Meslektaşlarım kızmasınlar ama bence doktorlar beslenmeden pek anlamazlar.
Anlamazlar, çünkü mevcut sağlık eğitimi, sağlığı korumaktan çok sağlık sorunlarını teşhis ve tedavi etmek üzerine kurgulanmış.
Hastalıkların “nedeni” üzerine pek bir şey öğretilmiyor. “Beslenmenin, uykusuzluğun, stresin, tembelliğin neticeleri” okullarda okutulmuyor.
Öğretilerin neredeyse tamamı akut ve kronik hastalıkların teşhisi ve tedavisi üzerine kurgulanmış durumda. Tedavi söz konusu olduğunda da üçgen hazır: Ya ilaçlar, ya radyoterapi gibi uygulamalar ya da ameliyatlardan faydalanacaksınız.
Zaten bu nedenle de bize tıp fakültelerinde beslenme ile hastalıklar, özellikle de kronik hastalıkların oluşumu ve tedavi edici beslenme yaklaşımları hakkında doğru dürüst bir şey okutulup öğretilmez.
Hâl böyle olunca biz doktorlar beslenme konusuna gereği kadar eğilmeyiz.
Oysa şu net ve açıktır: Kronik sağlık sorunları özellikle glikoz tolerans bozukluğu, insülin direnci, diyabet, obezite, kalp damar hastalıkları ve kanserler günümüzün en mühim sağlık sorunlarıdır ve bunlarla başa çıkmanın esas yolu öncelikle beslenme sorunlarını iyileştirmekle mümkündür.
Şu kesin: Kronik sağlık sorunlarımız giderek artıyor. Sağlık kalitemiz ise istikrarlı bir şekilde ve hızla azalıyor. Bu gidişi önlemenin yoluysa öncelikle beslenme sistemimizi düzenlemekten, sonra da aktivite meselesini çözmekten geçiyor.
İşte bu nedenle yeni Sağlık Bakanımız Dr. Ahmet Demircan ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’ya çok ama çok iş düşüyor. İkisine de yürekten bir hoş geldiniz!
Sağlık odaklı mı, hastalık odaklı mı
Günümüz tıbbı sağlığa değil, hastalığa odaklı. Sağlıkla ilişkili bütçelerin en büyük bölümü hastalıkların teşhisi ve tedavisine ayrılıyor.
Bu her geçen gün biraz daha büyük hastaneler, daha çok teşhis ve tedavi teknolojileri, daha fazla doktor, daha bol ilaç tüketimi anlamına geliyor.
Peki bütün bunlar daha sağlıklı bir toplum mu yaratıyor? Hayır.
Gelişmeler tam da tersini gösteriyor. Belki bu önlemler sayesinde akut hastalıklar bir ölçüde azalabiliyor ama kronik hastalıklar müthiş bir hızla artıyor.
Ayrıca eskiden 60’lı yaşlardan sonra rastlanan o kronik hastalıklara şimdilerde çok daha erken yaşlarda tesadüf ediliyor.
Erişkin diyabeti olarak bilinen ve 50’li yaşlar sonrasında ortaya çıkması beklenen tip 2 diyabet hastalığının 10-15 yaşındaki çocuklarda bile görünmesinin sebebi budur.
İnsülin direncinin, glikoz tolerans bozukluğunun, obezite probleminin, kanserlerin yaygınlaşmasının da temel nedeni aynı yanlıştır.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/osman-muftuoglu/aman-dikkat-kisirlasiyoruz-40536139
Doktorlar beslenmeyi anlamaz ama paradan anlarlar hem de çok iyi anlarlar.