SÖZLEŞMELİ ÖĞRETİM ÜYELİĞİ “ÇARE” OLABİLİR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
SÖZLEŞMELİ

Bu hafta önce üniversitelerde çalışan öğretim üyelerini mutlu eden bir haber duyuldu:

“Danıştay 10. Dairesi, devlet üniversitelerinin tıp fakültelerinde öğretim üyesi olarak çalışan doktorların mesai dışında çalışmalarını engelleyen Sağlık Bakanlığı yönetmeliğinin yürütmesini durdurdu.”

Bu sevinç çok sürmedi; çünkü Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ dan hemen şu açıklama geldi:

“Kamu hastanesinde çalışan hekimin ayrıca dışarıda çalışmasını doğru bulmuyoruz. Gerekirse yeni kanun yaparız.”

Ben buradan şu sonucu çıkarıyorum: Sağlık Bakanlığı üniversite ve devlet hastanelerinde çalışan hekimlerin muayenehane veya özel hastanelerde çalışmasına “kesin” olarak karşı. Bu uğurda elinden geleni ardına koymayacağı da net olarak anlaşılıyor.

Yanlış veya iyimser mi düşünüyorum bilmiyorum ama özel muayenehanesi olan hekimlerden yerine getirilmesi neredeyse imkânsız olan özel şartlar talep edilmesinin altında yatan esas sebep muayenehanelerinde çalışan hekimleri zora sokmak değil hem kamuda hem muayenehanede çalışmanın önüne geçmektir.

Ama gelin görün ki bu durumda kabak da sadece muayenehane hekimliği yapanların başına patlamış oluyor.

Tam Gün Kanunu doğru bir uyulama

Sağlık Bakanlığının Tam Gün Kanununun doğru bir uygulama olduğu ve hekimlerin büyük çoğunluğunun da bu düşüncede olduklarından şüphe duymuyorum.

Burada asıl mesele tam gün çalışma zorunluluğundan ziyade hekimlerin ve öğretim üyelerinin performans sisteminden, kendilerine ödenen sabit maaştan ve emekli olduklarında alacakları gelirden memnun olmamalarıdır.

Bakanlık bu ekonomik sorunlara tatmin edici bir çare bulsa tam gün kanununa itiraz edenlerin sayısı yok denecek kadar azalacaktır. Bu durumda, hastanede tam gün çalıştıktan sonra bir de özel hastanede veya muayenehanede çalışmak isteyen çok kimse olacağını sanmıyorum ama ülkenin bugünkü ekonomik şartlarında da daha fazla ödeme mümkün görünmüyor.

Bu mesele nasıl hallolur?

Pek çoğunu benim de onayladığım devrim niteliğinde yenilikler yapan Sağlık Bakanlığının kamuda çalışan hekimlerin hastane hiçbir şekilde çalışmaların müsaade etmek istememesi Tam Gün Kanununun ruhu ile uyumludur.

Ekonomik bakımdan tatmin olmadıkları için hastane dışında da çalışmak isteyen, hatta buna mecbur olan öğretim üyeleri için “sözleşmeli öğretim üyeliği sistemi” nin bu meselenin çözümünü sağlayabileceğini düşünüyorum.

Bu sistemde dışarıda da çalışmak isteyen öğretim üyeleri tıp fakülteleri ile sözleşme yaparak hastanede eğitim ve/veya araştırma faaliyetlerine katılabilir ve bunun karşılığında “sabit bir ücret” alırlar. Böylece bilim dünyasından kopmamış ve eğitim-araştırma faaliyetlerinin de içinde olurlar.

Buna göre bir öğretim üyesi haftanın belirli günlerinde gelip ders anlatabilir, hasta başı eğitimi yapabilir, seminer düzenleyebilir, laboratuar veya klinik araştırmalar yapabilir veya bunlara katkıda bulunabilir. 

Hastanede, “eğitim ve araştırmanın bir unsuru olarak” hasta da bakabilir; çeşitli tıbbi girişimleri (anjiyo, endoskopi, ameliyat vb) yapabilir ama bunların karşılığında herhangi bir ekonomik kazanç elde edemezler.

Sözleşme dönemi sonunda öğretim üyesinin başarısı çalıştığı kurum tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirmede belirli bir ölçüde öğrencilerin fikri de dikkate alınır. Çalışmaları memnuniyet verici olan öğretim üyeleriyle yeni sözleşme yapılır; değilse kendilerine “güle güle” denir.

Sözleşmeli öğretim üyelerine tam gün çalışmaları halinde ödenecek olan yüklüce para ve yaptıkları tıbbi faaliyetlerden elde edilecek olan kazançlar hastanede kalacağından, bu para tam gün çalışanların ücretlerine eklenerek gelirleri yükseltilmiş ve onlar da bu işten kârlı çıkmış olurlar. Hastanede tam gün çalışanlar eğitim ve araştırma işlerinde çok fazla görev almayacakları için daha fazla hasta ile ilgilenebileceklerdir.

Gelelim neticeye

BİR: Tam Gün Kanunu artık bir daha hiçbir hükümet tarafından kaldırılması mümkün olmayan bir uygulamadır.

İKİ: Sözleşmeli öğretim üyeliği, Sağlık Bakanlığı ve öğretim üyeleri tarafından üzerinde düşünülerek, tartışılarak ve elbette geliştirilerek bu soruna çözüm olabilecek bir sistemdir.

ÜÇ: Herhangi bir kamu hastanesi ile ilişkileri olmayan hekimlerin muayenehanede çalışmaları engellenmemelidir. Muayenehane hekimliğinin tamamen ortadan kaldırılmasının doğru olmayacağını ve pek çok başka soruna kapı açacağını düşünüyorum.

Yazı için 22 yorum yapılmış:

  1. tıp doktoru (kadın doğum)16/07/2011 19:29:26

    sayın rasim küçük hocam,
    meseleye birçok açıdan bakıp,sadece bakanlıkla mahkemelik olduğumuz konu açısından bakmamışsınız!!
    biz muayenehanesi olan hekimler bakanlık cebimize biraz daha garantisi olmayan para koysun diye mahkemelik olmadık..
    cumhuriyetimizin kuruluşundan beri(birkaç yıllık sancılı süreçler hariç) ,hatta daha öncesinden kazandığımız bir hak olan mesai sonrası özelde çalışma hakkımızın gasp edilmesini engellemek için mahkemelik olduk ve çok şükür şimdilik kazandık..
    bu konuyu da ben size sorayım hocam?
    mesai bitiminden sonra dileyen hekim neden özelde hasta bakamasın?
    bu hekimin en doğal hakkı değil mi?
    peki özellikle o hekime muayane olmak isteyen hastanın en doğal hakkı değil mi?
    hasta mesai bittikten sonra veya hafta sonları hastanede nöbetçi veya icapçı olan hekime tanımasa da ,güvenmese de ,inanmasa da muayene olmak zorunda mı?
    icapçı hekim arkadaşımızın yönlendirdiği acildeki pratisyen hekim arkadaşımıza kendini emanet etmek zorunda mı?
    mesai sonrası çalışmanın engellenmesi mevcut hekim azlığını,yetersizliğini düzeltir mi?
    hekimlerin mesai sonrası çalışmasının engellenmesi,sadece kamuda görevli hekimlerin ek ödemelerini artırır mı?yoksa nasılsa kandırılacak özelde çalışan kalmadı,geriye dönüp te artık kamu dışında da çalışamazlar denip ek ödemeler budandıkça budanır mı?
    ve bizlerin ucuz işgücü olarak büyük sağlık şirketlerine sunulmamızı engeller mi?
    sanırım üniversitedeki hocalarımız da kendilerine önerdiğiniz sözleşmeli sistemle ilgili düşüncelerini yazacaklardır.ama ben de sormadan sabredemeyeceğim:
    öğretim üyeleri sizin sistemde de herşeyi yapıyor;hatta parasız hasta da bakıyor ve sonunda performansı oylamayla belirlenip ona göre kal veya ”güle güle hocam”deniyor!!
    ben öğretim görevlisi meslektaşınız olsam sze kırılırdım..
    mesleğin ve meslek çalışanlarının daha ne kadar geriletilmesi lazım sayın doktorum?
    aynı düşüncelerinizi sayın savcı-hakimlerimiz,kaymakam-valilerimiz ve hatta meclis üyelerimiz için önerebilir misiniz?
    saygı ve sevgilerimle

  2. Alp tural (Dr)16/07/2011 19:15:25

    Cok guzel bir teklif olmus umarim saglik bakanligi ciddiye alir,

  3. serbest hekim (öğretim üyesi) (uzman)16/07/2011 19:12:26

    Saygıdeğer Hocam, konuyu çok iyi açıklamışsınız ve işin BAMTELİNİN NE OLDUĞUNU görmek istemeyen (bildiklerinden hiç şüphem yok) Kamu/üniversite hoca ve hekimlerine göstermişssiniz. Onlar hala ikili çalışma peşindeler. Teşekkürler. Umarım Sağlık Bakanlığı bunu duyar ve yeni hazırlanan yönetmeliği buna göre tanzim eder. Kamu dışında Serbest çalışan hekimler de geç kalmadan örgütlenerek (Dernek veya Birlik şeklinde) Anayasal hakları olan serbest çalışma haklarını daha iyi savunurlar. Ancak, yazınızda unuttuğunuz konu şudur: Tam gün yasası Mühendislik, Hukuk, Maliye gibi diğer fakültelere de uygulanmalıdır. Onlara uygulanmaz ise haksızlık olur

