HASTA MEMNUNİYETİ NE OLMALIDIR?
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Gazetemizdeki geçtiğimiz haftalarda yayımlanan “Performansa göre çalışan doktor ağır hastaya bakmakta zorlanıyor” başlıklı haber hem hastaları hem hekimleri, yani hepimizi yakından ilgilendiren çok önemli bir hususu gündeme taşıyordu.
Haberde özetle şu görüşler yer alıyordu:
“Sağlıkta getirilen performans sistemi ile tedavi ettiği hasta sayısına göre ücret alan doktorlar ağır ameliyatlara girmek istemiyor. Buna performansa dayalı sistemde, ağır hastaların tedavi puanlarının düşük olması neden oluyor. ‘Ağır hasta grubu risk altında.’ diyen uzmanlar, sağlık kuruluşuna giden bu tip hastaların tedavi edilmeme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısını yapıyor.”
14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla bir konuşma yapan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ise şunları söylemişti:
“Bildiğiniz gibi yola çıkarken Türkiye’yi dört ana temel üzerinde büyüteceğimizi ifade ettik. Ve 8 yıl boyunca da eğitim, sağlık, adalet, emniyet noktasında Cumhuriyet tarihimizin en büyük yatırımlarını, en büyük hizmetlerini milletimizle buluşturmanın mücadelesi, çabası içinde olduk. Hastaneye sağlam gidenin, sağlıklı gidenin hasta olduğu bir dönemden bugün artık yurdumuzun dört bir yanında 74 milyon vatandaşımızın kaliteli, hızlı ve güvenilir sağlık hizmeti aldığı bir noktaya ulaştık. Şurası son derece önemli: AK Parti iktidarından önce sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 39 seviyesinde idi. Biz bunu şu anda yüzde 73 oranına yükseltmiş durumdayız.”
Başbakanımız az bile söylemiş; çünkü Sağlık Bakanlığı tarafından yaptırılan Hasta Memnuniyet Anketi halkın yüzde 80’inin birinci basamak sağlık hizmetlerinden memnun olduklarını gösteriyor.
Hasta neden memnun?
Gerçekten de Türkiye’de 8 sene öncesine göre sağlık alanında inanılmayacak değişiklikler oldu. Vatandaşları Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan çok memnun.
Doktora, hastaneye ulaşmak çok kolaylaştı.
112’yi aradığınızda ambulans dakikalar içinde kapınızda oluyor.
Acil durumlarda sosyal güvencesi olmayanlar bile ücretsiz muayene ve tedavi olabiliyorlar.
Eski SSK’lı ve Bağ-Kur’lulara önünden bile geçemedikleri üniversite hastanelerinin kapıları ardına kadar açıldı.
Sağlık karnesi kalktı; muayene olmak, tetkik yaptırmak, ilaç almak için TC kimlik numarası yetiyor.
Tomografi, anjiyo, ultrasonlar ve tahliller sadece doktorlar değil hastalar tarafından da isteniyor.
Tüm film ve tahliller bir kuruş ödemeden yaptırılıyor.
Tek hekimin imzasıyla ilaç raporu alınabiliyor.
Hasta istediği ilacı yazdırabiliyor.
İlaç almak için SSK eczanesinin önünde kuyrukta saatlerce beklenmiyor.
Vatandaş kafası attı mı hemşireyi de doktoru da şikâyet edebiliyor, dava açması da çok kolay.
Doktora gidenlerin çoğu gerçek hasta değil
“Hastaların yüzde 80’inin sağlık hizmetlerinden memnun olması” o ülkede ne tıp eğitiminin ne de sağlık sisteminin başarılı olduğunun iyi bir göstergesi değildir.
Çünkü herhangi bir doktora giden kişilerin yüzde 80’inin memnun olması zaten beklenen bir orandır. Bu oran, aynı zamanda bir sağlık ocağı veya bir genel hastane polikliniğine başvuran ama önemli bir sağlık sorunu olmayan kişilerin de oranıdır.
Bunların bir kısmı ilaç yazdırmak için, bir kısmı önemli olmayan gelip geçici birtakım şikâyetler (soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, kabızlık, hazımsızlık, hâlsizlik…) için, bir kısmı tansiyon ölçtürmek için, bir kısmı muayene ücretsiz olduğu için, hatta bir kısmı canı sıkıldığı için sağlık kuruluşuna başvurur.
Bu yüzde 80’lik kısmın sorunlarını iyi bir eğitim almış veya almamış olsun her birinci basamak hekimi rahatlıkla halleder. Örnek vermeye bile gerek yok; bu kişilere üç aşağı beş yukarı hep aynı reçeteler yazılır.
Hatta aile hekimi ve pratisyen meslektaşlarım bana kızacaklar biliyorum ama bu yüzde 80’lik kısmı ‘aklı başında bir sağlık memuru’ bile memnun edebilir.
Gerçek hasta oranı yüzde 20 kadardır
Elimde bu konuda yapılmış bir araştırma olmasa da gerçek manada doktor muayenesi ve tıbbi tedaviye ihtiyaçları olanlar birinci basamak hekimlere başvuranların bence ancak yüzde 20 kadarı olabilir.
Asıl hasta memnuniyetini ve dolayısıyla da hekim başarısını bu yüzde 20’lik “gerçek hastalar” belirler.
İyi yetişmiş birinci basamak hekimler, bu gerçek hastaların yarısını onları çok iyi dinleyerek, ayrıntılı sorgulayarak; titizlikle muayene ederek ve bazılarında kan sayımı, akciğer röntgeni, idrar tahlili gibi basit tetkikler yaptırarak teşhis koyar ve tedavi de edebilirler.
Yüzde 20’nin yarısının ise bir uzman (kardiyolog, nörolog, dermatolog vb.) tarafından görülüp değerlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla gerçek hastanın doğru uzman hekime zamanında yönlendirilmesi de çok önemlidir.
***
Sağlık hizmetinde gerçek başarı
Sağlık hizmetinde gerçek başarıyı ölçmek için öncelikle ‘lay-lay-lom hastalarla’ gerçekten hasta olan ve tedavileri gerekenlerin kesin olarak ayırt edilmeleri icap eder.
Tedavileri gereken gerçek hastalarda ise tıbbi başarı için aşağıdaki kriterler çok önemlidir:
Doğru teşhisin zamanında konulması
Teşhisin olabildiğince fizik muayene ile konulması.
Olabildiğince tetkik istenmemesi veya en az tetkikle yetinilmesi.
Tedavinin mümkünse ilaçsız -mesela beslenme, egzersiz ve uykunun düzenlenmesi, sigaranın bırakılması gibi birtakım hayat tarzı değişiklikleriyle- yapılması.
İlaç tedavisi gerekiyorsa bunun mümkün olduğunca az ilaçla, en düşük dozlarla ve mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilmesi.
En az yan etkisi olan ilaçların seçilmesi
En ucuz ilaçların tercih edilmesi.
En az komplikasyon oranına ulaşmak.
Hekimlik asla ve kat’a hata kabul etmeyen bir meslektir. 100 hastanın sadece 1’inde bir yanlışlık yapmanız bile başarısız sayılmanıza yol açar.
Kimse “Bu hekim 99 kişiyi başarı ile tedavi etmişti, bir hastada da yanlış yapabilir.” demez.
Başarılı olmak için gerçek hasta memnuniyetinin yüzde 100 olması gerekir. Yüzde 99’luk başarı bile başarı değildir.
Unutmayalım ki mimarın hatasını mermer, aşçının hatasını mayonez, doktorun hatasını ise toprak örter.
***
EK 1 (12.12.2021): DİLEK DAİ ÖZCENGİZ “Benim hekimliğe başladığım zamanlarda iyileşmesi gereken hastalar vardı, memnun edilmesi gereken müşteriler yeni çıktı. Alışamıyorum.” Kaynak: https://twitter.com/DilekOzcengiz/status/1469771746844852226?s=20
***
yazınızı okuyunca merak edip kişisel sayfanızı buldum ve doğrusu prof. dr ünvanınızı görünce hayal kırıklığı yaşadım..yazınızın içeriğinde birçok hata ve yanlış yorum var..insanlar hata yapar ama doktorlar çoğunlukla komplikasyonla karşılaşırlar ve bunlar çoğu zaman hekime bağlı değildir.hastalar tetkik vs isteyemez veya istedikleri ilacı yazdıramazlar yada yazdırmamalıdırlar..canları sıkılınca hekimi şikayet ederler bu doğru..muhtemelen devlet hastanesinde poliklinik son dönemde yapmadınız bilmiyorsunuz hekimlerin sıkıntılarını..tavsiyem gidip görmeniz,rahat koltukta hayali bilgilerle,birilerine yaranmak için yazı yazmayın..
zerdegüm narinoğlu – 29.10.2011 18:35
muhteşem analizler
gördüm seni – 29.10.2011 17:25
biz senelerden beri bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunun için bar bar bağırıyoruz, tam gün falan umurumuzda değil, ama sağlık bakanı birazcık olsun istişare etmiyor..hastaları bedava baktırtmayı sağlamış olmak sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmaz, belki tam tersi, buna bu kadar odaklanmak sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürecek..ve pıtrak gibi açılan niteliksiz tıp fakülteleri, küskün ve bıkkın doktorlar, artık memleketin en zeki insanlarının tercih etmeyeceği , cazibesini kaybetmiş tıp mesleği..sayı artacak ama dünyayla yarışan bir meslek artık türkiye de o niteliğini kaybedecek..her şey doktorun tam gün çalışmasının sağlanması meselesi değildi sağlıkta..
Hocam hastanemizdeki bir üroloji uzmanı bir gün sohbet ederken “Bugün 80 hasta baktım, vallahi de bllahi de 10 tanesi gerçek manada hasta değildi” demiştir. Bunu kulağımla duydum. Bunu bir veri kabul edip zaman zaman doktor abilere sorarım, “hocam, çok hasta bakıyorsunuz, yoruluyorsunuz, gerçekten bu kadar kişinin hepsi de hasta mı” diye. Aldığım cevap hep üroloji uzmanı olan doktorumuzu doğrular niteliktedir. Bunu röntgen çeken arkadaşlar, diğer meslek elemanları da gözlüyor her gün. Bakıyorum hastaneye, poliklinik önüne, kahkaha atan, espri yapan, havadan sudan konuşan, merdivenleri bir atlet gibi inip çıkan “hastalarla” dolu. Hasta kişi böyle olabilir mi, bilemiyorum! Bir doktor abi yine “hastaneler sevgilisiyle buluşmak isteyen bazı kişilerin buluşma bahanesi – noktası” oldu demişti. Kadın evden çıkabilmek için k.validesine ya da kocasına doktora gitmek istediğini söylüyor.
Ben psikiyatride bakılan 100 kişinin yüzünün de hastalık teşhisi aldığını ama gerçek manada 10 tanesinin ancak hasta olduğunu zaten emsleğim gereği, içinde olduğum için biliyorum.
1900’lerde çuval sayan, paket yükleyen işçileri daha fazla motive edebilmek için getiirlen performans sisteminin (ne kadar çok çuval yüklemek, o kadar para almak) ne kadra çok hasta o kadar para şeklinde sağlığa uyarlanamsı tam bir skandaldır aslında. Hastayı çuval gibi görmek. Çok çuval yüklemenin bir zararı olmayabilir, olsa bile bu zarar sadece çuval taşıyan işçiyedir. Ama çok hasta bakmak hızlı hasta bakmaktır, bunun zararı ise gerekli gereksiz tahlil istemek ve lüzumsuz ilaç yazmak olacağı için herkesedir. Nitekim sağlık giderlerimiz şu kadar arttı diye övünüyoruz. Bunu gelişmişlik ölçüsü ve halkın mmenuniyeti diye yorumluyoruz. Halkın çoğunluğu değerlerinin ve aile kuurmunun altını oyan bir çok diziden de memnun oysa.
Eskiden -sıra çoktu ya da azdı- ilimizde toplam 3 hastane yetiyordu. Şimdi irili ufaklı 25 hastane var, hepsinin önü kuyruk dolu. Ne oldu, hastalıklar mı patladı.
Bu halk her tür günahı işleyebilir ama “farkına vardığında açıkça söylendiğinde” kul hakkından az çok korkar.
Bu gerçek nedneiyle, Diyanetin çıkıp, “Gereksiz tahlil istemenin, lüzumsuz ve fazladan ilaç yazmanın, ilaçsız tedavisi olan sorunlara mutlaka ilaç vermenin devleti zarara soktuğu, tüyü bitmemiş yetimin hakkını çaldığı için kamu hakkı gaspına girdiği ve kul hakkı günahı olduğunu” söylemesi gerekir.
Hatta bu konuda bir yazı yazmanız elzem diye düşünüyorum nacizane.
Aynı şekilde, hasta olmadan hastaneye gitmek, bir takım tetkik vb. giderlere sebep olmanın da kul hakkı yemek olduğunun açıkça deşifre edilmesi lazımdır. İnsanlar bunu bilmiyor mu zaten denilebilir. İnsanlar bizzat duymadıkça, somut olarak ifade edilmedikçe bu olguyu savunma mekanizmalarıyla farklı şekilde görmeye eğilimli olabiliyorlar.
Psikolojik olarak, “Bazıları devleti dolandırıyor demekle “kardeşim şunu şunu yapan devleti soyuror, bu büyük bir vebaldir” demek aynı etkiyi yapmaz.
Yine hep meraketmişimdir: Tedavi = ilaç demek midir? Hayır! O halde hiç bir klinikte hastalara dağıtılan bir kitapçık gördünüz mü siz? Rehberlik eden, “hastalık şunlardır” diyen, şu belirtiler için şu “hayat tarzınızı değiştirin, hemen ilaca sarılmayın, şu egzersizleri yapın, 1 ay sonra geçmez ise hastaneye gelin” gibi bilgilerin – önerilerin yer aldığı bir rehber çalışma dağıtıldığını hiç duydunuz mu?
Niye? Bu da halk sağlığı hizmeti değil mi?
ey (uz dr)29/10/2011 21:30:37
Bence günümüz Türkiyesinde başını derde sokmayan hekim(hastalardan yana) en başarılı hekimdir–gerisi hikaye
realmardin (dr)29/10/2011 17:52:18
“Vatandaş kafası attı mı hemşireyi de doktoru da şikâyet edebiliyor, dava açması da çok kolay”.
sizinle aynı mesleği paylaşmaktan utanç duyuyorum..
ama sanmayın ki bu devran böyle sürüp gider, dikkat edinizde aşırı özgüven yüklediğiniz bu cahil vatandaş günü gelip sizi de indirmesin tahtınızdan
cengiz (dr)29/10/2011 14:00:49
sayın hocamız başarıyla memnuniyeti bir birine karıştırmış.doktorlar %100 başarı sağlamak zorunda.ancak sonuçta doktorlarda insan olduğu için hata yapabilirler.insan olmanın geriğide hata yapmayı gerektirir.ancak memnuniyet konusunda %100 başarı diye bir şey olmaz.bunu başarmak için insanların beklentilerini eksiksiz yerine getirmek gerekiyor.yani sağlıkla alakalı olmayan beklentileride karşılamak gerekiyor.sağlıkla ilgili beklentilerde bazen hastanın düşüncesinde geçenle tıp literatürü bir biriyle çelişebiliyor.yani sonuçta insanları %100 memnun etmek istiyorsanız sizden borç para isteyene çıkarıp hemen vermelisiniz,enjeksiyonu hiç acı vermeden yapmalısınız,kişinin canı istediğinde hastanede yatırmalısınız,bazılarının zaruri ihtiyaçlarını gidermelisiniz… bu beklentiler yazmaya kalkarsam yüzlerce sayfa tutar.bu beklentileri karşılasanız bile yine de %100 memnuniyet sağlayamazsınız.Şu dünya bile çoğumuzu memnun edemiyor.her şeyini bize sunmasına rağmen
şahin öztürk (diş tabibi)29/10/2011 13:47:30
küçükusta hocanın yazısının doğru olduğunu kabul edersek ki bence doğrudur; türkiyede dönüşüm programıyla getirilen performans sisteminden sonra gerçek hastaların doktorlara ulaşımı ve tedavi edilebilirliği zorlaşmıştır..hatta bu tip hastalarda mortalite bile artmış olabilir..o zaman şunu diyebiliriz türkiyede sağlık bakanlığı sağlıklı hastaları memnun etmiştir..gerçek hastalar mağdurdur.. sonuç…türkiyede gerçek hastalar üzerinden memnuniyet oranı %20-30 dolaylarına gerilemiştir
Frankie Bellevan (Tıp Doktoru)29/10/2011 12:56:04
Yazı bir bütün olarak incelendiğinde her zamanki gibi hükümete övgü var(sağlıkta dönüşüm).Her zamanki gibi doktorlardan daha fazla beklenti var.Sağlık bakanlığına yönelik ne eleştiri var ne de onlardan talep.Yani Ahmet Rasim hoca’nın cephesinde değişen bir şey yok
fy (dr)29/10/2011 12:02:57
Birazda doktor memnuniyetinden bahsetse biri.
ahmet kemal (hekim)29/10/2011 11:10:05
bu ülkede komplikasyonları da hatadan sayarsanız hiç bir zaman yüze yüz başarı olmaz tabi..ayrıca hekim de bir insandır ve hatasız kul olmaz..
mir (uzm. dr.)29/10/2011 11:03:52
sağlıkta dönüşümün getirdiği ‘inanılmaz değişiklikler’ arasında ‘Tomografi, anjiyo, ultrasonlar ve tahliller sadece doktorlar değil hastalar tarafından da isteniyor.’ cümlesi de yer alıyor eee böyle bir durumda sağlık harcamalarının gün be gün katlanması normal. ödediğimiz vergilerin ne kadar gereksiz yapılan tetkiklere gittiği de aşikar. Sağlıkta amaç, tetkik isteyerek hastayı memnun etmek oldukça bu sistem çökmeye mahkumdur.Ve maalesef bunu görebilen yada görmek isteyen kişi sayısı da çok kısıtlı. tabi bu durumdan oldukça memnun olan kişiler var
MEHMET BİNGÖL (OP DR)29/10/2011 09:58:26
Hasta memnuniyetine bu kadar kafa yoran hocamızın hassasiyetine şaşırdım doğrusu.Dünyanın hiçbir ülkesinde siyasi rant uğruna politikacılar tarafından bu kadar istismar edilen bi sektör(maalesef sağlık) yoktur.Performans sisteminden dolayı bonus biriktirme yarışına giren meslektaşlarımın durumu sayın bakanımız başta olmak üzere sağlık bakanlığı bürokratlarının vicdanını ne kadar sızlatıyor acaba? Bakanımız dahil hiç kimse hekimlerin memnuniyetini,can güvenliğini önemsemiyor.Bize adeta sunulanla yetinme dışında seçenek sunulmuyor.Ya devlette sürünecez ya da özelde kula kulluk edecez.Hakkımı kesinlikle sağlık bakanlığına helal etmiyorum,ALLAHA havale ediyorum,devran mutlaka dönecek.
jindr (uzman hekim)30/10/2011 11:11:48
bu söyledikleriniz kavgada söylenmez..bari 29 ekimde bunu hele de bu gazetede yazmayın sayın hocam..deprem nedeniyle sevinç gösterileri yasaklandı,ben de ara verdim deyin..bir yüzyıl öncesinde bile hekimler esareti kabül etmemişler,14 mart tıp bayramı doğmuş..cumhuriyeti bize emanet eden ATA mızın ölüm döşeğinde bile ”beni türk hekimlerine emanet ediniz”dediği bir yüce konumdan bugün dayak yiyen,bıçaklanan,kabine üyelerince topluca aşağılanan bir konuma itilmişiz..artık çocuklarımızı geçindiremiyoruz,çocuklarımızı..ama bakın hala hocamız,abimiz diyoruz size..kardeşler,yakın akrabalar gibi..lütfen hocam..bizi unutmayın..kürkçü dükkanını hele hiç unutmayın..
beni var eden hocalarıma saygılarımla
hasan (dr)30/10/2011 15:28:35
insan istegi sinirsiz oldugu icin hakki olana hakkini vermek en dogal harekettir, bunu yapmazsan dengeleri alt üst edersin….yoksa disaridaki insan senden herseyini isterse onu memnun etmek icin verecekmisin
dr (dr)30/10/2011 20:08:25
sizinle meslektaş olduğum için utanıyorum. boşuna şirinlik yapmayın sizi sağlık bakanı yapmazlar…
ERDAL IŞILAK (dr)30/10/2011 20:31:48
”Hatta aile hekimi ve pratisyen meslektaşlarım bana kızacaklar biliyorum ama bu yüzde 80’lik kısmı ‘aklı başında bir sağlık memuru’ bile memnun edebilir.”
Kızacağımızı biliyorsunuz da niye yazıyorsunuz böyle abuk-sabuk bir düşünceyi anlamış değilim.
Böyle bir yorumla bizi küçük düşürmeye çalışarak kime ve neye hizmet ediyorsunuz?
aslında kendinizi aşağılamış olmuyor musunuz,kendi yetiştirdiğiniz pratisyen ve aile hekimlerini küçültürken!!!
teessüf ederim size
biraz daha akil olalım lütfen…