SEZARYEN Mİ, NORMAL DOĞUM MU?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
SEZARYEN

Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü (AÇSAP) verilerine göre, Türkiye’deki tüm doğumlar arasında sezaryen oranı 1998 yılında yüzde 14 iken, 2007 yılında yüzde 36, 2010 yılında ise yüzde 45.4 olarak gerçekleşti.

Bakanlık verilerine göre, devlet hastanelerinde sezaryen oranı yüzde 41 iken, özel hastanelerde yüzde 64’e, üniversite hastanelerinde ise yüzde 65′e çıktı. 2010 yılında ise ilk defa sezaryen olan gebe oranı yüzde 25.4 iken, mükerrer sezaryen oranı yüzde 19.8 olarak gerçekleşti.

Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı’ nın, Türkiye’deki bu yüksek sezaryen oranlarını düşürmek için Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği ile birlikte bir ortak eylem plânı hazırladığı açıklandı. İlk hedef, sezaryen oranlarının kabul edilen stratejiler çerçevesinde 2013’ te ortalama yüzde 35’e indirilmesi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sezaryen oranlarının yüzde 5-15 arasında olması gerektiğini, yüzde 15 üzerindeki oranların faydadan çok zarar getireceğini bildiriyor. Demek ki daha alınacak çok uzun bir yol var.

Sezaryen oranları son senelerde sadece bizde değil tüm dünyada artıyor. Amerika’ da 1965’de yüzde 4.5 olan sezaryen oranı günümüzde yüzde 30’ lar mertebesinde. Aslında bu oran dünyanın birçok ülkesinde DSÖ’ nün belirlediği oranın çok üzerinde ve yüzde 20-30 arasında değişiyor.

Sezaryen doğum neden yapılır?

Normal doğum vücut bütünlüğünün bozulmadığı fizyolojik bir olaydır. Sezaryen ise cerrahi bir girişimdir; bebek anne karnının ve rahminin kesilmesiyle dünyaya gelir.

Sezaryen kelimesinin nereden geldiği tam olarak belli değildir. Sezaryenin, Latince kesmek demek olan ‘caedare’ den geldiğini ileri sürenler olduğu gibi, bunu Roma İmparatoru Sezar’ ın doğumu ile ilişkilendirenler de vardır.

Sezaryen doğum bazı durumlarda annenin ve bebeğin hayatını kurtaran tıbbi bir gerekliliktir. Bebeğin rahim kanalına doğru başı ile değil de yan veya makatla ilerlemesi, plasentanın yani annenin eşinin rahim ağzını kapatması, plasentanın erken ayrılması, bebeğin çok iri olması veya bebeğin kafası ile annenin leğen kemiği arasındaki uygunsuzluk durumlarında sezaryen doğum tercih edilir.

Annenin önceden geçirdiği ameliyatlar, rahimle ilgili bazı hastalıklar, bebek sayısının ikiden fazla olması, bebekle ilgili gelişim kusurları da sezaryeni gerekli kılabilir.

Doğum olayında rahim ağzının açılmaması, kordon sarkması, bebeğin kalp seslerinin bozulması ve anne adayının doğumdan çok korkması gibi durumlarda da sezaryen kaçınılmaz olabilir. Genel olarak bir kadının sezaryen yoluyla en fazla 3 çocuk doğurmasına izin verilir.

Sezaryen doğumun normal doğuma göre bazı sakıncaları vardır. Ameliyat sırasında bağırsak, mesane gibi organların zarar görmesi ve batında yapışıklıklar oluşması, kanama ve enfeksiyon riskinin daha yüksek olması, daha uzun sürede hastanede kalmayı gerektirmesi, daha fazla ilaç kullanılması, iyileşme süresinin uzunluğu bunların başlıcalarıdır. Sezaryenle dünyaya gelen bebeklerde solunum problemlerinin ve ileriki yaşlarda astım ve alerjik hastalık risklerinin yüksek olması da mutlaka hesaba katılmalıdır.

Sezaryen neden tercih ediliyor

Ülkemizde ilk başarılı sezaryen doğumun 20. yüzyıl başlarında zamanın ünlü cerrahı Cemil Topuzlu tarafından Nişantaşı’ nda bir konakta yapıldığı kabul edilir.

