mRNA AŞILARI BAĞIŞIKLIK CEVAPLARINI ZAYIFLATABİLİYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Maryanne Demasi’ nin “mRNA aşıları bağışıklık cevaplarını zayıflatabilir” başlıklı yazısından (1):

Frontiers in Immunology’ de yayınlanan araştırma mRNA aşılarının bağışıklık tepkilerini zayıflatabileceğini, viral ve bakteriyel enfeksiyonlarla mücadelede bağışıklık sistemi hücrelerini “tembel” hâle getirebileceğini gösteriyor (2).

5-11 yaş arası 29 çocuk üzerinde yapılan araştırmada ikinci doz Pfizer mRNA aşısının öncesinde ve 28 gün sonrasında kan örnekleri alındı. Sekiz çocuğun kanları 6 ay sonra da analiz edildi.

Aşılamanın, virüslere ve bakterilere karşı bağışıklık tepkisini harekete geçirmede önemli bir rol oynayan sitokin düzeylerinde azalmaya yol açtığını belirlendi.

Bu çalışma, yetişkin gönüllüler üzerinde yapılan ve Pfizer’ in mRNA aşısının bağışıklık hücrelerinin non-spesifik viral, mantar ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı doğuştan gelen bağışıklık hücrelerinin inflamatuar sitokinlerin üretimini modüle edebildiğini gösteren daha önceki bir çalışmaya dayanıyor (3).

Her iki çalışma da az sayıda katılımcı üzerinde yapılmış olduğu ve klinik sonuçlar değerlendirilmediği için mRNA aşılarının kişinin gerçek dünyada “spesifik olmayan” enfeksiyonlara karşı duyarlılığını artırdığını göstermez.

Diğer canlı olmayan aşılar da benzer bulguya yol açıyor

Bununla beraber bu bulgunun şu anda piyasada bulunan diğer aşılarda da ortaya çıktığı bilinmektedir.

Bulaşıcı hastalık baskısının yüksek olduğu düşük gelirli ülkelerde, difteri, tetanos ve boğmaca (DTP) aşısı gibi “canlı olmayan” aşılar, tüm sebeplere bağlı ölüm ve hastalık oranlarındaki artışlarla ilişkilendirilmiştir.

Güney Danimarka Üniversitesi’nde epidemiyolog ve profesör olan ve aşıların “spesifik olmayan” etkileri konusunda çalışan Christine Stabell Benn şunları söylüyor:

“Çalışmamızda deneklerin DTP aşısını aldıktan üç ay sonra diğer bulaşıcı uyaranlara karşı in vitro olarak daha düşük bağışıklık tepkisi gösterdiklerini tespit ettik. Bağışıklık hücreleri tembelleşiyor ve bir enfeksiyon etkeniyle karşılaştığında eskisi kadar güçlü tepki vermiyor. Oysa BCG (tüberküloz) aşısı gibi “canlı” aşılar insanlara uygulandığında bunun tersi geçerlidir. BCG aşılamasından sonra, bağışıklık hücreleri kemik iliğindeki hücreleri yeniden programlayarak diğer bakteriyel uyaranlara daha aktif tepki veriyor. Kovid-19 aşıları canlı olmayan aşılardır ve azalan sitokin seviyelerini ortaya koyan bu son çalışmalar daha ileri çalışmalar yapılması gerektiğini gösteriyor.”

Danimarka, küçük çocuklara Kovid-19’a karşı aşı yapılması tavsiyesini bıraktı, ancak ABD’de bu artık 6 ay veya daha büyük bireyler için çocukluk çağı aşılama programının bir parçası oldu.

Küçük çocukların hâlâ aşılandığı ABD’de, hemen mRNA aşılarıyla randomize bir çalışma yapmalı ve sitokinler üzerindeki azalan etkinin daha kötü klinik sonuçlara yol açıp açmadığı, bu aşıların yaygın kullanımının viral enfeksiyonların yanı sıra son zamanlarda ortaya çıkan olağandışı küresel bakteriyel enfeksiyon salgınlarıyla bağlantılı olup olmadığı araştırılmalıdır.

Mesela bu yıl, Avustralya genelinde RSV vakalarının bazı eyaletlerde geçen yılın aynı dönemine kıyasla 10 katına yakın artması buna bağlı olabilir.

Enfeksiyonların artmasında önemli bir faktör, sürekli olarak uyarılması gereken bağışıklık sistemlerini zayıflatan karantinalardır, ancak aşıların da önemli bir rol oynadığını göz ardı edilemez.

Danimarka’da 5-11 yaş arası aşılanmış çocuklarla aşılanmamışları karşılaştıran çalışmada klinik sonuçlar değerlendirilerek bu gruplar arasında diğer enfeksiyon riskleri bakımından fark olup olmadığı belirlenecektir.

Stabell Benn yakın zamanda Drug Safety’ de yayınlanan makalesinde aşıların test edilmesi ve onaylanması için yeni bir değerlendirme çağrısında bulundu (4):

BİR: Aşılar test edilir, onaylanır ve düzenlenirken bunların bağışıklık sistemi üzerinde aşıyla alakası olmayan enfeksiyonların riskini etkileyebileceği dikkate alınmalıdır.

İKİ: Aşıların bazen faydalı bazen zararlı olan non-spesifik tesirleri olduğu unutulmamalıdır.

ÜÇ: Aşılardan sonra takipte ortaya çıkan tüm belirtiler faz III çalışmalarıyla ve aşıların sağlığa genel etkileri faz IV çalışmalarıyla da incelenmelidir.

Gelelim neticeye

Aşıların sadece aşıda bulunan etken üzerinden değerlendirilmesi çok büyük bir eksikliktir.

Aşıların, aşı dışındaki etkenlere bağışıklık cevabını etkileyebileceği unutulmamalıdır.

Kaynaklar:

1. https://maryannedemasi.substack.com/p/new-research-shows-mrna-jabs-could

2. https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fimmu.2023.1242380/full

3. https://pesquisa.bvsalud.org/global-literature-on-novel-coronavirus-2019-ncov/resource/pt/ppzbmed-10.2139.ssrn.3839624

4. https://link.springer.com/article/10.1007/s40264-023-01295-3

***

EK 1 (5.9.2023): ÖZCAN YÜCEL “Bahsettiğiniz çalışma bağımsız bir kuruluş tarafından yapılmamıştır. Araştırmanın ortalama takip süresi sadece 6 hafta idi. Çalışmanın tüm masraflarını Pfizer karşıladı. Dünya çapında hiçbir bağımsız plasebo kontrollü çalışma yapılmamıştır. Aşının çok etkili olduğunu iddia ederek çalışmayı hemen durdurdukları gibi plasebo grubunu da arayıp onlara da aşı da yaptılar. Böylece kimse iki grup arasındaki farkı göremeyecekti. İşlenen suç çok büyük ve organizedir. Son olarak dünya çapındaki milyonlarca doktorun %1’i bile bu çalışmayı okumamıştır. Yalnızca CDC’nin tavsiyelerine uymayı seçtiler.”

Kaynak: https://twitter.com/drozcanyucel/status/1698886474240798890?s=20

***

EK 2 (6.9.2023): The COVID-19 pandemic caused much illness, many deaths, and profound disruption to society. The production of ‘safe and effective’ vaccines was a key public health target. Sadly, unprecedented high rates of adverse events have overshadowed the benefits. This two-part narrative review presents evidence for the widespread harms of novel product COVID-19 mRNA and adenovectorDNA vaccines and is novel in attempting to provide a thorough overview of harms arising from the new technology in vaccines that relied on human cells producing a foreign antigen that has evidence of pathogenicity. This first paper explores peer-reviewed data counter to the ‘safe and effective’ narrative attached to these new technologies. Spike protein pathogenicity, termed ‘spikeopathy’, whether from the SARS-CoV-2 virus or produced by vaccine gene codes, akin to a ‘synthetic virus’, is increasingly understood in terms of molecular biology and pathophysiology. Pharmacokinetic transfection through body tissues distant from the injection site by lipid-nanoparticles or viral-vector carriers means that ‘spikeopathy’ can affect many organs. The inflammatory properties of the nanoparticles used to ferry mRNA; N1-methylpseudouridine employed to prolong synthetic mRNA function; the widespread biodistribution of the mRNA and DNA codes and translated spike proteins, and autoimmunity via human production of foreign proteins, contribute to harmful effects. This paper reviews autoimmune, cardiovascular, neurological, potential oncological effects, and autopsy evidence for spikeopathy. With many gene-based therapeutic technologies planned, a re-evaluation is necessary and timely.

Kaynak: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37626783/

Makale: ‘Spikeopathy’: COVID-19 Spike Protein Is Pathogenic, from Both Virus and Vaccine mRNA

***

EK 3 (20.9.2023): Pfizer covid-19 aşısında DNA kontaminasyonu bulundu ve bir araştırmacı Güney Carolina Senatosu duruşmasında ifade verdi. Bu yabancı DNA parçalarının kişinin kendi genomuna yerleşmesi ve “hücrenin kalıcı bir demirbaşı” haline gelmesi çok gerçek bir tehlikedir.

Kaynak: https://maryannedemasi.substack.com/p/researchers-alarmed-to-find-dna-contamination

***

EK 4 (25.9.2023): Aşılara karışmış olan DNA parçalarının bir kişinin genomuyla bütünleşip ‘hücrenin kalıcı bir demirbaşı’ haline gelmesi ve aşı yaptıran bazı kişilerde otoimmün sorunlara ve kansere yol açması gibi çok gerçek bir tehlike var. Ayrıca bu genom değişiklikleri ‘nesiller boyu da sürebilir.

Kaynak: https://www.spectator.com.au/2023/09/scientists-shocked-and-alarmed-at-whats-in-the-mrna-shots/

Makale: Scientists ‘shocked’ and ‘alarmed’ at what’s in the mRNA shots

***

EK 5 (30.9.2023): WCH’den Dr Mark Trozzi, Kovid-19 “aşılarının” zararlı olduğunu gösteren 1000’den fazla hakemli makaleden oluşan düzenli bir kütüphane yayınladı.

Kaynak: https://x.com/lawrie_dr/status/1707680517888397620?s=20

K: https://drtrozzi.org/2023/09/28/1000-peer-reviewed-articles-on-vaccine-injuries/

Makale: 1000 peer reviewed articles on “Vaccine” injuries

***

EK 6 (6.10.2023): Dr. Robert Malone mRNA aşılarının mucididir: “Pfizer, Nobel ödülünü veren Karolinska Enstitüsü’ne büyük miktarda bağışta bulunuyor. Bilim yine büyük ilaç firmaları tarafından gasp edildi.” Dr. Malone, 1980’lerin sonunda mRNA’yı lipozomal nanopartiküller yoluyla insan, kemirgen, kurbağa ve meyve sineği hücrelerine tanıtmasıyla başlayan ortak bir çalışma olan mRNA aşılarının mucididir. Kendisi ve Wisconsin Üniversitesi, Madison ve Vical Incorporated’ dan araştırmacılar, farelerin iskelet kaslarına çıplak RNA ve DNA vektörleri enjekte ettiler ve gen ifadesini gözlemlediler.

Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1710024457455124920?s=20

***

EK 7 (6.10.2023): Dr. Robert Malone mRNA aşılarının mucididir: “Kariko ve Weissman Nobel ödülünü mRNA aşılarını icat ettikleri için değil (çünkü bunu ben yaptım), güvenli bir şekilde geliştirilseydi güvenli ve etkili bir aşı platformu olabilecek bir ortamda sınırsız spike toksinin üretilmesine imkan sağlayan psuedouridini ekledikleri için aldılar.”

Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1710024457455124920?s=20

***

EK 8 (6.10.2023): Bizde de mRNA aşısının yapıldıktan çok kısa bir zaman sonra parçalanıp yok edildiği masalı anlatılıp duruldu. Ne yazık ki hâlâ bu masalı anlatmaya devam edenler de var. Bakın mRNA’ nın aşılarının mucidi Dr. Robert Malone ne diyor: “Açıkçası Nobel Heyeti en son verileri takip edemiyor ve sahte mRNA’nın güvenli, etkili ve hızlı bir şekilde parçalanması propagandasına hâlâ inanıyor. Bu da onların bu ödülle neyi onayladıklarını gerçekten bilmedikleri anlamına geliyor. Psödo-mRNA’nın vücutta uzun süreli kalıcılığı iyi bir şekilde belgelenmiştir. Bunun sebebi psödouridin’dir. Alıcıların önemli bir azınlığında ciddi yan etkileri belgeleyen en az 1000 hakemli makale vardır.”

Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1710026166092873899?s=20

***

EK 9 (6.10.2023): Brown Üniversitesi Kanser Merkezi Direktörü Profesör Wafik El-Deiry, C19 enjeksiyonları hakkında: ‘[Buckhaults], protein aşılarında belirli bir eşikte izin verilen çıplak DNA parçalarının o kadar da sorunlu olmadığını, ancak lipozom kapsüller içine konmalarının sorunlar yarattığını ve bunların artık kolaylıkla hücrelere girebildiklerini açıklıyor.

Hücrelere girerlerse kalıcı, kalıtsal olan ve genomun neresine entegre olduklarına bağlı olarak teorik olarak kansere sebep olma riski taşırlar.
Kök hücrelerde neler olduğuna dair daha fazla araştırmaya ihtiyaç var ve buna germ hattını, kalbi (ve) beyni de eklemek gerekir.
Ayrıca daha stabil RNA’da psödouridin ile aylarca süren uzun süreli spike üretimi konusunda da endişelerim var.’
El-Deiry, ‘Kan pıhtıları, miyokardit, kalp durması ve diğer olumsuz etkiler belgelenmiştir’ diye ekliyor. Pek çok kişi, DNA’nın kendisinin protrombotik olması ve kalp durmasından kaynaklanan ani ölüm gibi nadir fakat ciddi yan etkilerin bazılarının nedeni olabileceğinden, bu sorunun acilen ölçülmesi gerektiğine inanıyor.”
Dünyaca ünlü Profesör Wafik El-Deiry, Brown Üniversitesi Kanser Merkezi Direktörü ve kanserle ilişkili genlerin belirlenmesi konusundaki çalışmalarıyla tanınıyor.

Kaynak: https://x.com/Kevin_McKernan/status/1710077763615608922?s=20

***

EK 10 (10.10.2023): Kovid19 enjeksiyonlarının kansere sebep olduğu dokuz yol (ve bu sayı artmaya devam ediyor).

Kaynak: https://x.com/robinmonotti/status/1711475888334708842?s=20

***

EK 11 (10.10.2023): Turbo kanserler

Bir veya daha fazla Kovid aşısı almış kişilerde çok hızlı büyüyen kanserleri tanımlamak için türetilen bir terim olan aşı sonrası “turbo kanserlerde” endişe verici bir artış olduğu bildiriliyor.
Turbo kanserlerin çoğu 30 yaşın altında olan ve ailesinde kanser olmayan gençlerde ortaya çıkıyor.
Hamile ve küçük çocuklarda da görülüyor.
Belirtiler sadece günler veya haftalar önce ortaya çıkmış olmakla beraber bu kanserlerin çoğu 3. veya 4. evrede oluyor.
O kadar hızlı büyüyorlar ve yayılıyorlar ki, birçok hasta tedavi başlamadan önce ölüyor.
Turbo kanserlerin çoğu geleneksel tedaviye de dirençli oluyor.
 
Kaynaklar:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC8656165/

https://www.researchgate.net/publication/374031423_Case_report_BELL’S_PALSY_OR_AN_AGGRESSIVE_INFILTRATING_BASALOID_CARCINOMA_POST-MRNA_VACCINATION_FOR_COVID-19_A_CASE_REPORT_AND_REVIEW_OF_THE_LITERATURE

***

EK 12 (11.10.2023): WORLD COUNCIL FOR HEALTH EXPERT PANEL FINDS CANCER PROMOTING DNA CONTAMINATION IN COVID-19 VACCINES

International expert panel concludes that Covid vaccines are contaminated with foreign DNA and that SV40, a cancer-promoting genetic sequence has been found in the vaccines   

Bath, U.K. – The World Council for Health, in collaboration with expert advisers, is dedicated to providing the public with accurate and reliable information to promote health and well-being. In light of recent concerns regarding bacterial DNA and genetic sequences in mRNA vaccines, the World Council for Health organized an Urgent Expert Hearing on this critical topic on Monday 9th October.    

The hearing took place virtually and addressed the implications of these findings for all people of the world. The following internationally renowned immunologists, geneticists, specialist physicians and research scientists shared their findings with the audience:   

•Kevin McKernan (USA)  •Dr Janci Lindsay (USA)  •Prof Sucharit Bhakdi (Germany)  •Assoc Prof Byram Bridle (Canada)  •Dr Peter McCullough (USA)  •Prof Brigitte König (Germany)  •Dr Jessica Rose (Canada)  •Prof Alexandra Henrion-Caude (France)  •Attorney Katie Ashby-Koppens (Australia) shared the legal implications of the deployment of unregulated GMO products as vaccines 

Summary of Findings

1 Bacterial DNA (plasmids) has been found in mRNA vaccine vials.  

2 A cancer-promoting genetic sequence—SV40—has been found in the Covid-19 vaccines. This was not present in the vials used for the approval studies but has been found in all vials of the BioNTech vials disseminated for public use. 

3 These discoveries have been confirmed in several independent laboratories worldwide. 

4 The discovery was originally made in April 2023 by Kevin McKernan at which point regulatory bodies were contacted. No official reply has been received. 

5 Multiple mechanisms exist in which this genetic information might be integrated into the human genome. 

6 This DNA could instruct our bodies to produce mRNA and foreign proteins for an unknown period with potential implications for subsequent generations. 

7 There is no constructive purpose identified for the undeclared SV40 promotor sequence, which in addition to its cancer risk, enhances the capacity to incorporate the other foreign genetic material into the recipients’ own chromosomes potentially rendering them (and possibly even their offspring) permanently genetically modified. 

8 There are multiple completely undeclared genetic sequences in both Moderna and Pfizer vials with the SV40 sequence found only in the Pfizer vials. However, latent SV40 infections in a significant portion of the population could present the same SV40 risk to Moderna recipients.  

9 Even in the absence of chromosomal integration, the DNA plasmids could generate mRNA for the spike protein toxin and other harmful proteins for prolonged and unpredictable periods of time. 

10 Integration of foreign DNA into the human genome disrupts existing natural genetic sequences; this carries further risk of disease including cancer. 

11 The Covid-19 vaccines qualify as GMO (genetically modified organism) products, which require approval in addition to that required for older, more traditional vaccines. 

12 Informed consent for these products is impossible as the risks of the products have never been formally and transparently assessed by regulators and are not fully known. Independent assessment of the emerging and available evidence is that these products are extremely dangerous with implications for disease, death, transmission and inheritance. 

13 An immediate moratorium on these novel genetic “vaccines” was demanded by the expert panelists.

Kaynak: https://x.com/robinmonotti/status/1711972307151868015?s=20

***

EK 13 (11.10.2023): Tüm mRNA, kontrolsüz bir miktar ve süre boyunca hücre yüzeyleri/plazmada yabancı protein (ler) üretecektir. Hiç kimse güvende olmayacak ve oto-immünite sebebiyle çeşitli sendromlarından muaf olmayacak. mRNA aşıları tamamen kaldırılmalıdır.

Resim

Kaynak: https://x.com/P_McCulloughMD/status/1712088350914449489?s=20

***

EK 14 (23.10.2023): Kovid aşıları yeni başlayan romatizmal immün aracılı enflamatuar hastalıkları tetikleyebilir.

Kaynak: https://www.mdpi.com/2076-393X/11/10/1571

Makale: New-Onset Rheumatic Immune-Mediated Inflammatory Diseases Following SARS-CoV-2 Vaccinations until May 2023: A Systematic Review

***

EK  15 (7.11.2023):  There has been little attention paid to Cochrane’s review of covid‐19 vaccines, in stark contrast to the world-wide media attention paid to its review of face masks.

Since Cochrane reviews have been lauded as “rigorous” and “trustworthy,” it is prudent to apply equal scrutiny to the latest update of the “Efficacy and safety of COVID‐19 vaccines.

Kaynak: https://maryannedemasi.substack.com/p/cochrane-review-of-covid-19-vaccines

Makale: Cochrane review of covid-19 vaccines under the microscope

***

EK 16 (13.11.2023): Kovid aşılarından sonra en çok görülen belirtilerin egzersiz entoleransı, aşırı yorgunluk, uyuşukluk, beyin bulanıklığı ve nöropati olduğu bildirildi. Araştırmaya katılanların en az yarısında uykusuzluk, çarpıntı, miyalji (kas ağrısı), kulak çınlaması, baş ağrısı, yanma hissi ve baş dönmesi de yaşandı.

Kaynak: medrxiv.org/content/10.110

***

EK 17 (25.11.2023): To improve antigen immunogenicity and promote long-lasting immunity, vaccine formulations have been appropriately supplemented with adjuvants. Graphene has been found to enhance the presentation of antigens to CD8+ T cells, as well as stimulating innate immune responses and inflammatory factors. Its properties, such as large surface area, water stability, and high aspect ratio, make it a suitable candidate for delivering biological substances. Graphene-based nanomaterials have recently attracted significant attention as a new type of vaccine adjuvants due to their potential role in the activation of immune responses. Due to the limited functionality of some approved human adjuvants for use, the development of new all-purpose adjuvants is urgently required. Research on the immunological and biomedical use of graphene oxide (GO) indicates that these nanocarriers possess excellent physicochemical properties, acceptable biocompatibility, and a high capacity for drug loading. Graphene-based nanocarriers also could improve the function of some immune cells such as dendritic cells and macrophages through specific signaling pathways. However, GO injection can lead to significant oxidative stress and inflammation. Various surface functionalization protocols have been employed to reduce possible adverse effects of GO, such as aggregation of GO in biological liquids and induce cell death. Furthermore, these modifications enhance the properties of functionalized-GO’s qualities, making it an excellent carrier and adjuvant. Shedding light on different physicochemical and structural properties of GO and its derivatives has led to their application in various therapeutic and drug delivery fields. In this review, we have endeavored to elaborate on different aspects of GO.

Kaynak: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37866317/

Makale: Graphene oxide as novel vaccine adjuvant

***

EK 18 (18.3.2024): JAN JEKİLEK: Artık COVID-19 genetik aşıları hakkında bildiklerimiz şunlar: 1. Aşılar kalpte, beyinde, kanda ve sinir sisteminde ciddi advers reaksiyonlara neden olabilir. 2. Bu aşılar gen terapisi teknolojisini kullanıyor. 3. Güvenlik ve etkililiğe ilişkin iddialar büyük ölçüde abartılı verilere dayanıyordu. 4. Spike proteini toksiktir ve lipit nanoparçacığı vücudun her yerine gitmesini sağlar. 5. İğnelerin içinde olmaması gereken DNA parçaları var. 6. Aşılardaki psödoüridin, ribozomal çerçevenin değişmesine ve bilinmeyen proteinlerin oluşmasına neden olabilir. 7. Bildirilen advers reaksiyonlar söz konusu olduğunda, yalnızca korelasyonun değil, nedenselliğin de kesin kanıtı vardır. 

Kaynak: https://x.com/JanJekielek/status/1768700194097357101?s=20

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: