300 binden fazla insana ait DNA bilgilerinin analizi ile gerçekleştirilen araştırmada 17 ayrı genetik varyasyonun depresyon riskini artırabileceği bildirildi. Araştırma, bazı lokusların şizofreni gibi psikiyatrik hastalıklardakiyle örtüştüğünü de gösteriyor. Böylece depresyonun bazı ailelerde neden sık görüldüğü sorusu cevap bulmuş oluyor ama bu sonuçlara dayanarak depresyonun tamamen genetik bir hastalık olduğu da söylenemez.

Sebebi ve tedavisi bilinmeyen Alzheimer hastalığının ortaya çıkmasında beynin enfeksiyonlara karşı savaşmak için ürettiği proteinlerin gereğinden fazla yapılmasının rolü olabileceği bildirildi. Laboratuvarda yapılan çalışmadan kesin yargılara varmak doğru değil ama bu sonuçlar çok ilginç. Bilim, hayâl dünyası geniş, herkesten farklı düşünebilen meraklı ve çalışkan insanlar sayesinde gelişir.

Alzheimer’ e ilaç bulma araştırmaları beyhude çabalardır. Çok basit birkaç beslenme değişikliği ilaçlardan daha etkilidir. Tıp, ilaç endüstrisine teslim olduğundan beri tüm güvenilirliğini kaybetmiştir, adeta bir sahtekârlıklar bilimine dönüşmüştür. Hastaları tüketici veya müşteri olarak gören bir bilimden kim ne bekliyor anlayamıyorum.

Kışın güneş ışınlarının daha az olmasıyla ilişkilendirilen ve halk arasında “mevsimsel depresyon” adıyla bilinen hastalığın bir şehir efsanesi olduğu açıklandı. Depresyon ve ruhsal hastalıkların çeşitlendirilmesi; üzüntü, sevinç, öfke gibi hayatın “cilvelerinin” tedavi edilmesi gereken hastalıklar haline dönüştürülmesi ilaç endüstrisinin ve adamlarının işi. Allah’ım sen aklımıza mukayyet ol.

Gebelikte obez veya diyabetik annelerin bebeklerinde otizmin 2 misli, anne hem obez hem diyabetikse 5 misli yüksek görüldüğü bildirildi. Gebelikte şeker yükleme testinin de otizm riskini artırıp artırmadığının bir araştırma ile ortaya konması icap eder ama zaten bilimsel mantığı olmayan olan bu testten uzak durmak için iyi bir sebep daha var.