HEKİM BORSASI… AL PARAYI VER DOKTORU

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Prof. Dr. Suat Çağlayan’ ın yazısı:

AKP iktidara geldiğinde, Sağlık Bakanlığı tarafından Sağlıkta Dönüşüm Projesi başlatılmıştı. 

Bu proje ilk uygulanmaya başladığında karşı çıkmıştık. Çünkü, sosyal devlet anlayışının yara alacağını ve halkın bu proje ile sadece cebindeki para kadar sağlık hizmeti alabileceğini biliyorduk. Bugün geldiğimiz noktada halkımızın, değil reçetesi için fark ücreti vermesi, karnını doyurabileceği ekmeği satın alması bile zor.

Ancak üzerinde durmak istediğim bu değil! Bu projenin ülkemize armağan(!) ettiği başka bir yozlaşma.

“HEKİM BORSASI” KURULDU

Belki bilinmiyordur diye bir bilgi vererek konuya girelim; Özel sağlık kuruluşlarında görev yapacak hekimlerin çalışma izinleri ile özel hastanelerin kaç yatağa sahip olabileceğini belirleyen ruhsatları Sağlık Bakanlığı verir.

Ancak yönetmeliklerle belirlenmiş olan bu durum, yine Sağlık Bakanlığı’nın açmış olduğu kapılar nedeniyle delinmiş bulunuyor. 

Artık, özel sağlık kuruluşlarında çalıştırılacak hekim kadroları ile özel yataklı sağlık kuruluşlarının yatak sayısı ruhsatları -bakanlığın izni ve göz yumması ile- ortalıkta alınıp satılıyor. Tam bir “hekim borsası” kurulmuş bulunuyor.

Zamanın Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın çıkardığı yasalarla başlayan ve daha sonra yeni boyutlar kazanan “hekim kadrosu ve hastane ruhsatı satışı” konusu, tam bir sektör halinde devam ediyor.

İnternete girerseniz kolaylıkla “Satılık ve kiralık doktor kadroları” ilanlarına rastlayabilirsiniz. Müşteri çekmeye çalışan bu kuruluşlar, Sağlık Bakanlığı’nın 1782901 sayılı kararı uyarınca resmi faaliyette bulunduklarını da ekliyorlar ilanlarına.

SAĞLIK NE DURUMA DÜŞTÜ

Konu çok can sıkıcı! 

Kimileri bunu “hekimlerin alınıp satılması ve bir tür insan ticareti”, kimileri ise “hekim haklarının ve hekimlik etik değerlerinin ayaklar altına alınması” olarak değerlendiriyorlar. Elbette her ikisi birlikte…

Konuyu biraz daha açalım;

Diyelim kamu kuruluşu niteliğindeki bir hastaneden istifa ederek ayrıldınız ya da emekli oldunuz. Yaşınız altmıştan büyük ya da kadrosuzluktan emekli değilseniz özel sağlık sektöründe -branşınızda boş kadrosu olmayan- bir hastanede çalışamazsınız. Yaşınız altmıştan büyük ise istediğiniz özel hastanede, ileri yaşlara kadar çalışabilirsiniz (60 yaş altı hekimlerin maruz kaldığı bu haksızlık bir yıl önce kamu yararı olmadığı gerekçesiyle Danıştay kararı ile iptal edildiyse de, bakanlık bu iptali görmezden gelmeye devam ediyor). 

Diyelim patoloji uzmanısınız ve özel bir hastanede çalışmak için kadro bulamadınız. O zaman bir özel laboratuvar açmaya niyetleniyorsunuz! Ne yazık ki bunu da yapamıyorsunuz çünkü Türkiye’nin hiçbir il ve ilçesinde yeni laboratuvar açmanıza izin verilmiyor. 

Bu engellerin yanı sıra, patologların önünde başka engeller de var; diğer uzman doktorlar gibi uzmanlık alanlarında bir muayenehane açıp, orada bir konsültan ya da danışman gibi çalışamazlar, bir şirket kurup ihtiyacı olan laboratuvarlara gerektiğinde destek de veremezler. 

Geriye tek şansları kalıyor; hekim borsasına giderek bir patoloji kadrosu satın almak ya da kiralamak!

İnternete girerek bunu gözlerinizle görebilirsiniz! Şöyle yapın; “satılık hekim kadrosu” yazın. Karşınıza çıkacak kişiden istediğiniz kadronun fiyatını öğrenebilir, hatta pazarlık bile edebilirsiniz.

Yani Sağlık Bakanlığı; “Kadrosu elinde” olarak adlandırılan her yaştaki yabancı uyrukludan ve “Kadro şartı aranmayan” olarak adlandırılan 60 yaşın üzerindeki emeklilerden esirgemediği çalışma izinlerini, kendi yurttaşlarından ve altmış yaş altı emekli doktorlarından esirgiyor.

(Alınıp satılan kadroların fiyatını ucuz sanmayın; uzmanlık dalıyla ilgili olmak üzere bir kadronun fiyatı yüz binlerden başlayıp milyonları bulabiliyor. Nasıl bir pazar ama?)

DAHA VAHİM DURUMLAR VAR

İşin bir de insan sağlığını etkileyen boyutu var;

Yine, patoloji branşı üzerinden konuşmaya devam edelim. Örneğin, bir hastanenin sadece bir patoloji uzmanı kadrosu olsun. Zamanla hastanenin yükü öylesine artsın ki, bir değil iki hatta üç patoloji uzmanına ihtiyaç duyar hale gelsin. Sağlık Bakanlığı o hastaneye kolay kolay bir kadro daha vermiyor ve o hastaneyi doğal olarak yukarıda belirttiğim ruhsat tacirlerinin kucağına itiyor.

Aynı şey çok yoğun çalışan patoloji laboratuvarları için de geçerli. 

Bir özel laboratuvar düşünün, içinde sadece bir kadrolu patoloji uzmanı var. Oysa bu laboratuvardan çıkan rapor sayısı, bir kişinin yükünün çok üzerinde, iki hatta üç uzmanı gerektirecek kadar fazla.

Bakın ne yapılıyor; Sağlık Bakanlığı’nın başka kadro vermediği o laboratuvar-büyük olasılıkla kaçak olarak- bir veya iki patoloji uzmanı daha çalıştırıyor, raporları ise kadrosu olan uzman imzalıyor. Bunu herkes biliyor ama Sağlık Bakanlığından bir kişi çıkıp da hastane veya özel patoloji laboratuvarlarından çıkan rapor sayısına bakmıyor… Kimse, “Yahu bir hekim bir ay içinde bu kadar sayıda raporu nasıl çıkarır!” diye sormuyor.

Sağlık Bakanlığı, eğer hekimleri ve özel sağlık kuruluşlarını ruhsat tacirlerinin eline bırakmasa…

Eğer akılcı bir planlama yaptıktan sonra kimin nerede çalışacağına karışmasa…

Ve de eğer “sağlık borsası” oluşmasını önleyecek yasaları çıkararak iyi bir denetim yapabilseydi…

Ülke sağlığına daha iyi hizmet etmiş olmaz mıydı?

YANDAŞLARA BOL, YANDAŞ OLMAYANLARA YOK!

Sağlıkta Dönüşüm yasası ilk çıkarıldığında Menzil Tarikatı mensuplarına çok sayıda hekim ve hastane kontenjanlarının verildiği söylentileri yayılmıştı. Hatta bu hastane ruhsatları ile hekim kadroları verilen kişilerin, hekimlik ve hastanecilikle hiçbir ilintisi olmadığından da söz edilmişti. 

Şu bir gerçek ki, benzeri olaylar bugün de yaşanıyor.

Yandaşlara yine hekim ve hastane yatak kontenjanları bol kepçe dağıtılıyor, yandaş olmayanların hastanelerinde hem hekim hem de yatak sayısı üzerinden boğazlar sıkılmaya devam ediliyor. 

Çünkü doktor kadroları için olan satışlar hastane ve poliklinik ruhsatları için de yaşanıyor. 

Bu bağlamda, Ankara’da herkesin çok iyi bildiği bir hastanenin sahiplerine, hastane ruhsatları ile hekim kontenjanının çok üzerinde tahsisler yapıldığı dilden dile dolaşıyor. Söylentiye göre, Ankara’daki bu hastanenin sahipleri gelecekte açacakları hastanelerin ruhsatlarını şimdiden almışlar bile!

Bunun tam karşıtı, yani yandaş olmayan özel veya vakıf hastanelerine, hekim ve hasta yatağı kontenjanı verilmemesinin en ilginç örneği, Ankara’daki LÖSEV hastanesi.

HİÇ OLMAZSA LÖSEMİLİ ÇOCUKLARA YAPMAYIN!

LÖSEV’in kurucusu olan Dr. Üstün Ezer, çocuk lösemilerinin tedavisi konusunda çok başarılı hizmetler veren bir hekimdir. Yaptığı işler büyük saygı görmekte olduğu için, halkın yardımlarına güvenen Dr. Ezer, Ankara’da 400 yataklı bir hastane açtı. Ama hastane açıldıktan sonra emdiği süt burnundan geldi. Çünkü Sağlık Bakanlığı ona büyük engeller çıkararak hastaneye 400 yatak ruhsatı yerine önce 150, sonra da -pandemi başladıktan sonra-  200 yatak için ruhsat verdi.

Oysa Dr. Üstün Ezer yıllardır Sağlık Bakanlığına;

“Sizden hiçbir şey istemiyorum,” diye adeta yalvarıyor. “Sadece bana hastanedeki 400 yatağı kullanabilme iznini verin. Hastaneye daha fazla lösemili çocuk yatırabileyim ve onları tedavi edebileyim!”

Yandaş hastane sahiplerine ihtiyaçlarının üç dört katı yatak kontenjanı veren Sağlık Bakanı’nın Dr. Üstün Ezer’in çığlıkları karşısında neler hissettiğini bilmiyorum.

SAĞLIK BAKANLIĞINDA ÇOK ŞEY DEĞİŞMELİ

AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı ‘sağlıkta dönüşüm’ politikası, halkın sağlığını giderek zora sokmakla ve halkı özel sağlık sektörüne yönlendirmekle kalmadı, aynı zamanda özel sağlık hizmetlerinin de yozlaşmasına neden oldu.

AKP’nin bütün bunları değiştirme istek ve olasılığı görünmediğine göre gelecekte bu yönetimi değiştirecek olanlara çok büyük iş düşecek demektir.

Kaynak: https://odatv4.com/makale/hekim-borsasi-ver-parayi-al-doktoru-221733

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: