TOMOGRAFİ DNA VE HÜCRE HASARINA YOL AÇIYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

Yeni bir araştırma, kardiyo-vasküler bilgisayarlı tomografi anjiyografi (KBTA) sırasında maruz kalınan düşük doz radyasyonun bile programlanmış hücre ölümü ve apoptoz ve DNA onarımında rol oynayan genlerin aktivasyonu ile ilişkili DNA ve hücre hasarına yol açtığını ortaya koydu (1).

Hasara uğrayan hücrelerin çoğunun tamir edilmiş olmasına rağmen, bunların küçük bir kısmının öldükleri de tespit edildi.

Bu bulgular, bilgisayarlı anjiyografi vasıtasıyla alınan radyasyonun sebep olduğu DNA hasarının tamir edilmediği veya yok edilmediği takdirde mutasyona yol açmasının mümkün olabileceğini, tekrarlayan radyasyonlara maruz kalınmasının bu etkiyi artırabileceği anlaşılıyor.

Bununla beraber bu değişikliklerin kanser ya da başka bir hastalığa yol açıp açmayacağına dair bir delil ortaya koymuyor.

Hücrelerin maruz kaldıkları tedavi dozlarındaki radyasyonun, sinyal iletim yollarını tetikleyerek gen ekspresyonu ve protein yapısında değişikliklere sebep olduğu ve bunun da mutajenezin risklerini en aza indirmek için apoptozise yani programlı hücre ölümüne, hücre döngüsü veya progresyonunun durmasına ve DNA tamirine yol açtığı iyi bilinir.

Araştırma nasıl yapıldı?

Journal of the American College of Cardiology: Cardiovascular Interventions’ da yayınlanan araştırma, USA’ da iki merkezde KBTA yapılan 67 hasta üzerinde ileriye dönük olarak gerçekleştirildi.

Çalışmaya alınan hastalar, radyasyon dozunun hücrelere tesirlerini belirlemek için farklı dozlarda radyasyona maruz bırakılmışlardı.

20 mSV veya daha yüksek doza maruz kalanlar eski teknoloji ile geleneksel tarayıcı ile KBTA yapılanlar veya aortun tümünün tarandığı kişilerdi. Ortalama radyasyon dozu 29.8 mSv idi.

Kanın ortalama radyasyon maruziyeti fantom dozimetre, DNA hasarı ve apoptozis biyo-belirteçleri akım sitometri, tam gen sekansı ve tek hücre PCR ile ölçüldü.

Protein biyo-belirteçler kullanarak belirlenen DNA hasarının radyasyondan sonra yüzde 3.39 arttığı, genel olarak hastaların yüzde 70’ inin KBTA’ dan sonra DNA hasarını gösteren biyo-belirteçlerden en az birinde fosforilasyonda yüzde 2’ den fazla artış olduğu hesaplandı.

En çok tutulan ATM protein kinazın fosforilasyonu idi.

Radyasyon dozlarının 7.5 mSV2 den daha düşük olduğu iki kaynaklı tarayıcı kullanılarak yapılan anjiyografilerde proteinlerde fosforilasyon olmaması çok dikkat çekiciydi.

Bu sonuç, radyasyona bağlı DNA hasarında dozun ne kadar önemli olduğunu, doz arttıkça hasarın da arttığını gösteriyor.

25 hastanın 15’ inde KBTA’ dan önce ve sonra yapılan apoptotik hücre ölümlerinin ölçümlerinde DNA’ daki hasara ek olarak apoptoziste aşikâr artış gözlendi.

Tomografi kansere davetiyedir

BİR: Düşük doz radyasyonun bile DNA ve hücre hasarına yol açması, -bilhassa insanların giderek daha fazla kanserojene maruz kaldıkları da hesaba katıldığında- kanser başta olmak üzere birçok hastalığa davetiye manasına gelir.

Tomografinin bir akciğer filmine nazaran aletin kalitesi ve bakımına göre en az 150 misli fazla radyasyon verdiği aklınızda olsun!

İKİ: Tomografi, anjiyografi, mamografi, PET gibi yüksek dozda radyasyona maruz kalınan incelemelerin sayısı her geçen gün hızla artmaktadır.

Circulation’ da yayınlanan bir araştırmaya göre, tıbbi görüntüleme yöntemlerinden maruz kalınan radyasyon 1980’ den beri 6 kat arttı ve bunun yüzde 40’ ı kalple ilgili olan tetkiklerden kaynaklanıyor (2).

ÜÇ: Radyasyon miktarının artması görüntü kalitesini artırır ama bunun radyasyon risklerini artırdığı da unutulmamalı, incelemeler daha iyi teknolojiyle, olabildiği kadar düşük dozlar tercih edilerek ve hastalar korunarak gerçekleştirilmelidir.