  4. Dr.Cevdett (cerrah)16/07/2011 18:32:35

    Bakanlığa bir önerim var.Devlet hastanelerini eğitim-araştırmaya dönüştürüken de 20 yılını doldurmuş uzmanlara prof. 10 yılını dolduranlara da doç. ünvanı verilerek öğretim üyesi açığı kapatılabilir. Ameliyatları kişinin ünvanı değil becerisi yapar

  5. kemal alur (Dr)16/07/2011 16:47:48

    Sayın hocam GERÇEKLERİN ÜZERİNİ örtmekte üzerinize yok.yapılmak isteneni hala anlamadınızmı yoksa anlamazdan mı geliyorsunuz.kısacası olay hekimleri alternatifsiz çalışmaya yönlendirmektir

  6. drx (öğretim üyesi)16/07/2011 16:18:29

    SAYGIDEĞER HOCAM. ÇOK GÜZEL YAZMIŞSINIZ. BÜTÜN BU YÖNETMELİKLER HEM KAMU/UNİVERSİTE HEM MUAYENEHANE YÜZÜNDEN OLDU. ARTIK HOCALAR BİR KARAR VERSİN. YA KAMUDA ÇALIŞSSINLAR YA ÖZELDE. ONLARIN YÜZÜNDEN KAMUDA ÇALIŞMAYAN SERBEST TABİPLER MAĞDUR OLDU. ÜSTELİK UZMANLIK DERNEKLERİ DE MUAYENEHANE SORUNUNYLA HİÇ İLGİLENMİYORLAR. HİÇ SESLERİ YOK. KAPANIRSA NASIL OLSA ÇALIŞACAKLARI UNIVERSİTELERİ VAR. YAZDIKLARIMDAN SAKIN BİR MENFAATİM VAR ONLAR MUAYENESİNİ KAPATSINLAR DİYE YAZMIYORUM. BÖYLE BİR TALEBİM YOK. AMA İŞİN ASLI DA BU. KİMSE KIVIRMADAN GERÇEĞİ GÖRSÜN.

  7. HT (UZM.DR)16/07/2011 16:09:53

    GELELİM NETİCEYE…
    4-BU MEMLEKETTE ARTIK HEKİMLİK YAPILAMAYACAĞI…
    5-HEKİMLİĞE ÖZENTİLİ GENÇLERE TERCİH ÖNCESİ BU GERÇEKLERİ EKSİKSİZ ANLATAN BİLGİLENDİRİCİ SEMİNERLERLER DÜZENLENMESİNİN ARTIK BİR SOSYAL SORUMLULUK GEREĞİ OLDUĞU…
    6-UZMANLARIN PERFORMANS İÇİN, HOCALARIN DA HALA SADECE KENDİ MUAYENEHANELERİ İÇİN YIRTINDIĞI BİR ÜLKEDE HEKİMLERİN BİR MESLEKİ BİRLİĞE ASLA SAHİP OLAMAYACAĞININ ARTIK NET OLARAK ANLAŞILDIĞI…
    7-SAĞLIK SEKTÖRÜNDE KAMUDAN YA DA ÖZELDEN ZERRE DESTEK GÖRMEDEN SADECE OFİSİNDE SERBEST ÇALIŞABİLECEK KİŞİLERİN (BU MESLEĞİN ÖZÜ VE DOĞASI GEREĞİ)SADECE ÜFÜRÜKÇÜ TÜKÜRÜKÇÜ VE ÇIKIKÇILAR OLABİLECEĞİNİ ARTIK TAM GÜNE TAMAM AMA SERBEST MUAYENEHANE AÇMAK İSTEYENLERE DE MÜSAADE EDİLMELİ DİYENLERİN ANLAMASI GEREKTİĞİ
    ANLAŞILMIŞTIR….
    TÜRKİYEDE ÖNCE HEKİMLİĞE SONRA HEKİMLERE SONRA DA DOĞAL OLARAK HASTALARA GEÇMİŞ OLSUN DER, ALLAHTAN ACİL ŞİFALAR DİLERİZ…..
    BU ARADA İSTİSNALARINI TENZİH EDEREK SAYILARI HİÇ DE AZ OLMAYAN, MUAYENEHANECİLİĞİ ÜÇ KURUŞ DAHA FAZLA FAZLA PARA KAZANMAK HIRSIYLA YILLARCA ”ARSIZ” BİÇİMDE İCRA EDEN (KAMUDAKİ MESAİSİNİ ZERRE TAKMAYIP İNSANLARI SAATLERCE POLİKLİNİK KAPISINDA BEKLETEN, AÇIK AÇIK KARTVİZİT VEREREK NEREDEYSE HER HASTAYI ÖZELİNE DAVET ETMEYE CÜRET VE CESARET EDEN)ESKİ HEKİMLERİMİZİ
    VE ŞİMDİ DE DAHA ADİL DÜZENLEMELER YAPMAK YERİNE OY İÇİN VATANDAŞIN GÖNLÜNÜ KAZANIP GÖZÜNE GİRMEK İÇİN POPÜLİZMİN KİTABINI YAZARCASINA VUR DEYİNCE ÖLDÜREN DOKTORLARIN HEPSİNİ AYNI KAZANA KOYUP ACIMASIZCA ATEŞE VEREN BAKAN VE EKİBİNİ SAYGIYLA!!! ANIYORUZ….

