SEZARYEN MESELESİ

Üniversite bitirmiş, çalışan, işlerinde başarılı, kendi ayakları üzerinde duran pek çok modern kadın (içlerinde doktor, avukat, gazeteci, öğretmen, öğretim görevlileri var) sezaryen doğumu modern tıbbın kendilerine sunduğu, “ağrısız, ideal bir modern bir çocuk doğurma yöntemi” ve bir “hak” olarak görüyorlar. Bunun aksini akıllarının köşesinden bile geçirmek istemiyorlar.
“Normal doğum” ise hastaneye, doktora ulaşmaları mümkün olmayanlara, köylü kadınlara, geri kalmış ülkelere mahsus ve vahşice (buna hayvanca da denebilir) bir doğurma yöntemi olarak tanınıyor. Sezaryen doğum bir cerrahi girişimdir.
Modern kadınların çoğu, sezaryen doğumun sadece tıbbi gerekçelerle yapılması icap eden bir “cerrahi girişim” olduğunu bilmiyor; bilenler ise bilmezden geliyor.
Sezaryen yöntemi esasında annenin ve bebeğin hayatını kurtaran tıbbi bir gerekliliktir. Bebeğin rahim kanalına doğru başı ile değil de yan veya makatla ilerlemesi, plasentanın yani annenin eşinin rahim ağzını kapatması, plasentanın erken ayrılması, bebeğin çok iri olması veya bebeğin kafası ile annenin leğen kemiği arasındaki uygunsuzluk durumlarında elbette sezaryen doğum tercih edilir.
Annenin önceden geçirdiği ameliyatlar, rahimle ilgili bazı hastalıklar, bebek sayısının ikiden fazla olması, bebekle ilgili gelişim kusurları da sezaryeni gerekli kılabilir.
Doğum olayında rahim ağzının açılmaması, kordon sarkması, bebeğin kalp seslerinin bozulması ve anne adayının ağır ruhsal hastalığı olması gibi durumlarda da sezaryen kaçınılmaz olabilir.
Sezaryen doğumun normal doğuma göre birçok sakıncaları vardır
Ameliyat sırasında bağırsak, mesane gibi organların zarar görmesi ve batında yapışıklıklar meydana gelmesi; kanama, enfeksiyon, bağırsak tıkanıklığı ve bacak damarlarında pıhtı oluşma risklerinin daha yüksek olması; daha uzun sürede hastanede kalmayı gerektirmesi; daha fazla ilaç kullanılması; iyileşme süresinin uzunluğu bunların başlıcalarıdır.
Sezaryenle dünyaya gelen bebeklerde solunum problemlerinin ve ileri yaşlarda astım ve alerjik hastalık risklerinin yüksek olması da mutlaka hesaba katılmalıdır.
Gelelim neticeye
Normal doğumu imkânsız kılan, annenin veya bebeğin hayatının ciddi şekilde risk altında olduğu durumlarda “mutlaka” uygulanması gereken sezaryenin, tıbbi bir gerekçe olmadan gebe kadın veya doktorunun istemesiyle yapılmasını “tıbbi bir hata” olarak görüyorum.
Metropol kadınının normal doğum yapması biraz zor. Çünkü…
– Tarlada çalışan, evinin suyunu çeşmeden, odununu ormandan taşıyan güçlü kuvvetli, acı çekmeye alışmış ve de çilekeş köylü kadını rahatlıkla normal doğum yapabilir; zaten de öyle yapıyor.
Büyük şehir kadınlarına gelince.
Kanun hükmünde kararname de çıkarılsa onları normal doğuma zorlayamayız. Karın ve pelvis kasları, kemik yapı dumura uğramış, ıkınma gücü sıfıra yakın, canı tatlı, çıtıpıtı, nazenin metropol kadınlarının isteseler bile “normal doğum yapmaları müşküldür”.
Bunu da biliniz.
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1913500220064751758
***
Bu sizin mantığınız.
Kadınlar bilinçli ve sistematik olarak sezaryen yönteminin modern ve doğru doğum şekli olduğuna inandırıldı.
Bunlar, yumurtayı, kırmızı eti, tereyağını, peyniri sağlığın en büyük düşmanı îlân edenlerle, 6 aylıktan itibaren herkese ölene kadar her sene grip aşısı yaptıranlarla aynı ekiptir.
Yapılması gereken tabii ki kadını zorla doğurtmak değildir; kadına doğumun da doğum sonrasının da emzirmenin de nasıl çok özel mutlu bir durum olduğunu anlatmak, kadını bu korkularının beyhude olduğuna inandırmak, bu korkuları aşmasını sağlamaktır.
Kadın düşmanı değilim.
Benim de annem, anneannem, babaannem vardı, karım var, kızım var, kız torunlarım var.
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1913504094993485834
***
Belli ki okumuş yazmış, kültürlü modern bir hanım.
Modern tıp da zaten en çok bu modernite düşkünlerini hedef alıyor.
En büyük silahları da korkutmak.
Hayatın tabii olaylarını, dönemlerini hastalık gibi sunmak…
Bunları medikalize etmek…
Hepsine de “modern tıbbı dayatmak”, yaptıkları budur.
Bu hanımefendi de çok korkutulmuşlardan olmalı.
Sezaryenle rahat doğum yapmamayı cahillik, gerilik, ilkellik olarak gördüğü anlaşılıyor.
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1913498935387103712
***
Bir kez sezaryenle doğum yapan bir kadının sonraki doğumlarının sezaryenle yapılmasının şart olduğu sözü büyük tıp yalanlarından biridir.
Elbette tekrar sezaryen doğumu gerektiren bazı durumlar olabilir: Önceki sezaryenin dikey kesi ile yapılmış olması, miyom ameliyatı gibi bir operasyon geçirilmiş olması, geçmişte rahim yırtılması gibi olay varsa… gibi.
Daha önce sezaryenle doğum yapan birçok gebe uygun şartlarda ve iyi takiple vajinal doğum yapabilir.
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1913495979988226227
***
Sezaryen doğum normal doğum yöntemi oldu. Çünkü en çok benimsenen, kabul gören, en çok uygulanan şeylere normal diyoruz.
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1913251412311499068
***
Türkiye’ de sezaryen oranlarının yüzde 61’ e kadar çıkmasının pek çok sebebi olabilir.
1⃣Kadın-doğum uzmanları ve özel hastanelerinin sezaryenden normal doğuma göre daha fazla para kazanmaları
2⃣Normal doğumun ne zaman olacağı ve ne kadar süreceğinin kesin olarak bilinememesinin zaman kaybına yol açması (Doktor ve gebenin tercihi)
3⃣Özellikle üniversite hastanelerinde uzmanlık eğitimi alan doktorların ve hatta bunların hocalarının normal doğum konusunda yeterli tecrübe ve maharete sahip olmamaları
4⃣Toplum sağlığının akademi dünyasının umurunda olmaması
5⃣Hayatın ergenlik, gebelik, doğum, menopoz gibi tabii dönemlerinin medikalleştirilmesi.
6⃣Hukuk sisteminin hekimleri sezaryen yapmaya zorlaması (defansif yani savunmaya dayalı tıp)
7⃣ Kadınların sezaryenin kendileri ve bebekleri için daha az riskli, sağlıklı bir doğum şekli olduğuna inandırılmaları
Bunlar benim ilk anda aklıma gelenler, elbette başka sebepler de ileri sürülebilir.
Toplumu ve hekimleri bilinçlendirmeyi kendine vazife edinen, halk sağlığı önemseyen bir bilim dünyamız olsaydı sezaryen bu kadar vahim boyutlara ulaşır mıydı bir düşünün.
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1913322840578830421
***
Sağlık Bakanlığı: 100 doğumdan 61’i sezaryen
Türkiye’de sezaryen oranının son yıllarda büyük artış gösterdiği dile getiren Sağlık Bakanlığı, “2000’li yılların başında yüzde 20 civarında olan sezaryen oranları, 2013 itibarıyla yüzde 50’nin üzerine çıkmıştır. Günümüzde ise Türkiye’de her 100 doğumun 61’i sezaryen ile olmaktadır. Bu oran, dünya ortalamasının çok üzerindedir.” ifadeleri kullanıldı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada dünya genelinde sezaryen oranlarının artış gösterdiği; Brezilya’da sezaryen oranı yüzde 55’leri bulurken ABD’de bu oranın yüzde 31, Avrupa’da ise ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiği belirtildi.
