmek mi ne dersin? Ben ağlıyorum sende mi kederden bitkin (bîtap) düştün sevmek mi güzel, yoksa sevilmek mi ne dersin? 

Gonca, çok güzel ve şiirli bir kelimedir. Açılmakta olan gonca, şiirimizde gülen bir ağzın dudaklarının açılmasına benzetilir. Gonca-i handan (gülen gonca) adı verilir. “Seyre daldık gonca-i handanı bir ömür bitti” başka bir şarkı güftesidir. 

Divan şiirinin doruklarından Baki “Gülmek ol goncaya münasiptir / Ağlamak bu dil-i hazîne gerek / Künc-i gamda ko ağlasın Baki, güzel sevmek onun nesine gerek?” diyor. Gülmek o goncaya uygun düşer. Benim hüzünlü gönlümün ağlaması gerekir. Künc-i gamda (gam köşesinde) bırak ağlasın Baki, güzel sevmek onun nesine gerek?

Gonce-i ter tâze gonca demektir. Bir başka şarkı sözünde “her tel saçı bir ter dudağın değdiği yerdir” denir. “Onun saçının her teli, nemli bir dudağın değdiği yerdir” demek isteniyor.

“Sevmek mi güzel, yoksa sevilmek mi ne dersin?” sorusu yüzyıllardan beri sorulan bir sorudur. 15 ci yüzyıl Divan Şairi Necati bu konuda şöyle söylüyor:

“Müşkil bu ki, muhabbet iki baştan olmadı, sevdirmedi sana beni, illâ bana seni”

Güç olan burası ki sevgi iki yönlü olmadı, bir türlü sana beni sevdirmedi yalnızca bana seni sevdirdi.

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Hüsrev Hatemi dedi ki:

    1980 li yıllar biterken,bir gün Sultanahmet’te Türk Edebiyatı Vakfında rahmetli İrfan Doğrusöz bir mini konser verdi.Kendi çaldığı yaylı tanbur eşliğinde.Konserin son eseri bir Rumeli türküsüydü”Varayım gideyim Urumeli’ne/Arzuhal vereyim Beylerbeyi’ne”Konserin bitişinde ona şu beyti yazıp vermiştim:”Taliin bak,bizlere lütf-i teselli bahşına/Şimdi Irfan râkiboldu musikinin rahşına” (Talihimizin,bize teselli edici lütfuna bak,Şimdi müziğin atına İrfan bindi”1950 li yılların radyosu,bize iki hekim ,bir “tezyinat mezunu”müzisyen tanıtmıştı.Hekimler:Alaeddin Yavaşça,İrfan Doğrusöz.Tezyinat mezunu olan da Zeki Müren’di.İlk ikisi hep aynı kaldı.Sanat Güneşi ise,1960 lı yıllarda başka bir müzik yarımküresine doğdu.

Siz de yorumunuzu paylaşın: