Her zaman söylüyorum, sağlıkta, hastalıkta reklâm olmaz, olmamalı. Ayrıca da, yanlış bilgilendiren, haksız rekâbete sebep olan, bilime aykırı, dini duyguları sömüren reklâmların dönüp dolaşıp sahibini vurması kaçınılmaz. “Tezgâh üstü ilaçlar her yerde satılsın, reklâmları yapılsın” diye sağlıkta reklâmı destekleyen iletişim uzmanları fazla konuşmasınlar. Yarın uyanığın biri her derde deva okunmuş yoğurdu piyasaya sürerse, sap gibi kalırlar.

Sağlık Bakanlığı’ mızın hastanelerdeki ve acillerdeki yığılmayı önlemek için cansiperane çalışması her türlü takdiri hak ediyor. Gel gelelim bu yığılma buraya gelen ve çoğu hasta olmayan kişilere doktor bulmakla önlemez. Yapılması gereken şey gereksiz başvuruları azaltmaktır. Benim de bu mevzuda bazı tavsiyelerim var.

51 milyondan fazla hasta üzerinde gerçekleştirilen 97 araştırmanın meta-analizinde hafta sonunda hastaneye yatanların ölüm ihtimalinin hafta içinde yatan hastalara göre yüzde 19 daha fazla olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılar bu durumu hafta sonlarında hekim sayısındaki azalma ve hastalara uygulanan müdahalelerdeki gecikmeyle ilişkilendiriyorlar.

Teknoloji o kadar ilerledi ve o kadar kolay ulaşılabilir oldu ki “hasta muayenesi” gibi Hipokrat’ tan kalma “ilkel yöntemler” artık tıp tarihi derslerinde anlatılıyor. Öksürene tomografi, başı ağrıyana MR, çarpıntısı olana anjiyo, şişkinliği olana endoskopi yapıp ne var ne yok açık ve net olarak görmek, teşhis etmek varken hasta muayenesi de ne demek oluyor Allah […]

CNN’ in haberinde yer alan sahte doktor “hasta muayene etmek” gibi Hipokrat döneminden kalma ilkel bir yöntemi uygulamaya kalkmasaydı kesinlikle yakayı ele vermezdi. Modern tıbbın doktorları, hastalarını çoktandır el değmeden muayene ediyor. Hastalar, bilgilerini yenilemeyen ve kendilerini topluma “tecrübeli hekim” diye yutturmaya kalkan etıbbaya da zaten artık kesinlikle güvenmiyor.