Ben de sporun insan sağlığına zararlı olduğuna inanlardanım ve zaten bunun için de insanlara “asla” spor yapmalarını, spor salonlarına gitmelerini tavsiye etmem. Benim yazı ve konuşmalarımda da defalarca tekrarladığım sloganım “yeteri kadar ve sürekli hareketlilik” tir. 

Fazla egzersiz yapan “beyaz” erkeklerde kalp damarlarında plak oluşma riski düşük derecede egzersiz yapanlara göre yüzde 86 yüksek bulundu. Aşırı egzersizin zararlı olduğu zaten biliniyor. Önemli olan aşırıya kaçmadan sürekli hareketli olmaktır ve bunu sağlamanın en iyi yolları da tempolu yürüme ve yüzmedir.

Hareketli olmanın sağlıklı yaşamanın temel unsurlarından biri olduğunu ama ağır sporun, spor salonlarına gitmenin ise tam aksine zararlı olabileceğini söyler dururum. En ideali yaşa göre yürümek ve hafif koşu, yazın da denizde yüzmektir. Hareketin günlük hayatın içinde fark edilmeden yapılması gerektiğini savunurum. Bilim adamları da bu sonuca araştırma yaparak ulaşmışlar.

10 dakika yürümek bir şey değil. Erken ölüm riskinin sadece yüzde 15 azalması da bunu gösteriyor. Benim tavsiyem her gün en az bir saat “tempolu” yürümektir. “Yürrüüü, ense tıraşını görelim” sözü de “Yaylan burdan” sözü de asla hakaret olmayıp sağlıklı yaşama tavsiyelerdir.

Düzenli olarak yüksek seviyede egzersiz yapanların telomer uzunluklarının hiç egzersiz yapmayan veya orta derecede yapanlara göre daha uzun olduğu belirlendi. Ağır egzersiz taraftarı değilim. Doğrusu, sürekli hareket hâlinde olmak ve aşırılıktan da kaçınmaktır. Unutmayın ki Allah bize “Yürü ya kulum” demiş, “Koş ya kulum” dememiş.