D VİTAMİNİNİ YÜKSELTMEK NEDEN ÇOK RİSKLİ OLABİLİR?
Araştırmalar dünya nüfusunun önemli bir bölümünde D vitamini eksikliğini ortaya koyuyor.
Bu eksikliği tespit eden doktorlar da “basıyor” D vitaminini.
Hasta birkaç ay sonra tekrar D vitaminine baktırıyor ama o da ne?
D vitamini seviyesi gene yerlerde sürünüyor.
Doktor verdiğim doz az geldi diyor ve destek seviyesini yükseltiyor ama hiçbiri de D vitamini neden düşük olduğuna kafa yormuyor.
D vitamini 21. yüzyılın üzerinde en çok araştırma yapılan en gözde vitamini.
Yüzlerce çalışma D vitamininin osteoporozdan oto-immun, kalp-damar ve kanserlere kadar sayısız hastalığı önleyebileceğini ortaya koyuyor.
İstatistiklere göre sağlıklı erişkinlerin yüzde 40-50’ sinde ve çocuklarda D vitamini eksikliği var.
Birçok doktor da günde 2 bin-10 bin IU arasında, haftada 50 bin IU’ ya kadar yüksek doz D vitamini veriyor; daha da ileri gidenler var.
“D vitaminin insan sağlığı için vazgeçilmez bir vitamin” tamam, bunda sorun yok ama D vitamini seviyemizin düşük olmasının altında yatan sebepleri neden çok iyi araştırmıyoruz?
Uzun süre yüksek doz D vitamini desteği uzun vadede gerçekten emniyetli mi?
Yoksa yüksek miktarda D vitamini mi alıyoruz?
D vitamini nedir ve nasıl yapılır?
“D vitamini”, aktif şekil olan kalsitrolün oluşumu için hormon öncüsü veya pro-hormon olan yağda eriyen bir grup bileşiğe verilen tabirdir.
D vitamininin en iyi bilinen formlarından biri balık, yumurta ve peynirde bulunan ve hayvan ve insanların derisinde sentez edilen vitamin D3 yani kolekalsiferol’ dür
Vitamin D2 (ergokalsiferol) mantar gibi bitkiler tarafından sentez edilir ve süt gibi gıdaların besin değerini artırmak için en çok ilave edilen formdur; vücutta kalsidiol ve kalsitriole çevrilir.
D3 vitamini (kolekalsiferol) vitamini derimizde ultraviyole ışınların temasıyla 7-dehidrokolesterol’ den üretilir.
Kolekalsiferol karaciğere gider ve burada hidroksillenerek 25-hidroksivitamin denilen D vitaminine (kalsidiol) dönüştürülür.
Kanda ölçülen de budur.
D vitamini karaciğerden böbreklere gider ve burada tekrar hidroksillenir, metabolik olarak en aktif form olan kalsitriol’ e yani 1,25 dihidroksi D vitaminine çevrilir.
Bu bir vitamin olmaktan ziyade bir steroid hormon’ dur; tıpkı testosteron, kortizol veya östrojen gibi.
D vitamininin vücuttaki rolü
Kalsitrol başta kalsiyum olmak üzere vücutta mineralleri düzenler; kalsitrol yiyeceklerdeki kalsiyumun emilmesini artırır.
Kalsiyum ihtiyacı arttığı zaman böbrekler daha fazla kalsitrol salgılayarak kalsiyum emilimini artırır ve böylece de kanda kalsiyum seviyesi yükselir.
Yakın zamanlara kadar çok az organın D vitamini reseptörlerine sahip olduğu sanılırdı ama yeni araştırmalar neredeyse vücuttaki her hücrede D vitamini reseptörü olduğunu ortaya koyuyor.
D vitamini bağışıklık sistemini de etkiliyor, hücre farklılaşmasında, kan basıncının düzenlenmesinde, insülin salgılanmasında ve daha pek çok olayda rol alıyor.
Bu, D vitaminin bugüne kadar sanılandan çok daha önemli vazifeleri olduğu manasına geliyor.
D vitamini eksikliği tartışması
Karaciğerde sentez edilen D vitamini formu olan 25-hidroksivitamin D bir kişinin D vitamini durumunu gösteren en güvenilir parametre olarak kabul edilir.
Gel gelelim bunun normal seviyesi konusunda fikir birliği yoktur.
Raşitizm ve osteomalasi gibi gerçek kemik anormallikleri D vitamini 25 ng/ml altına düştüğünde görülür.
Bazı araştırmacılar optimal seviyenin 50-80 ng/ml arasında olduğunu kabul eder ama buna itiraz edenler de az değildir.
Vücudun D vitamini ihtiyacı güneşle karşılanabilir
NIH 2010’ da bebek, çocuk ve 70’ inden büyük erişkinlerin günde 600 IU D vitamini almasını tavsiye ediyor; oysa daha önceki tavsiyesi 200 IU idi.
Artış önemli olmakla beraber bunu bile yeterli bulmayıp sağlık için tehlike yaratabileceğini düşünenler vardır.
NIH’ ın Besin Destekleri bölümüne göre vücudun ihtiyacı olan D vitamini yeterli güneş ışınlarıyla alınabilir.
Güneş kremi veya elbise ile korunmayan vücudun yüzde 30’ unun haftada 3 gün saat 10-15 arası 5-40 dakika güneş alması bunun için kâfidir.
Fazla miktarda güneş ışınları alınan boylamlarda yaşayanların bile kanında D vitamini seviyesinin düşük olması şaşırtıcıdır.
49. paralelin kuzeyinde yaşayanların kışın vücutlarının yüzde 30’ unu çıplak olarak güneşe tutmaları zaten mümkün olmaz.
D vitamini düşükse yükseltelim mi?
Bazı araştırmalar D vitamini ne kadar düşükse tüm sebeplere bağlı ölümlerin o kadar yüksek olduğunu gösterirken D vitamininin 40’ ın üzerine çıkmasının genel mortaliteyi artırdığını gösteren çalışmalar da vardır.
Ve de yüksek doz D vitamini desteğinin güvenilirliğini gösteren yeterli bilimsel veri yoktur.
Hemen D vitamini haplarına sarılmadan önce ne yaptığımızı iyice düşünmek gerekiyor.
Bunu iyi anlamak için de D vitamini ve diğer besin ögeleri arasındaki önemli ilişkilerin bilinmesi icap ediyor.
Not: Devam edecek.
belli ki hocanın hedefinde grip aşısı ve kolesterolden sonra d vitamini var. D vitamini destekçilerinin işi hayli zor görünüyor.
Tanrılar ve şeytanlar.
Tanrılar ya da şeytanlar.
Ermişler ve günahkarlar.
Ermişler ya da günahkarlar.
Ruh üfleyen insanlar.
Yaraten sevenler, yaratılan sevenler.
İnler ve cinler.
Can verenler, can alanlar.
Cennetlikler, cehennemlikler.
Toprağa su dökenler, ateşe su dökenler.
Ayet yazanlar, cümle kuranlar.
Vahiy alanlar, vahiy alanları alanlar.
Siyah gıyenler, beyaz gıyenler.
Toz alanlar, duman alanlar.
Toz alanlar ya da toz alanlar.
Falanlar, filanlar.
*
Cinin biri güneş/ateş ilacı yapmış. Cinin biride, ne ilacı canım, doğal güneş/ateş var demiş. Böylece insanlar, ağaç/yaprak altında yaşayacakken ateş altında yaşıyor.
Ne oyun ama.
Çok doğru. Ben de katılıyorum. sadece kan değerlerine bakarak ilaç yazmak nasıl büyük bir yanlışsa kanda vitamin düzeylerine göre vitamin vermek de o kadar yanlıştır. Budur efendim budur.