Su ihtiyacımı “susuzluk hissime” ve “idrarımın rengine” göre belirlerim. Susamışsam doyana kadar kana kana içerim lâkin içmem gerekiyor diye su içmişliğim yoktur. Yazın bile günde 1 veya 2 bardak su ancak içerim ama susadığımda 5-6 bardak içmişliğim de vardır. Buna karşılık gazoz, kola, meyve suyu gibi içecekleri ağzıma bile koymam.

Diyetteki fazla miktardaki fruktozun karaciğerde yağ yakılmasını baskıladığı, glukozun ise yağ yakılmasını artırdığı gösterildi. Günümüzde çığ gibi artan obezite ve diyabette fruktoz, mısır şurubu ve hazır gıdaların ne kadar zararlı oldukları bir kere daha ispatlanmış oldu. Sağır sultanlara ve veganlara duyurulur.

Başı, beli, dizi veya vücutta başka bir yerinde kronik ağrıları olanlar avuç avuç ilaç içerler ama bunlardan zerre kadar fayda görmedikleri gibi bir de ilaçların yan etkilerine maruz kalırlar. Kronik enflamasyonun oluşması ve ilerlemesinde hareketsiz hayat, kalitesiz ve yetersiz uyku, stres gibi birçok sebep olabilirse de en önemlisi beslenme hatalarıdır.

Vejetaryenlerde depresyon, parestezi, periferik nöropati, psikoz gibi psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların daha fazla olduğu bildirildi. Vejetaryen ve hele de vegan beslenme insan fizyolojisine aykırı, hastalıklara davetiye çıkaran ve bilimsel temeli olmayan beslenme modelidir, sinsi bir tuzaktır.

Kuruyemişlerin obezite riskini azalttığı ortaya çıktı. Fındık, fıstık, ceviz sağlıklı doymamış yağlar, vitamin, mineral ve liften zengin gıdalardır ama kalorileri yüksek diye tavsiye edilmez. Oysa asıl mühim olan kalori değil kalitedir. Modern tıbbın asıl meselenin kilo vermek değil adam gibi beslenmek olduğunu da anladığını şu âhir ömrümde görecek miyim acaba?