Sezaryenin günümüzde özellikle büyük şehirlerimizde adeta normal doğumun yerini aldığını söyleyebiliriz. Çocuklarını nasıl doğurduklarını sorduğum birçok hastamdan “Normal sezaryenle doğurdum” cevabını alıyorum. Haksız da sayılmazlar; bir şeyin çok olanı aynı zamanda normal olanı da değil midir? Yakında normal doğum ‘anormal doğum’ olarak adlandırılırsa da şaşırmamak lazım!

Sezaryen doğumlardaki artışta cerrahi ve anestezi tekniklerin gelişmesiyle bu girişimin risklerinin azalması ve güvenirliliğinin artmasının önemli etkisi olduğuna hiç şüphe yoktur ancak bu elbette tek sebep değildir.

Sezaryen doğumlar sadece doğum yapacak kadının değil doktor ve hastanenin de tercihidir. Doktor sezaryeni tercih eder çünkü normal doğumun ne zaman olacağı hiç belli olmaz. Oysa sezaryen doğum doktor için de kadın için de uygun olan bir gün ve saatte yapılır. Doktor için sezaryen doğumun daha az sıkıntılı olması yanında maddi kazancının daha fazla olması da mühimdir.

Günümüz kadınları için de zaman önemli bir unsurdur; çalışan anne adayları normal doğumu bekleyerek zaman kaybetmek istemezler. İzin ve tatiller buna göre ayarlanır. Birçok kadının sezaryeni tercih etmesinde bu işlemin ‘moda olmasının’ etkisini de hesaba katmak gerekir. Sezaryen doğumun anestezi ile gerçekleştirilmesi de acı çekmekten korkan kadınlar için çok cazip olabilir.

Sezaryen doğum özel hastaneler ile ilaç ve tıbbi malzeme endüstrisi için de daha çok kazanç demektir ve onlar tarafından özendirilmesi de söz konusudur.

Defansif tıp da sezaryeni artırıyor

Sezaryen doğumlardaki artışta defansif tıbbın da büyük önemi olduğu kanaatindeyim. Sezaryen yaptığı için dava edilen hekim yoktur ama sezaryende geciktiği için veya yapmadığı için dava edilen pek çok hekim vardır. Hastası ile sorun yaşamak istemeyen hekim hastayı türlü bahanelerle sezaryene teşvik edebilir.

Ben üniversite hastanelerinde uzmanlık eğitimi almış kadın-doğumcuların doğumevlerinde ihtisas yapmış olanlara göre sezaryene daha meyyal olduklarını düşünüyorum. Üniversite hastanelerinde sezaryen oranları kaçınılmaz olarak daha yüksektir çünkü genellikle daha karmaşık ve ağır vakalar vardır. Bu sebeple de üniversite asistanları normal doğumu doğum evlerindekilere göre çok daha az görür ve uygularlar.

Bu arada unutulmaması gereken bir durum daha var: Tarlada çalışan, evinin suyunu çeşmeden, odununu ormandan getiren güçlü kuvvetli, acı çekmeye alışmış çilekeş köylü kadınlar rahatlıkla normal doğum yapabilirler ama bunu nazenin metropol kadınlarından beklemek biraz da haksızlıktır.

Yazı için 2 yorum yapılmış:

  1. Üniversite hastanelerinde sezaryen oranları kaçınılmaz olarak daha yüksektir çünkü genellikle daha karmaşık ve ağır vakalar vardır.

    Bu sebeple de üniversite asistanları normal doğumu doğumevlerindekilere göre çok daha az görür ve uygularlar.

    Hatta bunlar normal doğumu hiç bilmezler desem çok kızan olur ama gerçek de budur.

    Basit birçözüm önerisi: İhtisaslarını üniversitede yapan doktorlara en az 6 ay da bir doğumevinde çalışma şartı getirilmelidir.

  2. ayla dedi ki:

    SON YORUMA KATILMIYORUM. EGER BIR METROPOL KADINI HAMILE KALABILIYORSA, NORMAL DOGUM NEDEN YAPAMAZSIN. BIRAZ BIR DUSUNEN BIR KADIN KADIN ZATEN DURDUK YERE SEZERYAN OLMAYI TERCIH ETMEZ. OLAYI DOGRU ALGILAMAK LAZIM.

Siz de yorumunuzu paylaşın: