Yıllardır sağlık sisteminin düzelmesini, özlük haklarımızın iyileştirilmesini ve yaşımız ilerledikçe sırtımızdaki yükün hafiflemesini ümit ederek çalıştık.
Kazancı bizden daha iyi olan pek çok meslek mensubu akşam saat 17’den sonra evlerinde aileleriyle çayını içip kuruyemişini yedikten sonra gece rahat yataklarında mışıl mışıl uyurlarken, bizler gecenin 3-4-5 i demeden trafik kazası, bıçaklanma ve kurşunlanma nedeniyle acil servise gelen hastaların ameliyatına koştuk.
Zaman geçtikçe, yaşımız ilerledikçe iş yükümüzün azalmasını beklerken icaplar, nöbetler, yeni yeni iş tanımlarıyla(mavi kod nöbeti vb) bu yük daha da arttı. Ancak sağlık cephesinde bizim lehimize değişen kayda değer bir şey olmadı.
Şu an hekimlik hayatımın 28. yılı içindeyim. Yaşım nedeniyle emekliliğime 1.5 yıl kaldı. Benim yaş grubumdaki arkadaşlar birer birer 3000 tl uzman hekim emekli maaşı ile emekliliğe hazırlanıyorlar. Sanırım emekli maaşlarımız 4-5000 tl olursa pek çok yaşı dolan arkadaş emekli olacağından bakanlığımızda bu durumu istemediğinden bizim gibi hekimleri metazori çalıştırmaya devam ediyor.
10 yıl öncesi ne kadar alıyorsak yine o kadar ek ödeme alıyoruz, idarecilerimiz bize ne kadar ekmek o kadar köfte muamelesi yapıyorlar. İnsanı üzerinden para kazanılan bir meta olarak gören performansa göre ek ödeme sistemi tüm acımasızlığıyla devam ediyor. Maaş artar ek ödeme azaltılırsa hekimlerin çalışmayacağına dair üst yöneticilerin bizler hakkındaki septik düşünceleri kırılamadı.
Ünvan ve onurumuza yakışan bir temel maaşa henüz kavuşamadık. Hakim ve savcılara verilen ücret yıllardır bizden esirgendi. Acillerdeki keşmekeş ve sıkıntı 10 yıldır devam ediyor ve henüz bu konuda gerçekçi, iş yükünü aile hekimlerine kaydıracak önleyici hekimliği güçlendirecek bir çözüm bulunmuş değil. Vardiya ile sorunun çözüleceği zannediliyor halbuki vardiya ile ya da branş nöbetçisi hekim sayısını artırarak bulunduğu sanılan çözüm yolu ile acile giden vatandaş sayısı daha da artacak.
Aile hekimliğinin olmazsa olmazı olan ”zorunlu sevk zinciri” bir türlü uygulanamadı. Oysa acildeki ve hastanelerdeki yoğunluğu azaltacak en etkili yöntem zorunlu sevk zincirini devreye sokmaktır. Yine seçim yakın ve maalesef yine bu uygulama bu nedenle yapılamayacak.
Yıllardır yıpranma payı vereceğiz, emeklilik ücretini artıracağız, özlük haklarını iyileştireceğiz masallarıyla uyutulup duruyoruz. Yeni mezun uzman hekimle 25 yıllık kıdemli uzman hekim aynı iş yükü aynı icap ve aynı nöbet sayısı ile karşı karşıya olup bu konuda mevcut yönetmeliklerde bir düzenleme yoktur.
Maalesef mecliste vekil olan hekim arkadaşlarımız ortama uyum sağlayıp sıkıntılarımız için hiç bir gayret göstermiyor. Hastanelerimiz hizmet hastanesiyken bir gün tabela değişimi ile ”eğitim-araştırma hastanesi” oldu. Bir süre sonra ”afiliasyon” diye ucube bir sisteme geçilerek pek çok ilde altyapısı yetersiz kurulan tıp fakülteleri ile hastaneler afiliye hastaneye dönüştü.
Kendi çalışanından ziyade dışarıdan adrese teslim şartnamelerle yrd.doç akademisyen alımları yapılmaktadır. Pek çok küçük ildeki yeni tıp fakülteleri büyük illerde kadrosuzluk nedeniyle prof olamayan doçentlere kadro ihsası verilen yerlere dönüştü. Aynı işi yapan akademisyen ile uzman arasında toplam ücrette 2000 tl akademisyenler lehine fark oluştu.
Afiliasyon olan pek çok hastanede iş barışı bozulup huzursuzluklara sebep oldu. Maalesef bakanlığımızın mevcut performans uygulaması nedeniyle kaliteden ziyade kantite dikkate alınarak çok hasta bakan çok ameliyat yapan hekim muteber görülmekte, diğerleri çalışmayan iş yapmayan konumuna düşmektedir. Mevcut hastaneler ticari işletme mantığıyla idare edilmektedir.
Çok hasta bakmakla ve çok ameliyat yapmakla yöneticiler övünür oldu. Sözleşmeli idarecilerle bu konularda gelişme karneleri ile idareciliğin devam edip etmemesi yönünde uygulamalar yapılmaktadır. Oysa bu vaka artışları ne kadar hasta bir toplum olduğumuzun göstergesidir. Bakanlıkta çok sık aralıklarla bürokrat değişimi nedeniyle hafıza kaybı oluşmaktadır. Velhasıl artık yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot misali ruhen ve fiziken yoruldum, yıprandım ve tükendim diyorum. Allah yardımcımız olsun.
Cevdet bey gibi çok değerli doktorlarımız olduğunu, bunların binbir fedakarlıkla çalıştığını unutmayalım.
Doğru Songül hanım hastasıyla hiç ilgilenmeyen umursamayan doktorlar olduğu gibi cansiperane çalışanlar da var. Bu gerçeği unutmasın kimse ve doktorlara ona göre baksın.
Doktorların da insan olduklarını, onların da problemleri olabileceğini, zor şartlarda görev yaptıklarını unutmayalım.
Tıp mesleğini yıprandırmamak lazım. bakın artık tıp fakültelerine en yüksek puan alanlar girmiyor. Uzmanlık için de herkes rahat branşları seçiyor. Durum kötü.
Doktorlara yapılan acımasızca saldırılar bir taraftan, intihar eden doktorlar bir taraftan… Oooff, offf.
Buyurunuz:
https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-son-dakika-asmde-hekime-saldiri-hayati-tehlikesi-devam-ediyor-11-681-76388.html
Acil Servislerdeki sıkıntılar ve yoğunluklar aile hekimlerinin takviyesi ile giderilemez düşüncesindeyim bir aile hekimi olarak. Benim bakanlığımıza önerim; avrupanın bazı ülkelerindeki gibi il merkezlerine sadece acil vakalara müdehale edebilen “Acil Hasataneleri” kurmaktır diye düşünüyorum.
Acil Servislerdeki sıkıntılar ve yoğunluklar zorunlu sevk zincirinin uygulanmasıyla giderilebilir. Aile hekimliğinin omurgası SEVK ZİNCİRİdir. Yani bizdeki aile hekimliği uygulaması omurgasız bir aile hekimliğidir.