SAĞLIK ÇALIŞANLARININ HALLERİ… KÜLTÜREL HALLERİMİZ… ZAAFLARIMIZ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

İç hastalıkları uzmanı Dr. Mücahit Altuntaş‘ ın yazısı:

O doktor görevden alındı.

http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-o-doktor-gorevden-alindi-2-12-67061.html

Bunları yaşıyoruz.Arka plan sorunlar devam ediyor.

Oysa ;

Ülkemizde “nitelikli zamanda nitelikli iş” şartlarını önemse(n)miyor.Kurumlar ! yani, dernekler, üniversiteler, bakanlıklar, sendikalar önemsemiyor. Vatandaş da önemsemiyor. Ülkemizde iş kazalarının sebebi ülkemize dayatılan ucuz iş gücüdür. Yüzleşelim. Halen onca ölüme rağmen, güya vicdan sahibi olmakla övünürken bu cinayetlere göz yumuyoruz. Dayatmadır. Geri kalmış ve sömürge toplumlarına özgü. Dayatılan önce işsiz kalma korkusu, yersen nitelikli şartlarda yaşamaya yetmeyecek asgari ücretle yaşamaya mahkum olmak. Güya asgari hallerimiz. Ya da cabası uzun ve niteliksiz çalışma saatleri. Canını kurtarma kültürü. Özeti bu. Özeti bu! , zira asgariler sizin asgari ihtiyaçlarınız kurtarmıyorsa özeti budur. Siz ister milliyetçi, ister solcu, ister ümmetçi olun. Özet budur.

Sağlıkta son on yılda hangi hakla iş yükü %300 ya da üç kat arttırılabilmiş? Bu soruyu takılmış bir plak gibi soralım.”Son on yılda hangi hakla sağlıkta iş yükü %300 ya da üç kat arttırılabilmiş? Altını çizelim , tekrar çizelim !.

“Son on yılda hangi hakla sağlıkta iş yükü %300 ya da üç kat arttırılabilmiş?

ya da

Neden ? ! “bir yılda acillere müraacat ülke nüfusunu aşacak düzeye gelebiliyor “? Soruları plak gibi kafamızda çevirelim. Sloganları değil soruları kafamızda çevirelim.Bu soruların solcusu, sağcısı, ümmeticisi olamaz. Akla aykırı uygulamalara işaret ediyor. “Bir yılda acillere müraacat ülke nüfusunu aşacak düzeye gelebiliyor ” ?

Peki neden oluyor?

Peki bu sorunları kim karşılayacak! Elbette örgütlü bir toplum. Elbette özerkleşebilmiş, kurumsallaşmış davranışı benimsemiş toplum. Bu yazdıklarımla beni siyaset yapmakla itham edebilirisiniz. Evet ! , eğer hak aramak siyasetse, ya da sorunu ve çözümünü uzun menzillerde iyi görmekse siyaset yapılmalı! İşin doğası bu! Ama kavramlar üzerinden! İnceliği bu olmalı. Rafineyse bu rafine edilmeli. Biz fanatik biçimde kötü futbola rağmen aynı takımı ya da sosyoliyle söylersem aynı siyaseti destekliyoruz. Hatamız bu olsa gerek.

Devam edelim.

Peki bizim ülkede neden millet 3 ay önce seçime gidip yeterli milletvekilini meclise gönderdiği halde 3 ay sonra tekrar seçime gider ? Dayatmadır ! Ya da kendi aklı, özgün tutumu ile değil biat ve hegemonya kültürü ile üç beş liderin hükmünde davranış gösteren bir siyasal ortama mahkum olur. Başka açıklaması yoktur. Yoksa bu meclis on tane hükümet çıkarabilecek kapasitede ! İlkokul çocukları bile bu meclisle hükümet çıkarabildi. Bu kadar akıl ve birikim yeterdi.

Peki , bu ülkede bu kadar yanlış yapanlara karşı doğruyu görmek bu kadar zor mu? Bir ahlak sorunu dersem topu taca atarım.Hayır ! Bu insan fıtratları manzumesi gereği sorunludur. Ahlak sorunu, ancak hak arama, örgütlenme, karşılıklı denetim kültürünün, hesap sorma kültürünün yaygınlığı ve etkinliği ile bağıntılı, ilişkili sorunları öğrenek aşılabilir ! Demek ki bunlar yoklar. Akıl yürütüyorum. Bakın yine siyaset çıktı !

Bu ülkenin elbette nitelikli siyasete ihtiyacı var! çaresi de “insan fıtratı gereği” karşılıklı, açık, örgütlü, özerk mekanizmalarının çalışması ile ilgili. Ama yoklar. Bunlar alt katman sorunlarımız. İfade ediyorum.
Bunların hangisi çalışıyor. Eğer bunlar çalışsaydı burada çoğumuz bunca soruna rağmen sessiz kalmaz  kendi adımızla yazardık. Ama ya yazılmıyor ya da her halde gizemli olsun diye rumuz kullanmıyoruz. Korku ve ifade sorunudur. Ama pek kolay atlıyoruz. İşimize gelince yok sayıyoruz. Gerçek bu. Hepimiz elbette payımızı alıyoruz.

Toplum ve grup ve insanlar, hatta siyaset yapma kültürü “arkanı kollama” tutumunun ötesine geç(e)miyor, açık, şeffaf özgün , nitelik , yaratıcılık sergileyemiyor. Sistemi iyi tanımlamak zorundasınız. Tek bir doğruyu söylemek diğer söylenmemişler yanında o doğru sanılanı eksik kılıyor ! , yanlı kılıyor, hatta bazen yanlış kılabiliyor.

Bir çoğumuz burada, sistemde yapılan yanlışları, ihtiyaçları görüyoruz. Ama hiyerarşik hegemonya kültür havuzunda bağıntılı demokrasi ve bilimsellik içinde olan kavramı “mundar ” ediyor. Yaşıyoruz. Yaşıyoruz ama sorunlu yaşıyoruz. Sağlık diyoruz , daha başta çalıştığımız ortam ve iş yükü sağlıklı değil ! , baştan sağlıksız ! , bilimsellik diyoruz baştan bilginin aktarılması, yaygınlaştılması etkin ve yerli yerinde kullanılmasını (ergonomi ve sinerjiyi ) önemsemiyoruz , demokrasi diyoruz ifade ve kendini temsil etmek gücünü (örgütlülüğü ) önemsemiyoruz.

O zaman kimilerimizin iyi yada kötü ” fetişleştirdiği” siyaset karşımıza çıkıyor. İdeoloji ise içinde yüzdüğümüz deniz yada akvaryum.Bakış açımızı belirliyor , ama bize eğer yeterli pespektif ve arka plan sunamıyorsa kararlarımızı ve tutumlarımız olumsuz etkileyebiliyor.İdeolojinin negatif yanı bu olsa gerek !

Sorunları nedensel ilişki kurmadan , alt katman sorunlarıyla ele almadan çözümleyemeyiz. Sömürge kültürü olmamak için azıcık akıllı olalım , akılla hareket edelim. Akılla hareket etmenin kümülatif gücünü görelim. Sanıyorum buna mecburuz.

Türkiye’ de ahmak ve iki yüzlüler , siyaset yapıyorum diye övünenler , fırsatçılar eğer ( konumuz olan )acildeki sorunları , Türkiye’de son bir yılda acillere müracaat sayısının ülkenin nüfusunu aşma sorunu ile ELE ALAMIYORSA , özetle ! , ARKA PLAN SORUNLARI İLE ELE ALAMIYORSA ! ( yani ? ! , mezuniyet sonrası eğitim , nitelikli çalışma ortamı , sevk sorunları ve hasta akış sistematiği , uzmanlığı yerli yerinde kullanma gibi ) sorunlarla birlikte ele almadığında sorunun hakkını vermeleri ,çözmeleri mümkün değildir.

Çözemiyorlar ! Çözemezler ! Ahmaklara , geri kalmış toplumlara layıktır. Yüzleşiyoruz.

Şimdi ben siyaset mi yaptım , yoksa gerçeklerle mi yüzleştim. Bakış açınıza göre her ikisi de doğrudur. Yüzleşme sorunu açıklık ve neden yönelik ilişkili hal barındırıyorsa yüzleşmek, yeri gelince siyasetse eğer bu , siyaset yapmak gerekiyor. “Dikkat siyaset çıkabilir”. Keşke nitelikli çıksa. İhtiyaç ! , “özerklikle” , alt yapısı karşılanmış biçimde akıl yürütmek ve özgün olmak sorunudur. Nitelikli ve akılla çıkmasını, biat ve hegemonya siyasetine tercih ediyorum. Her yerde ihtiyacımız olan budur.

Başlangıç için açıklık, hesap sormak, yüzleşmek, özerklik .

Yoksa iş ortamında iş kazaları ve ölümleri kadere, siyasal ortamda çirkefliğe, çirkinliğe, kendini tüketmeye gider. Biz iş sağlığı güvenliği mevzuunda iki önemli figürü ( iş yeri hekimi ve iş sağlığı güvenliği uzmanını ) işverenin insafına ve iş ahlakına terke etmiş görünüyoruz. Yani bu iki figür maşını işverenden alıyor. Ucuz iş gücü dayatılan bir ortamda bu kavramları yani ” iş güvenliğini ” sürdürmek, sağlıklı kılmak mümkün mü ? Baştan hatalı ve yanlıştır. Çözümsüzlüğe mahkûm. Bakıyoruz aval aval.

Yaşadıklarımızda güzellik olmadığını görmek için fazla fikir yürütmeye artık maalesef ihtiyaç kalmadı. Kendi içinde “bir anlamda ” , nitelik sorunlarını, geç kalmışlığı ifade ediyor. Mümkün olduğunca kavramlarla ifade ediyorum. Tehlikeli sulardan, siyasetin yavan tarafgirlikten uzak durmak için!

Siz de yorumunuzu paylaşın: