New England Tıp Dergisi’nde yayınlanan bir yazıda KOVİD ve diyabet arasındaki münasebete dikkat çekilerek yeni bir kayıt sistemi oluşturulduğunun bildirilmesinden mutlu oldum. Bilim dünyası geç de olsa kronik hastalıklarının neredeyse tamamında altta yatan esas sebebin glukoz metabolizması bozukluğu ve insülin direnci olduğunu anlamaya başladı.

Aşırı işlenmiş gıdaların diyabet gelişme riskini de artırdığı ortaya çıktı. Bunlar daha önce obezite, kalp hastalığı, kanser, depresyon, metabolik hastalıklar ve ölümlerle de ilişkilendirilmişti. Beyinde zevk merkeziniz okşanırken sağlığınıza yumruk atılmasını istemiyorsanız, işlenmiş yiyecek ve içeceklerin zerresini bile ağzınıza almayın, çocuklarınıza yedirmeyin.

Koronavirüs salgın yapabilir, hasta edebilir ama hiç mühim değil. KOVİD’ den ölümlerin esas sebebi altta yatan kronik hastalıklar ve insülin direncidir. İnsülin direnci, hücrelerin glukozu insülin varlığına rağmen alamamalarıdır. İnsülin direnci büyük ölçüde hayat tarzındaki yanlışların neticesidir.

Kolesterol ilaçlarının kalp hastalıkları için en büyük risk faktörü olan insülin direnci ve diyabete yol açtığı senelerdir biliniyor. Yeni bir araştırmada daha bu ilaçların dozla ilişkili olarak insülin direnci ve glikozillenmiş hemoglobini artırdıkları, insülin duyarlılığını azalttıkları gösterildi.

Alzheimer ve yaşlanmayla gelişen diğer bilişsel bozuklukların sebebinin glukoz metabolizmasındaki bozukluk ve beynin insülin direnci olduğunu gösteren araştırmalar artıyor. Nasıl kalp krizi ve felçleri önlemenin esas yolu ilaçlar değil sağlıklı hayat tarzı ise aynı durum beynin nöro-dejeneratif hastalıkları için de geçerli olmalıdır.