LÂNET VİRÜS ÇOCUKLARA POZİTİF AYRIMCILIK YAPIYOR
İndependent Türkçe‘ deki yazım:
Salgının ilk günlerinden itibaren KOVİD’e çocuklarda, erişkinlere göre çok daha seyrek rastlandığı biliniyor.
KOVİD teşhisinin çocuklarda daha az olması, önceleri, okulların erken dönemde kapatılması, bunlara daha az test yapılması gibi faktörlere bağlandı ise de testlerin yaygın olarak yapıldığı Güney Kore, İzlanda ve İtalya gibi ülkelerde elde edilen sonuçlar hastalığın çocuklarda hakikaten daha az olduğunu ortaya koydu.
Mesela, İtalya’ da halkın yüzde 70’inin tarandığı Vo kasabasında, test pozitifliği genel nüfusta yüzde 2,4 iken, 10 yaşın altında olan hiçbir çocukta pozitif test çıkmadı. 1
Aynı şekilde KOVİD’in çocuklarda daha hafif ve hatta belirtisiz seyrettiği, yoğun bakım ve solunum cihazına çok az ihtiyaç duyulduğu, ölümlerin yok denecek kadar az olduğu da biliniyor.
Koronavirüslerin çocuklarda daha az hastalık yapması ve ağır klinik tablo ve ölümlerin az olmasının sebeplerinin bilinmesi hastalığın önlenmesi ve tedavisi için de önemli ipuçları sağlayabilir.
Çocuklarda ACE-2 reseptörü daha az
Koronavirüsün hücrelere girip çoğalabilmesi için ACE-2 reseptörlerine bağlanması gerekiyor.
Virüsün vücuda en çok girdiği yer olarak bilinen burun epitel hücreleri üzerinde yapılan bir çalışmada ACE-2 aktivitesinin, çocuklarda erişkinlere nazaran düşük olduğu ve aktivitenin yaşa bağlı olarak arttığı belirlendi.
Buna göre, çocuklarda hastalığın daha az görülmesi burun hücrelerinde ACE-2 reseptör aktivitesinin düşüklüğü ile izah edilebilir. 2
Diğer taraftan, yaşla beraber akciğer hücrelerindeki ve diğer dokulardaki ACE-2 aktivitesi azalmaya başlar ve bunun aslında akciğerleri koruyan bir mekanizma olduğu, yaşlıların akciğerlerinin daha dirençli olabileceği düşünülebilir.
Oysa ACE-2 aktivitesinin azalması tam aksine ağır klinik tabloların sebebi de olabilir; çünkü ACE-2 proteinlerinin akciğer dokusunu kılcal damarlardan sızıntıdan ve enflamasyondan koruyucu etkileri vardır. 3
Vücuttaki dengelerin ne kadar karmaşık ve hassas olduğunu görüyoruz.
Soğuk algınlığı tablolarının üçte bir kadarından SARS, MERS, KOVİD etkenleri dışında kalan diğer koronavirüslerin mesul olduğunu biliyoruz.
Çocukların diğer dört tür koronavirüsle geçirdikleri enfeksiyonların sağladığı bağışıklık KOVİD etkenine karşı da bir miktar korunma sağlıyor olabilir (çapraz bağışıklık).
Koronavirüslere karşı gelişen bağışıklığın uzun vadeli olmaması yani zamanla azalması erişkinleri bu koruyucu mekanizmadan mahrum bırakıyor olabilir.
Çocukların doğuştan bağışıklıklarının (innate immunity) sık geçirdikleri enfeksiyonlar ve canlı aşılar sebebiyle daha antrenmanlı olması, virüslerin vücuda girdikleri yerde daha erken dönemde kontrol edilmesini sağlayabilir.
Yaş ilerledikçe bağışıklık sistemi yeniden şekillenmeye başlar (immun senescence), özellikle lenfosit gelişim ve fonksiyonları ciddi şekilde etkilenir.
Enfeksiyonlarla mücadelede kaynağı timüs bezi olan T hücrelerinin çok büyük rolü vardır.
Timüs, tıpkı kemik iliği gibi birincil bir lenf organıdır ve yaşlandıkça küçülmeye ve fonksiyonlarını kaybetmeye başlar.
KOVİD etkeni koronavirüsler tıpkı AİDS hastalığı etkeni HIV gibi T hücrelerini harap ederler.
Çocuklarda timüsün aktif olması, yeterli T hücrelerinin yapımını sağlarken bu, erişkinlerde mümkün olmaz. 4
İmmun senescence, bir taraftan bağışıklığın baskılanmasına bir taraftan da aşırı bağışıklık cevaplarına yol açabilir.
Çocukların hastalığı daha hafif atlatmalarında bağışıklık sistemlerinin aşırı tepkiler verememesinin de etkisi olabilir.
Enfeksiyonlarla mücadelede bağışıklık sisteminin rolü çok önemlidir; ama bağışıklık cevabının aşırıya kaçması vücudun aleyhine de olabilir (bir tür orantısız güç kullanılması).
Erişkinlerde KOVİD’de başlıca ölüm sebebi, sitokin fırtınası adı da verilen bu aşırı bağışıklık cevabının yarattığı akciğer hasarı, sistemik enflamasyon ve çoklu organ yetersizliğidir.
Çocukların bağışıklık sistemlerinin bu tür aşırı tepkileri verememesi, onları bu sitokin fırtınasından ve sebep olduğu zararlardan koruyor olabilir.
Çocukları damarları koruyor olabilir
Yeni koronavirüslerin bazı hastalarda kan damarlarını enfekte ettiklerini, pıhtılaşmayı artırdıklarını ve bunun da felç, kalp krizi, ensefalit, böbrek hasarı, ayak parmaklarında ağrılı, kırmızı şişlikler gibi birçok enfeksiyon hastalığında görülmeyen “acayip” tabloları açıkladığını yazmıştım. 5
Çocukların KOVİD’i hafif atlatmalarında damarlarının endotel tabakasının erişkinlere göre daha pırıl pırıl olmasını da dikkate almak gerekir. 6
Endotel hücrelerinin hasarında diyabet olmasa bile sadece insülin direncinin, obeztenin ve sigaranın çok önemli rolleri olduğunu da bu vesile ile hatırlatmakta yarar var.
Burada, çocuklarda akciğer alveol hücrelerinin rejenerasyon kapasitelerinin erişkinlere göre çok yüksek olmasının rolü de gözden kaçırılmamalıdır.
Melatonin hormonunun etkisi olabilir
Melatonin hormonunun bağışıklık sisteminin tam çalışması ve güçlü olmasında önemli rolü vardır.
Melatoninin KOVİD’de akciğer ödemi ve hasarını başlatan NLRP3 inflamazomu baskılaması buna delil olarak gösteriliyor.
Bu hormon seviyelerinin çocuklarda erişkinlere göre çok yüksek olmasının da etkisi olabilir. 7
Çocuklarda kronik hastalıklar çok az
Çocuklarda, yaş ilerledikçe görülme oranları da giderek artan obezite, tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kronik hastalıkların ve insülin direnci, ateroskleroz, sigara-alkol gibi risk faktörlerinin bulunmaması da çocukları koruyan mekanizmalardan biri olabilir.
KOVİD’de ağır hastalık tabloları, yoğun bakım ihtiyacı ve ölümlerde bu kronik hastalıkların katlanan etkileri vardır. Her bir ek kronik hastalık riski daha da artırır.
Gelelim neticeye
KOVİD’in çocuklarda daha hafif seyretmesi ve ölümlerin çok az olması kimseyi yanıltmasın.
Çocukların da virüse karşı korunma tedbirlerine uyması hem kendi hem beraber yaşadıkları aile fertlerinin sağlığı için çok önemlidir.
Lanet KOVİD virüsünün çocuklara pozitif ayrımcılık uygulamasından mutluyum.
Kaynaklar:
1. https://coronavirusexplained.ukri.org/en/article/und0008/
2. https://jamanetwork.com/journals/jama/fullarticle/2766524
3. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7221011/
4. https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2020.05.20.106401v1
5. https://www.indyturk.com/node/199021/türkiyeden-sesler/kovid-bir-damar-hastalığı-olabilir
6. https://www.nature.com/articles/d41586-020-01692-z
7. https://www.evolutamente.it/covid-19-pneumonia-inflammasomes-the-melatonin-connection/
Sayın Küçükusta,
Çin den gelen ilk televizyon görüntülerinde ölmek üzere olan insanlarda tüm vucut titriyerek sonu oluyordu.