  8. MUSTAFA BAKIR (PROF. DR)16/07/2011 15:12:42

    Değerli Ahmet Rasim Hoca’nın görüşlerine katılıyorum. Ancak ülkenin birikmiş sağlık sorunlarının çözümü aşamasında yeterli branş hekimi ve eğitici kıdemli profesör arzı yokken sistemi tam rekabete açmak hatalı bir yaklaşımdı. Bu durum özel hastanelerle kamu hastaneleri arasında aşılması zor bir rekabete yol açıyor. Özel hastanelerde kadro kısıtlaması olsa bile nitelikli branş hocalarının (halk tabiriylr en iyi doktor) özel hastanelerin olduğu kadar hatta daha fazla devlet üniversitelerinin eğitici ihtiyacı açısından kritik olduğunu unutmayalım. Bu kişilerin özel muayenehane konusunda da zora sokulması aslında devlette en fazla istifade edilmesi gereken kişilerden vazgeçilmesi anlamına geliyor. Bu kişilerin üniversitede gelirleri artırılsa bile özel hastaneler daha fazlasını vereceğinden rekabet devam edecek. Örneğin Marmara Üniversitesinde sadece Pediatri Anabilim Dalı’ndan son 6 ay içinde 9 öğretim üyesi ayrıldı. Yerlerini doldurmak kolay olmuyor. Maddi manevi cazibesi azalmış bir öğretim üyeliği konumu için aday bulmakta çok zorlanıyorum, eskiden sırada bekleyen uzmanlar şimdi hocaların ekonomik düzeyini aşan ücretlerle istihdam buluyor. Dolayısıyla tecrübeli hoca arzı orta ve uzun vadede artacağı yerde azalabilir. Bunun önlemini almak adına yapılabilecek şey yan dal için devlet yükümlülüğünü tamamlamış uzmanların üniversitelerde cazip politikalarla istihdamı ve yurt dışı eğitimine özendirilmesi olabilir. Hocalar için ise mevcut rekabet ortamında sözleşmeli sistem bence de en optimal çözüm olur kanaatindeyim

  9. Tip doktoru (C.p)16/07/2011 14:19:08

    İyi de danistay iptal etti dışarda calışma yasağını, niye kazanılmış hakkı geri versin doktorlar?

  10. Dr Hakan (Öğretim Üyesi)17/07/2011 09:35:48

    Benim aklıma gelen çare şu: HADİ ARKADAŞLAR 2011-2012 ÖĞRETİM YILI BAŞINDA HERKES 6 AY ÜCRETSİZ İZİNE! TOPLU ÜCRETSİZ İZİN!
    Korkmayın, aç açıkta kalmazsınız. Biraz dişimizi sıkalım. Herkesin ufak tefek birikimi vardır. Gerekirse arabaları satalım

  11. mutsuz (mesut dr)17/07/2011 00:14:24

    Sayın Küçükusta, önerinizde dikkate alınabilecek noktalar olmakla birlikte uygulanan performans sisteminin bu haliyle üniversitelerde de pratiğe geçmesi içinden çıkılmaz sorunlara yol açabilir. Performans sisteminin içerdiği adaletsizlikleri sayacak olursak:
    1.Kliniğin hastaneye kazandırdığı getirinin hiç dikkate alınmaması, mesela dermatoloji en fazla getiriyi sağlayan branştır, ancak en az katkı payı almaktadır.
    2.SGKnın yaptığı ödeme üzerinden hastane kazancı sözkonusudur. Harcanan emek, gece müdahale yapılması, özellikli işlem olması, taşıdığı risk vs dikkate alınmadığından hekimlerin çoğu riskli, yorucu ve zaman alıcı işlemlerden kaçmaktadır. Dolayısıyla mevcut SGK fiyat politikası ve performans sistemi üniversite hastanelerini çok daha kötü bir finansal duruma getirecektir. Bakan beyin söylediği gibi üniversitelere para yetiştiremiyoruz söyleminin altında biraz da üniversitelerde yapılan işlerin pahalı ve zararına olması sözkonusudur.
    3.Temel bilimci arkadaşlarımız bu sistemde çok madur olacaktır. Bu durum da üniversitenin ruhuna aykırı bir durumdur.
    4.Performens puanlamaları yapılırken çok büyük adaletsizlikler yapılmıştır. Mesela Dahiliyecinin diyabetli hastaya eğitim verdim demesi puan olurken, nörologun felçli hastanın evde takip tedavi prensiplerini yakınlarına anlatması puan olmamaktadır.
    5.İlaç repete edilmeleri bazı branşlara havadan puan yapma imkanı vermektedir. poliklinikte 50 hasta bakılsa 30 tane de ilaç repetesi gelse günlük 80 hasta bakılmış gibi olmaktadır. Çünkü ilaç yazma yetkisi sadece o branşa verildiğinden otomatik olarak puanı sizden çok olmaktadır.
    6.asistan sayılarının giderek azalması uzman bazlı çalışmayı ortaya çıkarmakta ve giderek hastane ortalamaları artmaktadır. bu durum puanları doğuştan düşük olan genel cerrahi gibi branş hekimlerinin çok çalışmalarına rağmen az gelir elde etmesine neden olmaktadır.
    7.hastaneye gece gelişler, mesai dışı yapılan ameliyat, ultrason vs hiç bir karşılığı yoktur, çünkü SGK böyle bir ödeme yapmamaktadır.
    8.Aile hekimliği tam anlamıyla çalışmaya başladığında hastane geliri azalacağından şu an verilen döner sermaye ödemeleri 2-3 kat azalacaktır.
    9.2-3 gün sıcakta gece uyutmadan bir canlıyı yürütürsen 4. gün adam yere yığılıp kalır, mevcut sistem şu an doktorları ve hemşireleri böyle bir tükenmişlik tablosuna sokmuştur. Üniversiteler de performans sisteminin uygulanması ile benzer bir duruma geleceklerdir. İşte Uludağ Ün de yaşananlar, borç ödemek için adamlar daha çok amaeliyat yapmaya çalışıyorlar, yakında diğer üniversiteler de aynı hale gelebilir.
    10. SB yaptığı uygulamada birçok yönden haklıdır, ancak mevcut performans sistemi de öyle hoş bir sistem değildir.
    Saygılar.

  12. dry (uzman)16/07/2011 23:18:57

    Saygıdeğer Mustafa Bakır Hocam siz değerli bir bilim adamısınız. Hala hem üniversite olsun hem muayenehane olsun diyorsunuz. Zaten bu işler (muayenehane yönetmelikleri) ondan çıkmadı mı?

  13. doktor salloso (uzm hekim)16/07/2011 22:56:46

    Sayın Prof Dr Küçükusta,
    siz cerrahpaşa göğüs hastalıklarında çalışırken a) muayenehaneniz var mıydı? b) yoksa hastane içinde özel muayene yaptınız mı? yani siz üniversitede çalışırken tamgünden yana bir tavrınız ve çalışma biçiminiz yoktu.olsa idi sadece maaş+döner sermaye ile yetinmeniz gerekecekti. simdi emekli oldunuz muayenehanenizde tamgünden yana oldunuz. suyun öteki yakasında başka, bu yakasında başka bakıyorsunuz meseleye

  14. alp tural (dr)17/07/2011 16:27:27

    Ogretim uyesinin gorevi egitim vermek, ogrenci ve asistan yetistirmek, ve arastirma yapmaktir. Malesef ozellikle buyuk illerdeki ogretim uyeleri univeristeleri kendi ozel kurumlari gibi kullandiklari icin ne egitime katilmakta nede arastirma yapmaktadirlar. Tek amaclari unvani kullanip disarida hasta bakmak ve orada olan komplikasyonlari universiteye naklettirerek olayi goturmekdir. Univeriste ogretim uyesine makul ve yeterli bir maas veirirsiniz ve adamdan performans olarak ogretim ve arastirma beklersiniz, bunu degerlendirerek gerekli ise artis verirsiniz. Degerlendirmeyide kurum icinde standart kurallara oturtursunuz ki kimse kimseye kiyak gecmesin. Universite ogretim uyeleri tam gun ve sadece universitede calismalidirlar

  15. akademisyen (dr)17/07/2011 15:48:01

    Sağlık Bakanlığının muayenehane-hastane ilişkisini kesmek istemesi olumlu bir durum, ancak DHlerindeki performans sistemi iyi bir sistem değil. mesela 2 ay üstüste ayn ı enerjiyi harcıyorsunuz, 1. ay 4000 tl ikinci ay 3000 tl alıyorsunuz. Şöyle bir çözüm olamaz mı?
    Üniversite hastanelerinde ve Devlet hastanelerinde doç ve prof ile şef ve şef muavini ünvanlı hekimlerim yaptıkları her müdahaleye performans uygulaması dışında ek bir ödenek olsun. mesela dahili branşlarda aylık 300 hasta muayenesini, cerrahi branşlarda da aylık 30 saati geçen ameliyat yapan her ünvanlı hekime belirli bir ücret (mesela doçentlere 5000 TL, proflara 10000 TL) genel bütçeden ödensin. Yani adam ayda 32 saat ameliyat yaptığında veya 302 hasta baktığında ek 5000 TLyi alacağını bilsin. Ameliyatlar için sayı değil saat önemli mesela kalp damar cerrahisi günde belki 1 ameliyat yapabiliyor fakat kbb 10 ameliyat yapıyor. Sistemde esas sorun prof ve doçlerden çıkıyor. Aslında sorun çıkarmakta bir yerde haklılar, çünkü yıllarca emek verip belli bir noktaya gelmişler. Bu kişilerin tatmin edilmesi herhalde sorunu çözebilecektir. Daha fazlasını isteyeni de kendi haline bırakmak lazım, yaşadığımız ülkede asgari ücretin 600 TL olduğunu da lütfen hatırlayalım.
    saygılar

  16. çok güzel bir yazı

    TD – uzman hekim

    tamamen katılıyorum. hatta ben doçentlik ve profesörlüğünde amerikada olduğu gibi bir “kadro” olması gerektiğini, sadece bu kadroya sahip insanların sadece bu süre için bu ünvanları kullanmaları gerektiğini, özel çalışma hayatında bu tür ünvanların geçerli olmaması gerektiğini düşünüyorum.
    kanaatimce bu ünvanlar akademik olmaktan ziyade ticari ünvanlar olarak kullanılıyor ve bu çok yanlış.

  17. baran ince (hekim)18/07/2011 10:45:09

    artık herşeyın ayağa düştüğü bir ortamda meslek bitmiştir.sıradan devlet memuru olundu.mesleğin ruhun afatiha

  18. .) Dr Hakan (Öğretim üyesi)18/07/2011 13:01:50

    Tüm yorumları okursak ve bu güne kadar bu sitede bu konuda yazılan diğer tüm yazı ve yorumlarda herkes 2 noktada birleşti:

    1-Hocalar tam gün üniversitede çalışmalı.

    2-Hocalar yakışan bir ücret ödenmeli. Ücret problemi çözülürse hocalar üniversteyi tercih edeceği için muayenehane işi de kendiliğinden hallolacaktır.

    Peki sorun ne? Sayın Küçükusta hocam başımızdaki büyük ustalar bunları bizden daha iyi biliyor. Bir doçente 5000, profesöre 10.000 verilse sorun kalmayacağını onlarda biliyor. Demek ki bu parayı vermemekte bir amaçları var:

    1-Üniversitelerde kendilerine uymayan insanları buraları terk etmeye zorlamak.

    2-Bunlardan yani bizlerden kurtulunca kendi beceriksiz adamlarıyla bu kadroları doldurmak. Aha bu kadar basit.

    Ben kendi adıma ne yapacağım? Genç sayılabilecek yaşta bir prof olduğun için emekliliğime daha var ve hasta profilim iyi. Bana yetecek derecede tanınmış ve tercih edilen durumdayım. Devletin verdiği 3000 lirayı 1 tane dışarda ameliyat yaparsam kazanıyorum. Hemen ayrılmasını bilirim. Ancak kanuni haklarımı kullanacağım:
    2009 yılından kalan olmak üzere 60 gün yıllık iznimi kullanıyorum. Bu bitince 1. 6 ay ücretsiz izine çıkıcam. Duruma göre o bitince 2. 6 ayı alıcam. Etti 1 yıl. Bu süre içinde dışarda kendime yer ayarlayıp özel hastaneye ya da tam gün muayenehaneye geçeceğim. Sağlık Bakanı hasta memnuniyeti %80 dese de o grubun %70 ini üfürükten hastalar oluşturuyor. Nedir onlar? Reçete yazdıranlar, kışın öksürüyo, burnu tıkalı, yazın da ishali var denilen hastalar. Gerçekten işi zor olan gerçek hasta grubu bu sistemde mağdur olmakta. Ama bu iktidarda sayısı az olan herkesin başına geldiği gibi sayıları az olduğu için onların da pek seslerini duyurabileceğini sanmıyorum.
    Dolayısıyla üniversitede çalışmama sonucu kaybedeceğim 3000 lira benim için önemli değil. Ancak Sağlık Bakanı her ne kadar bu işlere karşıyım dese de bir şekilde muayenehaneler açık. O nedenle bu konuda kesin kararlar henüz yok. Dolayısıyla bu iş sonuçlanana kadar pozisyonu koruyacağız. Sonuçta üniversiteye de az emek vermedik, yıllarımız geçti. Ama gün gelir şartlar ne gerektirir onu yaparız. Zaten prof olduğunuzda emekliliğe en fazla 7 yıl kalıyor. Sağlık Bakanı bunu da hesap etmeli yani birçok prof emekli olabilir ve büyük bir açık doğabilir. Yazının başında dediğim gibi büyük ustalar sizsiniz artık daha iyisini bilirsiniz…

  19. s.d. (Uz.dr.)18/07/2011 14:00:47

    Herkesi sözleşmeli yapalım. İşsiz doktor ve öğretim üyesi havuzu oluşsun. Bunlar sınav veya kuraya sokalım, kazananlar çalışsın. Kazanmayanlar dolaşsın. Yabancı doktorları getirelim, çalışsınlar. Takım kurup yerli doktorlar, yabancılarla milli maç yapsınlar. Radyoloji teknisyenlerini radyolog, gözlükçüleri göz uzmanı yapalım. Herkese bu sene 3-5 döner verelim, seneye 2-3 veririz nasılsa; böylece kimse çocuğunu özel okula göndermesin, kimse vadeli borçlanmasın. Her hafta tıp fakültesi açalım, buralara doçent gönderelim, halkın sağlık ve doktor eksikliği sorunu, şimşek hızıyla halledilsin. 20 senelik doktorun tazminatını 6 aylık maaşa indirelim ki, doktor maraza çıkarırsa 3-5 verip onu postalayabilelim. Bundan sonra doktorluk bitmiştir. Herkese kalsın selametle

  20. mehmet seç (dr)18/07/2011 16:26:47

    sayın meslekteşlarım
    1.Üniversite öğretim üyesi dışarıda hasta bakmamalıdır.
    2.Öğretim üyesi aldığı ünvanları dışarıda hasta bakayım diye almaz.Üniversitede ona dışarıda hasta baksın diye ünven vermez.
    3.Muayenecilik yapacak olan derhal ayrılmaldır üniversiteden

  21. mehmet ozlu (docent dr)18/07/2011 18:44:25

    Bakin ben su anda Johns Hopkinste gecici olarak calisiyorum. Burada docent ve prof lar tamgun calismak zorunda. Disarida calismana izin yok. ANCAK benim kidemimdeki docent (2 yillik) yilda 300.000 dolar aliyor. Bu ortalama bir rakam. Yani TL olarak ayda 40.000 TL %20 vergisini dusersen 32.000 TL net ayda eline geciyor docentin (dr olan docent). Bunun ucte birini versinler Turkiyede bilimsel patlama olur, sorun kalmaz. Ama bu konu hic gundeme gelmeden muayeneci hoca lafi disinda birsey konusulmuyor. Bir de herkes docent profesor olmali diyenler var. Olunabilir ama Turkiye disinda hicbir ise yaramaz. Kendin pisir kendin ye olur. Bugun Turkiyenin tip bilimi alaninda basarisi yerlerde surunuyor. 80 milyonluk ulkeyiz, komsumuz Romanya, Bulgaristan bizi gececek. Kafamiz kumda en guclu Turk sarkisini soylemeye devam ediyoruz. Burada ogretim uyesi olmak icin deveye hendek atlatiyorlar, sozlesmeye ben de katiliyorum, calismayani atacaksin calisani odullendireceksin, en onemlisi Universiteleri ozellestirip Devletin elinden cikaracaksin. Tum gelismis Ulkelerde boyle

  22. Ahmet Rasim hocanın yazılarını uzunca bir süredir severek izliyoruz. GEÇ de olsa, bir çeşit ‘Günah Çıkartma’ olarak anlayabileceğimiz görüşleri bize zaman zaman doğru yolu göstermekte .
    Sonuçları yorumlayalım(yazıya da bağlı kalarak) :