Türkiye’de sezaryen oranının son yıllarda büyük artış gösterdiği aktarılan açıklamada “2000’li yılların başında yüzde 20 civarında olan sezaryen oranları, 2013 itibarıyla yüzde 50’nin üzerine çıkmıştır. Günümüzde ise Türkiye’de her 100 doğumun 61’i sezaryen ile olmaktadır. Bu oran, dünya ortalamasının çok üzerindedir.” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
“Gereksiz Sezaryenleri Azaltmak için Klinik Olmayan Müdahaleler Öneri Kılavuzu’na göre Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), sezaryen oranlarının yüzde 10-15 civarında sürdürülmesini hedef olarak göstermiş, her ülkenin kendi içinde değerlendirilmesini ve hem anne hem de bebek sağlığı açısından sezaryenin yalnızca gerekli durumlarda yapılmasını önermiştir. Sağlık Bakanlığı tarafından, tıbbi zorunluluk olmadıkça yapılan sezaryenlerin önlenmesi, normal doğumun teşvik edilmesi ve bu yolla anne-bebek sağlığının korunması amacıyla ‘Normal Doğum Eylem Planı’ hazırlanmıştır.
Normal Doğum Eylem Planı kapsamında, sağlık personelinin eğitilmesi, toplum genelinde farkındalığın artırılması, doğum hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve doğum süreçlerinin dijital desteklerle izlenmesi hedeflenmektedir. Bu planın en önemli hedeflerinden birisi de ebelerin normal doğum süreçlerindeki rolünü güçlendirmek ve anne dostu hastane standartlarını yaygınlaştırmaktır.”
“Sezaryen hekim kararıyla gereklilik olduğunda uygulanır”
Açıklamada, normal doğumun fizyolojik bir süreç, sezaryen doğumun ise ancak tıbbi gereklilik durumunda başvurulan cerrahi bir yöntem olduğu belirtilirken sağlık alanında yapılan bilimsel araştırmaların, normal doğumun anne ve bebek sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini net bir şekilde ortaya koyduğu bildirildi.
Normal doğum yönteminin doğal sürecin bir parçası olarak değerlendirildiği ve sağlıklı bir gebelik döneminden sonra anne ve bebek açısından pek çok avantaj sağladığı kaydedilen açıklamada “Sezaryen ancak normal doğumun risklerinin sezaryenin risklerinden daha fazla olduğu durumlarda annenin ve bebeğin hayatını kurtarmak amacıyla uygulanır. Sezaryen cerrahi bir müdahaledir ve hekim kararıyla gereklilik olduğunda uygulanır.” denildi.
Açıklamada şu ifadelere de yer verildi:
“Doğum sürecinde vücut tarafından salgılanan hormonlar sayesinde doğum sonrasında anne sütü hemen gelir ve bebek emzirilebilir. Normal doğumdan sonra günlük yaşama daha kısa sürede dönülebilir. Normal doğum yapan annenin rahminde bir kesi veya hasar oluşmadığı için sonraki doğumlarını da normal yolla yapabilir. İleriki hayatında geçirebileceği karın ameliyatları için bir risk taşımaz. Normal doğum, doğum sayısını sınırlandırmaz. Hastanede kalış süresi sezaryen ameliyatına oranla daha kısadır. Normal doğum, bebeğin doğum kanalından çıkarken akciğerlerindeki sıvının çok büyük kısmının boşalmasına ve nefesini daha rahat almasına yardımcı olur. Bebekte solunum sıkıntısı görülme olasılığı sezaryen ameliyatına göre daha azdır. Normal doğumda genel anesteziye bağlı komplikasyonlara maruz kalınmaz.”
Kaynak: https://medimagazin.com.tr/guncel/saglik-bakanligi-100-dogumdan-61i-sezaryen-115879
***