Bu durum ,canlıların SİYANÜR zehirlenme belirtileri kanın pıhtılaşma görüntüsünü veriyordu
Ülkemizde pek uygulanmasada Siyanür zehirlenmelerinde
sodyum tiyo sülfat çözeltisi verilerek pıhtılaşmanın önüne geçilme ve siyanürün bozulması sağlanıyor
acaba bu konularda bir araştırma varmı
İmkanlarım ve emekli oluşum nedeniylede fazla araştıramıyorum
teşekkür ederim
Muhterem hocam,
Genç hekimlere devamlı, okumak, hadiseler ve bulgular arasındaki irtibat noktalarını tetkik etmek, bunlardan haberdar etmek, hem halka, hem de mesleğe hizmet etmek şeklinde yoğun gayretinizi görmek fevkalade memnun edici. İnşallah örnek alan bol olur.
Bu yazınızda (1) iki hususu müsaadenizle düzeltme ihtiyacı hissetdim;
Bir: İmmün sistem anlaşılmasını kolaylaşdırmak maksadı ile innate ve adaptive olarak ikiye ayrılarak anlatılır.
Innate’in lisanımızdaki ve bu mevzudaki manası ‘HAZIR’ dır, yani bağışıklık sistemi, bir tehdid veya yabancı ile karşılaşdığı anda ona uygun cevabı verir. Dünyanın en mantıklı, bilgisayarlara en uygun lisanı olan türkçemizde bir şeye ‘doğuşdan’ derseniz zihinlerde otomatik olarak ‘sonradan’ olan da husule gelir.
Innate immün sistemin hücreleri nötrofillerdir ve tıpkı rambolar gibi kimseye sormadan tesbit ve imha ederler.
Adaptive’in lisanımızdaki ve mevzuumuzdaki karşılığı ise ‘ÖĞRENİLEN’dir. Hücresi lenfositlerdir ve bunlar, bir yabancı (antijen veya patojen) ile her karşılaşmada artan cevap husule getirirler.
Yaratıcı immün sistemi MÜKEMMEL yaratmışdır, sıhhatli bir kişinin enfeksiyon değil, hasta bile olması kolay değildir.
İmmünoloji Derneği, yabancı kelimeleri türkçeleşdirmeye çalışıyor, innate’e doğal demiş, ama bunun insanlarda öğrenmeyi güçleşdirdiği sarihdir.
İki: ‘Çocuklarda kronik hastalıklar çok az’ cümlenize de katılamıyorum. Esasen bu husus çok mühim, çünkü, çocuklara hayatın ilk iki yılında yapılan aşıların sayısının artması pek çok kronik hastalığın da artmasına sebeb olmuşdur, bunların arasında tip 1 diabet, epilepsi, romatizmal hastalıklar, böbrek hastalıkları gelmekdedir.
Ancak bunu kıyas yolu ile tetkik etmek gerekir, maalesef, yetkili merciler, 1985’den önceki ve 2000 yılından sonraki rakamları sorduğumuzda cevap vermediler.
Zaten olduğunu da sanmıyorum.
Konu ile doğrudan alakalı değil ama, ,ilave etmekde fayda var kanaatindeyim; YÖK başkanlığı da yapmış bir zat ‘Türkçe bilim dili değildir’ dediğinde bazı çevreler her iki istikametde çok yadırgamışlardı. Maateessüf adamcağız çok haklı idi. Günümüzün konuşulan türkçesi maalesef bundan elli yıl evvel konuşulan ve yazılan türkçesi ile kıyas kabul etmeyecek kadar gerilemişdir.
Bu hususda herkesin çok ciddi şekilde gayret etmesi lazımdır.
(1)https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/07/05/yazilar/tip-yazilari/corona-virus/lanet-virus-cocuklara-pozitif-ayrimcilik-yapiyor/