KOVİD’ i yakın zamanlara kadar başlıca dört klinik tabloda tanımlıyorduk. BİR: Hiçbir hastalık belirtisi vermeyen KOVİD (asemptomatik vakalar). İKİ: Tıbbi yardım almaya ihtiyaç kalmadan hafif ve kısa zamanda da geçen belirtilerle seyreden KOVİD. ÜÇ: Hastaneye yatırılmayı gerektirmeyen ama ilaç tedavisi icap eden KOVİD. DÖRT: Hastaneye ve yoğun bakıma yatırılmayı gerektiren ağır ve ölüm riski yüksek KOVİD. Hasta sayıları arttıkça bunlara yeni bir tablo daha eklendi: Uzayan KOVİD.

“Çocuklarımız, torunlarımız tehdit altında. Virüs bir şekilde geçecek ama yediğimiz içtiklerimiz ile virüsün yapamadığını kendimize yapmamız ihtimali çok yüksek. Eğer bu tür tüketimi azaltmak yönünde bir an önce atılmadığında gençleri başta şeker hastalığı ve obezlik sorunlarının beklediğini bilelim ve herkesin ölüm zamanını doğal olanından erkene çekildiğini görelim.”

Dünya tıbbının göz bebeği Harvard reflünün ilaçlara gerek kalmadan bazı hayat tarzı değişiklikleriyle düzelebileceğini açıkladı. Okurken gözlerim yaşardı, mutluluktan bittabi… Adamlar adeta bana “rahmet okutuyorlar”. Bunlar yakında “Tıptan uzak sağlıklı hayat” sloganımı da kaparlarsa şaşırmam. Allah ilaç şirketlerinin yar ve yardımcısı olsun.

Yeni bir araştırma, koronavirüs testlerinin ölü virüsleri saptıyor olabileceğini ve böylece bulaşma oranının yüksek görünmesine yol açabileceğini gösterdi. Araştırmacılar Birleşik Krallık’ta (BK) hastalığın teşhisi için kullanılan başlıca testin fazla hassas olabileceğini ve bu nedenle vücutları çoktan hastalıkla savaşmış olsa bile kişilerde mikrop varmış gibi gösterebileceğini söyledi. 

Almanya’ da 12 kişiye tropikal bölgelerde görülen Batı Nil virüsü bulaşmış olduğu bildirildi. Yakında sıtma ve sadece tropikal iklimde görülen birçok hastalığın dünyanın kuzey yarısında görülmesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Dünyayı ne kadar hor kullandığımızın, bizden sonraki nesillere nasıl bir yaşanılmaz dünya bıraktığımızın farkında mısınız?