ARENA PROGRAMINDAKİ TARTIŞMAYA PROF. DR. COŞKUN ÖZDEMİR’ İN ELEŞTİRİLERİ
İyibilgi’ de 11 sene önce yayınlanan bu yazımı Dr. Eser Alptekin’ in vefatı vesilesiyle tekrar sunuyorum.
Arena programındaki tartışmaya Prof. Dr. Coşkun Özdemir’ in eleştirileri
7 haziran 2010 tarihinde Star televizyonunda Uğur Dündar ve Nedim Şener tarafından hazırlanıp sunulan Arena programına ve ben katıldık. Konu ‘tıp yalanları’ idi. Domuz gribi salgını ile başlayan konuşmalar gereksiz ameliyatlar, gereksiz ilaçlar, uydurma hastalıklar, maniple edilen çalışmalar, ilaç endüstrisinin pazarlama oyunları, promosyon ürünleri, tıp kongreleri, bitkisel ilaçlar… ile devam etti.
Programın ertesi günü beni Prof. Dr. Coşkun Özdemir telefonla aradı; kendisiyle 15 dakika kadar konuştuk. Pek çok konuda benimle aynı düşüncede olduğunu ama bazı noktalarda da eleştirileri olduğunu söyledi. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum:
BİR: Coşkun Hoca benim konuşmalarımdan tüm doktorları suçladığım şeklinde bir izlenim edinmiş. Sözlerimin bu şekilde anlaşılmış olmasına üzüldüm ama kesinlikle böyle bir düşüncem olmadığını belirtmek isterim. Ben de bir hekimim ve meslektaşlarımın birçoğunun nasıl fedakârca çalıştıklarını, buna karşılık ne maddi ne manevi bakımdan tatmin olmadıklarını da çok iyi biliyorum. Eleştirdiğim doktorlar elbette var ama bunlar görevlerini kusursuz yapmak için canla başla çalışanlar değil tabii ki; benim hedefimdekiler ilaç firmaları ile seviyeli ilişkiler içinde olanlar. Bu eleştirilerden bir amacım da bu dürüst hekimleri ve onların haklarını korumak.
İKİ: Coşkun Hoca konuşmalarımdan tüm tıbbi yayınların maniple edildiği şeklinde de bir mânâ çıkarmış ki bu da doğru değil. Elbette maniple edilen yayınlar var, bu yüzden açılmış olan davalar ve tazminat ödemeye mahkûm edilen ilaç şirketleri var. Ünlerinden istifade edebilmek için hiçbir katkıları olmayan araştırmalara katılmış gibi gösterilen hayalet yazarlar da var ama elbette tüm araştırmaların böyle olduğunu iddia etmek de akıl ve mantık dışı.
Ben programda da anlattığım gibi şunu söylemeye çalıştım: Bir ilaçla ilgili yayınlanan araştırmaların çoğunun o ilacı çok etkili ve/veya yan etkileri çok seyrek veya hafif olduğunu gösterenler olduğunu söyledim ve buna göre de kurallara sıkı sıkıya uyularak yapılmış olsalar da sadece bunlara bakıp bir değerlendirme yapmanın yanıltıcı olacağını söyledim. FDA’ in bu tür sorunları ortadan kaldırmak için artık bir ilaçla ilgili tüm çalışmaların en baştan kayıt altına alınmasını şart koştuğunu ve isteyen herkesin tüm çalışmalara internet aracılığıyla ulaşmasının mümkün olduğunu belirttim.
Coşkun Hoca’ ya bu kanaate Dr. Eser Alptekin’ in verdiği bir örnekten dolayı varmış olabileceğini söyledim. Çünkü Dr. Alptekin adını vermedi ama çok tanınan prestijli bir tıp dergisinde yer alan 30 küsur yayının neredeyse tamamının maniple edilmiş olduğunu ortaya koyan bir araştırmadan bahsetti. Bu konuda (bu hangi dergidir, araştırma kim tarafından yapılmış, nerede yayınlanmıştır…) benim bir bilgim olmadığını belirtmek isterim.
ÜÇ: Coşkun Hoca bel fıtığı ameliyatlarının yüzde 99’ unun gereksiz yapıldığı şeklindeki ifadeye de karşı çıktı ki bu sözler de bana değil Dr. Eser Alptekin’ e aitti. Bel fıtığı ameliyatlarının bir kısmının gereksiz yapıldığına hiç şüphe yok ama oran bu kadar yüksek midir bilemiyorum.
Diğer taraftan ben de bel fıtığı dışında birçok cerrahi girişimin tamamen gereksiz yapıldığı düşüncesindeyim. Mesela, büyük şehirlerde özle hastanelerde oranı yüzde 80’ lere dayanan sezaryen buna çok iyi bir örnek. Sağlık Bakanlığının bu gereksiz ameliyatları önlemek için bir takım tedbirler almakta olduğunu da biliyoruz. Elimde bir araştırma olmadığı için elbette kesin oranlar vermem söz konusu değil ama özellikle KBB (bademcik, geniz eti, polip, sinüzit..), troit ve bazı jinekolojik girişimlerin de çoğu gereksiz yapılıyor.
DÖRT: Coşkun Hoca benim kongrelerin de gereksiz olduğu fikrime katılmıyor aksine kongrelerin çok yararlı olduğu kanaatinde. En azından kendisinin bunlardan çok faydalandığını söylüyor.
Bu düşünceye elbette saygı duyarım ve kongrelerden birçok kişinin de istifade ettiği doğrudur. Kongrelere tabii ki tamamen bilimsel amaçla ve bir şeyler öğrenmek amacıyla katılanlar da vardır.
Benim itirazım şunlara: Bir kere bir kongrede ulaşabileceğiniz her türlü bilgiye o kongre ile ilgili yayınlardan üstelik de daha kongre yapılmadan bile ulaşmanız mümkün. Bunun için binlerce kilometre uçmaya, birkaç bin dolar masrafa girmeye hiç gerek yok. Özellikle internete erişimin yaygınlaşması ve kolaylaşmasıyla bence kongrelerin mânâsı kalmadı.
Kongrelere karşı çıkmamdaki ikinci önemli sebep de ‘kongrelerin çok pahalı olması, bunların genellikle turistik özelliği olan yerlerde yapılması ve bir kongreye katılanların neredeyse tamamının ilaç şirketlerinin davetlisi olması’.
İlaç şirketlerinin kesesinden kongreye gidilmesini çok yanlış daha doğrusu ‘gayrı ahlaki’ buluyorum çünkü kimsenin kimseye menfaati yoksa bir kuruş vermediği bir dünyada bu şirketlerin bu harcamaları daha sonra kat be kat çıkarmak için yaptıklarını bilmek için çok akıllı olmaya gerek yok.
Kongrelere karşı çıkmamdaki bir başka sebep de bu tür kongrelere katılımların akademik kariyer yapmak isteyenler için neredeyse olmazsa olmaz şartlardan biri olması. Yeni başasistan girmiş genç bir akademisyenin ilerleyebilmek için bu tür kongrelerde sözlü-yazılı bildiriler sunmak, konuşma yapmak gibi faaliyetlerde bulunması gerekiyor. Ancak karnını doyurmaya yetebilen maaşıyla da bunu başarması imkânsız olduğundan hayatının baharında ilaç endüstrisinin kucağına oturmak zorunda kalıyor.
Özetle, bugünkü şekliyle zaten işlevlerini yitirmiş olan bu kongrelere ilaç şirketlerinin parasıyla katılmayı zül addediyorum.
Birkaç bin kişinin katıldığı bir kongreye gitmek yerine teşhisle ilgili yeni bir girişimin nasıl yapıldığı, yeni bir aletin nasıl kullanıldığı, bir laboratuarın nasıl çalıştığı, yeni bir ameliyat tekniğinin nasıl uygulandığı, bir kliniğin nasıl yönetildiği… gibi bizzat görüp yaşanmadan anlaşılması, kavranması ve öğrenilmesi çok zor ve belki de imkânsız olan şeyler için yurt içi veya yurt dışı merkezlerin ziyaretini daha doğru buluyorum.
Gelelim neticeye
Prof. Dr. Coşkun Özdemir Hoca’ ma bu eleştirileri için çok teşekkür ediyorum; 80 yaşında olduğunu ifade eden Hoca’ ma sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Sayıları her gün çığ gibi artan ama gördükleri yanlışları, eksikleri dile getirmeye korkan; düzene uymuş, böyle gelmiş böyle gitsin değmeyin bana diyen; düzenlerinin ve seviyeli ilişkilerinin bozulmasını istemeyen; kafalarını kuma gömmüş öğretim üyesi arkadaşlarıma da selâm ve sevgiler sunuyorum.