GLUTEN HASSASİYETİ GERÇEK BİR HASTALIK MI YOKSA PALAVRA MI?
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Gluten son senelerin en çok suçlanan besin ögelerinin başında geliyor.
Tahıllarda bulunan bu protein bir kısım doktorlar tarafından neredeyse tüm kronik hastalıkların sebebi olarak gösteriliyor ve sadece glütene duyarlılığı olanlara değil sağlıklı insanlara da “glutensiz diyet” dayatılıyor.
Peki, bu doğru mu?
Gluten gerçekten de zamanımızın bir salgın gibi tüm dünyayı kuşatan tüm bu kronik hastalıkların müsebbibi mi yoksa gluten günah keçisi mi yapılıyor?
Tahıllar, zerresinin bile ağıza alınmaması gereken şeker gibi trans yağlar gibi bir tür zehir mi yoksa burada bir algı operasyonu mu var, gluten bilinçli olarak mı kötüleniyor?
***
Glutenle ilgili, biri Çölyak Hastalığı diğeri de Non-Çölyak gluten hassasiyeti, gluten entoleransı veya gluten hassasiyeti gibi isimlerle bilinen iki farklı klinik tablo var.
Çölyak Hastalığı
Çölyak, genetik olarak duyarlı kişilerde buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllardaki glutenin bir bileşeni olan gliadine karşı aşırı duyarlılık sonucu ortaya çıkan oto-immün bir hastalıktır.
Gliadin bağırsaklarda enflamasyona, hücreler arası sıkı birleşme yerlerinin açılmasına ve hücrelerde hasara sebep olarak, hem bağırsak geçirgenliğini artırır hem besinlerin emilmesi bozulur ve hem de oto-immüniteye yol açar.
Her 100 kişiden birinde görüldüğü tahmin edilen ve sıklıkla 6 ay-2 yaş arasında başlayan Çölyak’ ın ilk belirtileri herhangi bir yaşta da ortaya çıkabilir.
Çölyak’ ın klâsik, non-klâsik, subklinik ve potansiyel olmak üzere farklı klinik tabloları vardır.
Hastalığın klâsik bağırsak belirtileri kronik ishâl, karın şişliği, karın ağrısıdır; beslenme bozukluğu, büyüme geriliği, kansızlık ve boy kısalığı ise sık görülen bağırsak dışı belirtilerdir.
Özellikle 2 yaşından büyük çocuklarda ve erişkinlerde bağırsak belirtileri hafif olabilir hatta hiç olmayabilir; vücudun herhangi bir organını ilgilendiren semptomlar görülebilir.
Çölyak, tip 1 diyabet ve troidit gibi oto-immün hastalıklarla birlikte olabilir.
Çölyak teşhisi için spesifik antikorların varlığı, genetik yatkınlık ve enteropatinin (bağırsak patolojisi) gösterilmesi gerekir.
Çölyak hastalarının sadece gluteni değil gluten bulaşma ihtimali olan yiyecekleri bile yememeleri gerektiği konusunda hiçbir tartışma yoktur.
Non-Çölyak gluten hassasiyeti (NÇGH)
Non-Çölyak gluten hassasiyeti (NÇGH) veya gluten entoleransı veya gluten duyarlılığı olarak bilinen ve basitçe Çölyak Hastalığının hafif bir şekli olarak tarif edilebilecek bir klinik tablo daha var.
1980’ lerde tanımlanan NÇGH’ de Çölyak hastalığında olduğu gibi aşikâr bir bağırsak tahribatı yoktur ve kan testleri de negatiftir.
Gıda entolerans testlerinin bu tablonun teşhisinde hiçbir yeri ve değeri olmadığını, bu testleri bilinçli veya bilinçsiz olarak isteyen veya yaptıran “cahillere” tekrar hatırlatmak isterim!
Daha ziyade erişkinlerde rastlanan NÇGH’ de şişkinlik, karın ağrısı ve ishâl gibi bağırsak belirtilerini müteakiben yorgunluk, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, anksiyete, depresyon, zihin bulanıklığı, konsantrasyon azalması, kol ve bacaklarda hissizlik, egzama ve anemi gibi bağırsak dışı belirtiler görülür.
NÇGH, kısırlıktan otizme, dikkat eksikliğinden depresyona, romatizmadan migrene, reflüden huzursuz bacak sendromuna, obeziteden diyabete, kanserlerden alerjilere… sayısız hastalıkla da ilişkilendirilir.
NÇGH’ de Çölyak’ ta olduğu gibi oto-immün hastalık prevalansı yüksek değildir.
NÇGH’ nin kesin teşhis kriterleri olmadığı için kesin prevalansı da belli olmamakla beraber genel olarak Çölyak kadar hatta ondan daha sık olduğu iddia edilir, yüzde 6’ ya varan oranlar bildirilmiştir.
Non-Çölyak gluten hassasiyeti, benzer belirtilere yol açan diğer hastalıkların dışlanması; glutenin diyetten çıkarılmasıyla hastalık belirtilerinin gerilemesi ve tekrar diyete konmasıyla belirtilerin tekrarlamasına göre klinik bir teşhistir.
NÇGH oluşumunda gluten dışında “diğer tahıl proteinlerinin” ve “fermente olabilen kısa zincirli karbonhidratların” (FODMAP) da rolü olabilir.
“NÇGH gerçek bir hastalık değildir” diyenler de var
Aşikâr bağırsak harabiyetinin ve kesin teşhis için laboratuvar bulgularının olmaması, gluten dışındaki protein ve karbonhidratların da benzer bir tabloya yol açması, teşhisin klinik bulgularla konmasına dayanarak NÇGH’ nin tamamen hayâli olduğunu, hastalar ve glutensiz diyet üretenler tarafından abartıldığını ileri süren bilim adamları da vardır.
Ben, yoktur demiyor ve NÇGH diye adlandırılabilecek bir klinik tablo olduğuna inanıyorum ama “bir kısım doktorların halkın tabiriyle kellikten körlüğe neredeyse tüm hastalıkları glutenle ilişkilendirmelerini” de kesinlikle doğru bulmuyorum.
NÇGH çoğu zaman içime sinen bir teşhis değildir.
Gerçek NÇGH ve sahte NÇGH
NÇGH’ nın da Çölyak gibi “birçok” alt grubunun olması çok muhtemeldir.
Ben en azından “gerçek NÇGH” yanında bir de “sahte NÇGH” (pseudo NÇGH) teşhisleri olduğunu ve bunların oranının gerçek NÇGH’ ya göre çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, bazı gerçek NÇGH vakalarının kalıcı değil “geçici” olabilmesi de mümkündür.
Gelelim neticeye
BİR: Çölyak Hastalığı’ nın “glutene karşı hassasiyet” sonucu geliştiği ve bu hastalarda çok sıkı bir “glutensiz diyet” uygulanmasının şart olduğu mevzuunda hiçbir tartışma yoktur.
İKİ: Non-Çölyak Gluten Hassasiyeti (NÇGH) iyi tanımlanmamış ve kesin teşhis kriterleri olmayan tartışmalı bir klinik tablodur.
Bana göre “gerçek NÇGH” vakaları vardır ve bunlar elbette glutensiz diyetten fayda görürler.
ÜÇ: Gerçek NÇGH’ nın her vakada ömür boyu devam eden bir hassasiyet olmaması, hassasiyetin “geçici” olması kuvvetle muhtemeldir.
DÖRT: NÇGH teşhisi konanların büyük bir kısmı “sahte-NÇGH” vakalarıdır ve bunlara sıkı glutensiz diyet uygulamanın bir manası yoktur.
BEŞ: Gluten herkes için zararlı bir besin ögesi değildir ve vitamin, mineral, protein, yağ, nişasta gibi diğer besin ögeleri için de geçerli olduğu üzere “makul ve mantıklı miktarlarda” tüketilmelidir.
YEDİ: Çölyak veya NÇGH teşhisi olmayan sağlıklı insanların sırf kronik hastalıklardan korunmak için glutensiz diyet uygulamalarının bilimsel bir karşılığı yoktur.
ALTI: NÇGH’ nin kellikten körlüğe her hastalıkla gelişigüzel ilişkilendirilmesinin, gluten korkusu yaratılarak glutensiz gıdaların özendirilmesinin sadece glutensiz gıda üreten endüstrinin işine geleceği unutulmamalıdır.
***
EK 1 (20.4.2022): Gluten, Revisited: The Latest Facts on a Popular Culprit
***
Ümit Bey acaba glütensiz bisküvi ve diğerlerini ne zaman çıkaracak derseiniz?
Karatay hocamız glütene şiddetle karşı şekere karşı olduğu gibi. Anladığım sizi glüteni o kadar tehlikeli bulmuyorsunuz doğru mu anlamışım?
Tahılların bu kadar kötülenmesini doğru bulmuyorum, bunlar büyük bir kesimin en önemli besin kaynağı. tamam çok fazla yemeyelim, işlenmiş olanını yemeyelim fakat büsbütün de bunları aşağılamak yanlıştır.
Kafa karışıklığı yaşıyoruz ülkemizde bilinçsizce buğday ekimini artırmak için kullanılan gübreler ve tohumun bozulması bütür alışkanlıkları azaltmak lazım 2aydır gulutensiz beslenmemde hissedilir bir sindrim rahatlığına şahid oldum ümit akaşın kitabından istifadeyle.
Sayın hocam, yazınızda glutenin bazı durumlarda zararlı olduğu, glütensiz diyet uygulanması gerektiği, bazı durumlarda ise zararlı olmadığı glütensiz diyet uygulamasının manası olmadığı belirtilmektedir. Makul ve mantıklı miktarlarda tüketilmesi önerilen glutenin faydaları konusunda da ayrı bir makale yazabilir misiniz?
Bir an için glutenin masum olduğunu kabul edelim, kronik iltihaplara sebep olmadığını söyleyelim, ama şöyle de bir düşünelim : glisemik indeksi yüksek yoğun gluten yüklü bir gıda ürünü (örneğin gluten oranı çok yüksek modern buğday) tükettiğimizde kanımızdaki şeker oranını çok kısa sürede yükseltmesi, bunu gidermek için yoğun insülin salınımı olması ve bunun sonucunda kan yağlarının yükselmesi, kısa sürede acıkma ve diyabete hazırlık aşamasına geçilmesi gibi etkenler bile glutene olumsuz bakmamıza neden olamaz mı? Saygılarımla.