    BİR: Tam Gün Kanunu artık bir daha hiçbir hükümet tarafından kaldırılması mümkün olmayan bir uygulamadır.
    Burada esas Üniversite Öğretim Üyesi’nin -sadece- TAM GÜN Üniversitede çalışabilmesi DEĞİLDİR !.. Bu noktaya dikkat !.. TAZE TIP FAKÜLTELERİNİN afiliye oldukları ‘Özel ve semi-Kamu Hastaneleri’nde DE çalıştırılmalarıdır !.. ANCAK bu durumda verecekleri emeğin karşılığının DA yine ‘Tamgün’ bağlı bulundukları kurum (Özel Üniversite) tarafından sömürülmesidir… Yakında zaten Kamu Üniversitelerinin ‘içi boşaltılmış’ olacaktır. Serbest Çalışma olanağı kötürüm edilmiş günümüz Öğretim Üyeleri de kendilerini ‘Özel Üniversite-LER’in kollarına atacaklardır. (Bakınız. Antalya Jurassic Park, Akdeniz Üniversitesinin ORGAN NAKLİ ekibini KOMPLE transfer etmiştir !… Düne kadar Akdeniz Üniversitesine basından gelen övgüler, ARTIK Jurassic Park grubuna yönlenmektedir -otomatik olarak!!) TEHLİKE olarak görülen; bu grup hekimin SERBESTÇE çalışma olanağının ”halen” az da olsa var olmasıdır.

    İKİ: Sözleşmeli öğretim üyeliği, Sağlık Bakanlığı ve öğretim üyeleri tarafından üzerinde düşünülerek, tartışılarak ve elbette geliştirilerek bu soruna çözüm olabilecek bir sistemdir.
    Yukarıda anlattığım sistemde de ZATEN bu beklenti düşünülerek KARŞI ADIM da çoktan atılmıştır… Sistem bunun üzerine kuruludur !.. Hekim BAĞIMSIZ OLMASIN !.. (Son OHK toplantısında bir meslektaşım bana “Özel muayenehanecilik yapmıyormuşsunuz, ama en uzun siz söz aldınız” eleştirisini getirdi. Şu an yapmıyor olmam, ASLA YAPMAYACAĞIM demek değildir. ‘Hekimliği bağımsız yapabilme ihtimalimi diri tutma umudum’, bu mücadelede taraf olmamı gerektiriyor.

    ÜÇ: Herhangi bir kamu hastanesi ile ilişkileri olmayan hekimlerin muayenehanede çalışmaları engellenmemelidir. Muayenehane hekimliğinin tamamen ortadan kaldırılmasının doğru olmayacağını ve pek çok başka soruna kapı açacağını düşünüyorum.
    Bugünlerde Muayenehane Hekimleri adına yapılacak bir YUMUŞAMA, yukarda bahsi geçen ”Nitelikli Sağlık Hizmeti Sunan” ve de çalıştıkları dalda Trend-setter olan Öğretim Üyelerinin DE muayenehane açma olasılığını gündeme getirecektir. Muayenehaneciliğe karşı olan ESAS BASKI SEBEBi budur!.. Mevcut muayenehanelerle mücadele değildir esas amaç, YENİ muayenehanelerin açılmasının önüne geçmektir !… Bu noktayı OHK toplantısında da vurguladım. Orada sorduğum soru şuydu :”Son 1 yıl içinde İstanbul’da YENİ muayenehane başvurusunda kaç hekim bulunmuştur ?” iTO Hukuk Bürosu’ndan gelen yanıt ise ”sadece 4(dört)” olmuştu…
    Bu mücadelede RAKİP Sağlık Bakanlığı DEĞİLdir , bakanlığı yöneLTen Özel Kurumlardır. Tam Gün ve sonrası SIKIŞTIRMALAR sebebiyle bunalan, ‘Elinden -piyasanın istediği nitelik ve tarzda- iŞ gelen Öğretim Üyesi Hekimlerin, tercihlerini belirleme aşamasında ÖZEL SAĞLIK KURUMLARI VE ÜNİVERSİTELER tarafından alternatifsiz bırakılmaya çalışılmasıdır. Olup-gitmekte olan tam olarak da budur!..

    ”….ARTIK BURAMA KADAR GELDİ !…YETTİ GAARİ …” diyerek bekleşen onlarca Öğretim Üyesi de -her zaman olduğu gibi- SESSİZCE muayenehane hekimlerinin bu mücadelesini İZLEMEKTEDİRLER!..”Gomutanlar” savaş meydanına inmeksizin biz teba(!)larının mücadelesini izlemektedirler .

    Zaten Hekimliğe her zaman en büyük iHANET de bu en ÜST düzeyde yer almış gruptan gelmiştir -gelecektir ….
    (kaideyi DOĞRULAYAN -istisna- hocalarımın ellerinden öperim).

Siz de yorumunuzu paylaşın: