Dünyanın en ileri tıp merkezlerinden olan Cleveland Klinik’ in hasta sayfalarında “ilaç yerine” insanların binlerce senedir uyguladıkları geleneksel tedaviyi yani yiyecek ve içecekleri tavsiye edilmesine şaşırmadım çünkü aklın yolu biridir. Zaten tıbbın babası Hipokrat da “Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun” demiyor mu?

Kalp krizi ve felçlerin kötü kolesterol yüksekliğinden kaynaklandığını iddia eden, hayvani yağların zerresini bile yasaklayan modern bilime yeni bir darbe! Ailesel kolesterol yüksekliğinde bile doymuş yağların değil şekerin yasaklanması gerektiği bildirildi. Halk, bile kolesterolün değil şekerin suçlu olduğunu öğrendi. Darısı bilmin başına!

Bilim dünyası, ilacı ve aşısı henüz bulunamayan KOVİD’ de beslenmenin ne kadar önemli olduğunu giderek daha iyi anlıyor. Tıbbın ille de ilaç yazma sanatı olmadığını, birçok hastalığın sağlıklı gıdalarla adam gibi beslenme ile önlenebileceğini ve hatta bazı durumlarda tedavi bile edilebileceğini her hekimin bilmesi gerekiyor.

İngiltere televizyonlarda abur cubur reklâmlarının yasaklanması dâhil bir dizi önlem açıklayacakmış; yüksek şeker ve tuz oranına sahip yiyecek ve içeceklerdeki etiketler daha görünür hâle getirilecekmiş. Bence bunların fazla bir faydası olmaz. Esas yapılması gereken bunların külliyen ortadan kaldırılmasıdır.

Diyetin sağlığı nasıl etkilediğine dair anlayışımız 150 temel besin bileşeni ile sınırlıdır. Bunlar gıdalarımızda bulunan 26 binden fazla biyokimyasalın sadece küçük bir kısmını temsil ediyor. Beslenme uzmanlarının karanlık madde avına çıkmalarının, tabaklarımızda ne olduğu ve bizim üzerimizdeki etkileri hakkındaki bilgilerimizi büyük ölçüde genişletmenin zamanı gelmiştir.