Risk kadın ve çocuklarda daha yüksek

USA’ da Milli Kanser Enstitüsü 2007’ de gelecekte 29 bin kanserin bir senede çekilen 72 milyon tomografiye mal edilebileceğini bildiriyor.

İki sene evvel BMJ’ de yayınlanan ve 10 milyon Avustralya’ lı üzerinde gerçekleştirilen bir çalışma da tomografi yapılmasının genel kanser riskini bir sene sonra en az yüzde 24 artırdığını ortaya koymuştu.

Bir doz-cevap ilişkisi tespit edilmişti ve buna göre ilave her tomografi ile kanser riski de artıyordu (3).

Archives of Internal Medicine’ de yayınlanan bir çalışma da kadınların radyasyona daha hassas olduklarını gösteriyor:

Buna göre, 40 yaşında göğüs tomografisi yapılan 270 kadından biri (600 erkekten biri) ve rutin kafa tomografisi yapılan 8.100 kadından birinde (11.080 erketen biri) kanser gelişiyor.

Risk 20 yaşında olanlarda 2 misli artarken 60 yaşında olanlarda yüzde 50 azalıyor (4).

680 binden fazla kişi üzerinde yapılan bir araştırmada da 19 yaşından önce tomografi yapılan birinin kanser riskinin yüzde 24 arttığı, her ilave tomografide riskin yüzde 16 oranında yükseldiği gösterildi (5).

Bizde tomografi ile gelişigüzel taramalar yapılıyor

Ülkemizde de insanların yüksek dozda radyasyona maruz kaldıkları tetkikler her geçen gün hızla artıyor.

Memleketimizde röntgen, tomografi, mamografi, PET veya anjiyo çektirmeyen bir Allah’ ın kulu kalmadı desem inanın abartmış olmam.

Hatta İstanbul’ da bir özel hastane “Kalpten Kalbe Tarama” adını verdiği bir proje ile 40 yaş üzeri herkese “erken teşhis ve toplumsal farkındalık” amacıyla ücretsiz kalp taraması bile yapmıştır (6).

Bu vesile ile hastaneye yönelttiğim soruların cevabını hâlâ beklediğimi de hatırlatmak isterim (7).

Bir sitemim de çocuk doktorlarına

Maalesef çocuklarımız da radyasyondan nasiplerini alıyorlar.

Bebek ve çocuklardan X-ışınlarının kullanıldığı bir tetkik isterken bir değil yüz defa düşünülmelidir çünkü çocukların hastalıkları bellidir ve radyolojik bir inceleme çok ama çok ender gerekebilir.

Bizde her öksüren çocuğa her seferinde akciğer filimi çekilmesi adeta rutin bir uygulama hâline geldi hatta öksürüğü biraz uzun süren veya sık tekrarlayan çocuklardan “zırt diye” tomografi de isteniyor.

Çocuklarımızın radyasyona erişkinlere göre daha hassas olduklarını, yaşları küçük olduğundan ileriki senelerde radyasyona maruz kalma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu, hayatımıza giren kanserojenlerin sayı ve miktarının giderek arttığını unutmayalım.

Gelelim neticeye

BİR: Tomografi de diğer tıbbi incelemeler de, yerinde istendiğinde elbette çok faydalıdır fakat bunların maalesef çeşitli sebeplerle gelişigüzel ve bilinçsizce ve ticari amaçlarla kullanıldığı da unutulmamalıdır.

İKİ: Sizden veya çocuğunuzdan radyolojik bir tetkik istendiği zaman doktorunuza “Bunun mutlaka gerekli ve daha güvenli teşhis yöntemleri olup olmadığını” mutlaka sorun!

Kaynaklar

1. http://imaging.onlinejacc.org/article.aspx?articleid=2398324

2. http://circ.ahajournals.org/content/early/2014/09/29/CIR.0000000000000048

3. http://www.belfasttelegraph.co.uk/news/uk/nhs-ct-scans-can-damage-patient-dna-and-kill-cells-research-finds-31397124.html

4. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/20008690

5. http://www.bmj.com/content/346/bmj.f2360

6. http://www.livhospital.com.tr/basin/liv-hospitaldan-haberler/kalpten-kalbe-tarama-projesi-ile-kalbiniz-emin-ellerde.aspx

7. http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/10/01/yazilar/elestirel-yazilar/saglik-sistemi/allah-im-bizi-gereksiz-tibbi-tetkiklerden-koru/

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. mehmet yüksel dedi ki:

    merhaba, geçen yıl bir kaza geçirmiştim. bu sebeple beyin tomografisi çekildi hastanede. şimdi aklıma geldikçe tedirgin oluyorum radyasyon aldım diye.bir tomografi de zararlı mı?çocuğum olursa ona da bir hastalık veya sakatlığa sebep olur mu?

Siz de yorumunuzu paylaşın: